• kesinlikle ingiliz edebiyati'nin en buyuk bes sairinden bir tanesi olarak kabul edebilecegimiz john milton, londra'da dogup, ogrenimini orada tamamladi.

    bir muzisyenin ogluydu. babasi da, en az kendisi kadar ilgincti. babasinin da adi john milton'du ve aslen oxfordville'li bir ailenin cocuguydu. babasinin babasi (dedesi), kati bir katolik lord'un yaninda yeoman olarak gorev yapmaktaydi. ancak kendisi, protestanliga gecince, aile tarafindan dislanip londra'ya yerlesmek zorunda kaldi.

    iste orada, bizim john milton dunyaya geldi.

    "st. paul's school" isimli bir okulda okuyan milton, bir sekilde cambridge'a girmeyi basardi ve christs college'da okumaya basladi. 1629 yilinda ba'sini yapan milton, 1632 yilinda da ma'sini yapti.

    daha cok teoloji uzerine okuyan milton, daha o donemlerde latince, italyanca ve ingilizce siirler yazmaya baslamisti kendi capinda.

    mezun olduktan hemen sonra babasinin yanina dondu ve onunlan birlikte avrupa'nin onemli bilim dillerine merak sardi. yunanca, latince ve italyanca ogrenen milton, teoloji uzerine de yeni calismalar yapti. teoloji calismalarini ise daha cok eski kesis, papaz ve diger din adamlari uzerine tamamlayip, bir yigin bilgi edindi. ayni zamanda bu yillarda, siir olayina daha da bir merak sardi ve bu alanda kendini gelistirmeyi bildi. 1634'de dramatik bir masque comus yaratti ancak hicbir zaman kendi ismi ile bu eser yayinlanmadi. 1637'de ise anonim olarak yayinlamak zorunda kaldi.

    iste bu tur baskilar kendisinde yer etmis olacak ki, kendisi daha sonralari areopagitica'yi yazmistir.

    neyse. yine ayni seneye dayanan lycidas'ini yayinlayan milton, kritik cevreler tarafindan cok buyuk bir yetenek olarak adlandirilmaya baslandi. bu kitabinda, eski bir okul arkadasi olan edward king'in olumu uzerine duydugu uzuntuyu dile getiren milton, yazarlik kariyerine cok buyuk bir adim atmis oldu.

    tabii ayni zamanda lycidas adli eseri, milton'un ne kadar koyu bir hristiyan oldugunu da gozler onune serdi. ozellikle eserin sonlarina dogru, bu ozelligini daha da aciga cikarmistir kendisi.

    lycidas'in bitiminden sonra milton, siir calismalarina biraz ara verdi, ve gelecek 20 sene icerisinde kendini daha cok guncel politik olaylar hakkinda yazmaya adadi.

    1637-1639 tarihleri arasinda avrupa'yi gezen (daha cok italya'yi gezmistir) milton, donusunde, hemen dikkatini ogretmenlige yogunlastirdi, ardindan da ingiliz ic savasi'nin baslamasi nedeniyle de politik konulara yogunlastirdi.

    1644 yilinda ise areopagitica'yi yazdi; basin ozgurlugunu savunmak icin...

    milton, 1640 ortalarinda yavas yavas gorme yetenegini yitirmeye basladigini anladi. 1651 yilinda ise tamamiylen kor oldu.

    ve beklenen oldu, kral charles i, idam edildi. oliver cromwell'in gelistirdigi commonwealth hukumetinde, latince sekreteri olarak gorev almaya basladi. bu gorevini cok severek yapmaya basladi, cunku zaten cromwell'in ve ireton'un en cok sevdigi adamlardan biriydi. hatta hep genelde onlari korumak icin bir suru yazi yazmis, ozellikle de presbitarianlara karsi cikmistir.

    iste bu donemlerinde daha cok politik yazilara yine agirlik vermeye baslamistir. monarsi yeniden yapilandirildiginda ise, milton tutuklanmis, para cezasina carptirilmis ve kefalet ile serbest birakilmistir.

    iste, tam bunun ardindan milton, herhalde yazmis oldugu en unlu eserini yazmaya basladi.

    1642 baslarinda yazmaya baslamis olsa bile, 1663 yilinda bitirebildigi paradise lost, seytan'in adem ve havva'yi cennet'den kovdurmak icin planlar yapmasini ve seytan'in cennet'den kovulmasini anlatmaktaydi.

    ancak bu eseri ile milton, seytan'in fazlasiyla bir kahraman olarak resmedildigi gerekcesiyle hep elestiri oklarina maruz kaldi. ancak bizler, yani tarihi sevenler, biliriz ki, paradise lost'u iyicene bir inceledikten sonra gorulecektir ki, seytan'in karizmasi, kitabin sonlarina dogru hep ayni kalmakta, ancak iyilik citasi surekli dusmektedir.

    iste bu kitap yaklasik 12 farkli kitaptan olusmaktaydi.

    ancak milton, paradise lost'a bir ikinci olarak paradise regained uzerinde calismaya basladi. bu daha kisa olan calisma, daha cok isa uzerineydi. adem ve havva tarafindan kaybedilen cennet, bu kitaba gore isa tarafindan kismen de olsa geri kazanilmisti.

    gerek peter ramus'a karsi yazmis oldugu yazilar olsun, gerek "ingiliz tarihi" uzerine yazmis oldugu yazilar olsun, gerekse diger calismalari olsun, daha 1674 senesine kadar bircok sey yazmistir.

    ancak 1674 senesinde hayata gozlerini yummustur. "st. giles church" yakinlarinda (cripplegate / londra) bulunan babasinin mezarinin hemen yanina gomulmustur.
  • "cehenneme gidebilirim, ama böyle bir tanrı hiçbir zaman benim saygımı kazanamaz." öğreti ile ilgili ünlü yargısıdır.
  • karl marx'in ünlü üretmeyen işcilik (abstract labour) örneğine konu olmus paradise lost'un yazari. marx bu göndermeyi hem alman ideolojisi'nde hem de kapital de yapar. marx'a göre milton'un bu ürünü bir ticari ürün (mal) degildir. milton'ın paradise lost'u yazmasi, ipekböceginin ipek yapmasi gibi birseydir. madde kullanarak ürün üretmek degildir. milton'un bir üretici olabilmesi icin, bu eserini saat basi calismasi, paradise lost'u üretirken her sayfada esere yeni bir deger olusturmasi, ve bunu fabrikavari bir ortamda, mekanik bir düzende yapmasi gerekmektedir, ve yaptigi sey kafasindakileri yazmak degil, yeni bir sey uretmek olmalidir. marx'in bu örnegi hem cok degerli, hem de cok spekülatiftir.
  • "akıl kendi başına cenneti cehennem, cehennemi de cennet yapabilir."
  • 40 yaşından sonra kör olup akabinde ingiliz edebiyatının baş yapıtlarından biri olan paradise lost'u bulan sofu. sen o satten sonra hiç üşenme, gece deme gündüz deme uyandır kızlarını uykularının en güzel yerlerinden allahtı şeytandı yok ademdi havvaydı.. sebatlı insanmış. bir rivayete göre mum ışığında okuyup-yazmaktan kaybetmiş gözlerini.
  • "iradesi kuvvetli olan insanlar, en dayanilmaz sartlar altinda bile basariya ulasabilirler."

    john milton
  • gözlerinin âmâ olmasından sonra yeni bir evlilik yapmı$.. kendini ziyaret eden bir dostu, $aire yeni hanımının nazik ve bir gül kadar güzel oldugunu söylemi$..
    milton:
    — haklısınız, demi$, her ne kadar gülü görmüyorsam da dikenlerini hissediyorum..
  • david fincher'in seven'inda dante'den sonra en çok gönderme yapilan yazar
  • o unlu "better to reign in hell than serve in heaven" sozu, paradise lost'un ilk kitabinin 263. dizesidir.
  • kör ozan john milton, 9 aralık 1608'de, ingiltere topraklarında doğmuş ve 8 kasım 1674'te(?) doğduğu yer olan londra'da ölmüştür. william shakespeare'den sonra en önemli ingiliz yazar olarak kabul edilen şair, hiciv yazarı, dilbilimci ve tarihçidir.

    milton, ingilizce dilinin en büyük epik şiiri olarak kabul edilen paradise lost eseri ile tanınır. paradise regained ve samson agonistes eserleri de, milton’ın neden en büyük ingiliz şairlerden biri olduğunun diğer kanıtlarıdır. milton, nesir eserlerinde eleştirel ve sert bir dil kullanarak anglikan kilisesi'nin kaldırılmasını ve i. charles'ın idamını savunmuştur. 1642'de ingiliz iç savaşı'ndan, ii. charles'ın 1660'ta kral olarak restorasyonuna* kadarki tüm çalışmalarında, devlet onaylı din zulmüne karşı çıkan politik felsefesi ile yazmıştır. milton'ın yazı gücünün etki alanı, yalnızca iç savaş ve interregnum dönemi ile sınırlı kalmamış, aynı zamanda amerikan ve fransız devrimlerine de doğrudan katkısı olmuştur. teoloji konusundaki çalışmalarında vicdan özgürlüğüne, dini öğretilerin iman konularında bir rehber olarak önemine ve muhaliflere karşı dini hoşgörüye önem verilmesi gerektiğini belirtmiştir. bir devlet memuru olarak ise milton, uluslararası yazışmalarla ilgilenmesi ve hükümeti yurt dışından gelen polemiklere karşı savunmasıyla, 1649'dan sonra cromwell'in kurduğu ingiliz commonwealth'inin sesi haline gelmiştir.

    erken yaşamı ve eğitimi
    milton’ın babasının dedesi richard, şairin kendisiyle aynı ismi paylaşan babası olan torunu john’u, oxfordshire’daki bir aile evinden protestan incili okuduğu için kovan, yobaz bir roma katoliğiydi. sürgün edilen ve haklarından mahrum bırakılan milton’ın babası, londra’da bir yazıcı olarak faaliyet göstererek yasal işlemlere ilişkin belgeler hazırlama işine girdi. çalıştığı yer, aynı zamanda bir tefeci şirketiydi ve müşterileri adına kredi ayarlaması yapmak için alacaklılarla müzakere ediyordu. o ve bir tekstil tüccarının kızı olan eşi sara jeffrey'nin evliliklerinin ilk yıllarında hayatta kalan üç çocukları vardı: en büyüğü olan anne, ardından john ve christopher. christopher bir avukat, bir royalist ve bir roma katoliği olmasına rağmen, hayatı boyunca ağabeyi ile samimi bir ilişki sürdürmüştür. stuart monarşisi 1660'ta restore edildikten sonra christopher, abisinin infazını önlemek için müdahale etmiştir.

    müzisyen ve besteci olarak kültürel ilgi alanlarını besleyen baba john milton, oğlu john'u 1620'de st. paul okulu'na kaydettirdi ve oğlunun örgün eğitimini desteklemek için ayrıca öğretmenler tuttu. milton, sonraki on yıl boyunca özel eğitim aldığı iskoç presbiteryen thomas young tarafından özel olarak eğitildi ve young, yetenekli öğrencisini din ve siyaset konusunda etkiledi. okulda latince ve yunanca eğitim görmüş olan oğul john milton, zaman içinde yurt dışına da seyahat etmişti. italya seyahatinde italyancayı da öğrenen milton, italyanca bazı soneler de yazmıştır. st. paul'da eğitimi sürerken, gençlik döneminde iyi bir öğrencilik sürdüren charles diodati ile arkadaş olmuştu ve okuldaki ilk yıllarında, okulun yakınındaki st. paul katedrali vaazcısı şair john donne tarafından verilen vaazları dinlemişti. bu kişiler, john milton'ın hem karakterini hem de yazı gücünü derinden etkilemiştir.

    milton, bakanlıkta çalışmak için eğitim görmesi gerektiğini biliyordu ve 1625'te cambridge’deki christ’s koleji’ne kaydoldu. bir yıl sonra, özel öğretmenlerinden biri olan mantıkçı william chappell ile arasındaki bir ihtilaf nedeniyle kısa süreliğine taşraya sürgün edildi. daha sonra başka bir öğretmen olan nathaniel tovey ile eğitimine devam etti. 1629'da milton, lisans derecesini aldı ve 1632 yılında da yüksek lisans derecesini tamamladı. bakanlığa girme niyetine rağmen milton, bu kararından evvela vazgeçti. vazgeçişinde birçok etken vardı. milton’ın bakanlıktaki kayırmayı görüp çalışanların donanımlı olmadığını farketmesi; olgunlaştıkça daha radikal olan kendi püriten eğilimlerinin, kurulu katolik kilisesi hiyerarşisinden hoşlanmamasına neden olması ve bu hiyerarşinin, ibadetin tek biçimliliği konusundaki ısrarı; ve açıkça kendini gösteren bu katolik inanışındaki hoşnutsuzluğu, ingiltere kilisesi'nin nüfuzu ile dolu olan bakanlık için çalışmayı istememesine neden olmuştu. genel olarak milton, cambridge'den memnun değildi çünkü oradaki yaşam, hayal gücünü körelten skolastisizm ile doluydu.

    cambridge'de yedi yıl geçirdikten sonra, 1632'de milton, londra'nın sınırında bulunan aile evine döndü. üç yıl sonra veba salgını nedeniyle aile, buckinghamshire'daki daha pastoral bir ortam olan horton'a yerleşti. bu iki bölgede milton, yaklaşık altı yıl boyunca, özellikle yunanca ve latince eserleri okuyarak verimli bir sakinlik zamanı geçirdi. çalışmadığı için para kazanmıyordu ama babası tarafından bu süre zarfında desteklenmişti ve bu boş zaman, milton'ın entelektüel gelişimi için kısa ama faydalı bir zaman dilimi olmuştu. comus ve lycidas, ilk dönemlerinin en önemli şiirleridir.

    yurt dışı seyahatleri
    1638'de bir heyette uşak olarak milton, çoğunu roma ve floransa olmak üzere italya'da geçirdiği, yaklaşık 15 ay boyunca avrupa'daki bir tura katıldı. özellikle floransa'daki akademiler milton'a hitap etmişti çünkü kendi fikirlerine benzer insancıl duygularla tanıştığı italyan edebiyatının genç üyeleri ile sohbet etme şansı bulmuştu. bu italyan dostlarını bir daha hiç görmeyecek olmasına rağmen milton, ingiltere'ye döndükten sonra italyan arkadaşlarıyla iletişimi hiç koparmadı. floransa’dayken milton ayrıca, ev hapsinde olan galileo galilei ile de bir araya gelmişti. yaklaşık 30 yaşındaki genç bir ingiliz’in, yaşlı ve kör astronomlarla görüşme şansını nasıl kazandığı ve bu olağanüstü görüşmenin detayları maalesef bilinmemektedir ancak galileo'nun milton'ı etkiledigi açıktır çünkü galileo, milton'ın paradise lost eserinde adı geçen tek çağdaşıdır. italya'dayken milton 1638'de, st. paul okulu'ndan en yakın çocukluk arkadaşı olan charles diodati'nin veba yüzünden öldüğünün ve beklenenden daha kısa sürede eve dönmesinin asıl nedeni olan, ingiltere’deki iç savaşın haberini aldı. ingiltere'ye geri döndüğünde milton, doğduğu yer olan bread street'ten çok uzak olmayan bir yerde ikamet etti. evinde, ders verdiği kız kardeşi anne'in oğlu olan john ve edward phillips de vardı. döndükten sonra, diodati'yi anmak için, latince epitaphium damonis (damon’ın kitabesi) adlı bir kompozisyon yazdı.

    ilk çevirileri ve şiirleri
    1639'da ingiltere'ye döndüğünde milton, bir dilbilimci, tercüman ve şair olarak olağanüstü bir yetenek ve çok yönlülüğe sahipti. st. paul’de 15 yaşındayken milton, israil’in mısır’dan kurtuluşunu anlatan bir metin olan mezmur 114’ü orijinal ibranice’den çevirmişti. ingilizceye yapılan bu çeviri, epik beyitlerle şiirsel bir yorumlamaydı (kafiyeli iambik pentameter) ve daha sonra aynı mezmuru yunancaya çevirip yorumunu genişletti. gençliğinin başlarında böyle bir çalışmaya başlayan milton, yetişkinlik dönemine, özellikle 1648'den 1653'e, ingiltere kilisesi'ne ve monarşiye karşı broşürler hazırlayarak yazı hayatına devam etti. gençliğinde milton, latince şiirler de yazıyordu. birçok konuyu içeren bu mektuplara ağıt* denir, çünkü hüzünlü bir konsept kullanılır. milton’ın ilk elegie'si, oxford’da öğrenciyken diodati’ye gönderdiği elegia prima ad carolum diodatum'du.

    milton’ın 1626’da cambridge’de yazdığı in quintum novembris (kasım’ın beşinde), latince dilindeki bir başka şiiridir. şiirde, guy fawkes’un, kral i. james ve ailesinin katılacağı bir parlamento açılışında, patlayıcıları patlatmaya hazırlandığı keşfedilip yakalanmasını, yani 1605’teki başarısız barut komplosunun* yıldönümünü kutlamıştır. etkinliğin yıldönümünde, bu latince şiirin dışında, üniversite öğrencilerine, roma katolikliğine karşı bu tür ihanetlere katılmaları için teşvik edici şiirler de yazmıştı. yani papalık ve katolik ulusları da milton'ın kaleminin saldırısına uğradı. milton’ın bu şiiri, daha sonra paradise lost'u besleyen iki büyük temayı içerir: günahkar insan tarafından yapılan kötülüğün, tanrı'nın takdiri tarafından telafi edilebileceği ve tanrı’nın isterse ona kötülükten daha fazla iyilik getireceği. milton, yaşamı boyunca katolikliğe karşı yürüdü ancak 1638–39 yılları arasındaki italya'da seyahatleri sırasında, vatikan'daki devasa kütüphaneyi yöneten üst düzey yetkililer de dahil olmak üzere, birçok katolik ile samimi kişisel ilişkiler de geliştirmişti.

    1642'de mary powell ile evlenen milton, birkaç ay sonra ailesinin oxfordshire'daki evine dönen karısı tarafından terk edildi. ayrılmalarının nedeni bilinmemekle birlikte, belki de mary ailesinin kraliyetçi eğilimlerine bağlı olup, kocasının anti-kraliyetçi olması idi. ya da belki de yaşlarındaki tutarsızlık - 34, 17 yaşındaydı - karşılıklı anlayış eksikliğine yol açmıştı. olan olmuştu ama üç yıl sonra mary döndü ve çiftimiz, aralarındaki soğukluğu aştı. üç kız çocukları (anne, mary ve deborah) ve bir oğulları oldu ancak oğlu john bir yaşındayken öldü. milton’ın karısı ise, deborah’yı doğurduktan sonra 1652’de öldü. bir süre sonra milton, muhtemelen glokom yüzünden tamamen kör olmuştu. milton, körlüğünün kendisini sınayan bir test olduğunu, kendisini diğerlerinden ayıran özel bir armağan olarak iç aydınlatma sağladığını ve tanrının gözetimi altında bu teste katlandığını düşünmüştü.

    tarih ve teoloji üzerine çalışmaları
    üç olağanüstü düzyazı eseri, milton’ın bilgisinin derinliğini ve kapsamını vurgulamaktadır. britanya tarihi* (1670) eserinin yapımı uzun sürdü çünkü çok genç bir adam olarak yazmaya başladığı bu eseri yazarken, yoğun okuma yapması da gerekiyordu. britanya tarihi için, başlangıçta efsanevi britanya atası olan kral arthur'un kahramanlıklarına odaklanan bir destan tasarlayan milton, anglosakson döneminden bede ve monmouthlu geoffrey'yi ve 16.-17. yüzyıldan raphael holinshed ve william camden ile birlikte birçok kişiyi kaynak olarak kullanmıştır. bu süre zarfında milton, kaynaklarını doğruluğu için birçok tarih kitabını okudu. kendi araştırmaları ve yazıları, oliver cromwell’ın hükümetindeki hizmeti nedeniyle kesintiye uğradığından ötürü, britanya tarihi kitabı, norman fethi'ni tamamlayamadan eksik kaldı.

    artis logicae* (1672) kitabını milton, kıta avrupası'ndaki benzer görüşlere sahip kişilerin dikkatini çekmek için latince dilinde yazdı. kitap, rönesans hümanizminin, sözde ortaçağ triviumu olan gramer, retorik ve mantık sanatları üzerindeki etkisini yansıtan 16. yüzyıl fransız akademisyeni petrus ramus'un mantığından türetilmiş bir ders kitabıdır. aristotelesçi ortodoks mantığı ile yaklaşım yapan ramus, trivium sanatını yeniden düzenlemek için bir takım yöntemler geliştirmişti. milton’ın ders kitabı, ramus’un yöntemlerinin güncel bir ifadesiydi.

    de doctrina christiana (hristiyan doktrini üzerine), 1655-1660 yılları arasında oluşmuştu ancak milton bunu asla tamamlayamadı. bitmemiş el yazması 1823 yılında, londra'daki kamu kayıt bürosunda keşfedildi, latinceden ingilizceye charles sumner tarafından çevrildi ve 1825'te hristiyan doktrini üzerine adı ile bir inceleme olarak yayımlandı. bu çalışmada sunulan kapsamlı ve sistematik teoloji, milton’ın, tanrı’nın ve ahlaki teolojinin kavramlarını desteklemek için sayısız kanıt metni çıkardığı kutsal yazılarla yakın ilişkisini yansıtmaktadır. ingiltere'nin tarihsel anlatımı ve mantık konusundaki ders kitabı gibi, bu eser de oldukça türevseldir çünkü fikirlerinin çoğu, johannes wollebius gibi reform teolojisi üzerine yazan protestan düşünürlerin eserleriyle benzeşebilir. milton ayrıca, özellikle ingiliz püritenler william perkins ve öğrencisi william ames gibi diğer ilahiyatçılara da değinmişti. her ne kadar milton, bakış açılarının tüm unsurları ile aynı fikirde olmasa da, onlar gibi, "oğul"'u "baba"'ya tabi kılma ve roma katolikliğinin üçlü ortodoksisine karşı çıkma eğilimindeydi.

    iç savaş yılları ve memurluğu
    başlangıçta memurluğu reddeden milton, oliver cromwell'ın bir darbe ile gücü ele geçirmesinden sonra parlamento ve memurlardaki değişimler üzerine kendini devlet görevine hazır hissediyordu. cromwell'ın kral i. charles'ı yargılayıp idam etmesi, milton için de zaferdi çünkü monarşi, milton'a göre halkın eşitliğine ket vuran bir yönetim sistemiydi*. bakanlıktaki harhangi bir yazı memurluğuna başvuran milton, cromwell'ın özel isteği ile latince yazı işlerine alındı. shakespeare sonrası dönemde artan ingiliz dili araştırmaları için bakanlık bir dil birimi oluşturmuştu ve birçok dilden tercümeler yapılıp ingilizce dili geliştirilmekteydi. milton da bu birimdeki latince bölümüne memur olarak atandı. milton'ın olağanüstü yazı gücü, eleştirel ve özgürlükçü dili ile birleştiği için, kurulan commonwealth'in bürokrasisinde zamanla kendine yer edindi ve diğer ülkeler ile yapılan yazışmaları hazırlar oldu. akıl çağının kurucusu filozof john locke, bu bürokrasi dilinden oldukça etkilenecekti ve kendi devlet anlayışını şekillendirirken özellikle cromwell dönemi ile milton'ın anlayışına atıflar yapacaktı. iç savaş bütün şiddeti ile sürerken cromwell yönetimindeki commonwealth, dış siyaseti pozitif yönde sürdürürken içeride özellikle din ve rejim olguları yüzünden refah bir türlü sağlanamıyordu. cromwell'ın katı olan monarşiye karşı söylemleri, milton'ın dikkatini çekmişti ve her ne kadar kendi fikirleri daha sert olsa da cromwell'a bu söylemlerde yumuşamasını önermişti. adada dinin yanlış anlanışı ise milton'ın en büyük öfkesiydi ve bu konuda kendisi hiç sakınmıyordu. cromwell'ın sesi olarak atanan milton, artık monarşi yanlılarının hedefine oturmuştu ve iç savaşın sonlarından itibaren eserleri özellikle yaygınlaştırılmamaya çalışıldı ve ii. charles'ın yeniden kral oluşu ile de kendisi hakkında idam isteği dile getirildi. birçok kişinin de araya girmesiyle birlikte kral ii. charles, merhamet gösterip milton'ı affetti ve yazı hayatını sürdürmesine izin verdi. kaçışı* sırasında fransa’daki yıllarında ii. charles, ada edebiyatına göre oldukça gelişmiş olan fransız edebiyatı ile haşır neşir olur ve milton gibi öz değerlere, kendisine karşı olsa dahi sahip çıkılması gerektiğini belirtmiştir.

    son yılları ve ölümü
    stuart restorasyonundan sonra tehlikede olmasına rağmen milton, ingiltere için ibadet ve cumhuriyetçilik özgürlüğünü savunmaya devam etti. ii. charles'ın tahta geçişinden kısa bir süre sonra milton tutuklandı ve cromwell’ın hükümetine dahil olduğu nedeniyle infazla tehdit edildi. milton'a karşı gösterilen merhametin koşulları tam olarak bilinmese de, kardeşi christopher milton, andrew marvell ve william davenant gibi ii. charles rejiminde etkili olan bazı kimselerin müdahalesi muhtemeldir. milton’ın ölümünün kesin tarihi ve yeri bilinmemektedir. londra’da 8 kasım 1674’te gut komplikasyonlarından öldüğü (muhtemelen böbrek yetmezliği), en yaygın kabul gören tarihtir ve londra'daki st. giles cripplegate kilisesi'nin içine gömülmüştür.

    itibarı ve etkisi
    milton’ın şöhreti ve ünü, esasen 1667’de ilk kez yayımlandığında geniş çapta hayranlık kazanamayan paradise lost’tan kaynaklanıyor. milton’ın politik ve dini görüşleri nedeniyle, yalnızca yakın arkadaşları ve ortakları bu muazzam eseri övmüştü. interregnum döneminde, latince sekreteri iken milton'a yardım eden marvell, kitabın 1674 baskısının başında paradise lost'a karşı duyduğu olağanüstü hayranlığını dile getirmiştir. john dryden, milton’a danıştıktan ve onayını aldıktan sonra, bu dönemde milton'ın eserini müzik ile daha da epikleştirerek geliştirmiştir. sonuçta, 1677'de yayımlanan ve hiç sahnelenmemesine rağmen, bir uyarlama olan the state of innocence and fall of man ortaya çıkmıştı. 17. yüzyılın sonunda, kayıp cennet hayran kitlesi olarak, küçük bir çemberin ötesine uzanmaya başladı. şiirin 1688 ve 1698 yılları arasındaki ilk beş basımı, üçü ingilizce ve ikisi de latince olarak yapıldı. patrick hume’un yorum ve ek açıklamaları ile birlikte ingilizce olan 1695 baskısı, ilk bilimsel basım olarak kabul edilir.

    18. yüzyılın başlarında paradise lost, daha çok beğeni toplamaya başlamıştı. joseph addison, the spectator dergisinde 1712'de milton’ın destanını, klasik antik eserler ile birlikte sıraladığı bir dizi makale yayımladı. epik beyitleri vurgulayan şiirdeki neoklasik hareket bu dönemde ağırlaştığı için paradise lost, uyaksız kafiye kullanımında muhteşem bir istisna olarak algılandı ve türü, bir incil destanına ait olduğu için, paradise lost'a eşsiz bir statü verildi. neoklasik şair alexander pope, milton’ın şiirinin imgesinden ağır bir biçimde etkilendi ve the rape of the lock'ta (1712–14), paradise lost'un eğlenceli bir parodisini sahte bir epiklik ile uyarladı.

    voltaire de, kendi epik şiirlerinde, kayıp cennet'i cömertçe övdü. milton’ın destanının fransızca, almanca ve italyanca dillerine tercümesi yüzyılın ortalarından önce ortaya çıkmıştı. 1756'da joseph warton, milton’ın görkemli topoğrafik ortamlarına, özellikle de paradise lost'taki eden'a bolca atıfta bulundu ve okuyucuları, cennete ve tanrı'nın tahtı yakınına onları yükselten milton'ın yüce hayal gücüne övgüde bulundu. bunu yaparken, warton şiirin iki özelliğine vurgu yaptı: milton’ın doğayı kutlaması ve dizginsiz hayal gücü. ki bu daha sonra ingiliz romantik yazarları tarafından çok değerli olacaktı.

    milton 19. yüzyılın başlarında, paradise lost'ta şeytan'ı yerleşik bir geleneğe karşı çıkan kahraman bir isyancı, tanrıyı bir tiran olarak algılayan william blake, percy bysshe shelley ve lord byron gibi birçok önemli romantik yazar arasında da popüler oldu. milton’ın biyografisinin ve eserlerinin özelliklerini belirleyen bu yazarlar, özellikle paradise lost ile kendi devrimci fikirleri arasında tarihi ve edebi bir bağlam oluşturdular. mesela shelley’nin prometheus unbound’daki* prometheus'u, milton’ın lucifer'i ile neredeyse aynı modellenmiştir. milton'ın ilahi bir olaya farklı bakış açısı büyük yankı uyandırmıştı ve günümüze kadar ünü katlanarak arttı. milton'ın adem ile havva'nın cennetten kovuluş hikayesi, suçu havva'ya yüklese de, evlilik ve kadın-erkek ilişkilerinin tümünde bir denklikten söz ediyordu. havva, adem'in kaburga kemiğinden adem için yapılmıştı ve neredeyse bütün dini kitaplar buna odaklamıştı ama milton bu dogmaları seyrek tutup havva'nın özgür iradede adem'den daha aktif olduğunu öne sürerek adeta bir devrim yapmıştı. bununla da yetinmeyip adem'in havva'ya olan hayranlığını da bununla bağdaşırmıştı:
    "sensiz nasıl yaşarım? senin tatlı konuşmandan,
    aşkından nasıl vazgeçerim de bu vahşi ormanlarda kimsesiz yaşarım? bir kaburgamı daha versem ve tanrı, bir havva daha yaratsa bile, senin kaybını asla unutmam." -adem

    havva yılan formundaki lucifer'in baştan çıkarması ile elmayı yedikten sonra şaşkına dönen adem, havva'ya olan aşkı, tutkusu, hayranlığı ve sevgisi yüzünden, sıkı sıkıya bağlı olduğu tanrıya rağmen aynı elmayı bile isteye yemiştir ve bu kovuluşta havva'ya eşlik etmiştir.

    katolik hristiyanlığına savaş açan milton, eserleri ile galip gelmiş ve kilisenin gücünün son demlerinde kilisenin etkisini pasifize etmiştir. avrupa mezhep savaşlarına tutuşup otuz yıl savaşları ile kilise despotluğuna karşı zafer kazanırken, dini yönetim artık devletlerin en temel tabusu olmaktan çıkmıştır. kalem kılıçtan keskindi, martin luther'in sancak gemisi olduğu reform hareketlerinin en hararetli yazarlarından olan milton, yüzbinlerce kılıcın yapamadığını kalemi ile yapanlardandır ve dahice bakış açısı ile kökten değişimlerin ardında olanlardandır.
hesabın var mı? giriş yap