• "ızdırabın sonu yok sanma , bu alemde geçer
    ömr-i fani gibidir , gün de geçer , dem de geçer
    gam karar eyliyemez hande-i hurrem de geçer
    devr-i şadi de geçer , gussa-i matem de geçer
    gece gündüz yok olur , ân-ı demâdem de geçer "

    *
  • tavana bakarak uykuyu beklemek. duvar kenarında uyuyamamak. tekçe*.
  • ateşleyici, karıştırıcı. yaşanılan olaylar ile insanı insan yapan katalizör.

    izdırap, dilin düğümünü çözer ve düşüncelerini bağlar insanın. izdırap duyan insan kalbi ile konuşur. fakat kafası karmakarışıktır. bu yüzdendir gevezeliğim ve bu yüzdendir bana deli deyişiniz..
  • 5-6 saattir mızrap vurduğum, akordu sanırım çargaha ayarlı acı. iç sesimden ne cümleler dökülüyor.. bir yerde çargah şarkı okunursa orada yangın çıkarmış hep. ve bizim içimiz halil sezai'nin içine benzemez. klasikçiyiz biz çünkü.. müzikte de, aşkta da, dertte de..bundandır ki kalbimizde yangın var. ızdırap duyuyoruz yaptıklarımızdan, yapmadıklarımızdan..peki acaba ızdırap mızraplı mı yaylı mı..çekilen bir şey çünkü..yay çekilir..iç çekilir..iç çektikçe kalp yangını havayla buluşup körüklenir..bu arada gönül ne güzel bir kelime..'kön' kökünden..'için için yanan' demektir kön..köz gibi..közse bana cehennemi hatırlatır..ve bu da ahmed arif'i..'el ayak buz kesmiş yürek cehennem'..yapılan yanlışlar da cabası..muzdaribim..o'na iltica ediyoruz yine. çünkü o'ndan başka kimsemiz yok. günahımız da sevabımız da o'nun önünde..ve bir de serseri neyzen'e kulak veriyoruz..'ızdırabın sonu yok sanma, bu alem de geçer'..
  • ağrı ile ıstırap karıştırılmamalıdır.mesela hayvanlarda ağrı duyar,ancak ıstırap çekmek insanlara hastır.ağrı fiziksel bir olgudur,ıstırap ise ağrı tarafından oluşturulmuş duygusal bir ruh halidir.ıstırap ağrı ile birlikte algılanan belirsizlik,depresyon,çaresizlik,kızgınlık,korku ve umutsuzluk duygularının karışımıdır.
  • böyle bir kelime var, yoksa da olmalı. cümle içinde kullanalım.

    -ben böyle aşkın ıstırabını sikeyim. (ne kadar silik ve vurgudan uzak)
    -ben böyle aşkın ızzzdırabını sikiim (heeyyyt beaa!)
  • süslü acı.
    acıyı süslersen ızdırap,
    ızdırabı süslersen arabesk,
    arabeski süslersen hakkı bulut olur.

    demek ki; olan hakkı bulut'a oluyor.
  • boyle bir kelime yok. ama istirap diye var. kullanmaz miydik?
  • daha önceleri çok da ilgilenmediğim diyanet takvimi arkasındaki yazılardan 9 aralık 2008 pazar günkü yazının başlığı. yazı ise:

    yaşlı bir usta, çırağının sürekli her şeyden şikayet etmesinden bıkmıştı. bir gün çırağını tuz almaya gönderdi. hayattaki hiçbir şeyden mutluluk duymayan çırak tuzu alıp döndüğünde, ustası ona bir avuç tuzu bir bardak suya atıp içmesini söyledi. çırak, yaşlı adamın söylediğini aynen yaptı, ama tuzlu suyu içer içmez ağzındakileri tükürmeye başladı. "tadı nasıl?" diye soran yaşlı adama öfkeyle "çok acı'" diye cevap verdi. yaşlı usta anlamlı bir şekilde gülerek çırağını kolundan tuttu ve dışarıya çıkardı. hiçbir şey söylemeden sessizce az ilerdeki gölün kıyısına götürdü. ve çırağına bu kez de bir avuç tuzu göle atarak gölden su içmesini söledi. söyleneni yapan çırak, ağzının kenarından akan suyu koluyla silerken yaşlı usta aynı soruyu tekrar sordu "tadı nasıl?" "ferahlatıcı!" diye cevap verdi genç çırak. "tuzun tadını aldın mı?" diye sordu yaşlı adam. "hayır" diye cevapladı çırağı. bunun üzerine yaşlı adam, suyun yanına diz çökmüş olan çırağının yanına oturdu ve şöyle dedi: "hayattaki ızdıraplar tuz gibidir; ne azdır ne de çok. onun miktarı hep aynıdır. ancak bu ızdırabın acılığı, neyin içine konulduğuna bağlıdır. dertli ve acılı olduğunda yapman gereken tek şey, ızdırap veren şeyle ilgili hislerini genişletmektir. onun için sen de artık bardak olmayı bırak, göl olmaya çalış."
  • bu kelime türk edebiyatında en güzel neyzen tevfik'in geçer şiirinde kullanılmıştır.

    "ızdırabın sonu yok sanma, bu alemde geçer.."
hesabın var mı? giriş yap