• bir yazar.
  • bir yazar.
  • sözlükte badim, gerçek hayatta da bugün badim olmaya ilk adımı atan dünyalar iyisi bir insan. kendisi nick’inin ifşa olmasından rahatsız ama katlanacak artık. swh
  • ekşi sözlük yazarı, yazar olmaya çalışanı.

    2018 beklentilerini, 2017 den 2018 e taşımak istemediklerimizi, geride kalan yılın değerlendirmelerini kendi başlığımız altında yazmaya sevgili carriebradshaw ve door creaksden sonra ben de karar verdim. mart ayını uğurlamakta olduğumuzun, yeni yıl heveslilerinin bir çoğunun o ilk heyecanlarını kaybettiklerini, hevesle aldıkları defterlere artık yazmadıklarının kesinlikle farkındayım. işte ben ben böyleyim. yazmadan evvel iyice düşünüp taşınmalı, kendimi tekzip etmemek için her türlü ihtimali önceden düşünmeliyim. konu kendim olunca bu sayılı nedenlerden ötürü geç kalırım.

    2017 nin sonu ve 2018 in başından başlamak istiyorum. en iyi hatırladığım ve etkisi hala üzerimde kalan zamanlardan.

    ben 2017'den yaşadıklarımdan kesin yargılara ulaştım. başka kesin yargılar onları devirene kadar burada çakılı duracaklar.

    1- fiziksel koşullar ruh sağlığımızla direkt ilgilidir. uzun süreli bir fiziki koşul değişikliği ruh halimizi kesinlikle etkir.
    2017 sonunda küçük bir bebeği olan kardeşim, evindeki tadilat sebebiyle 2 ay kadar bizim evimize taşındı. eşi, bebeği ve kendisiyle evde fazladan 3 kişi yaşamaya başladı. elbette kendi ailemin parçasıydılar ama yattığım odadan, kendime ait konfor alanlarına ve hatta yemek düzeninden banyo yapacağımız zamanların kısıtlanmasına kadar bir sürü konuda düzenimi yitirdim. tolerans gösterebileceğini sanıyor insan. belli bir yere kadar başardığımı sanıyorum. ancak sonra huysuzlaşma şeklinde bir reaksiyon göstermeye başladım. koşulları bu hale getirenlere gidip dürüstçe konuşmak varken, konudan en az benim kadar mustarip olan anneciğime hırçın davranarak olayın üzerimdeki negatif etkisini atmaya çalıştım. şimdi baktığımda ise böyle davranarak kendime başka pişmanlıklar yarattığımı görüyorum.

    ders: fiziksel koşullar elde olmayan sebeplerden bozulduysa, onları düzeltmeye çalışmak lazım. kendi refahımız bozulduğunda artık başkalarına da faydalı olamıyoruz. evi düzeltemiyorsan geçici çözümler aramalı, arkadaşında falan kalmalısın. huysuz keçi olmanın hiçbir faydası yok.

    2- hiçbir dış etkene bağlı olmaksızın kendi rutinimizi sağlayamadığımız zamanlar düşmanımızdır. yani ev, iş müsaitken hala kişisel hedeflerimiz için düzenli çalışmıyorsak, amacımızı belirleyemiyorsak tembeliz demektir. hayatı ziyan eden en fena sebeplerden biri bu tembellik. uyuşukluk ama günümüz dünyasının saçma sapan uyaranları tarafından gerçekten ele geçirilmiş olmak kaynaklı uyuşukluk. otuz yaşı geçince insanın yaşayamadıklarına dair telaşı artıyor. yaşayamadıklarımızın önündeki en büyük iki engel makul olamamak ve istikrarlı olamamak. 2018 daha akla yatkın hedeflere düzenli çalışarak ulaşılacak yıl olur umuyorum. yazarak, çizerek, planlayıcılar ve ajandalarla birlikte.

    ders: tembel olma, planlarına uy. miskinliğe pabuç bırakma.

    3- dış görünüş sandığımzıdan önemli. dış görünüş güzelleştikçe kendimizle bir sürü konuda yüzleşmek daha kolay oluyor. insanların dışınıza bakarak sizi yargıladığı zamanlarda siz de kaçmaya, yüzleşmemeye meyilli oluyorsunuz. onların yargılarının haklı yerleri elinize batmasın diye hemen inkar ediyorsunuz. düşünmeden inkar insanı aptallaştırıyor. yaşadığım sağlık sorunu sonrasında değiştirdiğim düzenim ve akabinde geldiğim daha sağlıklı hal ile fark ettim ki bir sonraki maddede anlatacağım öz güven sorunum benim hayatımı bir sürü alanda etkiliyormuş.

    ders: güzellik gelip geçici evet, ama güçlü karakter kalıcı.

    4- sonuçların arkasında duran sebepleri yeterince önemsemiyorum. oysa problem teşkil eden bir sonuç varsa sebebi bulmadan üzerine tampon bastırmak bir işe yaramıyor. en büyük eksikliğim yeterince hayır dememek olduğunu keşfettim. neredeyse hiç. bunu birkaç örneklem kişiye hayır demeye kendimi zorlayarak çözmeye çalışmışım. hiçbir işe yaramadı. o kişilerle yersiz kavgalara, o kavgalar sonunda da hiçbir suçum olmadığı halde özür dilemeye vardı sonu. kendimi kabul etmeye/ettirmeye çalışırken kendime çelme takmış buldum kendimi. bu hayır deme problemini araştırırken çocukluğumda aldım soluğu. toplumun geneline kıyasla çok daha özenli ailelerle büyümüş olsak da iyi niyetli bir sürü hata ile yetiştirilmişiz. kendi arızam, önemsenmeyen iradem yüzünden otuz yaşımdan sonra kendime hayır demeyi öğretiyorum. arkadaşlarım beni sevsin diye her türlü isteklerine boyun eğmek zorunda değilim. hatta onları kendi isteğimmiş gibi hevesle kabul etmek, herkesten daha çok özen göstermek zorunda değilim. bu gerçeği şimdi fark ediyor oluşumda madde 3 te bahsi geçen yenilenen öz güvenin payı büyüktür.

    ders: noksanlıklarını herkesten önce kendin keşfet. kendi çocukluğunu bul, onu yeniden kendin büyüt. bunu senden daha iyi, daha doğru kimse yapamaz.

    5- para harcama alışkanlıkları da öz güven/ hayır diyememe konularından etkilenir. doğmuş/doğacak sorunlarını çözmeyen para atıldır. başkalarını memnun etmek için para harcamayı bırakmalıyım. insiyatifleri doğrultusunda para harcadığım insanlar benim yalnızca paramı değil vaktimi de boşa harcayanlar. önce kendi hedeflerime göre birikim yapmalı sonrasında kalan paramı vicdanımın da onayladığı yerlere harcamalıyım.

    ders: para da bir başarı kalemidir hayatta!

    6- yukarıda sayılmış her şeyi başarmak için vakte ihtiyaç var. vakit öldürüclerden, sosyal medyadan, akrabaların bitmek bilmeyen yakınmalarından, işte ve evde hayır diyememek sonucu üzerime yıkılmış sorumluluklardan kurtulmak zorundayım.

    ders: bana ayrıldığına kendimi inandırdığım radyasyonlu alanı protesto ediyorum!

    dip not: çok sevdiğim bir dostun tavsiyesi ile bütün bunları önce bir kağıda yazdım, sonra sözlüğe.

    düzeltme: elbette yazım hatası. (bu upuzun metni okuyup da düzeltene sevgiler. )
  • bir müddet uzak kaldığım sahalara döndüğümde şu entrysini gördüğüm ve yüzümde gülümsemeyle okuduğum hatıraları naif bir yazar.

    yılların kendisini hiç yormaması dileğiyle...
  • bir insanı anlatmak için hangi kelimeler gerekiyor bilmiyorum ama kendisini tarif etmeye kalktığımda aklıma sadece olumlu kelimeler geliyor. bir insanı kendi kendinize düşünürken 2-3 saniyede tüm seceresini çıkarır ya beyniniz, maria’da bu daha uzun sürüyor, derinlikli bir insan çünkü kendisi.

    şimdi kendisi merak edebilir neden yazıyorum başlığına diye. aslında ben de bilmiyorum ama uzun zamandır yazmak istiyordum, eylül’ün henüz başladığı serin bir cumartesi gününü uygun gördüm yazmak için.

    özü sözü bir, samimi, ince düşünceli, arkadaşları için çok düşünceli, sözel zekası kuvvetli, yargılamayıcı, sevdiklerine karşı şımartık(şımarana şımarık diyorsak şımartana da bunu demeliyiz bence), insan kaynaklarının piri, çok okur, iyi yazar, kendine güvenmeyi öğrenen, hayatımda gördüğüm gerçekten sevilmeyi ve sevmeyi tatmış nadir insanlardan biri olduğu için sevgisi kıymetli(düşününce sevgisi kıymetli diyebileceğim az sayıda insandan biridir kendisi) ve muhteşem bir anne adayıdır(hamile anlamında değil, yetenek olarak) kendisi.

    bunu ona ilk defa itiraf edeceğim ama ara ara keşke çocukluğumda kendisi gibi bir annem olsaydı diye düşünürüm bazen(kendi annemden çok memnunum ancak seçim şansım olsa kendisinin bilincini kendi anneme aktarmak isterdim). ancak kötü planlarım var, kendisi çocuk yaptığında hemen ben de yapıp beşik kerteceğim kendisiyle. :)

    kendisi yay burcudur ve doğum günlerimiz arasında da 1 gün vardır.

    düğünlerde kolay kolay oynayamasam da üstüne deist olsam da, söz kendisinin düğününde orkestralı olursa halaybaşı, mevlüt’lü olursa müezzin olacağım.*

    (ne çok “kendi” demişim)
  • bundan yaklaşık otuz sene evvel yeryüzüne bir kız ayak bastı. elleri tombik tombik, gözleri ışıl bir bebek.

    ayak bastı dediysek öyle yere sağlam basan adımlarla değil, emekleyerek. sonra hafif hafif yürüdü, konuştu bile! onun ilk adımı böyle oldu. hayata böyle adım attı. sağduyu, nezaket getirdi bize. buralarda pek öyle şeyler yoktu. umut, heyecan ve bolca güzellik, bunları da söylemek gerek.

    bugün onun doğumgünüydü. iyi ve güzel yaşasın. huzurlu ve müreffeh.
  • bir yazar, pir yazar, öyle bir yazar ki, "yazı da yazıymış ha!" dersiniz.

    bir dinler, konuşma sırası kendine geçsin diye değil ama, öyle bir dinler ki, yalnız söylediklerinizi değil söylemediklerinizi de dinler.

    bir bakar, başkalarının baktığından o kadar farklı bakar ki nereye bakıyor yahu diye düşünürken, anlarsınız ki direkt size bakıyor, o zaman anlarsınız aslında kimsenin size pek bakmadığını.

    bir seçer, kelimeleri, cümleleri, ifadeleri bir kilo pamuk gibi seçer, siz taşırken anlarsınız aslında bir kilo demirmiş diye.

    bir sever, bazen şu özelliğinizi sever bazen bu, bazen şu düşüncenizi sever bazen şu düşünüzü sever, sevecek bir şey bulamazsa dayanamaz sizi sever. bazen anne gibi sever, bazen arkadaş, bazen dost, bazen şu bazen bu şekilde sever... kimilerine göre bir kusur gibi görünse de bana göre en iyi özelliğidir, bir tek sahte bir şekilde sevmez, sevemez.

    bir duyar, öyle bir gurur duyar ki görünmez bir elin başınızı okşadığını hissedersiniz, bununla kalmaz gözlerinizi mimiklerinizi de duyar, duyulmaz sandığınız ne varsa hepsini teker teker duyar, duyduğu yerlere merhem sürmeyi de unutmaz.

    13 aralıkta doğdu. 3 senedir 13 aralıkta kendisine bakıyorum. her 13 aralıkta yepyeni birini görüyorum. hep daha iyi hep daha güncel, hep daha mutlu, hep daha bir kendi. ben bir insanın kendisine bu kadar hızlı koştuğunu ilk defa görüyorum. bu öyle bir koşuş ki, yarın bir gün "ben" geldim diyecek gibi geliyor, öyle bir "ben" ki bir çoğunuzun farkında bile olmadığı, ufak bir grubun da yürüdüğü, insanın kendisinin yalın en gerçek hali.
  • naif, derin, zarif, kültürlü, sempatik, tatlı mı tatlı, güzel, zeki , saatlerce muhabbet edilesi, beraber yola çıkılası, çok iyi bir dinleyici ama hepsinden öte sözlükte nickinin altına yazan badisini benden önce tanıştıkları için çok kıskanmaktayım. josef k nereye maria puder oraya ile ciddi düşünüyorum zira ve çevresindekilere gizliden bilenmekteyim:d
  • sözlüğün en iyi nicklerinden biri.
hesabın var mı? giriş yap