• ne zaman duysam aklıma yiğit özgür'ün karikatürü gelir.şöyle ki:
    iki sevgili karşılıklı otururlarken;
    kadın:söyle bakalım,futbolu mu daha çok seviyosun,beni mi?
    adam:amaan jübilee..alemsin valla..
    kadın:adım jülide cevabımı aldım teşekkür ederim...
  • jübile

    kaniyor içimde güneşe bakan güller
    biliyorum sözcüklerin eğimini
    beni bu odaya gömen şeyin de adi var
    her gün bakar gölgesiz bir eşikten
    bir istavroz çikarip zamana karşi

    biliyorum safliğin karmaşayi beklediğini
    sunulmuş armağanlar gibi kiyida unutulan
    bir hinci bileyen anilarla kabarir yelkeni

    yoruldum her şeye bir anlam bulmaktan
    günü sularla anmaktan gülü kuşkuyla
    terk edip mavi sözleri saten bir tene
    kusuru aramaktan kusuru sevmekten
    derim ki teşnedir ruhum gelmeyen cevaplara
    adim geçmez bir kadinin rüyalarinda
    geçer zaman göğün çeperinden ayilir orada bir suskunun depremi

    kimsiniz
    bu boşluğu dolduran kim
    gövdem mi soyunuyor anlamindan

    yok mu ruhun çeperinde bir mazi
    yaşadim işte aci çektim yaşlandim
    bu muydu herkesin benden beklediği

    yok sesimle yankilanan bir yüz
    mutsuz bir hayat tuhaf ilkeler filan
    hatta bir ara bir dantel cumhuriyeti
    hep gitmek terbiyesi iş ki marifet
    kalmadi kimseye diyeceğim yalan
    gitmeliyim kalmaktan iyidir çünki

    kaniksiyorum demek gittikçe
    bana şair diyorlar bilge diyorlar aydin filan
    genç kadinlarda bir ilgi bir ihtimam
    unutulmuş arkadaşlardan ortak ani talebi
    oysa odalarda yankilanan bir sessizlik gibi
    ayni yüze döküldüm bunca sene sonunda
    beni yok sayan bir dilin içine süzülerek
    efendiye sokuldum beni gör ben de varim diyerek
    biraktim annemin sesinde kamaşan dilimi

    dürüst olmaliyim ey türk şiiri
    ne ben sarildim sana ne sen sevdin beni
    hükmetmek için senin gemsiz atina
    rüzgârla anilmiş olmaliyim
    yoksa bilinir senin sözlüğündeki adim
    ortaşarkta bir topluluk ve ondan olan kimsedir

    şimdi yakanı bırakıyorum, çünki seni yendim
    arıttım benimmiş gibi bütün sözcüklerini
    buymuş demek bana yaşattığın cehennem
    buymuş demek benden sakındığın özgürlük
    ama sevdim seni çünki köleler severler
    bir beyaz yüzde bir gölge gibi dururken
    elleri olsun isterler uzun çarşilarda marifetli

    burada ayriliyor yolumuz türkçeciğim
    süzülmek için göğe salinan kanatlarla
    bir sağa bir sola kolan vururken serseri
    bir asinin gölgesiymişim biliyorsun
    yakişmam artik kendi üstüme bile

    öyleyse suya dönmeli çünkü suya dönmek iyidir
    o suda bir elma boyuna soyunur
    estirir rüzgârini kuzeye doğru
    çünkü kuzeye esmek iyidir
    çikmak için bir masalin geçmiş kipinden

    *
  • yahudilik inancında vardır fakat kölelik kalktığı için hala var mı yoksa farklı bir uygulaması var mı bilmiyorum.

    toprak sahibi her 7 yılda bir toprağının ürünlerini ihtiyaç sahiplerine dağır. 7. 7 yılda yani 49. yılda, kölelerini toplar ve isteyenleri azat edeceğini söyler. bu jubiledir.

    sonrasında azat olmak isteyen köleler gider ama "49 yıldır seninleyim, artık keyfim yerinde gitmeye niyetim yok" diyenler ise kalmaya devam eder ama kulakları delinip küpe takılırdı.
  • fr. 1. bir şeyin ellinci yıldönümü. 2. papazın kimi durumlarda katolikleri bağışlaması.
  • katolik inancina gore, roma'ya gidenlerin kilisece gunahlarinin bagislandigi yil
  • ayrıca bu jübile yıllarında değişik ritüeller de yapılır. mesela roma’nın 4* * * * büyük kilisesinin “porta santa” denilen “kutsal kapı”ları değişik bir törenle açılır. noel gecesi san pietro basilikası’nın atruyumuna çıkan papa, geleneği bozmamak için, elindeki küçük çekiçle göstermelik olarak, kutsal kapıya 3 kere vurur. taktaktak. bu şekilde kapı açılır ve bir sonraki senenin noeline kadar o kapı açık kalır. kapıyı açarken papa “bu efendimizin kapısıdır.”der, halk da hemen karşılık verir “ bu kapıdan sadece gerçekler ve inançlılar girecektir”. jubile yılı boyunca roma’ya hacca gelen insanlar, bu kapılardan geçmek için itişirler. neden çekiç? denirse.. cevap şu şekilde verilebilir: 1500den 1975’ kadar kutsal kapı kavramından öte kutsal duvar kavramı var idi roma’nın 4 büyük basilikası’nda. yani suan kapı olan yerlerde duvar örülüydü ve duvar yıkma ritüeli jübile yılının bir klasiği idi: papa elindeki çekiçle 3 kez duvara vuruyor ve o sırada görevlendirilmiş olan duvarcılar duvarda hemen bir delik açıp, içeri girmeyi sağlıyorlardı. yıllar geçti tabii, insanlar kapı yapmayı daha mantıklı buldular ama yapılan ritüeli de değiştirmediler. bu sebeple papa her jübile yılında elindeki çekiçle kutsal kapıya 3 kez vurur ve kapı ardına kadar açılır. o papa’nın kullandığı çekiç de öyle bildiğimiz çekiçlerden değil böyle gümüşlü, altınlı abanozlu allı pulludur.
  • kilise jubilelerinden bahsedilcek olursa, kilise ilk jübilesini 1300 yılında yapmış ve zamanın papası 8. bonifacio her yüz yılda bir kilisenin jubile yapacağını açıklamıştır. fekat 42 sene sonra başa gelen papa 6. clemente “hayır 100 değil 50 senede bir yapılacak artık kilise jübileleri!” demiştir. günümüzde ise teorik olarak her 25 senede bir yapılan bu jubilelerin dısında papa’ların istekleri sebebiyle alakasız zamanlarda yapılan jübileler de olmuştur. mesela: 11. pio 1933 yılını “ isa’nın ölümünün 1900. yılı”, günümüzün papası 2. giovanni paolo ise 1983 yılını “insanlığın kurtuluş yılı” bahaneleriyle jübile yılı olarak kutlatmışlardır halka ve dünyaya.
  • istiklal caddesi'nde galatasaray lisesi'nin karşısında yer alan binada konuşlanmış bir cafe. en üst katta, gerçekten muhteşem bir manzarası var, öyle ki topkapı, sultanahmet ve ayasofya'yı izleyebilir, deniz manzarasıyla kendinizden geçebilir, hatta ve hatta galatasaray lisesi'nin içini dahi görebilirsiniz.

    (evet, lise de sizi görecek arkadaşlar)
  • feci kazalara neden olabilen kutlamalardır...
    hindistan'da bir şirket ceo nun jübilesinde vuku bulan olay için buyrunlink
  • sık sık kullandığım yeni saçmalama efeği...
    bir diğeri fıdyavl
hesabın var mı? giriş yap