• "bir arazinin etrafını tel örgülerle çevirip, 'bu topraklar ve üzerindeki meyveler bana ait' diyen insan, bugünkü modern toplumların kurucusu olmuştur. arazinin etrafındaki telleri söküp atarak 'o adama inanmayın, bu topraklar ve üzerindeki meyveler herkesindir' diyen adam, dünyayı nice savaşlardan, katliamlardan, kan ve göz yaşından kurtaracak olan insandır."

    - jean-jacques rousseau -
  • politika felsefesi konusunda da thomas hobbes'un monarşiyi savunan düşüncelerine karşı çikmiştir. monarşiye karşılık ruso yasalarin altinda olan bir yasa uygulayiciyi önermiştir. insanlarin doğal hallerinden birbirleriyle birleşerek kurtulabileceğini belirtmiştir, hobbes'un belirttiği, insan insanin kurdudur, insan kötüdür, boktur püsürdür şekilli düşüncelerini sallamamiş, o tam aksine insan iyidir demiş, ve fakat insan topluma girdiği zaman kötüleşir diye buyurmuştur. ayrica, insanlarin bir şefin boyunduruğu altinda olduğu halleri ile doğal halleri arasinda bir ilerleme olmadiğini, bu yüzden de insanlarin kuzu kuzu birisinin emirleri altina gireceğini düşünmenin saçma olduğunu söylemiş, hobbes'a lafi sokmuştur manş denizi ötesinden. rousseau bu durumda demiştir ki, insan mutlu ve huzurlu yaşamak için özgürlüğünün bir kismini feda etmelidir. hatta burda, yorumlarken ben de demiştim ki {ehehhee} insanin doğal halindeki sinirsiz ögürlüğü aslinda gerçek bir özgürlük değildir, zira herkesin özgürlüğü sinirsiz olduğu için aslinda herkesin özgürlüğü birbirininkin üzerine basmaktadir. halbuki insan kendi özgürlüğünün bir kismisini freda edip kalanini güvence altina aldiği zaman devlet tarafindan korunan bir özgürlüğe sahip olur ki ancak o zaman gerçek anlamda özgür olur, ama bu da elbette sinirsiz bir özgürlük olamaz, zira insan diğerlerinin haklarina saygi göstermek zorundadir... sinirli ve sinirsiz özgürlük konusunda hume'un da ilginç fikirleri vardir... ayrica rousseau çocuklara nasil bakilmasi gerektiği konusunda "emile ou l'èducation" {cemile ya da eğitim} diye bi kitap yazmiş, ama kendi beş çocuğunu birakip gittiği için kimse onu sallamamiştir... {ayiptir söylemesi, sözlüden dokuz aldimdi felsefede}
  • "yasama, yürütme yargı iç içe geçmişse, özgürlükler garantide değilse, anayasa yok demektir. kuvvet kimdeyse o hakimdir." - j.j.rousseau
  • "yapmak istediklerimizi yaptıgımızda değil yapmak istemediklerimizi yapmadığımız zaman özgürüzdür..."
  • okuyunca atatürk'ün kafasının nasıl çalıştığını daha iyi anladığım fransız düşünür. siyaset üzerine düşündüğü ilk yıllarda oldukça karamsardı. uygar toplumun insanı felaketlere sürüklediğini savundu. ki bu önermesinin bulunduğu makalesiyle dijon ödülünü de almıştı. rousseau'ya göre ilkel insan, özgürlüklerin doruğunda olan insandır. rousseau'nın özgürlükle kastettiği şey hobbesçu anlayışla herkesin her şeyi yapabilme olanağını kendisinde bulması değil, kişinin kararlarında kendi iradesi dışında başka hiçbir şeye bağımlı olmama durumudur. peki uygar toplum'a nasıl geçilmiştir?

    "kim ki bir tarlanın etrafını çitleyip 'burası bana aittir' dedi ve buna inanacak kadar saf kişiler buldu, işte o insan uygar toplumun kurucusu oldu" diyen rousseau'ya göre, mülkiyet uygar toplumun mihenk taşıdır. bu mülkiyet ki insanlar arasındaki kavganın ve eşitsizliğin temel sebebidir. kavgaları önlemek için güç yetmez, daha doğrusu güç bir hak yarat(a)maz;çünkü kuvvet hak yaratsaydı,kuvvete dayanılarak barış durumu kurulduğunda,onu aşan bir kuvvet çıkması durumunda her zaman barış durumu bozulabilirdi. o yüzden kavgaları önleyecek meşru gücü başka yerde aramak gerekir.

    rousseau öyle bir formülasyon geliştirdiğine inanır ki, insanlar hem ilkel zamanlarındaki gibi özgür olabilirler hem de doğa durumundaki kavgalarına son verecek egemenlerinin uyruğu olmaya istek duyabilirler. yani hem itaat edecekler hem de özgür olacaklardır. kulağa garip gelen bu tez rousseau'ya göre mümkündür ve çözümü de genel iradedir.

    "genel irade", kişisel iradelerin toplanması sonucu oluşacak bir "çoğunluğun iradesi" demek değildir. genel iradeyi genel yapan toplumsal yarardır. bu durumda genel iradenin genel olabilmesi için ne oyçokluğuna ne oybirliğine gereksinim vardır. bir durumda oybirliğine varılmş olabilir;ama o yine de toplumsal çıkara uygun olmayabilir,dolayısıyla genel iradeye uygun sayılmayacaktır. öte yandan tek bir kişinin görüşü bile, toplumsal çıkara uygunsa,genel iradeye uygun demektir. zaten rousseau'nun en tehlikeli denebilecek tarafı bu noktadır ki, geliştirdiği genel irade kavramı totaliter rejimlere meşruiyet kazandırmaktadır. hitler de lenin de mussolini de genel iradeyi temsil ettikleri iddiasıyla yapmak istediklerini gerçekleştirme yoluna gitmişlerdir.

    genel irade halihazırda soyut bir kavramdır, onun somutlaştırılmış hali "egemen" kavramıdır. "egemenlik kaynağını milletten alır" inancı rousseau'yla yaygınlaşmıştır. bu demektir ki yasa yapmak genel iradenin işlemleridir. hükümdar/hükümet, yalnızca ve yalnızca halkın görevlendirdiği bir görevlidir ve halkın(=genel irade) oluşturduğu yasalara bağlı kalmak zorundadır. hükümet kurma işi bir sözleşme işi değil, bir yasa işidir.halk istediği zaman onları işbaşına getirir,istemediği zaman da uzaklaştırır. bir adamın kendi başına verdiği kararlar yasa olamaz. hatta egemen varlığın, özel bir konuda verdiği buyruklar yasa değil kararnamedir. rousseau'ya göre yasayla yönetilen her devlet cumhuriyettir. yönetimi kaç kişinin üstlendiği ise bir tercih meselesidir. rousseau'ya göre en etkin yönetim biçimi tek kişini elinde olandır. çünkü tek kişinin özel iradesiyle genel irade bir olacağından herhangi bir sorun çıkmayacaktır. bu bakımdan rousseau, hobbes'un mutlak güç anlayışına yakın durmaktadır.
  • insanın doğal olarak iyi olduğunu ama bu iyiliğin toplum tarafından bozulduğunu savunur. ona göre eşitsizlikleri ortadan kaldırmak için doğaya olabildiğince yaklaşmak gerekir. ideal toplumu ailenin çevresinde tasarlar.

    toplum sözleşmesi ve emile'de öne sürdüğü düşünceler, fransız devrimi sırasında özellikle onun doğal ve sivil din kuramını ''yüce yaratık'' inanışına hazırlamak üzere uyarlayan robespierre tarafından ele alınacaktır. rousseau, fransız edebiyatının temalarını yenilemiş ve romantizmin habericisi olmuştur.
  • terkedip gittiği beş çocuğu vardır... (bkz: arabesk havası)
  • ''halkın, ekmeğini kazanmak için harcadığı zamandan başka zamanı yoksa, yazık. ekmeğini sevinçle yiyebilmesi için de zamanı olması gerek. yoksa, uzun süre kazanamaz olur ekmeğini. halkın çalışmasını isteyen şu adaletli ve iyiliksever tanrı, onun dinlenmesini de ister. doğa da halkın aynı zamanda çalışmasını ve dinlenmesini, didinmesini, aynı zamanda da haz duymasını ister. çalışmaya karşı duyulan tiksinti yoksul insanları çalışıp didinmekten daha çok bunaltır.''

    jean-jacques rousseau - toplum sözleşmesi
  • ''bir toprak parçasının etrafını çitle çevirip ''bu bana aittir!'' diyebilen,buna inanacak kadar saf insanlar bulabilen ilk insan,uygar toplumun gerçek kurucusu oldu.bu sınır kazıklarını söküp atacak ya da hendeği dolduracak,sonra da hemcinslerine ''bu sahtekara kulak vermekten sakınınız!meyvelerin herkese ait olduğunu,toprağın ise kimseye ait olamadığını unutursanız,mahvolursunuz.'' diye haykıracak olan adam,insan türünü nice suçlardan,nice savaşlardan,nice cinayetlerden,nice yoksulluklardan ve nice korkunç olaylardan esirgemiş olurdu!''
    (bkz: insanlar arasındaki eşitsizliğin kaynağı)
  • ilk bakışta hobbes'a karşı çıksa da son kertede hobbes'la (bkz: hobbes) aynı düzemde bir çıkarım yapmış, politik bilimci, filozof. hobbes'un devlet teorimi en basit anlatımı ile, insanların başıboşluğunun yarattığı kaotik ortamdan kurtulmak için, kendi özgürlüklerinin feda etmesidir. leviathan'da hobbes, insanın özde kötü ve bencil olduğunu bu yüzden de sosyal bir düzenin gerekli olduğunu belirtmiş, insanların özgürlüklerinin bir kısmını kendisini koruması karşılığında devlete verdiğini iddia etmiştir. rousseau ise, insanın özü itibariyle iyi olduğunu söylemiş, toplumun insanı kötü yaptığını belirtmiştir. ne var ki son kertede, hobbes ile aynı çıkarımı yapmıştır. toplum içerisinde insanın dengede, harmoni ve barış içerisinde yaşamaları için bir "toplumsal" sözleşmenin gerekli olduğunu belirmiştir. eğer rousseau, hobbes'la son kertede birleşmeseydi, marx'ın devlet kuramını (bkz: marx) çok önceden oluşturabilirdi, der sartori.
    ikinci olarak, eğitim konusunda emile adlı eserinde rousseau, eğitimin insan özgürlüğünü kısıtlayan bir eylem olduğunu gözler önüne sermiştir. çünkü genç yaşlarda başlayan bir eğitim, hangi maçla olsun bir beyin yıkama eylemidir, öğrencinin isteğine bağlı değildir. bu yüzden emile'de, emile adlı öğrencinin hipotetik gelişmesini anlatır. emile okumayı 16larında, bir mektupla karşılaşınca, ve onu okumak isteyince öğrenir. matematiği, bir ihtiyaç sonrasında öğrenir. rousseau'nun bize getirdiği özgürlükçü eğitim anlayışıdır. bu sayede eğitimin de hayata uymayan öğretilerinin sınırlanacağını düşünür.
    j.j.rousseau, eğer ki yazdıklarını bir sistem dahilinde yapsa idi, sosyolojiyi comte'dan (bkz: comte) ve saint simon'dan (bkz: saint simon)daha önce kurabilirdi. ne var ki, bu yüzden bir filozof ve düşünür olarak kalmıştır ancak fransız özgürlükçülüğünün ve toplumculuğunun simgesi haline gelmiştir.
hesabın var mı? giriş yap