• "ben istiyorum ki; film, siz sinema salonunu terk ettikten sonra başlasın."
    -jacques tati
  • eski bir soylesi programinda izlemistim; godard'in babasi yilda bir iki kez sinemaya gidermis, hep de bunun filmlerine gidermis.
  • jacques tati, filmlerinin gorunen kismi kadar gorunmeyen ve bircok seyircinin izlerken farkina varamadigi -belki de kendi zevki icin film yapiyor dedirten- kismina da ozen gosteren bir sahsyettir.
    ornegin; mon oncle filminde kadinlar topuklu ayakkabilariyla yururken attiklari her adimda garip bir ses cikmaktadir; cunku tati bey cekim sirasinda kameranin arkasina gecmis, pin pon toplarini sektirerek ayak seslerine uyarlamakla mesguldur.
  • filmlerinde gelişmiş kapitalist ülkelerde 50'li yıllarda yaşanan ve yeni nesil elektrikli ev aletleri ile modern tasarımlı mobilyalara aşırı düşkünlük olarak kendini gösteren burjuva hastalıkları ile dalga geçmektedir. ancak 60'ların sonu ve 70'li yılların geneli itibariyle kapitalizmin içine düştüğü yeni bir kriz dalgasının yarattığı ahlaki ve ruhsal boşluklarla birlikte giderek daha psikopatik insanlar haline gelen gelişmiş kapitalist ülke fertlerinin halet-i ruhiyesini daha iyi özetleyen le boucher tarzı gerilim filmleri onun komedilerinin yerini alır olmuştur zamanla...
  • 2010 yapımı sylvain chomet filmi l'illusionniste'in senaryosuna yazarlık ederek, ölümünden 28 yıl sonra bile bütün etkileyiciliğiyle keyifli bir yapıma imza atmış ustadır.
  • 1909 - 1982 yillari arasinda yaşamiş fransiz sinema adamı; senarist, oyuncu, yonetmen ve prodüktor. bizde amcam diye bilinen mon oncle filmi en bilinen filmlerindendir. 1932 ile 1974 arasinda film yapmıştır. "playtime", "traffic" ve "parade" filmleri arasindadır.
  • tati sinemasının iki hafif kaidesi: "eşyanın sesi" ve "hız". bu ikisi, hulot'nun "teknolojik ve amerikan" olana şeffaf ilgisizliği üstünde/altında arz ı endam edince mizah "bayram(jour de fete)" ediyor böyle işte.
  • mubi'de şu an (bkz: playtime), (bkz: mon oncle), (bkz: jour de fete) filmleri gösterimde bu haftasonu üçünü de zevle izledim. en beğendiğim içinde kendimi bulduğum bayram güvü (1949) oldu. playtime izlediğim en güzel(pretty) film olabilir. çocukluğumdan beri çok sevdiğim rowan atkinson abimizin örnek aldığı sanatçıdır bu arada.
  • "tati?
    kesinlikle hayranım. bence dünyanın belki de en büyük sinemacısı. playtime (oyun vakti) akıl almaz bir filmdir; modern zaman üstüne çevrilmiş en büyük film. "kaybolan zaman peşinde" düzlemine benzer bir düzlemde; öte yandan site ölçeğinde de "halkın kendisi oynuyor" diyebileceğimiz tek örnektir." marguerite duras - les yeux verts

    "bununla birlikte, tati bana bresson'un filmlerindeki kadar kendi mekanımda olduğum duygusunu vermez. benim için bresson'un acıya kadar yolu vardır. tati'nin sevince kadar. ancak, kuşkusuz tati benden, bresson'a göre daha az şeyi alıp götürür, daha az şeyi sürükler." marguerite duras - les yeux verts
  • özellikle playtime filminden sonra maddi sıkıntılar çekmiş ve ona değer verildiğini en çok hissetmeyi isteyeceği zamanlarda yalnız bırakılmış çok büyük bir usta. herşeye rağmen son röportajlarında ben belki çok az film çekmiş olabilirim ama istediğim filmleri çektiğim için kendimi şanslı hissediyorum diyerek yürekleri biraz serinletmektedir.
hesabın var mı? giriş yap