• yemek işini şova döken herif. şov işini de yemeğe döküyor. şov yemeği tetikliyor, yemek şovu tetikliyor, sonra gelsin poundlar, gelsin dolarlar.

    yemek şovlarını da izliyorum. gidiyor bahçesinden taze kekik filan kullanıyor. sonra da çok kolay yemekler yapıyor. tabii evinizde bahçıvan tutacak paranız varsa. 30 dakikalık yemekler, 15 dakikalık yemekler. ben deniyorum hiçbiri pratik değil. benim yaptığım yemek iki saatte çıkıyor. tabii tüm o menüyü bir araya getirecek sabıra, enerjiye ve bilgiye sahipseniz.

    herkes burada pratikliğini övmüş. benim anladığım kadarıyla kimse bir yemeği yapmaya girişmemiş. söylediği fiyatlara da o yemekler çıkmıyor türkiye'de. türkiye'de patates ucuz, soğan ucuz. mına koduğumun tosunu hiç patates oturtması filan yapmıyor. mesela bak şu yemeğe, rast gele seçtim web sitesinden ilk karşıma gelen yemek.

    http://www.jamieoliver.com/…egg-fresh-smoked-salmon

    blanched asparagus poached egg fresh smoked salmon.

    herif şu yemeği ingiltere'de belki 10 pound'a filan mal ediyordur.

    içindekiler (ingilizce)

    freshly ground black pepper
    2 knobs of butter
    2 lemons
    olive oil
    dried chilli flakes
    1 head of celery, plus inner yellow leaves
    a few sprigs of fresh tarragon
    4 large free-range eggs
    500 g asparagus, woody ends snapped off
    8 slices of smoked salmon (roughly 240g)

    içindekiler (google translate)
    deniz tuzu
    taze çekilmiş karabiber
    tereyağı 2 düğme
    2 limon
    zeytinyağı
    kurutulmuş biber gevreği
    1 kereviz başkanı, artı iç sarı yapraklar
    taze tarhun birkaç dal
    4 büyük serbest gezinen yumurta
    500 g kuşkonmaz, odunsu kapalı tersledi biter
    füme somon 8 dilim (yaklaşık 240g)

    içindekiler (el emeği göz nuru benim yaptığım)
    deniz tuzu
    taze çekilmiş kara biber
    2 kaşık tereyağı
    2 limon
    zeytin yağı
    kurutulmuş chili biberi
    1 kereviz sapı, artı sarı yapraklar
    taze tarhun (bir kaç dal)
    4 büyük organik yumurta
    500 g kuşkonmaz, odun gibi sert saplarını ayıklayın
    8 dilim tütsülenmiş somon (roughly 240g)

    hacı limonu anlarım, zeytin yağı elbette her evde bulunması gereken bir malzeme, chili biberini siktiret yerine isot kullansak da olur veya arnavut biberi varsa onu kullansak da olur, tuz desen billur tuz var mesela o olmuyor mu? illa deniz tuzu veya himalaya tuzu kullandırmaya itiyor insanı.

    migros'a girdim, en ucuz deniz tuzu city farm (500 gr): 5,45 tl
    ülker ducros değirmen karabiber (35 gr): 6 tl (kilogramı 180 tl'ya geliyor. ne aldın? karabiber. kilosu kaça 180 tl oldu amına koyim. safran veya kokain almıyoruz ki anlamadım bu fiyat neyin nesi)
    sütaş tereyağı 125 gram : 3,25 tl
    limon (kg) : 4,95 tl (iki tanesi 1 tl olsun)
    kuşkonmaz (konserve) viru yeşil kuşkonmaz: 10,7 tl (bunun tazesini alırsan 400 gram 17,5 tl
    tarhun 25 gram chimera paket : 3,99 tl
    keskinoğlu organik 10'lu m-ortaboy yumurta 53-62g: 9,50 tl (4 tanesi 4 tl de sen ona yuvarlak hesap)
    kereviz erüst (taneyle satılmıyor paketle satılıyor) : 3,75 (bir tane kereviz satın alamıyorsun ne yapıcam peki ben kalan kerevizi g.tüme mi sokacam jamie oliver efendi, senin restoranın var bir şekilde değerlendirirsin)
    nevzat somon füme vakumlu paket 200 gram: 23,85 tl (sen ona 25 tl de)

    tam hesap makinesi kullanmadım ama yuvarlak hesap, kuşkonmazlı somonlu yumurta 67 tl'ya filan geliyor.

    daha elektriği, suyu, hava gazını doğal gaz maliyetini kibriti filan hesaba katmadım. onları da katarsam tarhun otlu, kuşkonmazlı somonlu yumurta yiyeceğiz ve 70 tl. eşşeğin ski. ayrıca bu ana yemek filan da değil. bu daha başlangıç. mücadeleye devam mına koim.

    sonra çocuklar okullarda sağlıksız besleniyormuş da fast food yiyorlarmış. ulan bizim milli eğitim bakanlığı'nın tüm bütçesini ayırsak, bakanlar kurulundan kararname çıkarsak senin yaptığın 3 öğün yemeği 1 ay servis edemeyiz.

    sanki hepimiz italyan köylüsüyüz anasını sittiğimin ülkesinde. hiçbir yemekte taze kaşar yok, ezine veya kaşkaval peynirinden bahsedilmiyor. varsa yoksa parmesan, ricotta. ulan aynı yemekte iki ayrı italyan peynirini nereden bulacağım ben pezevenk? sanki parma'da babanemgil yaşıyor da her ay bana teker teker parmesan gönderiyor. biz içecek şarabı zor buluyoruz neticede türkiye'de ötv oranları filan belli, herif yağı bol bulan arap misali en iyi kalite şarabı musluk suyu gibi her yemeğe boca ediyor.

    ulan bir yemekte de normal sirke kullanırsan dişimi kıracağım. arkadaş her yemekte mi balsamik sirke, kırmızı şarap sirkesi kullanılır? tam tahıl unu ne? hiç mi yemekte domalan mantarı kullanılmaz, porcini mantar üretici kooperatifinden komisyon mu alıyorsun ne bok yiyorsun? elzem mi porcini mantarı kullanmak kültür mantarı olsa olmuyor mu? dijon hardalı olmasın da bijon hardalı olsa overall'da ne kaybedersin, ağzına eğri mi gider?

    hiç bildiğin mesela sade yoğurtla filan yapılan bir yemek yok mu? niye hep fat free yoğurt kullanıyoruz? bir de fat free yoğurt nasıl oluyor da bildiğin yoğurttan daha pahalı olabiliyor lan? birinde yağ var diğerinde yok, olmayan bir şey fiyatı nasıl artırıyor, bildiğim aritmetiği de unutturdunuz.

    özetle pek pratik olmayan ve fikirleri pahalıya mal olan bir maldır jamie oliver. ha pestosuyla zeytinyağıyla boku püsürüyle uğraşamam diye gidip marketten hazır ürünlerini alırsanız onlar da ateş pahası, programdan kaçırdığım müşteriyi nasıl olsa markette yakalar bir de orada skerim diye bir business model geliştirmiş.

    akdeniz mutfağı hem sağlıklı hem ucuzmuş, sicilya'daki köylü sağlıklı besleniyormuş da ingilizler fast food yiyorlarmış. amına koyim sicilya'daki köylü sağlıklı besleniyorsa, kendi mahsülünü, domatesini zeytin yağını, denizden çıkan balığını tükettiği için sağlıklı besleniyor. kendi unuyla makarna yaptığı için o yemekleri yiyor keyfinden yemiyor herhalde. burada fakir bir sicilyalı köylüsü gibi beslenmek için servet ödemek gerekiyor. ya da bizi fena skiyorlar burada başka bir tezgah var.
  • halkla ilişkiler bölümünde imaj tazeleme diye bir ders varsa "case study" olarak okutulması gereken insan. londra'nın en sorunlu bölgelerinden 15 işsiz genci sen al; 1 sene boyunca aşçılık eğitimi ver, yetiştir; bütün bu süreci bu arada belgesel/reality show tadında kameraya çek; halk aslında mutfakta nasıl 15 kaplan gücünde olduğunu, nasıl disiplinli ve ciddi bir patron/eğitmen olduğunu, öyle vur enseye al lokmayı tadında bir "softie" olmadığını görsün; sonra elindeki 15 pırıl pırıl taze aşçı ile "fifteen" adında maksimum klas ve pahalı bir restoran aç, programı da aynen yayına ver, muhteşem tanıtımın olsun. tam da kızın yeni doğmuşken böyle büyük riski alıp da başarılı olursan tabi ki kasım 2003'e kadar da rezervasyon listen selebritilerle dolu olur, tabi ki kitap satışların %200 artar. şapkalar çıksın ceymi'ye, aferin ulan, delikanlı adammışsın. maymun seni.
  • çok kolaybir tarifi olan ton balıklı makarna ile yeni dünyalar keşfettiğimiz insan. şöyle ki:
    4-5 domatesi rendeleyin , pişirmeye başlayın , biraz pişince yarım demet kıyılmış maydanoz ve 2 diş rende sarımsak ekleyin , çekirdekleri ayıklanmış siyah zeytini , bir çay kaşığı toz tarçını da karışıma ekleyin , en sonunda da 3 yemek kaşığı kapariyi ve 160 gr civarı ton balığını yağıyla beraber ekleyin , ateşin altını kapatın. bu karışıma pişen makarnanın suyundan yeterli miktarda koyup karışımı biraz sulandırın. en sonunda da süzdüğünüz bir paket makarnanızı ekleyin ve güzelce karıştırın. oturup yemeğinizi afiyetle yiyin , jamie abinizin sülalesinin ölmüşlerinin ruhuna fatiha yollayarak sofradan kalkın.
  • (bkz: deymek)

    türkçe'den çakozlamayanların kendini gurme sandığı ülkemizde eleştirilen bir restoranı vardır.
  • 24 kitchen adlı kanalda izlediğimiz olağanüstü şef.

    adamın öyle bir sebze/meyve/ot bahçesi var ki, şaşarsınız. bir bahçıvanı var, adam botanik ve zooloji üstüne master yapmış sanırsınız. böceklerin türlerini, neye iyi geldiklerini falan bile anlatıyor.

    sonracıma kolay, basit tarifler veriyor bu jamie oliver. estetikliği geleneksellikte yakalıyor. mesela küçük patatesleri kesmek yerine ortasından bastırıp ikiye ayırıyor hızlıca pişsin diye.

    20 dakikalık bölümlerde 4 yemek yapıyor hızlıca.

    bir de karavanla araba arası, arkasında mutfak olan bir aracı var. geziyor arada.

    bazen kameramanı da yemeğe çağırıyor, keyiflerini kayda alsınlar diye bir rafa koyuyorlar kamerayı, 4 kişilik gezici ekibin beraber yemek yemesini izliyorsunuz.

    24 kitchen'da jamie oliver'ı seslendiren adam da çok iyi. adamdaki enerjiyi veriyor gerçekten.

    aldığı tüm paraları hak ediyor, evet.
  • cok sevimli, yaptiklarini izlemek cok eglenceli filan ama biraz nasi desem, saf?

    bi kitabinda makarna tarifi veriyor. italya'ya gittiginde ogrenmi$, whore's pasta diyorlarmi$ buna. "cabuk yapildigi icin olabilir veya belki o yorede fahi$eler evinde bundan yiyordu hep, neden boyle dendigini bilmiyorum" yazmi$ kendisi. bir ingiliz olarak ciddi ciddi "fahi$elerin yedigi yerel yemek" olabilecegini du$unuyor yani. kulturunde orospu du$u diye bi kavram yok ki, basmiyor tabi kolay kolay.

    onun di$inda akdeniz otlarina tapmasini cok sevimli buluyorum. bir nevi bob ross, nerede bir feslefen, bir reyhan otu falan gorse delleniyor, canim otum, biricik otum, bu da yapilir, $u da yapilir. adamin ulkesinde o kadar az ce$it var ki bizim donup bakmadigimiz yemekler (nohut mesel) nimet onun icin. cok enthusiastik, cocuk gibi boyle. nohut yahu.
  • bbc icin hazirladigi naked chef adli program ile unlenmis ingiliz sahsiyet.her programda garip bişiler pisirir(takip bile edemezsiniz o yemekler sizin de yapabilmeniz icin degildir sadece sizi varliklarindan haberdar eder) ve program sonunda evinde verdigi bol hatunlu partilerle bu yapılan leziz yemekler tuketilir.
    1999 yılında tony blair italyan basbakanini agirlarken kendisini yardim icin cagirmistir.
    scarlet division adinda bir grupta da bateri calar,bos zamanlarinda motosikletine atlayip londra sokaklarinda gezinir...
    su sıralarda yemek tariflerini kendi resimleri ile susledigi kitaplarda toplamaya ve canlı yayında yemek tarifleri ve sohbet programları hazirlamaya dalmıs durumda.
    bir de dunya turnesi var..
    (bkz: oha)(bkz: 10 parmaginda 10 marifet)
  • çocuk ruhlu aşçı, insanda mutluluk uyandırır, pozitif enerji yükler, çamurdan köfte yaptığımız günlere geri götürür..
  • yemek yaparken mutfagi batiran, hareketlerindeki beceriklilik ile kendisine hayran birakan, karisi tarafimca cok ama cok kiskanilan, mahallenin cocuklarini, postacisini, hatta dogal gazcisini bile eve cekip yaptigi $aheserleri yediren, cirkin mi cirkin ama bir o kadar da sevimli a$ci.

    fazil say'in mutfak robotu versiyonu.
  • dün, ingiltere açıklarında yenilebilecek balıklarla ilgili yaptığı programı izledim. ingiliz topraklarında azimle sadece 3 çeşit balığın tüketilmesi dert olmuş arkadaşa. hele hele. balık neslini korumak için hükümetin bir yasa çıkarmasını bekleyemeceğini ve biz tüketicilerin de bilinçli alışveriş ile ekolojik dengeye katkı sağlayabileceğimizi vurguladığı bir programdı. bir süredir de instagram'da başlattığı "çocuklarımız sağıklı beslensin." projesini takip ediyorum. öte yandan adamın karısını da takip ediyorum, çocuklarını da, jamie's fifteen'i de, jamie & jimmie's food fight'ı da... adam tüm sülalesi ile ekran başında ve hepimizin göz hapsinde. zannediyorum ki 24 kitchen, kendisi olmasaydı var olamazdı. öyle de bir tempo.

    benim dikkatimi çeken ise adamın resmen tek başına ingiltere ekonomisini kalkındırması. "tuvaletten sonra sifonu çekmeyin." dese, çekmeyecek bir kitle var. gözlerimi kısıp her yönüyle düşündüm adamı ve hayatını. hani fitnesini kurdum aklımda. karısına, çocuklarına da baktım. programında yapması muhtemel yanlışları da irdeledim. adamda gerçek olamayacak kadar iyi bir şeyler var. bunu mükemmel olduğu anlamında söylemiyorum. öyle bir insan yok yeryüzünde. ama adamın her şeyi aşırı düzgün görünüyor ve gerçekten de yaptıklarıyla fark yaratıyor. aşırı üretken. hadi adamın enerjisini de über alman teknolojili vitamin haplarıyla açıklayalım. iyi bir aile babası olmasını da genlerine ve yemek yapmayı seven erken sevecenliğine düğümleyelim. dolayısıyla tam şuraya, kalan son, minik tatlı komplo teorimi bırakıp gidiyorum.

    bence bu adamın her şeyini kontrol altında tutan, herhangi bir skandala ortam yaratacak ufak veya ciddi meselelerini örtecek global bir ekibi var. bu kadar her şeye yetişmek, bu kadar mutlu olmak, bu kadar çuvallamamak star wars'ta darth vader olduğumu gördüğüm rüyalar kadar ütopik.

    may the be force be with you be jamie'ciğim. ama hani öte yandan i feel a disturbance in the force.
hesabın var mı? giriş yap