• gelmiş geçmiş en berbat hayatlardan birisini yaşamış müzisyen. ama ne müzisyen.
  • ilk kez nasil oldugunu hatirlamadigim bir sekilde milk and honeyi dinlerken sanki bu hikayeyi coktan biliyor gibiydim. uc sene onceydi. hala milk and honey dinlerken film seridi gibi geciyor gozumun onunden.
    "kör bir göz, sakat iki bacak ve bu ay yeniden yayınlanan muhteşem bir albüm. tıpkı rodriguez gibi jackson c. frank de folk’un talihsiz çocuklarından biriydi. ama onun hikayesi hiçbir zaman mutlu sonla bitmedi.

    parasızlıktan sürünen, başarısız, bir türlü tutunamamış müzisyen hikayesi çoktur. 1960’larda yüzlerce folk şarkıcısı üç aşağı beş yukarı bu aynı kaderi paylaşıyordu. bob dylan gibi yetenekli olan folk müzisyenleri vardı ama onun gibi talihli olmak istisnaydı. o bedbahtların içinde hikayesi en acıklı olanlardan biri de jackson c. frank. paul simon, nick drake gibi efsanelere ilham kaynağı olabilecek kadar güçlü bir ses. fairport convention, simon and garfunkel, counting crows gibilerinin cover’layacağı kadar kusursuz şarkılar. adı pek duyulmamış tek albüm (jackson c. frank) ve ardından sefalet içerisinde geçen, biten bir yaşam. jackson c. frank’in hayatının özeti bu. searching for sugar man’de anlatılan bir başka folk sanatçısı rodriguez’in hikayesine hayli benzer. tek farkla, rodriguez’in aksine jackson c. frank asla mutlu sona ulaşamıyor. amerikalı müzisyen jackson c. frank hakkında çıkan - bir uçak kazasında öldüğü, detroit’te benzin istasyonu işlettiği- dedikoduları bile gerçek hikayenin yanında masum kalıyor. daha 11 yaşındayken, -müzik dersi esnasında- okulunda çıkan yangında 15 arkadaşı vefat ediyor. frank kurtulmasına kurtuluyor, daha doğrusu ölümden dönüyor ama vücudunun büyük bir kısmı yanıklar içerisinde kalıyor. hayatının geri kalanını etkileyecek yanıklar. hastanede geçirdiği yedi ay boyunca bir öğretmeninin ona hediye ettiği akustik gitarıyla ilgileniyor. müzikle bütünleşmesi bu yaşlarda ve sonrasında gelen elvis presley hayranlığıyla başlıyor. hatta elvis presley’nin malikanesi graceland’de, rock’n roll’un kralı ve ailesiyle tanışma fırsatını da daha 13 yaşındayken yakalıyor frank. sonraki yıllarını folk şarkılarına odaklanarak geçirse de, geleceğini garantine altına almak için gazetecilik okumaya karar veriyor. hayatını tamamen değiştirecek bir olay başına gelene kadar. 21 yaşına geldiğinde jackson c. frank’e çocukken geçirdiği kaza sebebiyle 100 bin dolar tazminat ödeniyor. gazetecilikten vazgeçip, geleceğe dair tüm planlarını yenilemesine ve ingiltere’ye gitmesine sebep olacak kadar büyük bir para. doğruluğu bilinmemekle birlikte, söylentiye göre jackson c. frank’in ingiltere’ye gitmesinin sebebi araba almakmış. en iyi ve en ucuz jaguar’ların ingiltere’de olduğunu öğrenen frank londra’ya gidiyor. ama londra’da tanıştığı bir kadın judith piepe ona bambaşka kapılar açıyor. judith piepe’nin o dönemki ev arkadaşları –ne tesadüf ki- paul simon ve art garfunkel’den başkası değil. jackson c. frank kendi adını taşıyan ilk albümünü 1965 yılında, paul simon’ın prodüktörlüğünde londra’da kaydediyor. milk and honey, blues run the game gibi gizli folk hazinelerinin olduğu albüm cbs stüdyolarında sadece üç saatte kaydediliyor. işin aslı ilk tepkiler fena da olmuyor. frank birçok farklı yerde konserler veriyor, televizyon programlarına çıkıyor. ama 60’ların ortasında folk ekolünün yerini nispeten rock’n roll’a, özellikle ingiltere’de bırakmaya başlaması frank’i olumsuz anlamda etkiliyor. the beatles’ın, the rolling stones’un getirdiği bu yeni ana akım frank’i amerika’ya dönmeye zorluyor. işte hikaye tam da burada dramatikleşiyor. amerika’ya dönüşünün ardından frank eski bir modelle, elanie sedgwick’le evleniyor ama çocuklarını kaybetmelerinin ardından evlilik de sona eriyor. ciddi bir depresyon sonrasında frank, woodstock’taki bir kliniğe yatırılıyor. frank 70’lerde paul simon’ı bulmak için new york’a gidiyor. yıllarca, uzun yıllar boyunca sokakta, evsiz bir şekilde yaşıyor. sokakta yaşadığı dönemde birileri gözüne tüfekle ateş ediyor. bir gözü kör oluyor. iki bacağı sakatlanıyor. kör talih. tüm bu hikayeyi açığa çıkaransa onun izini süren jim abbott isimli bir hayranı. tıpkı search for sugar man’de sixto rodriguez’i bulan hayran gibi. jackson c. frank 1999 yılında eceliyle öldü. meteliksiz. unutulmuş bir şekilde. 2014’teyse tekrardan anılıyor. 1965 yılında yayınladığı ilk albümü jackson c. frank bu ay içerisinde hem plak hem de cd olarak yeniden piyasaya sürülüyor. o acı hikayeye ortak olmak ve bu harika sesi tanımak için mutlaka ama mutlaka dinleyin."

    12 ocak 2014 / birgün
  • psikolojik bozuklukları olan bir insanmış. ancak nick drake'in camusal problemleri aksine, çocukken yediği bir vurgun var. gene, nick drake gibi insanlar ona bakarken şarkı söyleyemeyen, hak ettiği ünü yakalayamamış bir insan.
  • "to sing is a state of mind" insani.
  • henüz 9 yaşındayken 1954 yılında okulundaki korkunç bi yangın 15 arkadaşını almış, frank'in üzerinde hem ruhsal hem fiziksel ağır yaralar bırakmış. ölene kadar yakasını bırakmamış o gün yaşadığı korku. daft punk'ın electroma'sında söylediği parça, bütün bunlar aklınızdayken sizi de alev alev yakar. o filmi, o parçayı, o korkuyu hayatım boyunca unutamayacağım.
  • keşke cennet var olsaymış insanlarından.
  • "my name is carnival" adlı inanılmaz şarkıyı da içinde barındıran, jackson c. frank'in ilk ve tek albümü.

    şöyle iyi böyle iyi demek pek fayda sağlamaz. zira bunun gibi albümleri anlatmak için doğru bir yaklaşım değil bence. klişe tanımlar yerine, dilbilgisini adeta katlederek, hakkında başka bir cümle kurmak istiyorum,

    "hep gizemli, hep yeni; hem durgun, hem de vurucu."

    ---

    albüme şu seçkimde de yer verdim,
    http://ofmistandmelting.wordpress.com/…013/12/29/1/

    şurada hayatı ve tek albümü hakkında bir makale de var,
    http://www.theguardian.com/…le-forgotten-60s-legend

    "there are hard luck stories, and then there's jackson c frank."
  • 2 mart 1943 - 3 mart 1999 tarihleri arasinda yasamis olan amerikali sarkici. cogu kez sarkilari coverlanmistir. vincent gallo'nun the brown bunny filminin soundtrackleri arasinda yer alan milk and honey sarkisinin sahibidir.
  • işin en acı yanı aklıma yıllar sonra geldiğinde kimbie'yi bile kendisinden değil de aynı kaderi paylaşan nick drake'den dinliyor oluşum. kendisi hakkında tutunamayanlar 2 yazilsa ardından yola çıkacak olan turgut ozben'i nick drake'dir öyle düşünün artık ne kadar mazlum olduğunu.
  • nick drake'in de zamanında coverladığı şarkılara sahip, 56 dakikalık su gibi bir albümü vardır. yeni keşfettim sayılır, hayatımdaki en iyi keşiflerden oldu.
hesabın var mı? giriş yap