• izmir... birçok insan için hayaller şehri... kimisi için de, sadece oturduğu şehir... aslında izmir bir alışkanlık. bir tutku...

    eğer kordon dendiğinde aklınıza elektrikli ev aletlerinin dışında bir yer ismi geliyorsa; körfez kokusu nedir biliyorsanız, hilton’un yapıldığı tarihi hatırlayabiliyorsanız, fame city’de deliler gibi eğlenip çıktığınızda ‘’vay be bizim de bir gökdelenimiz var’’ dediyseniz; tam 35 ve 35 buçuk kavramları size bir şey ifade ediyorsa;

    gevrek, çiğdem, domat, nohut, kilorak gibi sözcükleri kullanıyorsanız, boyoz kelimesi size bir şeyler hatırlatıyorsa, arapsaçı turp otu, dalagan, istifno, ebegümeci deniz börülcesi nedir biliyorsanız;

    konuşurken arada bir diliniz istemeseniz de ‘’geliyom, gidiyom, yapcan, gelcen, etcen...’’ şeklinde sürçebiliyorsa;
    gördüğünüz her gökdeleni hiltonla kıyaslıyorsanız, ‘’churchill’de çay içtim’’ dediyseniz;
    elinizde hasan tahsin anıtının ya da atatürk anıtının yanındayken çekilmiş bir fotoğraf varsa, karşıyaka denince aklınıza güzel kızlar geliyorsa, bir kerecik dahi kıbrıs şehitlerinde sevgilinizle el ele dolaştıysanız;

    park sorunu, trafik sorunu, kara kış ne demek bilmiyorsanız; kar görmek için sabuncu beli’ne ya da manisa spil’e gittiyseniz;
    zeybek havası duyduğunuzda içiniz cız edip kalkarak oynayasınız geliyorsa, ‘’kalbim ege’de kaldı’’ şarkısını kendinizle özleştirebiliyorsanız ‘’ağustos sıcağı’’ kavramından nefret ediyorsanız;

    9 eylül size üniversite dışında şeyler de hatırlatıyorsa,
    kumrunun aslında bir kuş olmadığını, çok da lezzetli olduğunu düşünüyorsanız, hıdrellez denince sokaklarda yakılan ateşler aklınıza geliyorsa;

    behçet uz’un kim olduğunu biliyorsanız; attila ilhan, can yücel, sezen aksu isimlerini duyduğunuzda şöyle bir kabarıyorsanız,

    şimdiye kadar kaç kişinin ‘’körfezi temizleyeceğim...!’’ dediğini hatırlayabiliyorsanız, bugüne kadar bir kere bile olsa sevinç’in önünde buluştuysanız;

    ünüversite denince aklınıza iki tane, özel okul denince de sayılı isim geliyorsa;
    sıcakkanlıysanız, paraşüt kulesinden atladıysanız ya da atlayan tanıdıklarınız varsa, fuardaki gölde kuğulara bindiyseniz, her sene ağustosun sonunda fuara giderek ‘’birkaç ünlü görsek bari...’’ diyorsanız;

    hiçbir zaman bir yerde, gece kalma korkusu yaşamadıysanız, insanlar size sanki birer düşman gibi bakmıyorsa;
    her yıl 9 eylül’de türk yıldızları’nı canlı izliyorsanız, hayatınızın önemli bir bölümü belediye otobüslerinde geçiyorsa;

    nisan - ekim ayları arasında hafta sonlarını güzelbahçe, urla, seferihisar, çeşme, inciraltı, sahilevleri, mordoğan, karaburun, gümüldür, kuşadası, dikili, foça’da geçiriyorsanız;

    çocukken kemeraltı’nda kaybolduysanız, babanız ‘’biz çocukken konakta denize girerdik...’’ hikayeleri anlatıyorsa;
    başka bir şehirdeyken insanların giyimleri ve davranışları size ters geliyorsa, etrafınızda şortlu, mini etekli, askılı giysili kızlar ve şortlu, küpeli erkekler görmek dikkatinizi çekmiyorsa;
    kordon’un eski halini hatırlıyorsanız, saat kulesi’nin deniz kenarında olduğu zamanı hatırlıyorsanız; pizzanıza ketçap ve mayonez döküyorsanız, kampüs denilince aklınıza ege üniversitesi’nin kampüsü geliyorsa;

    çevrenizde birilerinin karşıyaka ve izmir’in geri kalanını karşılaştırdığını duyunca kulak kabartıyor, itiraz ediyor ve ya onaylıyorsanız;
    mahsun kırmızıgül ile alişan’ı ayırt edemiyorsanız, en son gittiğiniz milli maçın tarihini hatırlamıyorsanız, basketbolu futboldan daha çok seviyorsanız;

    yaya geçidi kavramından habersizseniz, kuşadası’na ada diyorsanız, uğrak ve bahane’nin yerini biliyorsanız;
    izmirde sadece iki mcdonald’s olan zamanları hatırlıyorsanız, montrö ve lozan size avrupa şehirlerini hatırlatmıyorsa,

    toplumsal sevinçlerde ve kutlamalarda aklınıza gidilecek sadece tek bir buluşma yeri geliyorsa, otobüste size biletini ya da kent kartını veren kişi karşılığında para almamakta ısrar ediyorsa, her yıl okulun ilk haftası elinizde listeyle sevgi yolu’na gidiyorsanız,

    yolda biriyle çarpışınca diğerinin hatası olmasına rağmen, refleks olarak gülümseyip özür diliyorsanız, trafikte 34 plakalı sürücülerden şikayetçiyseniz;
    yengen denince aklınıza yüyecek bir şeyler geliyorsa; konak meydanında vapura giden yoldaki çeşmeden bir kez bile su içmişseniz

    ortaokula giden kızınızın erkek arkadaşı olması sizi rahatsız etmiyorsa;
    bi yer denilince gerçekten aklınıza belli bir yer geliyorsa, kordonda güneşin batışını izlemenin bir ayrıcalık olduğunu düşünüyorsanız;

    okulu asmak, okulu kırmak yerine okulu ekmek diyorsanız;
    fuar denilince aklınıza lunapark geliyorsa, size doğru yaklaşan bir kamera ile mikrofon görünce hızlı adımlarla yolunuzu değiştiriyorsanız;

    evinize en fazla 100 m. uzaklıkta bir tansaş mağazası varsa,
    her piyasa yapmaya çıkışınızda aklınıza gidilecek 1-2 semt geliyorsa;

    uzaktayken ‘’ahh şimdi izmir’de olsaydım...’’ diyorsanız;
    siz izmirlisiniz!
    evet ben `izmir’liyim...

    (bkz: hayata dair)*
    (bkz: paylasmak istedim)
  • bir bok değildir. yıllardır metronun tamamlanmasını beklemektir. her sabah güzelyalı'dan konak metroya ulaşmak için (hedef bornova) otobüslerde sürünmektir. akşam yoğun zamana denk geldiğinde eve dönmek için tekrar sürünmek, kimi zaman arka arkaya 5 otobüse de binememektir. sürekli izmir şöyle güzel izmirlilik böyle müthiş diye kafa siken hemşehrilerine sinir olmaktır. delirip sokaklarda "asfalyaaaaa! boyooooooz! gevreeeek! kloraaaak! kordoooon! alsancaaaak!" diye bağırarak çıplak koşma isteğidir bazen.

    imza: yılmaz özdil'den nefret eden, doğma büyüme izmirli bir öğrenci.
  • bi numarası yoktur. izmirli olunca altın saat vermiyorlar.

    not: izmirliyim.
  • izmirini yanında götürmektir izmirsiz yerlere.
  • ısırgan otu, ebegümeci, hindiba, deniz börülcesi vb. enfes otların üstüne güzelce zeytinyağı gezdirip yemek, annem ot yemeği yapmış dediğinizde "o ne?" sorusunu sormamaktır.
  • üstün görme mevzusundan dolayı git gide antipatik olmaktır. onun yerine izmir gibi güzel ve mütevazi olmayı başarabilseler ne güzel olacak.
  • olmak kavramı doğmakla ilgili değildir izmir'de. o yüzden de izmirli olmak aslında nereli olursan ol izmir'in kendine ait dokusuna karışabilmektir. türkiye'nin rengi islami demokrasi eksenine kaydıkça; kadın olarak özgürce yaşadığın , erkek olarak sevgilini mahçupça öptüğün bir şehirde yaşamanın mutluluğudur.

    bir şanstır.
  • dolmuştan ınerken hayırlı ışler demektır
  • istanbul'u özleyip, yine izmiri tercih etmektir. *
  • izmir'de doğmak veya kütüğünün izmir'de olması ile ilgili değildir. orada yaşadığın bir kaç sene bile seni izmir' li yapar. ayrılmak istemezsin.
hesabın var mı? giriş yap