• "enleg radak, kcedig nüg. koy taw, koy tonk. koy nedeb, koy nit. liğed irid, liğed ülö. liğed nikte, liğed fisap, liğed nügzü, liğed ileşen. elyöb ıdaşay, acna namaz."

    watt, samuel beckett.

    iz bırakan tarafıysa, tim parks'ın "yaşam ve yapıt"ından naklen; bu kahkaha dolu romanın taslaklarına, beckett lonrdra'dan dublin'e geçerken şifreli mesajlar taşıyor olabileceği sakıncasıyla el konulur. (dünya ile devlet arasında irlanda muharriri)

    o vakit watt'tan devam:

    "... acı gülüş iyi olmayan şeylere güler, ahlakî bir gülüştür. zorlama gülüş doğru olmayan şeylere güler, yargılayıcı bir gülüştür. iyi olmayana! doğru olmayana! neyse! ama neşesiz gülüş şiirsel gülüştür, burnumuzdan çıkarırız bunu, şey, işte böyle... gülüşlerin gülüşüdür, risus purus'tur, gülüşe gülen gülüştür, en yüce şakaya şaşkınlıkla sunulan saygıdır, kısacası -susun lütfen!- mutsuzluklara gülen gülüştür. kuşkusuz ben yaptığım her şeye pişmanım..."
  • "tüm muhteşem hikayeler iki şekilde başlar; ya bir insan bir yolculuğa çıkar ya da şehre bir yabancı gelir".

    ~tolstoy
  • her şey nasıl da hızla yok olup gidiyor, bedenlerimiz maddi dünyada kayboluyor, anılar zamanla yitip gidiyor, duyularla algılanan bütün nesneler, özellikle de verdiği hazla bizi kendimizden geçiren, yaşattığı acıyla korkutan ya da anlamsız şeylerden zevk almamızı sağlayan şeyler, nasıl da ucuz, aşağılık, adi geçici ve ruhsuzlar...

    bedene dair her şey bir nehir gibi sürüklenip gidiyor, zihnin bütün ürünleriyse rüyalar ve sanrılardan ibaret...

    düşünceler - marcus aurelius
  • “tanıklık ettiğim dünya, şiddet kullanılarak yönetiliyordu. ancak kimse bunu itiraf etmiyordu. hatta şiddet kelimesi bile gömülmüştü. onun yerine başka bir kelime kullanılıyordu: para. çok daha nazik. çok daha yasal. çok daha ahlaki. çağdaş uygarlıkta şiddetin anlamı paraydı.”

    azil
  • "herkes kendi yolunu izler. insan bir ağaç gibidir. neden kiraz vermiyor diye incir ağacını hiç azarladığın oldu mu?"

    zorba the greek, nikos kazancakis
  • insanlar arasında susuz kalıp ölmekten kim korkmuyorsa, o bütün bardaklardan bir şeyler içebilir; kim insanlar arasında temiz kalmayı isterse kendisini kirli su ile bile yıkamasını bilmelidir.

    (bkz: böyle buyurdu zerdüşt)
  • ingilizce özgün adıyla "whitney, my love" olan, judith mcnaught'ın yazdığı ve 1985 yılında yayımlanan içinde aşk saklı adlı romandan;

    clayton: beni seviyorsun demek... eğer doğruyu söylemiyorsan, tanrı
    yardımcın olsun. çünkü seni bir daha asla bırakmayacağım.

    whitney: evin nerede?

    clayton: sen neredeysen orada ...
  • "somut gerçekler, inançlarımızın yaşadığı aleme nüfuz edemez, bu inançları doğurmadıkları gibi, öldüremezler de; onları sürekli olarak yalanlasalar da, zayıflatamazlar; ardı arkası kesilmeyen bir felaketler veya hastalıklar silsilesi, bir aileyi tanrı'nın iyiliği ya da aile doktorunun yeteneği konusunda şüpheye düşüremez."

    (bkz: marcel proust)
    (bkz: swann'ların tarafı)
  • beni öldürdüler wena hala.
  • senden önce hayatım tıpkı aysız bir gece gibiydi. çok karanlıktı ama yıldızlar vardı, sebepler. ve sen gökyüzüme bir meteor gibi girdin. bir anda her şey yanmaya başladı...parlaklık vardı, güzellik vardı. sen gittiğinde ve meteor ufka düştüğünde her şey simsiyah oldu. artık yıldızları da göremiyordum ve artık hiçbir şeyin anlamı yoktu.

    (bkz: new moon)
hesabın var mı? giriş yap