• 500 kelimelik; içinde hiç tekrar kullanılmış kelime olmayan, isim tamlaması olmayan tek bir cümle yazmış ve tarihe geçmişti... ben de onu geçmeye çalışıyorum şimdi.
  • "...then i asked him with my eyes to ask again yes and then he asked me would i yes to say yes my mountain flower and first i put my arms around him yes and drew him down to me so he could feel my breasts all perfume yes and his heart was going like mad and yes i said yes i will yes."

    ulysses'te boyle cumlelerle de karsilasmak mumkundur. onun icin okumakta fayda var derim her seye ragmen.
  • mesela ulysses'te şöyle bir cümle ile karşılaşmak mümkündür.. baktıkça insanın morali bozulur, midesi bulanır..

    "what in water did bloom, waterlover, drawer of water, watercarrier returning to the range, admire?
    its universality: its democratic equality and constancy to its nature in seeking its own level: its vastness in the ocean of mercator's projection: its unplumbed profundity in the sundam trench of the pacific exceeding 8,000 fathoms: the restlessness of its waves and surface particles visiting in turn all points of its seaboard: the independence of its units: the variability of states of sea: its hydrostatic quiescence in calm: its hydrokinetic turgidity in neap and spring tides: its subsidence after devastation: its sterility in the circumpolar icecaps, arctic and antarctic: its climatic and commercial significance: its preponderance of 3 to 1 over the dry land of the globe: its indisputable hegemony extending in square leagues over all the region below the subequatorial tropic of capricorn: the multisecular stability of its primeval basin: its luteofulvous bed: its capacity to dissolve and hold in solution all soluble substances including millions of tons of the most precious metals: its slow erosions of peninsulas and downwardtending promontories: its alluvial deposits: its weight and volume and density: its imperturbability in lagoons and highland tarns: its gradation of colours in the torrid and temperate and frigid zones: its vehicular ramifications in continental lakecontained streams and confluent oceanflowing rivers with their tributaries and transoceanic currents: gulfstream, north and south equatorial courses: its violence in seaquakes, waterspouts, artesian wells, eruptions, torrents, eddies, freshets, spates, groundswells, watersheds, waterpartings, geysers, cataracts, whirlpools, maelstroms, inundations, deluges, cloudburts: its vast circumterrestrial ahorizontal curve: its secrecy in springs, and latent humidity, revealed by rhabdomantic or hygrometric instruments and exemplified by the hole in the wall at ashtown gate, saturation of air, distillation of dew: the simplicity of its composition, two constituent parts of hydrogen with one constituent part of oxygen: its healing virtues: its buoyancy in the waters of the dead sea: its persevering penetrativeness in runnels, gullies, inadequate dams, leaks on shipboard: its properties for cleansing, quenching thirst and fire, nourishing vegetation: its infallibility as paradigm and paragon: its metamorphoses as vapour, mist, cloud, rain, sleet, snow, hail: its strength in rigid hydrants: its variety of forms in loughs and bays and gulfs and bights and guts and lagoons and atolls and archipelagos and sounds and fjords and minches and tidal estuaries and arms of sea: its solidity in glaciers, icebergs, icefloes: its docility in working hydraulic millwheels, turbines, dynamos, electric power stations, bleachworks, tanneries, scutchmills: its utility in canals, rivers, if navigable, floating and graving docks: its potentiality derivable from harnessed tides or watercourses falling from level to level: its submarine fauna and flora (anacoustic, photophobe) numerically, if not literally, the inhabitants of the globe: its ubiquity as constituting 90% of the human body: the noxiousness of its effluvia in lacustrine marshes, pestilential fens, faded flowerwater, stagnant pools in the waning moon."

    afedersiniz ama yuh ebenin damı james joyce..
  • james kafasını ellerinin arasına almış, dirseklerini çalışma masasına yaslamış beklemekte... umutsuzdur....

    bir arkadaşı : "nettin james, derdin ne? yazıyla mı ilgili?"

    evet anlamında kafasını sallamıştır james!

    - "kaç kelime yazdın bugün peki?"

    - " yedi"

    - "vaaay, iyiymiş... bu senin için yeterince verimli değil mi?"

    - "evet, öyle. ama onları nasıl bir sıraya koyacağımı bilmiyorum"
  • james joyce hiç bir zaman bir romancı olamamış tuhaf bir öykücü ve şairdir. irlanda aksanını, bu aksandaki ses oyunlarını çokca kullanmasından dolayı dili çok zor anlaşılır. joyce okumak için kilit kimi cümleleri tekrar tekrar sesli okuyup, irlanda aksanına benzetmeye çalışıp, anlamaktır.

    "dublinliler" (dubliners) joyce'un bir dönüm noktası olmuştur. bu kitabın bitişiyle öykü yazmayı bırakıp, ciddi anlamda roman yazma denemesine girmiştir. öykücü joyce'un ölümü anlamına gelen bu kitabın son öyküsünün adının "the dead" yani "ölüler" olması çok ilginçtir. oyunu ve imgeyi çok seven joyce yine bir şeyler yapmıştır. öykücü joyce ölmüştür, "dublinliler"den sonra. bir yeniden doğuş söz konusudur.

    "dublinliler" ertesinde tam bir romancı olamamıştır derler. en azından bir kısım eleştirmen onu böyle kabul etmez."ulysses" bir "novella" olarak kabul edilir edebiyat çevrelerinde örneğin. sadece bir günü anlattığından der bazısı, bu fikri böyle savunur.

    "bir eserin roman olması için sadece bir günü anlatması yetmez!" ahhh, ne ayıp!

    hayatı boyunca dublin'i anlatan, hem de en ufak ayrıntılarıyla anlatan -ki bu şehir değildir anlattığı, mimari değildir, kentin psikolojisidir- joyce'u bu zırvalar pek de ilgilendirmez ama. çünkü "öykücü" olarak ölmüştür o. bir irlandalı olarak doğmuştur. dublin'de geçen bir tek günü bile böyle coşkuyla anlatabildiği, bunun üstüne sayfalarca kafa yorduğu için...

    bir romandan ötedir yazını. bir isim konup, onun şablonuna oturtulamaz. evet, bir roman yazarı değildir o. bırakınız olmasın zaten!
  • yorum dahi yapılamayacak denli büyük bir yazar
    bir efsane.
    edebiyatı altüst eden,
    yerleşik dilleri sözcükleri ortadan kaldıran,
    dağıtan, parçalayan, o parçalardan yeni sözcükler yaratan
    ibsen'i kendi dilinden okuyabilmek için norveççe ve danca öğrenecek kadar azimli,
    modern italyan romanının ustalarından italo svevo'nun ingilizce öğretmen olacak kadar dile hakim,
    çağdaş odysseia'u yaratan,
    klasik üslupları yok eden,
    yoktan üslüplar icad eden,
    yeni yazim teknikleri bulan,
    800 sayfalık ulysses adli romanınin konusu sadece 18 saat sürecek kadar detayli olan,
    son romanı finnegans wake'in 60 ayri dilden sozcuklerle , kurallarla yaratan,
    300 yıl boyunca konuşulsun tartışılsın diye
    böylesine zor anlaşılır bir yapit yazdığını idda edecek kadar da kustah...

    bla bla bla.

    yaz yaz bitmez.

    kısacası var olanı parçalayan , olmayanı var eden.

    yoksa o bir tanrı mı?

    evet.
    roman türünün tanrısı.

    (bkz: avrupa edebiyatı)
    (bkz: irlanda edebiyatı)
  • sadece 20. yüzyılın değil , tüm zamanların roman alanındaki en büyük devrimcisi olan irlanda asıllı ingiliz edebiyatına mensup yazar. joyce yapıtlarıyla olduğu kadar özel yaşamıyla da dikkat çeken yazarlardan biridir. sadece henrik ibsen'i kendi dilinden okumak için norveççe ve danca öğrenmiş biridir . hakındaki anektodlar da meşhurdur.
    anlatılanlara göre bir gün bir hayranı joyce'un yanına sevinçle ve heyecanla yaklaşarak:
    - ulysses'i yazan bu eli sıkmak istiyorum , der. joyce ise gayet rahat:
    - bence deneme dostum, çünkü o el başka işler de becermiştir (mastürbasyonu kasteder).
  • dublin e gidilip writers' museum a girilir ve el yazmasi bişilerine bakılır...tek kelime anlasilmaz.
  • ihsan oktay anar'ın galîz kahraman isimli romanında 'sanatkârın terbıyık olarak sûreti'* isimli eserin yazarı 'cezmi coz' olarak bahsi geçen usta.
  • " insanı hayvandan büyük yapan dildir. trajedisi de burada yatar."
    (alıntılayan: terry eagleton, "azizler ve alimler")
hesabın var mı? giriş yap