• herbiri birbirinden ucube olan reklamların son versiyonu:
    niye orda olduğu belli olmayan hatun kişimizin jipi köprünün birinin altında bozulmuştur. sağı solu arayan hatunumusun sponsor insanı muhtemelen başka bir hatunla işi pişirmekte olduğundan telefonu açmaz hatun kişimizde sinirlenip kontağı gene çevirir. tam o sırada koşarak gelen (ama niye eski köprünün altında) yavşak gencimiz sırıta sırıta ayakkabısını çıkarır ve aküye bağlar ki araba çalışır. kızın yanına yerleşen ve sakızını yavşak yavşak çiğnemeye devam eden şahısın kafasına gökten bir elma düşer, muradına erer. ve powered by jump

    soru:reklamın yazarı jump ile jumper arasındaki ilişkiyi bilerek mi kurmuştur yoksa bu bizim gözlemimiz midir?
  • arka arkaya saçmaliklar seramonisi ile sinir bozan reklam. jump ayakkabi, sahibi türk olan bir türk ayakkabisi markasi.. ismi ile ilgili bir yorum yapmak gereksiz yurt disinda da satildigi için adi jump ancak, artik son reklamini seyrettikten sonra bu adamlarin ve happymondays reklam ajansi çalisanlarinin hangi ülkede hangi kosullarda yasadigini bu ürünü bu reklam ile kimlere hangi ülkeye ve nasil pazarlamaya çalistigini sorgulamak gerek.

    efendim reklamimizda bir genc beyimiz bir anda herseyden bunalir ve nereye gittigine bakmaksizin ilk gelen ucaga atlar, 18 saat uçar.. indigi ülkede gene rahat batar, atlar baska bi diyara uçar.. orada oteli begenir, sonra çok lüks bulur.. sahile iner, yerli halktan kizlarla eglenir ama ayaginda bu marka ayakkabilar varken beyimizin iç huzursuzlugu geçmez bir türlü.. ordan da baska diyarlara uçar durur.*

    herseyden önce ayakkabinin satildigi reklamin verildigi ülke türkiye ve türkiye pazari.. bu ülkenin hiçbir vatandasi pasaport çikartmadan ve günlerce vize (üstelik her gidecegi ülke için farkli vize gidilip alinacak o ülkenin konsoloslugundan) kuyrugunda beklemeden öyle kafasina esti diye atlayip uçaga bilmedigi bir ülkeye gidemez, gitse de sinirindan içeri geçemez, geçse de o ülkenin kolluk kuvvetleri çesitli sorgulamalardan sonra kendisini ilk uçakla iade eder.

    bu ülkenin 20-35 yas gençligi öyle ayagimda ayakkabim, aman ne özgürüm ayagim yorganima denk, hemen kosayim, buralardan da bunaldim bilmedigim diyarlara göçeyim diyemez.. zira kimse bir buhran için bin yeni türk lirasi üzerindeki bir meblayi bir anda nereye gittigini bilmedigi bir uçak biletine yatirmaz zaten istese de aldigi 3 kurus maas ile yatiramaz...

    özgürlük bu reklam kampanyalarinin pompaladigi gibi birsey degil, bu ülkenin gençleri de bu reklamlarda gördükleri bu saçmaliklari yiyecek kadar ahmak degil, neden israrla gençleri ve gençligin verdigi özgürlük duygusunu sömürerek kazanmaya çalisiyor bu firmalar.. neticede satilan bir spor ayakkabisi, ürünün kullanim alanini ön plana çikartsana.. nedir bu markaya zorlama konsept yaratma meraki..
  • bu reklamdaki adami hemen özgür kizla basgöz etmek lazimdir. kaçan kovalanir hesabi birbirlerini arasin dursunlar.
  • taklit ederek marka yaratma sendromunun zirvesinde olan markalarimizdan birinin baba markalarin (bkz: adidas), (bkz: nike) bir zamanlar uygulamis oldugu reklam anlayisini uygulayarak imaj yaratma denemesi... acip okusalar bu ozendikleri markalarin tarihini biraz belki anlayacaklar ama hazir yapilmisi varken ne gerek var di mi... nikein -ya da nikeinin- adidasin yapmadigini yaparak nike oldugunu ogrenmenin de pek bi islerine yarayacagini da zannetmiyorum, zor gelir cunku yapilmamisi yapmak, yorar insani... ne gerek var...
    bu kadar butce elinde patlayinca jumpin heralde bir iki sene kadar jump reklami goremeyiz piyasada..
  • the rules of attraction filmini hatirlatti bana nedense.
  • the rules of attraction filminin en eğlenceli sahnelerinden birinden alıntı olan reklam.
  • genelde kötü reklamlar markaya zarar verir.bu sefer marka, reklama zarar vermiş.olmamiş.egreti durmuş.
hesabın var mı? giriş yap