• resim sanatında yüzyıllar boyunca egemen olan ''figür'' biçimlerine bir fon (dekor) görevi yapan manzara resminin, ilk kez bu dönemde (romantik dönem) alelade bir ''görüntü'' olmaktan öteye taşınmasında son derece etkin ve önemli bir rol oynayan müstesna bir sanatçıdır.

    kendi döneminde yaşayan ve daha sade - abartısız bir doğalcılık benimseyen diğer ressamlara kıyasla william turner'ın, insanın daima yenik düştüğü bir insan-doğa savaşının ya da uygarlıkların çöküşünün ana tema olduğu manzara çalışmalarının ihtiva ettiği fırtınalar, muazzam dalgalar, muhkem dağlar ve uçurumlar gibi doğa unsurlarını transandantal bir şekilde betimlemesi kendisini diğer romantik ressamlardan ayıran meziyetlerden biridir.

    açıkçası william turner gibi bir sanatçı için lügatımdaki övgü dolu sözler yetersiz kalıyor; fakat şunu belirtmeliyim ki, duygularını tuvale ışık (güneş) ve renk kaynaklarıyla aktaran böylesine bir dehanın 1851'de chealsea'de ölmek üzere iken son sözü ''güneş, tanrı'dır.'' olmuştur. güneş'e, gökyüzüne kısacası doğa'ya iptila derecesinde tutkun olan böyle birisine hayran olmamak gayrimümkün. özellikle kendimde birşeyler bulabiliyorsam...
  • kendisi ilk modern ressam sayılır. manzara resmine getirdiği yenilik ile kopuş yaratmıştır. orta sınıfa mensup turner yaşadığı dönemde büyük üne kavuşan nadir ressamlardandır. eserleri sanat tarihi açısından büyük öneme sahiptir.
  • poetic landscapes.
  • olayın geçtiği yer thames nehri'dir. önde römorkör görevi gören bir adet buharlı bir gemi ve arkada ise yelkenli gemi bulunmaktadır. yelkenli geminin adı temeraire'dır ve ingiltere'yi deniz sularında süper güç yapan trafalya savaşı'nda önemli bir rol oynamış bir gemidir.

    resme bakıldığında yelkenli gemi artık kullanılamaz halde olduğu için parçalanmak üzere limana götürülmektedir. bir savaş kahramanı olan geminin bu şekilde son bulması, bir tarafta aydınlığın simgesi olan güneşin batması ile diğer tarafta ise karanlığın belirtisi olan ayın ortaya çıkması ile gösterilmiş. uzun bir süre resim bu şekilde yorumlanmıştır ta ki küçük bir detay fark edilene kadar.

    öndeki buharlı geminin sudaki yansımasına bakıldığı zaman aslında bu yansımanın arkadaki yelkenli gemi olduğu fark edilmiş ve burada anlatılmak istenenin buhar gücünün önemi olduğu düşünülmüştür. öndeki buharlı geminin dumanının arkadaki gemiye kadar bağ kuracak şekilde uzaması ve sadece öndeki geminin bayrağının olması artık devrin buharlı gemi döneminin işaretidir. ayrıca daha önce düşünüldüğünün aksine güneş batmamakta, doğmaktadır. yani bir çağın doğuşuna işarettir. zaten güneş sadece buharlı geminin ön yüzünü aydınlatmakta, arkadaki gemi ise karanlıkta kalmaktadır. gerçekte thames nehrinde coğrafi olarak bir tarafında güneş, bir tarafında bu şekilde ay olması imkansızdır. turner, hissettiklerini tuvale en iyi şekilde aktarabilmek için böyle bir oyun oynamıştır.

    aslında turner, insanı önemsiz ve belirsiz hale getiren makine çağını resimlerinde sürekli eleştirir. ancak thames nehri köprüsünde ilerleyen, hız ve değişimi simgeleyen bu buharlı güç karşısında aslında hayranlığını gizleyememektedir.
  • ingiliz ressam ve romantizm'in öncülerindendir.

    --- spoiler ---

    "the sun is god" ölmeden önceki son sözleridir.

    mr. turner hayatının son yıllarına dayanan biyografik filmidir.
    --- spoiler ---
  • mr. turner'da timothy spall tarafından canlandırılan sanatçı, ressam.

    resimlerinde sıkça kullandığı deniz teması gibi iç dünyası kah durgun, kah fırtınalarla dolu ama dışarı pek belli etmeyen, "klasik ingiliz duygu belli etmeme ekolü" mensubu bir zat idi.
  • hakkındaki bir bbc belgeselini trt2 de yayınlamış; belgeselin hemen başında iki kontrast cümle var:
    "ressamı bu tabloda bir kanişi yargıç yapmıştı."
    "hepsi bu resme nefret ve tiksintiyle bakıyordu." (köle gemisi/slave ship hakkında)

    bbc - sanatın gücü

    "bir kere elstir adının, hem whistler'den (proust bu sanatçıyla ruskin hakkında konuşmuştur) hem de helleu'den (proust bu sanatçıyı da tanımıştır ve hatta ondan armağan olarak bir tablo edinmiştir) kaynaklandığı, bu iki özel adın yaklaşık bir anagramı olduğu söylenir. (...) elstir'in tablolarındaki birçok özelliği etkileyen bir başka ressam da izlenimciliğin öncüsü sayılan ingiliz turner'dır." mehmet rifat - marcel proust ya da bir roman yaratmak

    (ilk giri tarihi: 7.1.2014)
  • doğanın ezici gücünü, fırtınalı denizleri, şiddetli rüzgarları, güneş'in ve ay'ın ışığını yani yüce olanı benzersiz tekniği ile resmetmiş muhteşem bir ressam.

    "my job is to paint what i see, not what i know." sözleri eserleri kadar zor karakerterinin de kanıtıdır.
hesabın var mı? giriş yap