• yıllar önce bugün ölen jfk, marilyn monroe'yu çatır çatır sikmiş sonra da bi kenara atmış piç bi abimizdir benim için.

    marilyn, önce jfk'in kız kardeşiyle, daha sonra da erkek kardeşi bobby kennedy ile tanışır. ailenin içine yavaş yavaş girip en sonunda new york'ta bir partide jfk'e takdim edilir. ikilinin birbiriyle flört ettiği herkesçe malumdur, ama tüm gözler üzerlerindeyken bir araya gelmeleri, hatta yalnız kalmaları neredeyse imkansızdır. 24 mart 1962'de bir haftasonunu birlikte geçirmek için palm springs'te buluşurlar, iki gece geçirirler. o gecelerde ne kadar yakınlaştıklarını elbette bilemeyiz ama çapkınlığı dillere destan olmuş yakışıklı ve güçlü bir adamla dönemin seks sembolünden bahsediyoruz! yani aslında 60 yıldır konuşulan kennedy- monroe "ilişkisi" işte o tek bir haftasonundan ibârettir.

    marilyn, o haftasonundan sonra kafayı başkan'a takar. sürekli ona ulaşmaya çalışır. ama palm springs'teki haftasonundan sonra kennedy'nin marilyn'le işi bitmiştir. karısı jackie, kocasının kaçamaklarının çoğundan haberdardır ama marilyn'den çok rahatsız olur. kocasının marilyn'le birlikte olmasına kızamaz da sanki ruhsal sorunları olan bir kadından faydalanıyor olmasından dolayı tiksinti duyar. jfk, yakın dostu senatör george smathers'a "jackie'yle rahat bir hayatım var. marilyn, onun için sorun yaratacak ve diğer kadınlarla ilişkilerime tahammül etme gücünü azaltacaksa, onun dediği gibi olsun, marilyn monroe'suz da yaşayabilirim." der, onun telefonlarına çıkmaz. bu olay marilyn'in çöküşünü hızlandırır, o sıralar ite kaka ilerleyen something's got to give filminin çekimleri sürmektedir ama marilyn'in ruh hâli korkunçtur, bir gece ilaç komasına girer. onu hayata bağlayan bir başka kennedy olur: bobby kennedy. ağabeyinin yüz vermediği bu kadınla bir ilişki yaşadığı söylenir. hatta bazı fbi raporlarında, jfk'in marilyn'i kendi odasından kardeşi bobby'nin odasına seks yapmaları için yolladığı falan yazılmıştır.

    marilyn, 19 mayıs 1962'de, jfk için düzenlenen 44üncü doğumgünü partisine davet edilir. parti new york'ta yapılacaktır ama marilyn film çekimleri için los angeles'tadır. yapım şirketine rest çekip davete katılır. meşhur "happy birthday mr. president" şarkısını söyler. işin ilginci, o gece jackie orada değildir, eşinin partisine katılmamıştır. hatta "hayat marilyn monroe için üzülmeye değmeyecek kadar kısa" deyip çocukları da alarak at binmeye gitmiş. jfk'in çapkınlığı dillere destandır. ne zaman malibu'ya gitse, kız kardeşinin evini kaçamak yapmak için kullanır. hatta bu yüzden, batı sahillerine yaptığı gezilere karısı jackie'yi götürmez. marilyn olayıysa bardağı taşıran son damla olur. kocasını, bir sonraki başkanlık kampanyasından önce boşanmakla tehdit eder. ama jfk zaten marilyn'i silmiştir. mary meyer adında başka bir kızla takılmaktadır. tabi judith exner'dan da vazgeçmez. aktris angie dickinson'la da adı geçmektedir.

    marilyn, doğumgünü partisinden birkaç ay sonra 4 ağustos 1962'de şüpheli şekilde ölür.
    jfk, bir yıl sonra 22 kasım 1963'te vurularak öldürülür.
    jackie ise, kocasının ölümünden beş yıl sonra çok zengin bir yunan armatörle evlenir. (ohh canına comcom)
    19 mayıs 1994'te marilyn'in, başkan'a "happy birthday" şarkısını söylediği günün yıldönümünde ölür.

    taraborelli'nin marilyn monroe biyografisi başta olmak üzere, çeşitli kaynaklardan derlediğim bu bilgilere göre, gönül işlerinde az değildir yani bu jfk abimiz. bizim ednan menderes'e bu yönüyle pek benzetirim nedense. kendisinden ne uçan kurtulmuştur ne kaçan. jackie'ye az çektirmemiştir zamanında. tevekkeli değil, jackie cenazede son derece metânetli ve soğukkanlıdır. bıkmış ay kadın.

    yine de yakışıklı heriftir, toprağı bol olsun bakalım...
  • soğuk savaşı bitirip, oraya ayrılacak bütçeyi bilime, uzay çalışmalarına ve eğitime aktarmayı planladığını söylemesinden kısa bir süre sonra ortadaki senelik $300.000.000.000 (üçyüzmillyardolar)'lık bütçe yüzünden eli kanlıların hedefi olmuştur. ölmeseydi belki şimdi çoktan mars'a gitmiş, aids'in çaresini bulmuş, afrika'yı yeşil ve kullanılabilir bir kıta haline getirmiştik.
    hemen hesaplayalım*
    soğuk savaş yaklaşık 40 sene sürdü. senede $300.000.000.000 amerikadan bir o kadar da sovyetlerden.
    40*30*30 = $36.000.000.000.000.000 (otuz aldı zentrilyon filan).

    işte bu para bilim eğitim barış kardeşlik yerine top, tüfek, kurşun, bomba ve milyonların ölümüne harcandı. bok adamlar. bok savaşçılar. bok acımasızlar. bok caniler. bok oğlu boklar.

    (bkz: savaşma seviş)
  • 10 kasım 1961'de kurtarıcımız atatürk hakkında şu açıklamayı yapmış abd başkanı:

    "kemal atatürk'ün ölümünün anma törenine katılabilmekten şeref duymaktayım. atatürk ismi, bu yüzyılın büyük insanlarından birinin tarihi başarılarını, türk halkına ilham veren liderliğini, modern dünyanın ileri görüşlü anlayışını ve bir askeri lider olarak kudret ve yüksek cesaretini hatırlatmaktadır. çöküntü halinde bulunan bir imparatorluktan özgür türkiye'nin doğması, yeni türkiye'nin özgürlük ve bağımsızlığını şerefli bir şekilde ilân ve o zamandan beri koruması, atatürk'ün türk halkının işidir. şüphesiz ki, türkiye'de giriştiği derin ve geniş inkılâplar kadar bir kitlenin kendisine olan güvenini daha başarı ile gösteren bir örnek yoktur."
  • "düşmanlarını affet ama isimlerini asla unutma" diyen usa başkanı.
  • obama'ya benzer.

    -ikisi de 40'lı yaşlarında başkan oldu. kennedy 44, obama 47 yaşında başkan seçildi.

    -ikisi de wasp'a tam uymuyordu. kennedy katolik, obama siyahiydi.

    -ikisinin de sloganı yapabilmek üzerineydi. kennedy kampanyası sırasında "kennedy can" sloganını, obama ise "yes we can" sloganını kullandı.

    -ikisinin de saygın ödülleri vardı. kennedy 1957 pulitzer, obama 2008 nobel barış ödülünü kazanmıştı.

    -ikisi de harvard mezunuydu.

    -ikisi de solcu olmakla suçlandı. cumhuriyetçiler, kennedy'i komünist olmakla, obama'yı ise sosyalist olmakla suçladı.

    -ikisi de savaş karşıtıdır. kennedy vietnam savaşı'na, obama ise geniş çaplı bir suriye savaşı'na karşı çıktı.

    -ikisi de özel operasyonları sever. kennedy domuzlar körfezi çıkarmasını yaptı, obama ise bin ladin'i yakalatıp öldürttü.

    -ikisinin de hayatları hakkında spekülasyon bolca yapıldı. kennedy seks hayatıyla, obama ise doğum yeri ile çokça konuşuldu ve tartışıldı.

    -ikisini de türk halkı nedensiz bir şekilde sevmiştir.

    -ikisinin de iki ismi vardır. kennedy'nin ismi john fitzgerald'dır, obama ise barrack hussein'dir.

    -ikisi için de 1961 önemli bir yıldır, kennedy 1961'de seçilirken, obama is 1961'de doğmuştur.
  • hep denir ya; "ya usta abd'nin, rusya'nın ve çin'in başına aklı başında, barışçıl, bilime, dünya kardeşliğine...vs önem veren birileri geçse" falan filan.
    hah işte kendisi böyle bir şey kazara gerçekleşirse neler olacağının örneğidir.

    (bkz: kim vurduya gitmek)
  • nazarımda franklin delano roosevelt'ten sonra gelmiş geçmiş en büyük abd başkanıdır.

    kennedy'nin ölümü ile ilgili iddialar büyük ihtimalle sonsuza kadar komplo teorileri olarak kalacaktır. fakat buraya gelmeden önce john fitzgerald kennedy sadece ölümü ile ya da komplo teorileri ile anılacak bir adam değildir. tıpkı onun gibi öldürülen kardeşi robert f. kennedy gibi. fakat yine de olayları toplamak ve şüphelilerin üzerinde durmak gerekmektedir.

    1960 seçimleri abd tarihinin en ilginç seçimlerinden biridir. cumhuriyetçi richard nixon ve kennedy 35. abd başkanı olabilmek için başa baş bir oylama sonrası 34 milyon küsur oy toplamışlardı. fakat kennedy sadece yüz bin oy farkla başkan seçilmiştir. aşırı hırslı ve kazanmak için her yolu mübah gören nixon 1969'da seçimleri kazanıp başkan olacaktır. john ve robert kennedy kardeşler ölmeseydi nixon'un başkanlığına ihtimal bile verilemezdi. bu yüzden ölümü ile ilgili en büyük şüphelilerden biri de nixon'dur.

    kenndy başkan yardımcılığı için lyndon johnson gibi birini seçmiş, adalet bakanlığına kardeşi robert kennedy ve savunma bakanlığına ford'da ceo'luk yapan süper zeka robert mcnamara'yı getirmiştir. çok zayıf bir ihtimal de olsa düşük yetkilerle donatılmış başkan yardımcısı johnson da bu şüpheliler arasında düşünülmektedir. fakat ikinci dönem başkan adaylığını düşünmeyen johnson'un başkanlık için kennedy'i öldürmek istemesi çok zayıf bir ihtimal.

    kennedy'nin başkan seçildiği dönemde öncelikli konu sovyetler birliği ve küba idi. kennedy arka bahçesi küba'ya nazaran sovyetler birliği'ne karşı dikkatli ve anlayışlı davranılması gerektiğini savunuyordu. bunun yanında soğuk savaşın sonlanması için çağrılar yapıyordu. bu düşünceler toz pembe görünebilir fakat kennedy şimdiden soğuk savaştan beslenenlerin ve genelkurmay'ın olumsuz yönde dikkatini çekmişti. özellikle hava kuvvetleri komutanı ve çok güçlü pozisyonu olan general curtis lemay'in. lemay gibi adamlara kalsa hiç düşünülmeden küba, sovyetler birliği ve çin gibi ülkelerle nükleer savaşa girilmeliydi. genelkurmay ve lemay konusuna gelmeden önce bakılması gereken bir kaç olay daha var.

    kennedy, başkan seçilmeden önce eisenhower döneminde tasarlanmış ve küba lideri castro'nun devrilmesi amacıyla planlanmış domuzlar körfezi çıkarmasına ses çıkartamadı. çünkü bu ulusal güvenlik takıntılı politikacıların ve genelkurmay'ın peşine takılmasına sebep olabilirdi. yine de kennedy küba konusunda son derece dikkatli davranmaya çalışıyordu. 1961'de deneyimsiz kübalılardan oluşan bir birlik domuzlar körfezine çıktı ve castro'nun askerleri tarafından mağlup edildi. bu başarısız planın ardından ordu kennedy'e sovyet koruması altındaki küba'yı işgal etme konusunda saatlerce baskı yapsa da kennedy bu baskılara göğüs gerdi ve işgalin olmayacağını açık bir şekilde ortaya koydu.

    kennedy, devlet içinde devlet olmaya başlayan ordu ve cia'den son derece rahatsızdı. ordu için yapılacak pek bir şeyi yoktu fakat cia ve başkanına haddini bildirmek için harekete geçti. en uzun süre görev yapan cia başkanlarından biri olan allen dulles'ı cia başkanlığından kovdu. dulles gibi cia başkanlığı yapan ve kendisine bağlı bir sürü adamı olan birini kovması ve dulles'ın kennedy'e bu sebeple kin gütmesi de onu şüphelilerin en başına koyuyor nazarımda.

    kennedy döneminde küba sorununun yanında laos, vietnam ve berlin sorunları da ortaya çıkmaya başlamıştı. berlin duvarının inşaası da kennedy dönemine denk gelir. doğu almanya sorunu abd ile sovyetler birliği arasındaki gerilimi arttırmıştı. bu dönemde sık sık nükleer savaş için iki ülke de teyakkuzda olmuştur. fakat sovyetlerin başında nikita kruşcev gibi bir liderin bulunması dünya için büyük bir şanstı.

    laos, vietnam, berlin ya da küba'dan komünist bir rejimin kurulması iki devleti nükleer savaşın eşiğine gelinmesi için yeterli sebepler değildi. ta ki 1962'de yaşanacak olan küba füze krizi'ne kadar.

    sovyetler birliği küba'nın güvenliği için adaya nükleer silahlar yerleştirmiş ve abd gözlem uçakları da bunu farketmiştir. hali hazırda bütün sovyetleri nükleer silahlarla kuşatan abd (silahların bir kısmı da sscb'ye komşu olan türkiye'deydi) bundan son derece rahatsız olmuştu. bu olay dünya tarihinin en önemli olayıdır. abd bu konuda oldukça sert tepki gösterdi ve silahların küba'dan gönderilmesini istedi.

    nükleer silahlanma konusunda abd sovyetler birliği'ne göre kat be kat üstündü. abd ve kennedy sovyetler birliği'nin böyle bir şeyi neden yaptığını ve nasıl cesaret ettiğini bir türlü anlamamıştı. sonradan anlaşılıyor ki sebebi ilk akla gelen şey; türkiye'deki nükleer silahlar ve küba'nın güvenliği. bu kadar basit.

    işte bu nükleer savaşın eşiğinde genelkurmay ve hava kuvvetleri komutanı curtis lemay gibi manyaklar devreye giriyor. lemay, hemen nükleer savaşa girişilmesi gerektiğini söyledi. lemay, küba'nın haritadan silinmesini, sovyetlerin buna ses etmeyeceğini, etse bile onları da ezeceğini düşünüyordu. ama kennedy böyle manyaklar tarafından yönetilecek ve yönlendirilecek bir adam değildi. bununla beraber nikita kruşcev de sovyet muhafazakarları tarafından böyle bir konuda yönlendirilecek bir adam değildi.

    küba füze krizi sırasında dünyanın kaderini bir adamın hamlesi belirleyecektir. o kişi sovyet politika subayı vasili arkhipov'dur. eğer detay istenirse arkhipov'un önemli rol oynadığı kısmı da anlatabilirim. arkhipov nükleer savaşı engelledikten sonra diplomasi devreye girdi sscb, abd'nin türkiye'deki jüpiter füzelerini kaldırması karşılığında küba'daki silahları geri götüreceğini söyledi. böylece savaşa gerek kalmadan küba füze krizi çözülmüştü. fakat kennedy bu hamlesiyle birlikte başta lemay ve savaş yanlısı politikacıların ağına düşmüştü.

    bununla birlikte yavaş yavaş vietnam bataklığına girmeye başlayan abd birliklerini de buradan tamamen çekmeyi düşündü. kennedy muhalefetleri tarafından komünist olmakla suçlanıyordu. fakat kennedy'nin önemsediği en önemli şey dünya barışı ve nükleer savaştan kaçınmak için soğuk savaşın tamamen sona ermesiydi. truman ve eisenhover'ın aksine sovyetlere daha ılımlı yaklaşılmasını istiyordu.

    kennedy suikastiyle sık sık anılan meşhur konuşmaya gelelim.

    "nasıl bir barış istiyorum?
    dünyaya amerikan silahlarıyla dayatılmış bir amerikan barışı değil."

    kennedy bu konuşma sonrası soğuk savaşın sona ermesinin en büyük isteği olduğunu söyledi ve büyük bir çaba ile kısmi nükleer deneme yasağı'nı senatodan geçirdi. fakat bu askerler tarafından şiddetle rezalet ötesi bir karar olarak görüldü. hatta bu durumu anlatan ve hayali bir senaryo olan "mayısta yedi gün" isimli eser yazılmıştı. bu kitapta nükleer silahsızlanma antlaşması yapan başkanın genelkurmay tarafından darbe ile nasıl devrildiği anlatılmaktadır. bu kitabı okuyanlardan biri de başkan kennedy'di.

    kennedy dallas'ta güpegündüz öldürüldü. ilerleyen yıllarda başkanlığa adaylığını koyan kardeşi robert da bir filistinli tarafından öldürülecekti.

    "netice itibariyle en temel bağımız, hepimizin bu küçük gezegende bir arada yaşıyor oluşudur. hepimiz aynı havayı soluyoruz, hepimiz çocuklarımızın geleceğini gözetiyoruz ve hepimiz ölümlüyüz."
  • köy meydanında halka seslenirken;
    http://i.imgur.com/zhyqh.jpg

    bu arada arkasındaki çocuğun elindeki silah montajdır herhalde.
  • 22 kasım 1963'te, texas'ta vurularak öldürülen; hem en genç seçilen hem de en genç ölen abd başkanıdır.
    suikast sırasında başından ciddi şekilde yaralanmıştır. beyninden küçük bir parça fırlayıp, eskortluk eden motorsikletli polisin kaskına yapışmıştır. polis bu parçayı kennedy'nin kaldırıldığı hastaneye götürmüştür ama tabiki yapılabilecek bir şey yoktur.
    başkanlığı sırasında "1960'lı yıllar bitmeden ay'a gitmiş olacağız" demiştir. nasa 1969'ta ay'a ulaşmıştır ama kendisi bunu görememiştir.

    http://www.whitehouse.gov/…ory/presidents/jk35.html

    şehir efsanesi için (bkz: kennedy ve lincoln mucizesi)
  • standard olmus, kaliplasmis bir soylem vardir:

    "dusmanlarinizi oldurmeyiniz, yasamindan daha tehlikeli bir ideal yaratir, kahraman yaratabilirsiniz." (tirnak icini ben doldurdum.)

    kennedy'de yasadigi, yaptigi, gerceklestirdigi, urettigi ile degil ardindan suregelen efsanesi ile, yasarken saglayabildigi yegane temel olan "imaj"iyla tarihte unutulmaz bir isim olmus, kendisinden cok daha fonksiyonel bir cok kuruma ismini yazdirabilme sansina erismistir. insafsizlik veya degil, alternatif tarihin korosunda ruzgarda salinmis kibar bir ossuruk gibi yitip gidecek sesi kafasina sikilan kursunlarla unutulmaz bir yanki yapmistir. hayret ediniz: jfk i ve efsanesini yaratan da bu kursunu sikan el veya ellerdir. buyrun izahi.

    jfk kendisini sarip sarmalayan, cevirip cevreleyen gavur tabiriyle larger than life agin arkasindan politik yapisina bakildiginda zort bir cizgi dahi cizememekte, nokta olarak kalmaktadir. jfk'in lincoln'e olan "inanilmaz" paralleligi hep ilgi konusu olmustur. "iki devrimsel" baskanin bu derece onemli isler yapacakken ya da yapmisken devrilmesi ister istemez bir benzestirme, ekuri sistemli bir potayi bulma estetigi icinde, ee, estetize edilmistir? oysa ki kanimca faaliyet butunu icinde bakildiginda jfk in absolut paralel'i denebilecek baska bir baskan vardir tarih sahnesinde.

    kucuk kucuk citlatayim: demokrat taklidi yapan muhafazakar-ahlakci jfk gibi kendisi teksasli taklidi yapan bir connecticut'lidir. jfk gibi zengin ve varlikli, oneli isler yapan, bir yerlere getiren bir babasi, is cekip ceviren bir kardesi vardir. jfk gibi bu sahsin da "ordu" gecmisi gilligislidir. jfk gibi kariya duskun olmasa da, madde bagimliligi ile taninir. ve kotu niyetli bir tahmin ile jfk'in antikomunizm velvelesiyle dunyanin sonunu getirme cabalarini, o "anti-terorizm" doktriniyle basaracak bu entry'nin ve okuyan siz yazarlarin bir kac sene icinde ister istemez kendisini imha etmesini saglayacaktir.

    ic politika hakimiyeti sifir, dis politika faaliyeti yerlerde surunen ve bir katastrofik eylem ile birdenbire goklere yukselen iki amerikan baskanindan birisi jfk, bir digeri george w bush'tur.

    hassiktir oradan demeyin, okuyacaklariniz var.

    jfk 9 cocuklu bir katolik irlanda asilli ailenin "guclukler icinde" okuyan oglu falan degildir. jfk'in ailesi degme wasp ailesine tas cikaracak guc ve zenginlikte bir hanedandir. fakir gocmen irlandali parantezi icinden jfk e sempatiyle bakilmasi tarihi bir denyoluk ornegidir, zira jfk'in babasi once tasimacilik sektorunden parayi vurmus, whiski ithalatini kontrol etmis, sinema endustrisinde ahkam kesmis bir babanin cocugudur. "irlandali katolik" olusunun yegane menfi etkisi olan "dislanma" faktorunun karsisina bir hirs bombasi olarak cikan aile ve degerleri, jfk'in babasinin roosevelt'e danismanlik yapmasindan, londra elciligine kadar uzanan bir yol cizmistir (yilankavi degil, dumduz).

    bu acidan bush sulalesi ile benzerligi sasirticidir. zira bush ailesinin kucuk oglu da nasil yapmissa yapmis, new england'li wasp bir aileden texas'li sigir cobani (bkz: coban sulu), halkin cocugu (bkz: karaoglan), bizden biri (bkz: jfk) olmayi basarmistir. koyu texas aksanina, oynadigi tabanin degerlerine ragmen g.w.bush teksasli degildir. sigir cobani, kamyon, pabst blue ribbon hadisesine uzaktir. lakin yontemi bir yerlerden gormus olacak uygulamaktan cekinmemistir.

    jfk ileze yapisi ile ailede "ayriksi" olmasi ile dikkati ceker. buna, yani hayatin kendisine sunduguna cok icerlemistir.kennedy sr. bir intihar saldirisinda olene dek jfk'in agabeyini baskan yapmak konusunda kararlidir. bu yondeki karari veto eden bir sik kafali japon askeri neticesinde hiyerarsi jfk'e kayar. g.w da ailenin "pek bir sey beklenmeyen oglu"dur. bush parmaginda oynattigi "aktor" regan gibi, yoklugunda ogullarindan birisini baskan yapmaya kararlidir. mevcut ogul arz'i icinde ogul omaya en musait kisilerin daha "sessiz" kalmasi sebebiyle, ortaya cikip maymunluk yapmaktan cekinmeyen, ama cok da "parlak" olmayan g.w da karar kilinir. net bir ayrim var: g.w savasta ve orduda anlasilmaz bir bakaya havasi yaratmissa da, kennedy gercekten hirs yuklu bir mutant oldugundan olmadik yerlere gidip babasina kendini begendirmeye gayret etmistir.

    kennedy sr. oglunun womanizer, ya da turkce tabiriyle "goturucu/sikici" olmasi yonunde de emegi gecmis, ondan maskulen, macho bir errrrkek yaratmayi bilmistir. retorigine sik sik "siki tassagi" katmaktan cekinmeyen "tassakli" politikaci rolune soyunan kennedy, kisa zamanda agabeyinden bosalan yerin getirisi olan rolleri ogrenmis, etkisi altinda oldugu kortizon ve amfetamin muadili ilaclarla dakikada 160 kelime konusan, bu yuzden zeki oldugu hissiyati yaratan bir insan havasi estirmeye baslamistir. isin dogrusu bu dunyanin en denyo isi olcutu olsa gerek, rizeli bakkalimizdan bir omuru boyu alisveris yapmis birisi olarak kendisinin saniyede 40 kelime konusabilmesine daima hayret etmissem de, dukkanin girisine koydugu klima'yi yaz aylarinda kapi pencere acarak calistirmasina, iceride sir kapisi izlerken pismesine uzulmusumdur. olcutse al sana olcut: anfetaminsiz bir numara.

    maco dostu kennedy sr. oglunun harvard'da bitirme tezi (normal universite egitimindeki) dikkat cekicidir. "ingiltere neden uyudu?" kennedy 2. dunya savasi sirasinda hitler iktidara yukselirken, tehdid unsuru olurken, ingiltere'nin "uyumasini" icine sindiremeyen tassakli bir ulkenin gururu abimizdir. bir cok acidan kennedy'nin bu tez'i kennedy'nin ne kadar tatli su baligi hafizali sabalak oldugunun delili gibidir. hitler iktidara giderken uyuyan tek ulke ingiltere degildir. fdr yonetimindeki amerika uyumakla kalmamis, babasinin tavsiye ve hizmet ettigi fdr hukumeti neseli, keyifli bir yatak sohbeti surdurmustur. ibm, ge, ford, us stell gibi devlerin masaya oturdugu hitler hukumeti uyumayan, yatak hazirlayan fdr hukumetine ve bu hukumete mubadele komisyonu basinda hizmet veren kennedy sr. duacidir.

    kennedy bu tez'ini yazmakla kalmamis babasinin sahane kurumsal destek ve agi sayesinde hem yayinlatmis, hem de liberal nesriyat ve medya'da ovulmesini saglamistir. bir universite ogrencisinin bitirme tez'inin bu denli ovulesi olmasinin tek sebebi bu degildir elbette. ozellikle mahut eserin koskoca, ani ve saniyla the new york times gazetesinin washington burosu genel muduru arthur krock tarafindan uzuuuun uzadiya "gozden gecirilmesi", temel argumanlarinin "rektifiye edilmesi", krock'un hususi ve ehemmiyetle kendi araclari ile "yayinciya" sunmasi da dikkat cekici bir detay silsilesidir.

    kennedy bu detaylarin da yardimiyla, onemli bir babanin ve desteginin "kucuk deha"lar olusturmaktaki faydasini ispatlamistir. isin kotusu ispat burada bitmemistir. bu sefer daha kotusu, daha da uzucu bir ikinci "ispat" ile kennedy'nin entellektuel kisiliginin alti cizilmistir.

    cesaret insani, tassakli politikaci kennedy "profiles in courage" isimli kitabi 1955 senesinde bastiginda halk ve ""elestirmenler" bu "genc" ve "dassakli" yazari ove ove bitirememislerdir. ozellikle liberal-demokrat basinin superleri olan new york times gibi "muteber" gazetelerin elestirmenlerinin "cok sevdigi" bu kitap kennedy'i kulturel arenada hepten verniklemis, hepten simlemistir. kitabin konusu da dikkati cekicidir: "kendi secim bolgesindeki secmenin itirazina ragmen "dogru" olani yapan, yapmaktan cekinmeyen korkusuz, cessur ve dassakli politikacilar"in basarilari, acilari, ahlaki kahramanlik savaslari orneklenmistir.

    kennedy'nin bu kitabin yaziminda "imza atmak" disinda cok fazla emeginin gecmemesi uzucudur. kennedy aile dostlari gwu profesorleri sorensen ve jules davids'in yazdiklarinin uzerine on soz ve sonsoz yazmaktan yana beis duymamis, bu sekilde 2. kitabini cikarmistir.

    kitap yazma konsuunda dikkate deger bir mustafa sandal etigi gosteren kennedy'nin ahlak konusunda mangalda kul birakmamasi, etige, guzellige dogru ameirkan ve dunya halklarini yonlendirmesi ayri bir konudur. bu ayri konuya gelmeden belirtmemiz gerekiyor ki, kennedy sr. pulitzer komitesindeki aile dostlarina da bir isaret cakip "en azindan dikkate deger kitaplar listesine alirsaniz cocuk cok sevinir" diye de not dusmekten cekinmemistir.

    entellektuel ve dassakli ve de genc senator kendisine ekledigi sifatlara bir yenisini eklemekte gecikmez. anti komunist, ozgurlukcu kennedy! anti-komunist kennedy 50 lerin vatan icinde soyu tuketilmis komunizminin kokunun disarida oldugunu idrak etmis, yontemlerini onaylamasa da, mccarthy hakkinda "mccarthy candir" demeyi bilmis bir guzel abimizdir. " cin'in kaybina cok uzulen, yer yer kahrolan jfk, bu guzel vatani elimizden kacirdik, komunistlere armagan ettik" diyerek komunist halk devrimlerine olan nefretini siklikla dile getirmis, bu tip "ozgurluk karsiti" (can kay sek ozgurluk danslari seysi) fraksiyonlarla daha baslamadan halk seviyesinde basa cikmak gerektigini dile getirmis, dilinden dusurmemistir.

    politik anlamda tam bir sigir olan "beyaz orta amerika ve suburbia'nin bitmeyen "komunizm" korkusu"na yukselip kafayi cakan kennedy, kendisinden daha azili komunist dusmani olan nixon ile dahi sidik yaristirmis, sovunu yapmaktan geri durmamistir. en yakin dost cevresi goz onunde bulunduruldugunda nixon sut bebesi kalir:

    florida'dan george smathers, georgia'nin gururu richard russell, idolu robert taft, ve irkciligin gururu misisipi fatihi john rankin. senatorlugu sirasinda bitmeyen anti-komunist hukumlerini, kararlarini onaylayan kennedy, mccarthy'nin yetkilerini kisitlama konusunda kararsiz kalmis, politikalari aleyhinde dahi konusacak gucu bulamamistir. anti komunizm ortak paydasina nixon'un california'da kazanmasina dahi sevinecek yuksek gonullukteki kennedy bu sevimli imajiyla da gonullere sezlong kurmustur.

    kisa zamanda parti icinde dassakli alt yapisi ile hem guney hem de kuzey'in oylarini almayi basaran karizmatik lider sahip oldugu yegane ozdeger olan karizmatiklik hadisesiyle amerika'da arnold'un dahi secim kazanacagi gunlerin mujdecisi olmustur. 1960 senesinde kennedy baskanliga oynayacak destegi buldugunda karsisinda nixon'u bulmus, aynaya bakarcasina bir huzuru ve guven icinde amerikan secmenine aynisindan bir tanesini secme firsati sunmustur.

    kanimca mevcut secim dinamiginde kennedy ile nixon, talihin garip bir tecellesi ile hem bush vs. gore hem de bush vs. kerry karsilasmasini animasatiyor.

    tersten gidelim: bush vs. kerry'i animsatiyor, cunku iki secimde de adaylar vizyonsuzluk ve odunsuluk olceginde birbirinin tipatip kopyasi sayilabilir. nixon "komunizm bu kis gelecek" derken kennedy guneyli secmene yaltaklanmak icin "komunizm federal hukumet yetkileriyle geldi bile" demekten cekinmeyecek denyolukta iki isim olmayi bilmislerdir. ikisi de anti komunizm konusunda hemfikir olsalar da, birbirilerine "katilmamaktadirlar", ikisi de ayni bokun gulelr acan dallari gibidir.

    neticede kennedy o kisik ciyan gozleri ile tenasul uzvunu andiran burunlu "nixon"u karizma farki ile yenmistir. ki burada gore-bush farki devreye giriyor. 68 milyon secmenin oy kullandigi 60 seciminde gonuller padisahi kennedy ancak 160 bin oy fark ile sidik zorunda baskan secilmistir.

    kennedy "yeni bir ufuk" acmak vaadiyle iktidara gelirken "haksizliklar, esitsizlikler, dagilim, magilim" demekten cekinmemisse de, iktidarda uveyik kusu gibi tunediginde bahsini actigi mevzuularda tuyunu oynatmamistir.

    dikkatinizi cekmek isterim: kennedy'nin iktidara geldigi yillar amerika'da "ayrimciligin" sona erip supreme court karariyla "entegrasyonun, birlesmenin" basladigi sivil haklarin aranmaya, cig gibi yuvarlanmaya basladigi bir cagdir. boylesi bir cigin orta yerine dusen "genc, dinamik baskan"'in butun bu gelismeler karsisinda sunup ibis gibi durdugu, ici bos idealist retorik ve "komunizm sey oluyor"dan oteye gidememesi saskinlik vericidir.

    tamamen gorsel, isitsel dolby surround bir sov kapisi olan kennedy, mevcut "degisim" icerisinde ecnebi tabiriyle sitting duck'tan ote bir taraf alamamistir. fir donen dinamik kabinesi, is bitirici uzman kadrosunun hic bir isi bitirememesi, hic bir hedefe ulasamamasi tassak konusu olacagina kennedy'nin simli, yaldizli hayati, dramatik asaleti yaninda suyup gitmistir. talihsizlik odur ki, muadili olan bush kennedy gibi amfetamin almak yerine luzumsuz bir ozguven veren kokain bagimlisi olmasa, ciddi bir beyin odemiyle dunyaya gelmese, ciyan gibi gozler yerine maymun gibi birbirine yakin bir cift goz ile dunyaya bakmasa belki su anda biz denyo uluslar mevcut sokaklarimizi ivedilikle corc dabilyu bus caddelerine cevirmekte bir an icin dahi tereddut etmeyecektik.

    ama nasil oluyor da oluyor, seneler geciyor realite unutuyor geriye flu hayallerle dolu film sahneleri, zort yonetmenlerin cektigi komplo teori filmlerinin nihayetinde (ki bahsettigim filmin jfk oldugu cok belli, ama film bastan ayaga komplo teorisi degil) parildayan yakisikli bir yuz (ki bence maymun gibi olmasa da sansar gibi, rakun gibi bir heriftir bu kenedi) kaliyor.

    iktidar yillarinda ilk isi mevcut sivil hareketleri gormemek olan kenedi "bu mevzular onemsiz, amerikanin sistemi mis gibi, bir kac aksaklik var cozecegiz" diyerek yarrak gibi ortaya denk gelen bir retorige gecmistir. hani nerede dinamik lider, nerede cilgin degisim insani? nerede, disarida? dis politika kenedi'nin cok canini sikmis. ingiltere gibi uyumayalim, komunizme goz actirmayalim diyerek dogu ve guney asya'da ki komunist dalgalanmalara kilitlenen kenedi dis poltika da dairenin konturunda, ic politika da tam merkezinde ilerleyen ve duran, kisacasi ayni yerde kalan ama aradaki alani asla kaplamayan, taradigi alan toplami matematiksel olarak sifir olan bir politika cizmistir. (bu hayatimda yaptigim en guzel metafor oldu, ekranin fotografini cekmek istiyorum.)

    ic politikada anti'komunizm dis politikasina engel olmasi olasi "sosyal" degisimlere inceden killanan kenedi hukumeti sosyal degisimin dikkati dagitmak icin komunizm edebiyatiyle ilgiyi bu merkeze tasimaya gayret etmistir. bu amac ile amerikanin cesaret, guzellik ve tassakliliginin sembolu peace corps(virginity sluts, bekaret kevaseleri gibi bir terim) diye bir zik cikaran kenedi, bu organizasyon ile yuzlerce genci "yardima ihtiyaci olan, ozgurlugu ogrenememis, amerikanin enfesligini bilememis ulke halklarina" el uzatmaya yollamistir.

    amerika'nin supermen kompleksine girmesiyle kendine olan guvenini bulacagina inanan kenedi kok salan komunizm dehsetiyle mucadele icin de uzman bir kadro olusturma, halkla beraber hareket edebilecek, kitle hareketlerini imha etmekte etkili bir takim eee, kontrgerilla olusturmanin dogru olacagina ikna olmustur (kendi kendine).

    kendi tabiriyle

    "kalemizden cikacak ve kendi (keyfimize) gore sectigimiz dusman alanlarina meydan okuyacagiz"

    diyebilen kenedi, meydan okumak ile bildigini okumak arasinda gidip gelmis, okudugu meydanlar neticesinde amerikan halkinin en fakir kesimlerinden cikma, en cahil, en saftirik askerini de telef eden bir savasin tetikcisi olmustur. neticede ingiltere gibi uyumayan amerika uyanik kalmis, olmeyi ve oldurmeyi tercih etmistir. kendisinin start'ini vrdigi kontrgerilla orgutleri bizim de ulkemizde tarihin gordugu en kanli katliamlari yaratmis, gunumuze kadar suren bir hanedan olusmasina sebebiyet vermistir.

    "biz halklarin ozgurluk icin her turlu aciyi, kayibi, dusmani goze aliyoruz" diyen kenedi, yani o enfes genc yakisikli dassakli kahraman degisim ruzgari firildagi, fikri varisi george w bush a da enfes bir yol acmistir.

    benzerlik dikkatinizi cekmediyse yuh olsun, yuhlar olsun: kenedi elalemin kitabinin altina imza atarken ne kadar piskinse, bush da kenedinin soylemlerini birebir tekrar ederken o kadar yuzsuzdur. tum soylemler, tum "kabullenilen"ler aynidir, bir tek dusman farklidir. ayni retorikle kenedi komunizme, bush terorizme goz actirmamakta kararlidir. degismeyen bir baska "net deger" ise amerika'nin ortasinin durmadan dunyanin gotune girdigi gercegidir.

    kenedi'yi bugunlere getiren o mermi yolculugunun yani sira giden stili, sekli secimlerde oldugu kadar baskanlikta da devam edegelmistir. eisenhower'in kuru, duragan, dikkatli, olculu (ve buyuk faso) uslubundan kenedide eser yoktur. buyuk toplantilar, planlamalar, irdelemeler yapan agir kanli eisenhower in yerine gecen kenedi ve avanesi fikir fikir yerinde duramayan bir elektrik bugi danscilar gibidirler.

    son dakika da aldiklari kararlari son dakikada iptal edip son dakika da yeniden gozden gecirip son dakikada yuruluge koyan "genc" dinamizm, devamli kriz yaratip, devamli "mesgul" gorunmeyi basarmis oturuklu got gibi insanlardan olusur. kenedi'nin bitmeyen gizli gorusmeleri, kapali devre diyaloglari neticesinde domuzlar korfezi gibi enfes "fikir" ve uygulamalar gelistiren kenedi. kendi kabinesi disinda herhangi bir girdiye izin vermedigi icin, ordu'nun domuzlar korfezi dosyasinin "uyari"sini sallamamis maymun olmustur. isin daha kotusu sallamadigi goruslerin sahiplerini "topaclikla, yumosluklar" suclayan serrrt errrkek dassakli insan kenedi kendisine menfi manalara gelen raporlar verenleri surmus (stalin misin be mubarek?), danismanlari sustali maymuna cevirmistir. castro'nun bir suikaste kurban gitmesi icin en iyi dileklerini de sunan "suikastci baskan" sifatini humeyni ile beraber paylasan kenedi'nin ozgurluk icin asmayacagi engel olmadigi gorulmustur.

    bu acidan kenedi ordu'nun ve cia nin raporlarini sallamamakla, 9 11 raporunu ve terorizm uyrailarini sallamayan bush'dan cok da farkli degildir. ikisi de "bireysel inisiyatif", "kural ve sinir tanimaz rahatlik dolu bunyeleriyle kendi kendine is bitiren baskan ekolu, karizmatik lider sekli pesinde ulkeyi essegin gotune suruklemislerdir.

    unlu fuze krizinde ise kenedi kendi sictigini, kendisi temizledigi icin kaybettigi esegini bularak sov yapan koylu basarisi sergilemistir. tam bir denyo gibi "ozgurluk" adina halkin destegi ile abd usagi batista rejimine karsi devrim yapmis kubayi isgale hazirlanan ve daha evvel bir kez deneyip sicmis olan kenedi isgal hazirliklari sirasinda sscb'nin balistik fuze yuklemesini gorup "hic geregi yokken yakisiyor mu?" ayagina yatarak kamuoyu yaratmistir.

    ozgurluk dostu, ozgurluk icin isgal taraftari kenedi bu da yetmezmis gibi w. bush'un icadina dek tarihin urettigi en denyo argumani one surerek dunyayi yok olmanin esigine getirmistir. kuba'ya getirilen fuzelerin "guc dengesini bozdugunu" iddia eden kenedi, moskovadan yollanan bir fuzenin, kubadan yollanan bir fuzeden daha az zarar verebilecegi ongorusunde bulunmus, bir yerden bir yere nakledilen fuzelerin sayisinin arttigi cikarimina ulasmistir. dahi ya. super hizli konusuyor. yakisikli baskan. kenedi kendi urettigi sorunu kendi cozmustur.

    hem de nasil: turkiyeyi de rusya isgal etmesin dercesine, nikita abimizin "turkiyeden fuzeleri cekelim" teklifine onay vererek. e be topbas, turkiyede ne zaman devrim oldu? kuba ile turkiye "denk" midir ? diye dusunuyoruz. uzucudur ki turkiye oyle bir abd ussagi, oyle bir sebastian'i olmus ki"hizmet etmesi bir turlu ogretilemeyen turk insani" becayisde kuzu gibi mal gibi haybeden taraf olmus a dostlar. hey ki hey, vay ki vay. (daha uzucu olan abd kendi dibinde fuzeye tahammul edemezken, turkiyeye fuze koymaktan da geri duramiyor. )

    sonucda goruyoruz ki kenedi tum dunyanin hayatini tehlikeye atarken sikinin keyfine oyle bir "super lider" konumuna geciyor ki boylesi bir hadisede ozel diplomasi kanallarini kullanmayacak, araci kurumlari sallamayacak, boylesine hassas bir konuyu tv'den deklare edip rusya gibi bir tehdidi hic yoktan koseye sikistiracak kadar yavsak bir yaradilis sergiliyor. gizli ve ozel anlasmalarla cozulen sittin tane "bilinmeyen" krizi bilemeyecek kadar "cesaret" insani olan kenedi "kruscev bana ters yaparsa, bitiririm" diyebiliyor. neyi bitiriyorsun sari porsuk? neyi bitiriyorsun kunduz? dunyayi bitiriyorsun, canli hayatini bitiriyorsun. senin vizyonuna da, stiline de essekler sicsin.

    haybeden yoktan var edip, vardan yok etmeye giden bu tabloda "artislik yapma" diyip de artisligin kralini yaptigi kruschev'in kisisel cabalari ile adim atmasi ile cozulen krizin neticesinde bir tane insan sayesinde bugun hayatta kaldigimizi goruyoruz. nikita enfes olmaktan cok uzak birisi oldugu halde, su an "ataturk olmasaydi sen de olmazdin" edebiyatindan hallice bir argumanda rol alacak yek ve tek isim oluyor.

    "ulkenizden bir sey ummak yerine, ulkenize ne yapabileceginizi sorunuz." derken ulkesi icin tarihin gordugu en kanli katliyamlardan birini yapmak zorunda birakilan amerikan gencligini de bu soru icin ideal ip ucunu ellerine bir silah tutusturma hevesiyle sahlandiran kenedi, 3 senelik baskanligi suresinde sadece bir kez o da zaten hali hazirda buyumekte olan amerikan ekonomisini batirmamak uzere cosmasi icab ettiginde "fiiliyata yonelik" ve "kararli" bir seyler yapmistir.

    amerikanin "gizli sahibi" de denebilecek us steel'in basini cektigi "celik fiyatlarinin regulasyonu" hususunda celik lobisine hot zot yapan dinamik baskan. tehdit ve kamuoyu yaratarak celik fiyatlarini sabit tutmayi bilmistir. bu kenedinin ekonomik anlamda yapabildigi yegane basari olup, celik fiyatlari bu hot zotten bir sene sonra yeniden, hem de ani bir cikisla artmis, yorungesine girmistir (komplo teorisyenleri heyecanlanmayin: kenedi oldukten sonra degil olmeden evvel).

    bunun disinda icte ve dista dikis tutturamayan kenedi'nin dikkati dagitmak icin uzaya yonelmesi. hem ic hem de dis poltikada aktif olmasi adina "uzay" i kesfetmesi muthis bir bulustur. 10 sene icinde aya adam yolluyoruz haci. gazini verdigi ulus, suburbianin sikici konformizminden kacmak icin olacak oyle bir gaza gelmistir ki 9 sene sonra uzaya cikmis, ama kacamayip geri donmek zorunda kalmistir.

    dikis tutturamayan her lider gibi, ozellikle de bush gibi isgalci guclerin gosterildigi haritalar onunde demecler vermek gibi "demokrasi, ozgurluk" turlarina cikan kenedi vietnaam bombasiyla yine gundeme oturuyor. gundem seven, spot seven insanlarin bitmeyen "olay yaratma" derdiyle amerikan halkinin basina, daha da kotusu vietnam halklarinin yenilmis basina corap oren kenedi yeni kuba'lar yaratmaya soyunuyor.

    63 senesi geldiginde (secimlere bir yil kala) sivil hareketlerinin dumen suyuna girmek gerekiyor. omru hayatinda sivil hareketlerde faal olmamis, zenci haklarini ilgilendiren iki kararda da siyah hareket aleyhine oy kullanmis kenedi, siyahi oylara temayul ediyor. siyahi bir "yasantisi" olmamis karbeyaz kenedi siyahlarla ilislikilerinde dahi zenci'yle yuzgoz olmadan beyaz aracilar kullanmayi tercih ediyor. mevcut politik hareketlerin rugarina takilan bu "uzman ordusu"nun da gaziyla birdenbire "zenci dostu" oluveren kenedi, bir zamanlar katilmadi naacp aktivitelerine sempatiyle doluyor.

    hem alabama'li white trashlerin (meshur ayrimci ve irkci john patterson gibi) hem de zenci halkin oyuna oynayan "orta" mali baskan imajiyla bir donem "musluman"larin temsilcisi olacagi sozu ve gazi vermis w. bush'u animsatan kenedi guneyin kalbine dogru inmeye basliyor. ayni anda ikisinin yurumedigini goren 168 bin oy farkiyla balina baskan olan kenedi zenciye donuyor. 48 senesinden bu yana buyuk artisa gecen, supreme court kararindan bu yana ziplayan zenci oy orani sasmaz sag yerine, oynak zenci oyuna kaymayi mantikli buluyor.

    1963 senesi itibariyla daha evvel zerre fikir ve ilgi sahibi olmadigi bir toplum ve sorunlarina kenedi grubunun nadir zenci ve kadinlarindan olan marjorie lawson sayesinde denk gelen kenedi, "gecmis"ini silmek icin gaz turlarina basliyor. kisa zamanda hemen "birisi gibi olmayi ogrenen" icerik yoksunu sekil adami kenedi retorigi ezberliyor. konu mankeni oldugundan heri belafornte, sidney poitier gibi adamlarla el ele kol kola takiliyor, boy gosteriyor.

    hapse atilan ve nixon taraftarligi yapacak kadar nohut beyinli bir baska "mitolojik sivil lider" olan martin luther king, katolik oldugu icin guvenmedigi kenedi'ye (ki bu nasil bir okuzluktur, nasil bir sivil hareket liderligidir anlamak mumkun degil) birdenbire hapisten cikmasina onayak oldugu icin isin yolluyor, kenedi'yi allahin elcisi ve resul'u ilan ediyor (burada saka yapiyorum zannetmeniz isin trajik kismi).

    3. turden yakinlasmalari sirasinda binbir vaat veren kenedi, secimlerde amacina ulastiktan sonra "mna goduum zencileri" dercesine olay yerini terkediyor. unlu soylemlerinden birisi olan "bir kalem hareketiyle irkciliga son veririm" in metin yazarina "ahahah lan ne gomiksin, kalem seysiymis" diyecek kadar gevseklige varan kenedi, sozlerini geri alamiyor, yazdigini bastan yazamiyor, bir daha geri donemiyor ama, yine pisssirik otesi bir aktif siyaset izliyor. afrikali bir elciye su vermeyen guney eyaletlerinden birisindeki restoranda patlak veren diplomatik skandali "kiniyor", sonra da "mna goduum efendi gibi ucup gelsen olmuyor muydu? ne isin var kara marsik halinle guneyde?" demekten de geri durmuyor. bu konularda ustune gelenlere yakisikli baskan sekli yapan kenedi "mevzu kontrolumuzdedir, hallediyoruz, oyle boyle, sorun morun yok" diyerek kiviritiyor. burada bush dan ziyade demirel'e benzemesini o donem yasanmis muhtemel bir yakinlasmaya baglamak istiyorum.

    jfk'den kesinlikle daha efendi ama aile ici yavsakliktan payini almis bir insan olan robert'in hadisenin uzerine gitmesi, isi takip etmesi sevindirici midir , uzucu mu bilmiyorum. kenedi hukumetin dayattigi "regulasyon" birliklerinin, bir nevi devrim muhafizlarinin bekaasina, guney eyaletlerinde hosca tutulmasina dikkat kesilmis, lakin siyah sivil hareketlerine cok da sempatik bakmamistir. anti komunizm seysi sirasinda ic huzursuzluk cikaranlara karsi abisi gibi toleranssiz olan robert simdi yasasa kesin bir patriot act patlatirdi.

    neticede "yeri degil, zamani degil" diye uyutulmaya calisilan zenci hareketleri infilak ediyor. kenedi "superim, yasamayi uyguluyorum diyerek havanda su doverken" kiliseler yakiliyor, linsler girla gidiyor, kenedi'nin dostu alabama valisi wallace "zencilerin okula girmesine izin vermeyin, onlerini kesin" diye emir verebiliyor. bu konuda zenci liderleri ile toplanti yapan kenedi "yaralar sarilir, dertler cozulur" den ote laf edemiyerek pasifist baslayan zenci eylemlerini sertlestirecek sekilde kiskirtiyor.

    iyice kontrolden cikip bir sivil savas tehlikesi arz etmeye baslayan durum karsisinda kenedi birden super kahraman oluyor halkin karsisina cikip yerine getirmedigi her vaadin adina konusuyor, esitlik, hak huk guguk iskembe i kubradan salliyor. dassakli baskan bir drama queen estetigyle sonunda bu konusmada oyle bir konusuyor, oyle bir konusuyor ki aziz nesin hikayelerindeki adamlari asip geciyor, zubuk'luk tahtina oturuyor. ilk defa bir baskan infilak etmek uzere olan bir toplumun karsisinda "sidik zoruna" sivil hareket adina konusuyor. kazananlarin, galiplerin isimlerini hatirlamiyoruz ama belki bu yuzden oldurulen, hadisenin bu noktaya gelmesine kadar ses cikarmayan baskanlarin sonuncusunu hatirliyoruz. baska hic bir secenegi kalmayan baskan'i tebrik mi etmek lazim, ah be abi diyip susmak mi lazim bilmiyorum.

    bundan sonra gelen popularitenin tadini alan kenedi taklid edecek yeni bir ideal, oynayacak yeni bir rol buluyor. bir anda baris ve guzellik perisine donusuveren kenedi az daha yok olmasina sebep olacagi dunyanin parisindan, uyumundan bahsediyor. bundan sonra kenedi'nin konusma metinlerini yazanlar guzellik perisi, uyum melegi bir baskanin metinlerini yaziyorlar. kenedi insan gibi, akil sahibi bir birey gibi, inisiyatif sahibi bir lider gibi konusarak inanilmaz bir degisim geciriyor.

    ekonomik gelir dagilimini inceleyen, zenci haklarina egilen, sovyetler ile kalici bir barisi dusleyen bir baskan buluyoruz karsimizda. toplumsal haklar, baris ve yoksulluk konusuna egilen baskanin bu ani degisimi sasirticidir.

    neden? sorunun bir cok yaniti var. kimi kenedy'nin yeni dogmus oglunun olmesine, kimi karakterini belirleyecek bir cok badire atlatmasina, kimi hepsinin toplam etkisine baglar bu degisimi.

    kanimca kenedi ortanin tam ortasinda duramayacagini, hic bir manaya gelmeyen ortayi soylenemezi soyleyip, arkasinda durulamazin arkasinda durarak anliyor. toplumsal haklar ayriminda zencilerin tarafini secmek zorunda kalan kenedi, zencilerin her turlu sorunu en kisa zamanda en seri sekilde cozmezse kaybettigi beyaz ayrilikci irkci oylari asla telafi edemeyecektir. bu da ancak her savasta en on saflara surulen zencilere baris dolu bir dunya sunmak ile, aclik sinirini belirleyen zencilerin aclik ve yoksullugunu engellemek ile, ortasi olmayan bir secimden sonra sectigi yolda son surat ile 64 secimlerine girmek azmiyle izah edilebilir.

    kenedi amerikan filmlerindeki "birdenbire dogruyu goren" bir baskan midir? inanmak isterdim. ama dogrusu kanimca boylesi guzel bir dusunceye safca inanmaktan degil, mevcut gucler dengesinde "ya hep ya hic" mentalitesiyle yasayan, bu mottoyla en ortayi tutturan ve yinee bu mottoyla en uca kayan baskanin salinimlarini izah edebiliyor. bu uc ancak baskanlik otorite ve yetkilerinin sagliyacagi bir "mukemmel" olusturarak amerikada mukim konformizm ve radikal ve liberallerin secilme guclugunu yenme kumarina dayaniyor olabilir. kenedi baskan olarak boyle bir kumari deneyerek, gercek inandigi icin degil boylesinin onu iktidarda tutacagini umdugu icin en iyi yaptigi seyi yapiyor, yeni rolu olan "essiz benzersiz, yapilamazi yapan, edilemezi eden baskan" rolune soyunuyor.

    sanirim bu rol seyircilerin bir kesminden onay almiyor. baskan bugun hatirladigimiz haliyle makam aracinda cansiz bir ceset olarak kendisine inanan, daima disladigi, ancak kendisine ilgi gosterdigi surece kaale aldigi halkinin onunden gecip gidiyor. neticede durmadan mecburiyette kaldikca rollere giren, girdigi rolleri yasayan, ve kendini daima begendirmeye calisan cocuk ruhlu bir insan belki de hic olmamasi gereken bir yerde, hic olmamasi gerekn bir konumda garip, anlasilmaz hayatina garip ve anlasilmaz bir sekilde veda ediyor.

    bu entryde burada bu sevmedigim, her hareketi ve tavrinda krallara yakisir bir kibir ve nobranlik gordugum, aktorlere yakisir bir ben merkezcilik ve ego siskinligi, en adi politikacilara yakisir iki yuzluluk ve patolojik kisilik problemleri gordugum bu adama, desgisen bir tarih ile degisen, degistigi icin tarihi degistiren bu insana uzuluyorum. keske diyorum o kursun o gun hedefini vurmasaydi, ve bir sonraki secimde yine kim bilir hangi ruzgara kapilip firil firil donen acayip bir baskan olarak ansaydik.

    keske onu kahraman degil, yasadigi tarihin ensesinde surukledigi bir politikaci olarak bilsek ve ornegini, o sapsal mahalli macolugunu, o futursuz ben bilirimci cesaretini mevcut baskanlarda gorunce sevinen bir amerikan halki yaratilmasa, o halkin sectigi bu buyuk denyo, bu cirkin, ahmak, gozu donmus, jfk musveddesi denyo jfk'in basramadigini basarmaya, yani dunyayi yok etmeye basimiza gelmeseydi.

    ama bir kursun bir kahraman yaratti, o kahramanin isi bosaltilmis kimliginden, o simli cuppesinden bin bir maymun gecti tarih sahnesine.

    tarih sahnesi gulhaneye dondu.

    (entrynin yapiminda emegi gecen tarihci william h chafe e tesekkur ederim, ayip olmasin.)
hesabın var mı? giriş yap