• bi bunu bir de pontus'u anlamiyorum arkadas..

    imparatorluk olmak icin kendini imparator ilan etmek yetiyor mu? o zaman terim imparatorlugunun ne eksigi var? sirma olmasa da saci da var fatih abinin, basi da kel degil.. o da imparatorluk olsun o zaman? bu ne len?
  • dördüncü haçlı seferi sırasında latinlerin istanbul'u (konstantinopolis) ele geçirip latin krallığı kurduktan sonra, bizans imparatorluğu asilleri tarafından kurulmuş olan devlettir. 1204-1261 yılları arasında hüküm sürmüşlerdir.
  • "yunanların kalbini, ruhları nefretle dolmuş latinlere kapatmasının sebebi öğreti farklılığı değildir. o nefret yüzünden yunanlar latinlerden çok çekmiştir ve hala da çekmeye devam ediyorlar."
    -kalabriyalı barlaam'dan papa xii. benedictus'a, 1340 yılı

    yakın tarihe kısa bir ara. tarih serilerine bizans* ile devam edelim diyorum.

    entrika, savaş, zulüm, basiretsizlik ve kan dolu bir dönem. dördüncü haçlı seferi bir konstantinopolis seferi'ne dönüştükten sonra vuku bulan olaylar tarihin en önemli dönemlerinden birini işaret eder. bizanslar, frenkler, haçlı ulusları ve papalar, türkler, bulgarlar, kumanlar ve kısa da sürse moğollar demek, elbette kargaşa demekti ve bu kargaşa dönemi okuması en zevkli konulardandır.

    bu bölümler de sanırım doğu roma imparatorluğu tarihi için bir seri olacak. dördüncü haçlı seferi'nın başı çektiğini varsayarsak (bkz: #123858749), öyleyse bu ikinci bölüm olsun ve konstantinopolis'in geri alınmasını da üçüncü bölüm yapalım.

    konstantinopolis'n zaptı ile kendini "roma imparatorluğu'nun dörtte biri ve dörtte birinin de yarısının beyi" konumuna getiren duçe enrico dandolo'nun aksine, konstantinopolis'te kurulan latin imparatorluğu'nun imparatoru i. baudoin biraz acınası haldeydi. imparatorluğun diğer sekizde üçü de frank şövalyeler arasında tımar arazisi olarak paylaştırıldıysa da, ona sadece seleflerinin yönettiği toprakların dörtte biri kalmıştı. bu bölgeye trakya (tabii ki venediklilere verilen edirne dahil değildi) anadolu'nun kuzeybatı bölgesi, aralarında lesbos (midilli), samos (sisam) ve khios (sakız) adalarının da yer aldığı bazı adalar vardı. ancak kuşa çevrilen bu mirasa bile itiraz edilmişti. özellikle de tahtına sağlam şekilde yerleşen ve paylaşımda kendisinin atlanmasına öfkelenen i. bonifaco de monferrato, kendisine verilen anadolu topraklarını istemedi ve onun yerine makedonya ile teselya'nın büyük kısmını içeren topraklar üzerinde bir krallık kurduğu selanik'i aldı. bu durum ile, bir şekilde güneye doğru ilerleyen daha düşük rütbeli frenk liderleri arasında da üstünlük yaratmıştı. bunlar arasında bulunan burgonyalı otto de la roche boeotia ve attika (atina düklüğü) ile fransız guillaume ler de champlitte (çok geçmeden yerine villehardouin hanedanı geçecektir) peloponnessos'ta hakimdi.

    önceden bizans'a* ait bütün bu topraklarda yeni idarecilerden nefret edilmesine şaşmamak gerekir. aslında ekonomik açıdan pek büyük değişiklik olmamıştı. artık vergilerin yunan yerine latin bir toprak sahibine ödenmesi dışında, taşra hayatı büyük ihtimalle önceden olduğu gibi devam etmişti. ancak moral açısından hava tamamen değişmişti. küstah ve ukala olmaları bir yana, frenkler yunan ırkını küçümsediklerini gizleme gereği görmüyorlardı. aynı zamanda roma kilisesi'nin sadık savunucuları olmaları nedeniyle, hiç tereddütsüz latin dini geleneklerini dayatmaya çalışmaktaydılar. işçi ve köylü sınıfının yapabileceği fazla bir şey yoktu. aksi, kızgın ve gücenmiş halde, başlarına geleni çektiler. diğer yandan aristokrasi sınıfı o kadar uysal davranmadı. çoğu yunan asili ata topraklarını terk ederek, ulusal ruh ve ortodoks inancının hala sürdürüldüğü bizans'ın devamı niteliğindeki devletlere göç ettiler.

    bu devletlerden en büyüğü, en güçlüsü ve açık farkla en önemlisi, iii. aleksios'un damadı theodoros laskaris'in 1206 yılında imparator olarak tanındıktan iki yıl sonra taç taktığı nikaia (iznik) imparatorluğu'ydu. bu devletin toprakları, anadolu'nun batı ucunda geniş bir toprak şeridinden oluşmakta ve ege denizi'nden karadeniz'e kadar uzanmaktaydı. kuzeyi ve batısında latin imparatorluğu, güneyi ve doğusunda da selçuklu sultanlığı vardı. nikaia'nın resmi başkent olarak kalmasına rağmen (1208 yılından sonra patriklik merkezi olmuş ve tüm taç giyme törenleri burada yapılmıştır) theodoros'tan sonra tahta geçen iii. ioannis dukas vatacis esas ikametgahını, stratejik açıdan çok daha iyi konumda bulunan lydia şehri nymphaion'a (kemalpaşa) taşımıştı. konstantinopolis'ten ayrı geçen elli yedi yıllık sürgün döneminde, imparatorluk nikaia'dan ziyade buradan yönetilecekti.

    bizans'ın devamı niteliğindeki diğer iki devlet daha az önemlidir. biri adriyatik sahilinde, diğeri de karadeniz'in güneydoğu ucunda yer aldığı için olayların gidişatına yön veremeyecek kadar uzaktaydılar. ayrıca patrikliğin bulunduğu yer olan nikaia'nın ayrıcalığına da asla ulaşamamışlardı. epiros (epir) despotluğu, konstantinopolis'in alınışından az bir süre sonra sebastokrator ioannis angelos dukas'ın (i. aleksios komnenos'un kızı theodora'dan olan torunu) gayri meşru oğlu i. mihail komnenos dukas tarafından kurulmuştu. yani ii. isaakios ve iii. aleksios'un da kuzenidir, ancak ne onun ne de babasının angelos ismini asla kullanmamasına şaşmamak gerekir. arta'da yer alan başkentinden yunanistan'ın tüm kuzeybatı sahili ve thessalia'nın bir kısmına hakim olmuştu. onun ardından 1215 yılında tahta geçen üvey kardeşi theodoros, toprakları daha da genişleterek, dokuz yıl sonra thessaloniki'yi latinlerden geri almış ve derhal nikaialı ioannis vatacis ile aşık atmak üzere taç giymişti. ancak bu durum uzun sürmedi. 1242 yılında vatacis, theodoros'un oğlu ioannis'i imparator unvanından vazgeçip despotes unvanını almaya zorladı ve dört yıl sonra da thessaloniki'ye el koydu.

    iznik ve epir'in aksine trabzon imparatorluğu, konstantinopolis'in çöküşüyle alakalı değildir. aslında 1204 yılı nisan ayında (aşağı yukarı felaketle aynı günlerde) imparator andronikos'un gürcü prensesle evlenen oğlu manuel'den olma torunları aleksios ve david komnenos tarafından kurulmuştur. 1185 yılında andronikos'un ölümünün ardından iki genç, daha güvende olacakları gürcistan'a götürülmüş ve orada sarayda yetişmişlerdi. angeloslara karşı komnenos hanedanını devam ettirmeye kararlı olan kardeşler, gürcü kraliçesi thamar'ın yardımıyla 1204 yılı nisanında trabzon'u ele geçirdiler. aynı yıl david, gürcüler ve diğer paralı askerlerden oluşan ordusuyla batı yönünde karadeniz sahili boyunca ilerleyerek, paphlagonia ve hatta herakleia'yı (karadeniz ereğlisi) işgal etti, ancak bu toprakların çoğunu kısa süre sonra kaybedecekti. 257 yıllık tarihinin büyük bölümünde (konstantinopolis'in geri alınışından sonra da varlığını devam ettirecek ve ancak 1461 yılında türk hakimiyetine geçecektir) trabzon imparatorluğu kaçkar dağları ve sahil arasında altı yüz kilometrelik dar bir sahil şeridiyle sınırlanacaktı.

    genel anlamda sürgün bizans'ının hükümdarı olarak kabul edilen i. theodoros laskaris, başlangıçta daha az yetkin birinin üstesinden gelemeyeceği sorunlarla karşılaştı. epir ve trabzon'daki rakipleri yetmezmiş gibi (1204 yılında david komnenos korkutucu bir hızla batıya doğru ilerlemeye başlamıştı) sınırlarında mantar gibi küçük rum prenslikleri bitmekteydi. biri philadelphia'da*, biri menderes vadisi'nde, bir üçüncüsü de miletos yakınındaki küçük sampson kasabasında ortaya çıkmıştı. sonradan, korkunç yılın bitmesine yakın bizzat baudoin'in kardeşi henri ve blois kontu louis'nin komuta ettiği bir frenk ordusu boğaz'ı geçerek anadolu'ya doğru ilerlemeye başladı. tamamen yeni bir yönetim mekanizması ve ordu kurmak zorunda kalan theodoros hiç hazırlıklı değildi. 6 aralık 1204 günü büyük ihtimalle günümüzdeki eski manyas olan poimanenon'da büyük hezimete uğradı ve bithynia'nın tüm sahil bölgesi ve prusa'yı (bursa) franklara bırakmak zorunda kaldı. bu ilerleyişlerini yüz kilometre mesafede bulunan nikaia'ya doğru sürdürseler, theodoros'un imparatorluğu daha neredeyse doğmadan ortadan kalkacaktı. şansına, frank ordusu balkanlar'daki ciddi bir kriz nedeniyle geri çağrıldı.

    zira baudoin'in ukalalığı başına bela olmuştu. frank derebeylerini kabullenmeye hazırlıklı olan trakya'daki bizanslı toprak sahipleri, ikinci sınıf vatandaş muamelesi gördüklerini fark ettiler. ayaklandılar ve bulgar çarı kaloyan'ı yardıma çağırdılar. eğer konstantinopolis'i latinlerden kurtarırsa onu da imparator yapacaklardı. çar böylesi bir ödüle dünden hazırdı. daha 1204 yılı başında imparator olmasa da papa iii. innocentus'un elçileri ona kral tacı takmış ve o da roma yetkisini tanımıştı. ancak bu durum latin devletlerinin balkan yarımadası'ndaki ilerleyişinden duyduğu huzursuzluğu azaltmamıştı ve o da en az bizanslılar kadar ülkeyi latin musibetinden kurtarmak istiyordu. 1205 yılı başında harekete geçti ve 14 nisan günü frank ordusunu adrianopolis (edirne) dışında yok ederek, louis'i öldürdü, imparatoru da esir aldı. imparator bir daha asla özgür kalamayacak ve kısa süre sonra ölecekti. aradan sadece bir yıl geçtikten sonra, latin gücü kırılmıştı. tüm anadolu'da sadece marmara'nın güney sahilinde yer alan küçük pegai (karabiga) kasabası frank hakimiyetindeydi.

    theodoros laskaris nihayet ciddi şekilde yeni devletiyle ilgilenebilecekti. her konuda eski bizans yapısını kendine örnek aldı, zira vatandaşlarının er ya da geç eski başkentlerine döneceklerinden bir an dahi şüphe etmiyordu. zamanında imparatorlukta görev yapmış, izini bulabildiği subay ve memurları görevlerine iade etti. sürgüne gönderilmiş piskoposlar ve diğer önde gelen din adamlarını nikaia'da (iznik) topladı ve bu kişiler didymotikhon'a (dimetoka) sürgüne gitmeyi reddeden patriğin ölümünün ardından onun halefini seçtiler. mihail autorianos adındaki yeni patrik, 1208 yılı paskalya öncesi haftasında theodoros'a basileus unvanıyla taç taktı.

    artık konstantinopolis'te latin ve nikaia'da rum olmak üzere iki doğu imparatoru ve iki patrik vardı. aralarında da asla barış olamayacağı aşikardı. ikisi de birbirini yok etmeye kararlıydı. baudoin'in kardeşi ve halefi henri hakimiyetinin ilk on sekiz ayında 1206 yazında adrianopolis'i yağmalayıp trakya'yı silip süpürerek başkent surlarına kadar dayanan kaloyan'la mücadele etti. ancak 26 ekim 1207 günü thessaloniki'yi kuşatmaya hazırlanan bulgar çarı bir kuman beyi tarafından öldürülünce, henri nikaia'daki hasmına baskı uygulama fırsatı yakaladı. (çar kaloyan son seferinde latinler kadar çok sayıda yunan'ı da öldürmüş ve önceden ii. basileus'a verilen bulgaroktonos (bulgar kıran) unvanına benzer şekilde kendine romaioktonos (romalı kıran) unvanını yakıştırmıştı. bu nedenle de yunanlar ondan çok nefret etmiş ve aziz demetrius bayramı gününde ölmesini de onun tarafından öldürüldüğü şeklinde yorumlamışlardır. buna rağmen üç yıl öncesinde kaloyan'ın baudoin'i yenmekle nikaia imparatorluğu'nu kurtardığı ve böylece elli yıl sonra yunanlara tekrar konstantinopolis'i ele geçirme fırsatı tanıdığı gerçeğini unutmamak gerekir.) henri hemen harekete geçmedi (theodoros gibi o da önce uygun bir hükümet ve idare kurmak zorundaydı) ancak 1209 yılında haçlı vicdanına yenik düşerek selçuklu sultanı i. gıyaseddin keyhüsrev ile askeri ittifak yaptı. keyhüsrev de kendi açısından batı anadolu'da kurulacak yeni bir yunan devletini kendi varlığına tehdit olarak görmekteydi.

    kendi güçlerini frank birlikleriyle destekleyen keyhüsrev, beklenmeyen bir misafiri geldiğinde nikaia'ya karşı bir sefer düzenlemek üzereydi. bu misafir ise sabık imparator iii. aleksios'tu. 1204 yılı sonuna doğru esir düştüğü boniface'nin monferrato'daki şatosunda birkaç yıl mahkum edildikten sonra, 1209 ya da 1210 yılında bir şekilde kuzeni epir despotu mihail tarafından fidye ödenerek kurtarılmış ve sonra da tahtını geri alması için yardım istemek üzere doğruca keyhüsrev'e gitmişti. elbette keyhüsrev'in yunan imparatorunu değiştirmekten ziyade onu toptan yok etmekle daha çok ilgilendiğini söylemeye gerek yok. diğer yandan aleksios'un diplomasi oyununda faydalı bir piyon olarak kullanılabileceğini derhal fark etti. theodoros'u devirip yerine aleksios'u geçirmek niyetiyle 1211 baharında nikaia'yı işgal etti. içinde latin paralı askerlerden oluşan bir kıta barındıran her iki taraf da aşağı yukarı eşit durumdaydı ve bu nedenle çetin savaşmalarına rağmen yenişemediler. ancak pythopolis yakınında yapılan son karşılaşmada, alaşehir muharebesi'nde atını kaybeden keyhüsrev (yunan kaynaklarına inanacak olursak teke tek savaştığı theodoros tarafından öldürülmüştür) bir frenk paralı askeri tarafından öldürüldü. selçuklu ordusu kaçtı ve tekrar esir alınan iii. aleksios ömrünün sonuna kadar bir manastırda kapalı kalacaktı.

    bu zaferden az toprak kazanmış olsa da, son yunan hasmını ortadan kaldırdığı ve keyhüsrev'in yerine geçen oğlu i. izzeddin keykavus hemen uzlaşma yoluna gittiği için, geçici süreyle de olsa selçuk tehdidini savuşturan theodoros, güçlerini haçlılara yoğunlaştırma fırsatı buldu. ancak bu alanda pek başarılı olamayacaktı. 15 ekim 1211 tarihinde rhyndakos (adırnaz çayı) yakınında, sonrasında pergamon (bergama) ve nymphaion'a (kemalpaşa) ilerleyen henri'nin ordusu tarafından tekrar bozguna uğratıldı. ancak bir kez daha bulgar baskısını arkalarında hisseden latinler bu durumu lehlerine çeviremediler. 1214 yılı sonunda iki imparator kemalpaşa'da bir barış antlaşması imzaladı. anadolu'nun atramyttion'a (edremit) kadar olan kuzeybatı sahili henri'nin olacak, selçuk sınırına kadar olan bölge de, latinlerin yeni fethettiği topraklar da dahil olmak üzere, theodoros'a kalacaktı.

    bu antlaşmayla nikaia imparatorluğu'nun yükselme devri başladı. nihayet genç imparatorluk haçlılar tarafından resmen tanınmıştı. ayrıca artık batı sınırları doğu sınırlarından daha güvenliydi. hemen hemen aynı dönemde de latin imparatorluğu çöküşe geçiyordu. dul kalınca çareyi hanedan evliliği yapmakta arayıp bir bulgar prensesi ile evlenen imparator henri, arapsaçına dönmüş balkan politiğinin tuzağına düştü. derken 11 haziran 1216 tarihinde, sadece kırk yaşındayken aniden thessaloniki'de öldü. konstantinopolis'teki latin hükümdarlarının hiç şüphesiz en yeteneklisi olan henri on yıldan daha kısa bir sürede, gözden çıkmış imparatorluğunu işler hale getirmişti. çekilmez kardeşi baudoin'in aksine rum tebaasının hakları ve dini özgürlüğüne saygı göstermiş ve hatta nikaia ile bir güç dengesi yaratmıştı. yerine geçenlerde onun yeteneğinin bir parçası dahi bulunsa, belki de bizans tahtına bir daha asla rum asıllı bir imparator geçmeyecekti.

    iki kere evlenmiş olmasına rağmen henri de hainault çocuğu olmadan ölmüştü. konstantinopolis'teki frenk baronları onun yerine kız kardeşi yolanda'nın kocası pierre de courtenay'ı seçtiler. o sırada fransa'da bulunan pierre 1217 yılının ilk haftalarında doğu'ya doğru yola çıktı. papa iii. honorius'un elinden taç giyme umuduyla roma'ya uğradığında, aziz petrus katedrali'nde taç giymesi halinde batı imparatorluğu üzerinde de hak iddia etmesinden korkan papa, töreni şehir surları dışında yer alan aziz lorenzo kilisesi'nde icra etme konusunda ısrar ettiğinde hayal kırıklığını gizleme gereği görmedi. bir ya da iki hafta sonra bir venedik donanması ve beş bin beş yüz kişilik bir orduyla durazzo'yu epir despotu theodoros dukas'ın elinden kurtarmak üzere yola çıktı. ancak şehir alınamayıp pierre de adamlarının çoğuyla birlikte arnavutluk dağlarında esir düşünce bu sefer fiyaskoyla sonuçlanmış oldu. bir epir zindanına atıldı ve bir daha da kendisinden haber alınamadı.

    diğer yandan imparatoriçe yolanda isabetli şekilde çocuklarıyla deniz yolundan konstantinopolis'e geri dönmeye karar verdi. neredeyse şehre varır varmaz da, baudoin adı verilen bir erkek çocuk dünyaya getirdi. en büyük oğlu namur markisi philip ailesiyle birlikte doğu'ya gitmeyi kesinlikle reddedince, 1219 yılındaki ölümüne kadar yolanda kral naibesi olarak ülkeyi yönetti ve erkek kardeşinin uzlaşmacı nikaia politikasını izleyerek, kızı maria'yı üçüncü eş olarak theodoros laskaris'e verdi. ancak bu yeni gelişme epir'de dehşetle karşılandı ve pierre de courtenay'ı mahkum etmekle (ve belki de öldürmekle) tatmin olmayan theodoros dukas, laskaris'i meşru basileus olarak tanımamaya meyletmeye başladı.

    dukas'ın yıldızı yükseliyordu. konstantinopolis'in düşüşünden sonra geçen ilk beş yılı nikaia topraklarında, taç giydikten sonra ona karşı bağlılık yemini ettiği theodoros laskaris'le geçirmişti. kardeşi mihail acil çağırdığında da, ona yardım etmeye atra'ya gitmişti. ancak o zamandan beri durum değişiyordu. theodoros'a göre nikaia'nın 1214 yılında franklarla yaptığı antlaşma affedilmez bir davranıştı. ayrıca laskaris'in vaktinin çoğunu başkenti geri almak için hazırlık yapmak yerine, uzak trabzon rum imparatorluğu ile savaşmakla geçirmeyi tercih etmesi, onu sadakatinden şüphe etme noktasına getirmiş, bu da yetmezmiş gibi bir latin prensesi ile evlenmesi ise bardağı taşıran son damla olmuştu. en azından resmi konumu böyleydi. ancak aslında gerçek çok daha basittir. theodoros asla epir despotluğu ile tatmin olmayacaktı. gayrimeşru kardeşinin aksine, sebastokrator ioannis angelos dukas'ın meşru oğlu ve i. aleksios komnenos'un da büyük büyük torunuydu. damarlarında komnenos, angelos ve dukas kanı taşımakla (ki kendini tanıtırken her üç ismi de kullanarak bu durumu vurgular) taht üzerinde theodoros laskaris'ten daha fazla hak iddia edebilecek konumdaydı. gözüne ilk olarak thessaloniki'yi kestirdi. ancak thessaloniki imparatorluğun sadece ikinci önemli şehriydi ve theodoros angelos dukas komnenos'un gözünde esas hedefi olan konstantinopolis'e ulaşmak yolunda daha ziyade bir atlama taşı niteliğindeydi.

    dördüncü haçlı seferi'nin ardından thessaloniki'de hakimiyetini kuran bonifacio de monferrato döneminden beri işler pek yolunda gitmemişti. bonifacio 1207 yılında bulgarlara karşı savaşırken ölmüş ve şehri oğlu demetrios adına kral naibesi olan dul eşi yönetiyordu. şövalyelerinin çoğunun kendi vatanlarına dönmesi sonucunda iyice zayıflaması bir yana, latin imparatorluğu'nun en önemli vasalı olmakla birlikte, imparatoriçe yolanda'nın gelişinden beri konstantinopolis desteğine henri döneminde olduğu kadar fazla güvenememekteydi. theodoros 1218 yılında thessalia ve makedonya'ya doğru ilerlediğinde de bağımsız bir haçlı devleti olarak günlerinin sayılı olduğunu fark etmişti. despot güçlü bir direnişle karşılaştı ve ancak 1224 yılı sonbaharında uzun ve yorucu bir kuşatmanın ardından, thessaloniki düştü. onunla birlikte latin imparatorluğu da çöktü. artık theodoros adriyatik'ten ege denizi'ne kadar epiros, aetolia, akarnania, thessalia ve makedonya'nın da büyük bölümünü içine alan toprakların hakimiydi. kesin tarih belli olmasa da, çok geçmeden theodoros laskaris'e açıktan açığa meydan okuyarak, nikaia patriği ile kavgalı olan ohri piskoposu elinden romalıların imparatoru unvanıyla taç taktı.

    böylece neredeyse sadece bir nesil öncesinde tek bir imparatorluk iken, şimdi biri yunan ikisi latin olmak üzere üç imparatorluk vardı. bir dördüncüsü de yoldaydı. zira bulgar imparatorluğu da giderek güçleniyordu. çar kaloyan dördüncü haçlı seferi'nden çok kârlı çıkmış ve ardından gelen balkan kargaşası sayesinde trakya ve makedonya'da topraklarını alabildiğince genişletmişti. yeğeni boril ise pek başarılı olamamıştı. ancak 1218 yılında boril'i devirip kör eden kuzeni ii. ivan asen de gözünü konstantinopolis'e dikti. bu dört güçten en zayıfı, 1225 yılında başkentin hemen kuzeyinde ve batısında yer alan bölgeyle, marmara'nın hemen güneyindeki küçük bir alandan ibaret kalan latin imparatorluğu'ydu. imparatoriçe yolanda 1219 yılında ölünce, yerine oğlu robert geçti. ancak zayıf ve beceriksiz bir genç olan robert'ın (zamanın önde gelen isimlerinden aubrey de trois-fontaines ondan "quasi rudis et idiota" [neredeyse hiç yontulmamış ve aptal] diye bahsetmektedir) theodoros, ivan asen ve nikaia imparatorluğu'nu 1222 yılında kayınpederi theodoros laskaris'ten devralan ioannis vatacis yanında esamesi dahi okunmazdı.

    laskaris 1205 yılında çoğu kişinin hayal ettiğinden daha fazla başarı kazanmıştı. oğlu olmadığı için büyük kızı irene'nin kocası vatacis'in yerine geçmesi en akla yakın çözüm olarak göründü. ancak onun hayattaki iki erkek kardeşi bu görüşe rağbet etmedi ve doğruca konstantinopolis'e giderek genç imparatoru kendileri yararına askeri müdahaleye ikna ettiler. robert her zamanki aptallığıyla teklifi kabul etti. bu işten hiç çıkarı olmadığı gibi, yirmi yıl öncesinde laskaris'in de latinler tarafından benzer bir hezimete uğradığı (yine de sonuç bu kadar feci olmamıştı) poimanenon'da (eski manyas) vatacis ordusunu yerle bir etti. daha bu felaketi atlatamamıştı ki, birkaç ay sonra thessaloniki'nin düştüğü haberi geldi. bu yükü kaldıramadı ve o andan itibaren kendini sefahate verdi. rum ya da frenk olmalarına aldırmaksızın kadınları iğfal etti, kilise ve manastırlarda kalan hazineleri çaldı ve imparatorluğundan arta kalan toprakları yönetme zahmetinde dahi bulunmadı. kendinden daha düşük seviyedeki bir fransız şövalyenin kızına kapıldı ve gizlice evlendikten sonra, onu blakhernai sarayı'na yerleştirdi. bu defa baronlarının sabrı taştı. birkaçı gece yatak odasına girdi ve kızın burnu ile dudaklarını tanınmaz hale getirecek derecede kestiler. sonra da annesini yakalayıp boğdular. ondan beklenir şekilde, robert suçlulara karşı harekete geçmeden, roma'ya gidip papa ix. gregorius'a resmi şikayette bulundu. onunla pek ilgilenmeyen papa, konstantinopolis'e geri dönmesini önerdi. ancak robert mora yarımadasındaki clarenza'ya (killini) varamadan 1228 yılı ocak ayında öldü.

    imparator robert ardında meşru çocuk bırakmamıştı. erkek kardeşi ii. baudoin'in sadece on bir yaşında olması nedeniyle, yine bir kral naibesi bulunmak zorundaydı. konstantinopolis baronlarının ilk tercihi kocasının ölümünden sonra tekrar şehre dönen theodoros laskaris'in dul eşi ve baudoin'in kız kardeşi marie oldu. ancak marie birkaç ay sonra ölünce, arayış kaldığı yerden devam etti. bulgar kralı ii. ivan asen baudoin ve kızı helene arasında bir hanedan evliliği yapılmasını teklif etti. bu durumda imparatorluğu da koruması altına alarak, thessaloniki de dahil olmak üzere kaybettiği tüm toprakları geri kazanma vaadinde bulundu. ancak baronlar bu teklifi ellerinin tersiyle ittiler ve hayatta kalan en önemli haçlı liderine başvurdular: eski kudüs kralı, beşinci haçlı seferi lideri ve papanın mareşali jean de brienne.

    tek bir sakınca vardı. yaklaşık 1150 yılında doğmuş olan jean, neredeyse seksen yaşındaydı ancak hala çok dinçti. üçüncü karısından olma kızı berengaria de castille henüz dört yaşındaydı ve kimse onun rekorunu kıramamıştı. 1210 yılında, altmış yaşındayken on yedi yaşındaki kudüs kraliçesi maria ile evlendi. ancak maria iki yıl sonra ölünce, kral unvanıyla kızı isabelle adına krallığı yönetmeye başladı. 1225 yılında isabelle batı imparatoru ii friedrich ile evlenince, yeni damat jean'e artık taht üstünde hakkı olmadığını söyledi ve onu görevinden aldı. çok sinirlenen jean, doğruca roma'ya giderek papadan yardım istedi. honorius onun halinden anladı. krallığını geri veremese de, onu kiliseye ait toskana topraklarının valisi yaptı. iki yıl sonra ix. gregorius, papa olmasının hemen ardından imparatorluk ordularınca saldırıya uğrayınca, jean derhal onun yardımına koştu.

    sonra birden ve beklenmedik şekilde konstantinopolis'e çağrıldı. önce bu fikre pek sıcak bakmasa da, gregorius'un ısrarı üzerine (sonuçta latin imparatorluğu üzerindeki papalık etkisini artıracak bulunmaz bir fırsat ele geçmişti) ikna oldu. ancak baudoin'in reşit olmasının ardından, kendi geleceğini garanti altına almak amacıyla bazı şartlar öne sürdü. genç imparator derhal dört yaşındaki kızı maria ile evlenmeli ve çeyiz olarak ona toprak vermeliydi. kendisi ise basileus ilan edilmeli, bu hak ölümüne dek sürmeli ve öldüğünde yerine baudoin geçmeliydi. yirmi yaşına gelen baudoin'e, henüz imparator olmasa bile, anadolu'daki tüm frenk topraklarıyla birlikte nikaia (iznik) imparatorluğu devredilmeliydi. o zaman bile derhal konstantinopolis'e doğru yola çıkmadı. 1229 yılı başında baronlar şartlarını kabul ettiler. italya'yı terk etmeden önce, nefret ettiği damadına karşı sefere çıktı ve 1231 yılı baharında, konstantinopolis'e vardıktan birkaç gün sonra ayasofya'da taç taktı.

    hükümdarsız geçen bu üç yıl içinde, balkanlar'daki güç dengesi köklü bir değişiklik geçirmişti. thessaloniki'deki başkentinde bekleyen imparator theodoros için, liderliği devralacak bir kral naibi bile bulunmayan konstantinopolis her zamankinden daha savunmasızdı. diğer yandan bulgarları dikkate alması gerekiyordu. sadece bir ya da iki yıl öncesinde ii. ivan asen'le bir barış antlaşması yapmıştı. ancak daha antlaşmayı henüz imzalamışlardı ki, çar latin imparatorluğu'na thessaloniki'yi geri alma teklifinde bulunmuştu. yani bu adama güven olmayacağı belliydi. diğer yandan kuzeyde böylesine bir tehlike varken, eski topraklarını geri kazanması mümkün değildi. sadece tek bir çözüm vardı; bulgar tehdidi ortadan kaldırılmalıydı. 1230 baharı başında theodoros ordusunu sınıra doğru harekete geçirdi. asen de masum numarası yaparak, antlaşma metniyle süslediği sancağıyla işgalcilere karşı yürüdü. 1230 yılı nisan ayında, edirne ve filibe arasında, meriç nehri kıyısında yer alan küçük klokotnitsa köyünde iki ordu karşılaştılar.

    her şey çabucak olup bitti. cesareti, güveni ve art arda gelen zaferlerine rağmen, theodoros çetin cevize denk geldiğini anlamıştı. ordusu parçalandı, kendisi de esir alındı. erkek kardeşi manuel'in despot unvanıyla thessaloniki'de kalmasına izin verildi. ancak bunun tek nedeni asen'in kızıyla evli olmasıdıydı. manuel (ioannis vatacis ve onun iznikli tebaası buna pek gülerler) sadece imparatorların kullandığı koyu kırmızı mürekkeple buyruk imzalamaya devam etse de, kayınpederinin kuklası olmaktan öteye gidemedi ve sanki önemli biriymiş gibi caka satmaya devam etti.

    latinler önceden burun kıvırdıkları bir milletin elinden yerle bir edilmekten kılpayı kurtulmuştu. ancak bu duruma müteşekkir olma hislerine, asen'in engel tanımaksızın trakya, makedonya ve arnavutluk'a doğru ilerlemesi gölge düşürmekteydi. önceden theodoros'a ait olan toprakları kolayca ele geçirince, adriyatik'ten karadeniz'e kadar olan kuzey balkan arazilerinin sahibi olmuştu. başkenti trnovo'da yer alan kırk şehitler kilisesi'ndeki bir yazıtta gururla zaferlerini anlatmıştır. artık durazzo ve edirne arasındaki toprakların efendisi olduğunu söylüyordu. sadece çevre bölgeleriyle birlikte konstantinopolis frenk hakimiyetinde kalmıştı. "onlar da benim yetkim altında, zira benden başka imparatorları yok ve tanrı nasip ederse onlar da bana boyun eğecekler." kağıt üstünde bağımsız olan sırbistan'da bile theodoros'un damadı radoslav'ın yerine kendi damadı stephan vladislav'ı geçirmişti. klokotnitsa'dan karlı çıkan sadece bulgar çarı değildi. ioannis vatacis de nymphaion'daki sarayından bu gelişmeleri sevinçle izlemekteydi. kısa süre için theodoros ciddi bir rakip izlenimi yaratmış ve konstantinopolis nikaia'dan ziyade thessaloniki'ye ait olacak gibi görünmüştü. artık bu tehlike savuşturulmuştu ve bir daha da asla bir tehdit unsuru haline gelmeyecekti.

    üstünlük savaşı veren dört güçten birinin ortadan kalkması, diğer üçü arasındaki ilişkilerde köklü değişiklikler yarattı. ivan asen artık konstantinopolis'teki latinlerle diplomasi oyunları oynama gereği görmeyecekti. şimdi kafasında çok daha başka planları olduğu için, vatacis'i daha uygun bir müttefik olarak görüyordu. zira roma kilisesi'nden ayrılmak istemekteydi. her ne kadar kaloyan mezhebini değiştirmiş olsa da, batı hristiyanlığı bulgarlar arasında asla kök salmamış ve eski bizans gelenekleri daima tercih edilmiştir. ayrıca bu sayede ilerde latinlere karşı yapacağı saldırıları kendi din kardeşlerine saldırıyor olduğu için, haklı çıkarmak zorunda kalmayacaktı. 1232 yılında papa gregorius'la tutuştuğu kavga, ona beklediği bu fırsatı tanıdı. iznik patrikliği dünden hazırdı ve kudüs, iskenderiye ile antakya patrikliklerinin yanı sıra, merkezi trnovo olmak üzere bulgar ortodoks patrikliği bir kez daha kuruldu. üç yıl sonra ivan asen'in kallipolis'te (gelibolu) nikaia ile imzaladığı barış antlaşması, lampsakos'ta (lapseki) kızı helene'nin (ki genç baudoin yedi yıl önce onu eş olarak istememişti) ioannis vatacis'in oğlu ii. theodoros laskaris ile evlenmesiyle pekiştirildi. 1235 yazı sonunda birleşik ortodoks gücü konstantinopolis surlarına dayanarak, şehri karadan ve denizden kuşatma altına aldı.

    latinler bir kez daha tehdit altındaydı. yaşına rağmen jean de brienne, imparatorluğunu cesaretle savundu ve venedik gemileri büyük yararlık gösterdi. ertesi yıl kuşatmaya kaldığı yerden devam edilirken, ivan asen aniden karar değiştirmese konstantinopolis artık fazla dayanamayacaktı. asen birden bire bulgaristan açısından enerji dolu bir rum imparatorluğu'nun işi bitmiş bir latin imparatorluğu'ndan daha büyük bir tehdit oluşturduğuna karar verdi ve saldırıyı durdurdu. hatta zavallı helene'yi bulup getirmeleri için nikaia'ya elçiler gönderdi. 1237 yazında daha da ileri giderek aşağı tuna havzasındaki moğol istilasından kaçan çok sayıda kuman'ın topraklarından geçip yeni imparator baudoin'in hizmetine girmelerine (bu arada mart ayında jean de brienne doksan yaşında ölmüştür) izin verdi. o sonbahar bulgarlar, kumanlar ve latinlerden oluşan bir ordunun başında iznik rum imparatorluğu'nun trakya'daki en önemli kalelerinden biri olan tzurulon'a (çorlu) doğru yola çıktılar.

    felaket haberleri geldiğinde, kuşatma sürmekteydi. trnovo'da çıkan bir salgın hastalık sonucunda çarın karısı, oğullarından biri ve yeni göreve getirilen patrik hayatını kaybetmişti. ivan asen bunun ilahi adalet olduğuna kanaat getirdi ve kuşatmadan çekildikten sonra, (kuman ve latin müttefikleri ise kuşatmaya başarıyla devam ederler) vatacis'le barış antlaşması yaparak, bir daha sorun çıkarmayacağını taahhüt etti. çok geçmeden de kendine yeni bir eş aramaya başladı. onun esiri olan ve yakın zamanda kendisine karşı bir komplo kurduğu gerekçesiyle kör ettirdiği thessalonikili theodoros bir şekilde onu kızı irene'yle evlenme konusunda ikna etti. bu evliliğin ivan asen'e ne faydası dokunduğunu anlamak zordur. diğer yandan theodoros için çok önemliydi. çarın kayınpederi olduğu için derhal salıverildi ve tebdili kıyafet geldiği thessaloniki'de kardeşi manuel'i tahttan indirerek yerine imparator unvanıyla oğlu ioannis'i geçirdi.

    1241 yılı birbiriyle rekabet halinde olan tüm imparatorluklar için bir dönüm noktasıdır. yıl sona ermeden konstantinopolis'i almaya ve elinde tutmaya uğraşan liderlerden üçü ölecekti. bunlar bulgar çarı ivan asen, thessaloniki (selanik) despotu manuel ve latin imparatorluğu'nun en korkulan ve en sadık savunucularından biri olan papa ix. gregorius'tu. daha da önemlisi, aynı yıl batu han liderliğinde moravya ve macaristan'ı geçerek tuna havzası'na gelen moğollar, bulgarlara doğu'ya ilerlemek için hiç şans tanımadılar. böylece bir zamanlar korkulan bir ulus daha aradan çekilmiş oldu. thessaloniki'nin gücü zaten klokotnitsa'da kırılmıştı. neredeyse sadece konstantinopolis şehrinden ibaret kalıncaya kadar topraklarını kaybeden latin imparatorluğu, düşmanları arasındaki ihtilaf sayesinde ayakta kalabilmişti. bu düşmanlardan geriye sadece bir tanesi kalmıştı: kendine güveni giderek artan nikaia (iznik) imparatoru ioannis vatacis, eski başkenti fethetmeye hazırlanıyordu.

    thessaloniki sorunu hala çözülememişti. askeri açıdan bir tehdit olarak görülmese bile, yasal açıdan daima konstantinopolis üzerinde hak iddia etmesi, sineye çekilecek bir durum değildi. imparatoru ioannis'in zayıf ve dindar olduğunu ve artık bir manastıra çekilmek istediğini biliyordu. gerçek güç, kör olmasına rağmen, eskisinden daha hırslı olan theodoros'un elindeydi. bu nedenle 1241 yılı sonuna doğru ioannis vatacis, theodoros'u nikaia'ya davet etti. davete icabet eden theodoros, son derece nazik karşılandı. ancak artık dönmek istediğinde, kendisine yine nazikçe bunun mümkün olmadığı söylendi. işin gerçeği mahkumdu ve ertesi yaz vatacis bir orduyla birlikte ona thessaloniki'ye kadar eşlik edip sonra da bir elçi olarak antlaşma konusunda görüşmeler yapmak üzere oğluna gönderdiğinde de öyle kalacaktı. nihayetinde ioannis, kendinden önce manuel'in yaptığı gibi imparator unvanı yerine despot unvanını aldı ve nikaia'nın yüksek egemenliğini tanıdı.

    vatacis hala thessaloniki'deyken moğolların selçuklu topraklarını istila ettikleri ve onun topraklarına da girmek üzere oldukları haberini aldı. birkaç yıl içinde ve özellikle moğolların sultan ii. gıyaseddin keyhüsrev'i kösedağ muharebesi'nde yenip haraç ödemeye mecbur bıraktığı 1243 yılı haziran ayından sonra durum iyice ciddileşti. keykavus'un vasalı olan trabzon imparatoru da aynı kaderi paylaştı ve moğol kağanıyla ittifak yapmak zorunda kaldı. tehlike oluşturması nedeniyle vatacis keykavus'la ittifak yaptı, ancak bu önlemin gereksiz olduğu anlaşıldı. moğollar nikaia topraklarına dokunmadan ilerlemeye devam ettiler ve vatacis'in komşuları karşısındaki konumu daha da güçlendi.

    1244 yılında daha da güçlenme fırsatı yakaladı. ilk karısı, selefi theodoros laskaris'in kızı irene ölünce, ii. friedrich'in gayrımeşru kızı konstanze'yle evlendi. ii. friedrich uzaktan akraba olduğu imparator baudoin'le hiç anlaşmazlık yaşamamıştı. ancak çoğu rumlardan oluşan palermo sarayında büyüdüğü için onları tanımakta, dillerini mükemmel konuşmakta, meşru başkentlerinden uzakta sürgünde yaşadıkları için hallerinden anlamaktaydı. bu nedenle bu evlilikten çok memnundu. ancak tekrar vaftiz edildikten sonra bizans ismi anna'yı alan ve kendinden kırk yaş daha büyük bir adamla evlendirilen konstanze için aynı şeyi söylemek mümkün değildi. üstelik bu adamın beslemelerinden biriyle utanmadan aşk yaşadığını da herkes bilmekteydi. papa iv. innocentus bu evlilik karşısında şoka uğradı, nikaia patriği de vatacis'in talihsiz genç karısına olan davranışlarından dehşete düştü. ancak iki imparator arasındaki ilişkiler bu durumdan zarar görmedi.

    moğollar gitmeden evvel selçuklu imparatorluğu'nu iyice zayıflattıkları için, ioannis vatacis dikkatini tekrar balkanlar'a çevirme fırsatı yakaladı. bulgar imparatorluğu da son moğol istilalarından nasibini almıştı. 1246 yılında ivan asen'in on iki yaşındaki oğlu çar koloman'ın ölümü üzerine, tahta ondan daha da genç üvey kardeşi mihail'in geçmesi vatacis'in ekmeğine yağ sürmüştü. aynı yılın sonbaharında serres'i (serez/siroz) aldı ve oradan karasu ile meriç nehirleri arasındaki toprakları ve batı makedonya'nın büyük bölümünü işgal etti. karasu nehri kenarında yer alan melnik'te kamp kurmuşken, bir grup selanikli gelerek ona bir teklifte bulundu. despot ioannis iki yıl önce öldüğünde, babası theodoros onun yerine küçük kardeşi demetrios'u geçirmişti. ancak demetrios sefahat düşkünüydü ve tebaasının çoğu artık ondan ve ailesinden yaka silkmekteydi. eğer imparator onlara şehrin eski hakları ve ayrıcalıklarını koruma garantisi verirse, hiç karşı koymadan ona boyun eğeceklerdi. vatacis bu teklifi memnuniyetle kabul etti. aralık ayında direnişle karşılaşmadan thessaloniki'ye girdi, yaşlı theodoros'u taşraya sürgüne gönderdi, demetrios'u esir alarak beraberinde anadolu'ya götürdü ve yerine de avrupa temsilcisi olarak uzaktan akrabası andronikos palaiologos'u bıraktı.

    konstantinopolis'e yoğunlaşmadan önce uğraşması gereken tek bir düşman kalmıştı. yaklaşık dokuz yıl önce epiros bölgesi thessaloniki'den ayrılmış ve kurucusu i. mihail'in gayrimeşru oğlu ii. mihail idaresi altında tekrar bağımsız bir despotluk haline gelmişti. onlar da bulgaristan'ın moğollar tarafından istila edilmesinden faydalanmış ve 1230 yılında ivan asen'in fethettiği toprakların çoğunu geri almışlardı. şimdi de ohri ve prilep arasında nikaia imparatorluğu ile ortak sınır paylaşmaktaydılar. ioannis vatacis onlara saldırmamıştı. böylesine dağlık bir bölgede savaş yıllarca sürebilirdi. 1249 yılında mihail'le imzaladığı dostluk antlaşmasını, torunu maria'yı mihail'in oğlu nikephoros ile nişanlayarak pekiştirdi.

    yaşlı theodoros her zamanki gibi sorun çıkarıp yeğenini antlaşmayı bozmaya ve nikaia imparatorluğu'na karşı silaha sarılmaya ikna etmese, her şey yolunda gidecekti. 1251 yılında mihail prilep'i ele geçirdi ve aksios (vardar) nehrine kadar ilerledi. ioannis vatacis işi şansa bırakmayacaktı. toplayabildiği kadar büyük bir orduyla avrupa'ya geçti ve 1253 yılında despotu teslim olmaya zorladı. yaptığından pişmanlık duyan mihail, son fethettiği toprakların yanı sıra, bulgarlardan aldığı batı makedonya bölgesi ve arnavutluk'un da bir kısmını vermek zorunda kaldı. oğlu nikephoros müstakbel karısının büyükbabasının sarayına gelecekteki iyi haline karşılık rehin olarak götürüldü. yaşlı, kör ve çekilmez theodoros'a gelince, o da marmara'ya götürüldü ve son dönemlerini hak ettiği şekilde hapishanede geçirdi.

    artık her şey hazırdı; kaybedilen kadim başkent geri alınmalıydı.
  • iznik imparatorluğu ya da iznik rum imparatorluğu, dördüncü haçlı seferi sırasında latinlerin 1204 yılında konstantinopolis'e gelip şehri talan etmesi ve şehirde katolik hıristiyanlar idaresinde bir latin imparatorluğu'nun kurulmasının ardından bizans imparatorluğu asilleri tarafından kurulan yunan devletlerinden en büyüğüdür. 1204 ile 1261 arası hüküm sürmüştür. iznik rum imparatorluğunun resmen, kültürel ve dinsel başşehri iznik (o zamanki nicaea) olmakla beraber, ikinci hükümdar olan ııı. yoannis dukas vatatzes ve sonraki imparatorlar hükümdar sarayı yerleşkesi ve efektif idari merkezi olarak kemalpaşa’yı (o zamanki nymphaneum) kullanmışlar ve bu imparatorluk kemalpaşa’dan idare edilmiştir.

    kuruluş
    dördüncü haçlı seferi orduları, özellikle franklar, venedik dukası enrico dandolo tarafından malî ve donanma yardımı ile ikinci defa 120'de konstantinopolis şehrini bir kuşatmadan sonra, 9 nisan 1204 tarihinde işgal ve talan edip, kendi idareleri altında bir latin imparatorluğu kurduktan sonra ortodoks, yunanca konuşan bizanslı asiller, koyu katolik latinlerden kaçıp eski sınırlara yakın bizans topraklarında bir sıra özerk devletler kurmuşlardır. bunlardan en büyük üç tanesi:

    adriatik kıyılarında, önce bugünkü kuzey yunanistan ve arnavutluk'ta yerleşik sonradan makedonya ve batı trakya'yı eline geçiren, arta merkezli, ilk hükümdarı mikhail komnenos dukas olan epir despotluğu;
    anadolu'nun doğu karadeniz kıyılarında trabzon merkezli gürcü krallığı'nın yardımlarıyla david komnenos ve kardeşi aleksios komnenos tarafından kurulan trabzon rum imparatorluğu;
    güney marmara'da bitinya'da iznik merkezli olarak ı. teodor laskaris tarafından kurulan iznik imparatorluğu'dur.
    eski bizans’ın yerine frankların idaresi altında konstantinopolis merkezli latin imparatorluğu, ve buna tabi olan yine frank hükümdarlar altında (burgonyalı bir sülale idaresinde) atina dükalığı, (frank asıllı villehardouin sülalesi altında) mora'da achaeya dükalığı ve (frank asıllı montferrat sülalesi idaresinde) selanik krallığı kurulmuştu. edirne ve diğer trakya ve yunanistan kıyılarındaki önemli limanlar ve adalar venediklilerin elinde kalmıştı. bunların yanında bir de diğer bizanslılar idaresinde ufak, özerk devletçikler türemişti (örneğin alaşehir, menderes vadisi, milet yakında sampson kasabası vb.)

    1204 yılında iznik (nikea)'de imparatorluğu'nu ilan eden ı. teodor laskaris haçlıların konstantinopolis'i kuşatmaları sırasında imparator seçilen v. aleksius dukas murtzupos'un damadı idi. konstantinopolis'ten ailesi ile boğaz üzerinden kaçıp iznik'e gelmiş ve burada özerk bir devlet kurmaya başlamıştır. bizans şekilli devlet idaresini ve yeni bir bizans tipi orduyu bir taşra şehri olan iznik ve etrafında bulunan bitinya'da aynen kurmak gayretiyle önce büyük zorluklarla karşılaşmıştır.

    56 aralık 1204 tarihinde güney marmara'ya sefere çıkan latin imparatorluğu ordusu ile eski manyas (poimaneon)da yaptığı savaşı kaybetmiş; bursa'ya kadar güney marmara kıyılarını latin imparatorluğu'na terk etmiştir. latinlerin bu galibiyetten faydalanamamaları bulgarların ve trakya'daki ahalinin isyanına yardımcı olarak bulgar çarı kaloyan idaresinde trakya'da ilerlemesi nedeni ile olmuştur. trakya'ya geçen latin imparatorluğu ordusu bulgarlar tarafından 14 nisan 1205 tarihinde edirne (adrianople) savaşı'nda mağlup edilmiş ve latin imparatoru ı. baodoin bu savaşta bulgarlara esir düşmüştür. bundan faydalanan ı. teodor laskaris marmara güneyindeki toprakları tekrar eline geçirmiş ve bu yörelerde latinlerin elinde sadece pegae (modern: karabiga) kalmıştır.

    böylece kuzeyde savunulabilir sınırlara yerleşen ı. teodor iznik'te yeni devlet kurma çabalarını artırmıştır. bu arada dimetoka'ya sığınıp oradan ayrılmayı kabul etmeyen eski konstantinopolis ortodoks kilisesi patriği ölünce, ortodoks patrikliği'nin iznik'te kurulup organize edilmesine başlanmış ve autorianus adlı bir papaz iznik'te dogu ortodoks kilisesi patriği olarak ilan edilmiştir. bu yeni patriğin ilk icraatı 1208 paskalya yortusu sırasında ı. teodor'u basileus (imparator) olarak vaftiz etmek ve taç giydirmek olmuştur.

    fakat latinler, yeni imparatorları henri idaresinde yeniden iznik aleyhinde faaliyetlere başlamışlardır. bu arada bu devlete batıdan gelen tehdit selanik'i kuşatmış olan bulgar çarı kaloyan'in bir kuman türk lideri tarafından öldürülmesi ile ortadan kalkmış ve frank şövalyelere yeni ufuklar açılmıştır. 1209 yılında latin imparatoru henri konya selçuklu hükümdarı sultan ı. gıyaseddin keyhüsrev ile bir askerî anlaşma yaparak ona askerî birlik temin etmeyi kabul etmiştir. bu arada konstantinopolis'i haçlı kuşatmasının başlaması ile hemen terkedip kaçan ve tahttan indirilen angelos hanedanının son imparatoru olan ııı. aleksios angelos, kuzeni epir despot'unun fidye ödemesi ile latinlerin elinden kurtulup iznik'te tekrar tahta geçmek amacı ile konya'ya gelip sultan ı. gıyaseddin keyhüsreve sığınıp ondan yardım istemiştir. latin şövalyeleri ile tahkimli selçuklu ordusu, ı. teodor idaresi altındaki (içinde birçok paralı asker olarak tutulmuş latin şövalyeleri bulunan) iznik ordusu üzerine yürümüş ve sonuçsuz bir seri savaş yapılmıştır. ancak en sonunda 1210da yalvaç (anadolu antioch)'unda yapılan bir savaşta sultan ı. gıyaseddin keyhüsrev atından düşüp (veya efsaneye göre ı. teodor tarafından düşürülüp) ölmüş; selçuk ordusu dağılmış; bu ordu içinde bulunan eski imparator ııı. aleksios iznik ordusuna esir düşmüştür. hemen sonra iznik imparatorluğu ile sultan ı. keyhüsrev yerine anadolu selçuklu hükümdarı olarak tahta geçen ı. izzeddin keykavus arasında bir barış anlaşması imzalanmıştır.

    fakat latin imparatoru henri bu sefer iznik güçleriyle doğrudan doğruya savaşa girişmiştir. 15 ekim 1211de (rhyndakus) nehri yanında yapılan savaşta ı. teodor büyük bir yenilgiye uğramış ve latinler bergama'yı alıp iznik imparatorluğu idare merkezi olan kemalpaşa (nymphaeum) üzerine hücuma geçmişlerdir. ancak doğu trakya'da bulgarların hücumu ve latinler elinde bulunan önemli trakya merkezlerini ellerine geçirmeleri dolayısıyla latinler iznik üzerine askerî hücumlarını bırakmak zorunda kalmışlardır.

    en sonunda 1214'de iznik imparatorluğu ile latin imparatorluğu arasında izmir/ kemalpaşa (nymphaneum)'da bir barış anlaşması imzalanmıştır. bu anlaşmaya göre, ellerine geçirdikleri edremit kuzeyinde kaz dağı etrafındaki kuzey batı anadolu bölgesi latinlerin elinde kalmış ve diğer güney marmara ve anadolu selçuklu devleti sınırlarına kadar kuzey batı anadolu iznik imparatorluğu arazisi olduğu kabul edilmiştir. 1226'da ölen henri yerine latin imparatoru seçilen peter'in karısı olan ve peter'in ölmesi ile latin imparatoru olan oğlu ıı. baodouin'in taht naibi olan latin imparatoriçesi yolanda'nın küçük kızı olan marie ile üçüncü karısı olarak 1219'da evlenen ı. teodor böylece latinlerle olan bağlarını daha da pekiştirmiştir.

    bu suretle ı.teodor laskaris hem doğuda hem de batıda güvenli sınırları olan iznik imparatorluğu'nu kurmuş olmaktaydı ve iznik bizans kültürünün yeni bir merkezi olarak gelişmeye başlamıştır.

    genişleme
    1224'de latinler tarafından idare edilen selanik krallığı, epir despotluğu tarafından ele geçirildi fakat 1230'da despotluğun merkezi olan epir bölgesi bulgarların eline geçti. böylece güç merkezlerinden uzakta ve gerçek askeri gücü zayıf olup büyümesi kısıtlanan trabzon rum imparatorluğu yanında en önemli bizans asilli devlet iznik rum imparatorluğu kaldı. bu devletin hükümdarı ııı. yoannis ülkenin sınırlarını ege denizi yönünde genişletmeye başladı. 1235'de ııı. yoannis, bulgar çarı ıı. ivan asen ile bir ittifak paktı imzalayarak nüfuzunu selanik ve epir üzerine de genişletmiş oldu. 1245’de ilhanlı moğol orduları anadolu selçuklu devleti'ni kösedağ savaşı'nda yenip nüfuzlarını anadolu'da genişletmeye başlamışlardı ve ııı. yoannis bir taraftan iznik’te bulunan devletinin de moğol hâkimiyetine girmesinden korkmaktaydı fakat diğer taraftan moğolların iznik’e doğudan devamlı tehdit doğuran anadolu selçuklu devleti'nin zayıflattıkları için biraz iç rahatlığı hissetmekteydi. 1265de ııı. yoannis kutsal roma cermen imparatorluğu imparatoru olan ıı. frederik'in kızı heunstaufen'li ıı. konstans ile evlenip bu devlet ile yakin bir ittifak kurdu. 1248de ııı. yoannis eski müttefiki bulgarları da yenip latin imparatorluğu’nun etrafını sarmayı basardı. 1254'de ölene kadar latin imparatorluğu’ndan arazi alıp ülkesine katmaya devam etti.

    ııı. yoannis'in oğlu ıı. teodor laskaris bulgarların trakya'yı istila tehdidi ile karsılaştı; fakat ülkesinin arazisini korumaya muvaffak oldu. 1258de epir de sicilyalı manfred'den destek alarak isyan etmişti. ayni yil ıı. teodor oldu. yerine gecen varisi ıv. yannis laskaris daha çocuktu ve general mikhail palaiologos başkanlığında bir naipler kurulu idareyi ele aldı. mikhail 1259da kendini vııı. mikhail adı ile ortak imparator ilan etti. iznik rum imparatorluğu orduları başında, balkanlarda ilerleyen 1259da birleşik manfred, epir despotu ve latin asilli achea prensligi ordularını pelagoia savaşı'nda yenik düşürdü.

    konstantinopolis'in tekrar alınması
    1260'da mikhail kendinden önceki iznik rum imparatorlarının yapmak istedikleri fakat yetenekleri olmadığı için hiç girişimde bulunmadıkları, latinler elinde bulunan konstantinopolis'e karşı hücuma başladı. cenovalılar ile ittifak yaptı. ordusunun komutanı olan aleksios strategopoulos hücumunu planlamak için konstantinopolis'i aylarca gözlem altında bulundurdu. temmuz, 1261de latin'lerin ordusunun çoğu boğaz ağzında buluna kefken adasını tekrar elerine geçirmek için seferde bulunurken, aleksius şehir muhafızlarından bazılarını şehir kapısını ayırmayı başardı. iznik rum ordusu böylece konstantinopolis'i tekrar bizans eline geçirdi. yapılan ilk önemli icraat, dördüncü haçlı seferi'nin bu şehre gelip, talan ederek şehrin en iyi taraflarını ve diğer bizans arazilerini eline geçirmesine önayak olan venediklilerden öç almak oldu. şehirdeki venedik mahallesi yakıldı ve zaten kaçamayan venedikliler zorla şehirden atıldılar.

    birkaç hafta sonra vııı. mikhail palaiologos ayasofya'da bizans imparatoru olarak taç giydirilip bizans imparatorluğu yeniden ortay çıkartıldı. çok geçmeden latin asilli achaea prensliği bizans’ın eline geçip mora yarımadasında bizans'a bağlı, hükümdarları palaiologos sülalesi asilli bir mora despotluğu kuruldu. ama bu palaiologos hanedanı bizans’ı önceki bizans'tan çok değişikti. balkanlar çoktan bulgarların eline geçmişti gitmişti; epir ve trabzon özerk olarak kalmışlardı. batıda anadolu selçuklu devleti yerine çok daha dinamik osmanlı devleti kurulmuştu ve bu devlet bizans’ın arazilerini eline geçirip sonunda 1453de bizans imparatorluğu’na son verecekti.

    askerî gücü
    dördüncü haçlı seferi'nden sonra bulgarlar ve latinlerin elinde bulunan trakya haricinde bizans’ın en mümbit ve yüksek nüfuslu bölgesi iznik rum imparatorluğu’nun elinde bulunmaktaydı. bu şekliyle bu devlet en yükselmiş olduğu zamanlar olan latin imparatorluğunun parçalarına karsı yaptığı harplerde azami 20.000 kişilik bir orduyu ortaya çıkarıp levazım ve tedarikini yapabilecek güçte idi. izmit rum imparatorluğu orduları bizans komnenos hanedanı ordularının bazı özelliklerini devam ettirmişlerdi ama ülkenin kaynaklarının kısıtlı olması her zaman, bizans imparatoru ı. manuil komnenos ve daha öncekilerin idaresi altında bulunan bizans ordularından sayıca ve kalite bakımından daha zayıf olması gerçeğini ortaya çıkarmıştır. iznik rum imparatorluğu diğer ortaya çıkan bizans kalıntısı devletler ve latin imparatorluğu ile karşılaştırıldığı zaman batı anadolu'nun insan ve tarım zenginlikleri dolayısıyla stratejik ve askeri güç kaynağı olarak daha elverişli şartlarla karsılaştığı açıktır ve bu fırsat iznik rum imparatorluğu imparatorları, idarecileri ve askerleri tarafından iyi kullanılmış ve bu devlet dördüncü haclı seferi felaketinden sonra bizans imparatorluğu’nu yeniden canlandıran devlet olmayı başarmıştır.

    kaynak
hesabın var mı? giriş yap