• üzülerek söylüyorum ki, ülkemizde uygulanması halinde çoğu jüri üyesinin çekmeköy'de ev, çeşme'de yazlık sahibi olmasını sağlayacak sistemdir.

    eğitim şart.
  • efendim ekseriyetle (amerikan) filmler(in)den bildiğimiz, hakkında bu yüzden çok fazla yanlış bilgi/ön yargıyla dolu olduğumuz sistem.

    evvela, bu sistem neden var? kökleri ta ingiltere'ye, magna carta'ya uzanıyor. (elbette onun öncesine ve ötesine de. ama amerikan jüri sistemini irdeleyeceğiz ve o sistem de anglo-sakson hukukunun uzantısı.) magna carta'da şöyle bir ifade var: "kimse peer'lerinin hukuki hükmü olmadan ceza almayacaktır."

    buradaki "peer" kavramı önemli. denk, akran demek. ingiltere'nin asil sınıfına "peerage" denir mesela, neden? peer olanlar hem kendi aralarında "denk"tirler, hem de asil sınıfından olmakla, kralla aynı seviyede kabul edilirler. şöyle ki, kral, yahut diğer yönetsel unvanlar bir hiyerarşi oluştururlar, evet, ama soyluluk meselesinde unvanın derecesi fark etmeksizin hepsi eşittir. aralarındaki hiyerarşi, yönetimlerine bırakılan sahanın ve kendilerine verilen yetkinin kapsama alanına göre belirlenir, yoksa biri diğerinden "daha soylu" değildir.

    magna carta neydi? magna carta emekti. ingiltere'nin "peer"leri, yani soyluları, kralı köşeye sıkıştırıp boş senet imzalatmışlardı. niyetleri, kralın ideal bir feodal sistemde olması gerektiği gibi "eşitler arasında birinci" olmasını garanti altına almaktı. kralın yargılama ve hüküm verme yetkileri, diğer yetkileriyle birlikte kısıtlandı. buna göre kral kafasına göre baron asamayacak, yahut birini topraklarından mahrum edemeyecekti. öncelikle, mahkeme karşısına getirilen kişinin kendi "denkleri" tarafından yargılanması ve suçlu bulunması gerekiyordu. (trial by peers) bu nedenle kral, bir asili yargılayıp cezai yaptırıma tabi tutacaksa, onu yargılayacak diğer asilleri ikna etmeliydi. bu da kralın keyfine göre adam asmasını ciddi biçimde engelliyordu.

    eh, asiller denkleri tarafından yargılanacaksa, sıradan halk da kendi kendini yargılayacaktı. zira avamın dengi de avamdı. bu da, sıradan insanın, göbeğini kaşıyan vatandaşın keyfi mahkemelere karşı sigortası olacaktı. kendi gibi, kendi bölgesinden, dilinden, kültüründen, sınıfından bir grup insan, sözkonusu adamı yargılayacaktı. bunun merkezden atanan/tepeden gelen bir yargıcın söz sahibi olmasından daha objektif olacağı düşünülmüş. (peki ya groupthink, mahalle baskısı, ön yargı, kolektif sanrılar, algı bozuklukları vs? ona bir cevap yok) bu ikili jüri sistemi ingiltere'de 20. yüzyıla kadar devam etti. ingiliz soylular çok yakın bir döneme kadar, suç işlediklerinde asillerin oluşturduğu bir jüri tarafından yargılanırlardı.

    işte amerika'daki jüri sisteminin kökleri buradan geliyor. amerika yaşayan en eski demokratik cumhuriyetlerden biri olduğundan, orada asil sınıfından söz etmek mümkün değil. dolayısıyla "trial by peers" konsepti orada "asili asil, avamı avam yargılasın" anlamına gelmiyor. ama vatandaşlardan oluşan bir topluluğun, diğer vatandaşı "suçlu bulması", yargılamanın meşruiyet zeminini sağlıyor. jürinin görevi suçlu olup olmadığına karar vermek, cezai müeyyideye karar vermek ise hakimin yetkisinde. tabii amerikan hukuk kaideleri karışık ve uzun bir konu ama, ekseriyetle jürinin oy birliği ile karar vermesi gerekiyor. jüri oy birliğine ulaşamazsa sanık salınmak zorunda.
  • on yıllık avukatlık pratiğimin başında son derece saçma bulurken, özellikle türkiye şartlarında artık faydalı olmanın ötesinde zorunlu olduğunu düşündüğüm sistem.

    mevcut durumda, özellikle ceza hakimlerinin ne kadar tutucu, ön yargılı, dikkatsiz ve bilgisiz olduklarını ancak sistem içerisinde bir süre vakit geçirenler bilir; insanlar o kadar yok yere ceza alıyorlar ki hakikaten dışarıdan anlatıldığında inanmanın yolu yok ancak sistemin içerisine girince malesef türkiye'deki ceza yargılamasının çeşitli nedenlerle ya çok kötü işlediğini ya da hiç işlemediğini görüyor insan.

    juri sistemi ile ilgili size tek bir netice söyleyeyim, juri sisteminin olduğu yerde ne ergenekon ne balyoz ne de fenerbahçe yargılamaları böyle yürür; adam gibi bir ülkede, tarafsız ve bağımsız nasıl yürümesi gerekiyorsa öyle yürür; insanların özgürlükleri de iktidarın atadığı bir kaç güdümlü hakimin ağzından çıkan iki temelsiz söze dayanmaz, nasıl yürümesi gerekiyorsa öyle yürür.

    hüküm kurma konusunda kararı hakimlerin verdiği sistem neden iyidir? çünkü hakimlerin bu işin uzmanı oldukları, yıllar boyu edindikleri bilgi ve tecrübe ile önlerine gelen olaylarda en doğru kararı verecekleri düşünülür. halbuki bizim gibi ceza hakimlerinin bir çok kusur ile dolu bu kriterlere son derece uzak olmaları durumunda tek ya da üç hakimli sistem yarardan çok zarar getirir, bizim ülkemizde olan da budur.

    sonuç olarak ben türkiye'de ceza yargılamasına jüri sisteminin getirilmesini doğru buluyorum ve destekliyorum. jüri sisteminin kendine has zorluk ve gariplikleri illa ki vardır ama inanın şu yaşadığımız komedilerden on kez evladır.
  • amerikan anayasası amerikan vatandaşlarına sadece yargıçların ve hukukçuların değil, kendileri gibi sıradan vatandaşlardan oluşmuş bir jürinin önünde yargılanma hakkı sunmaktadır. temelde bu sistem oy vermek için kayıtlı her vatandaşın potansiyel bir jüri üyesi olması şeklindedir. kişiler belli bir gün ve saatte jüri görevini yerine getirmek için mahkemeye çağırılırlar.

    bu kişiler jüri görevi için çağırıldıklarında kendilerine dava hakkında ve hizmetlerinin ne kadar sürebileceği hakkında genel bilgi verilir. bunu takiben yargıç bu kişilere hasta bir aile üyesine bakmak gibi terk edemeyecekleri bir mazeretleri olup olmadığını sorar. mazereti kabul edilenler görevden ayrılırlar ancak bu kişiler de çok da uzak olmayan bir gelecekte tekrar jüri görevini yerine getirmek üzere çağırılırlar.

    bu aşamada mahkeme potansiyel jüri üyesi olan 18 kişiyi tek tek ve gruplar halinde görüşmeler yaparak değerlendirir. burada amaç varsa kişilerin konuyla ilgili önyargılarını ortaya çıkarmak ve bunlardan arındırılmış, tarafsız - adil bir jüri elde etmektir. bu aşamada hem iddia hem savunma makamlarının belli sayıda jüri üyesinin sebep göstermeksizin jüriden çıkarılmasını isteme hakkı bulunmaktadır. bunun dışında yine bu aşamada varsa, yargılanan kişiyle veya yargılama konusuyla doğrudan bağlantılı bulunan jüri üyeleri de elenir.

    12 kişilik jüri (ve yedekleri) oluştuğunda dava görülmeye başlanır ve taraflar argümanlarını sunarlar - tanıklarını dinletirler. bu aşamada jüriye davayla ilgili deliller ve hukuk normları açısından bilgi verilir. tarafların sunumları sona erdiğinde jüri karar vermek üzere toplanır.

    jüri bu aşamada kişinin atılı suçtan suçlu veya suçsuz olduğuna veya bazı durumlarda daha az cezası olan bir suçtan suçlu olduğuna karar verecektir. karar 12 üyenin oy birliği ile verilebilir. bir tek jüri üyesi dahi aksi görüşteyse dava hükümsüz kalır böyle bir durumda davanın yeniden açılıp açılmamasına iddia makamı karar verir.

    dava süreci boyunca jüri üyelerine davayı mahkeme dışında kendi aralarında dahi tartışmamaları gerektiği hatırlatılır. jüri üyeleri mahkeme dışında diğer üyelerle veya başka kişilerle dava hakkında tartışamayacağı gibi dava konusuyla ilgili olarak bağımsız bir biçimde bilgi de edinemezler.

    ceza davalarında jüri olağan şüphenin ötesinde bir kesinlikle kişinin suçlu / suçsuz olduğuna karar vermelidir. 9 - 12 jüriden oluşan özel hukuk davalarında ise ispat yükü daha hafiftir.

    peki jüri sistemi ne kadar doğru ne kadar yanlış?

    jüri sistemi, amerikan halkının övündüğü ve adaletin yerine gelmesinde önemli bir rol oynadığına inandıkları bir sistemdir. bu sistemin yasal kaynağı amerikan anayasası ve amerikan haklar bildirgesi'dir. (bill of rights, the 7th amendment).

    amerikalılar jüri sisteminin tüm devlet sistemi içinde hayati bir önem taşıdığına ve denge sağladığına inanmaktadırlar. böylece yasa koyucu her ne kadar devletin yasama organı olsa da, yasaları sadece atanmış yargıçlar değil halk da yorumlayacaktır ve yargı sistemine ortalama vatandaş da katılmış olacaktır. bu sayede daha adil bir sistemin ortaya çıkması sağlanmış olacaktır.

    amerika'da büyük şirketlerin jüri sisteminden hoşlanmadıkları, yasama organı çevresinde lobi yaparak bu sistemin uygulama alanını daraltmaya çalıştıkları ileri sürülmektedir. burada ileri sürülen sebep tek bir yargıcı etkilemenin 12 kişilik bir jüriyi etkilemekten daha kolay olduğudur. jüri, ortalama vatandaşı temsil ettiğinden gerçekten de büyük şirketlerin dava yoluna gitmekten çekindikleri dolayısıyla bu sistemin vatandaşı koruyucu bir yanı olduğu bir gerçektir. burada yargıç jüriye bir "yol gösterici" olarak yardımcı olmaktadır. bu sistemde kararı 12 kişilik jüri amerikan anayasalarına göre "amerikan halkı adına" verir.

    amerikalı vatandaşların yine amerikalı vatandaşlar önünde ve onların vicdani kanaatleri doğrultusunda yargılanması özellikle güçlü tarafın karşısında güçsüzü koruduğu için kamuoyu tarafından tercih edilmektedir. bu anlayışın adalet duygusuna hitap eden bir yanı olduğu açıktır. amerikalı yargıç willian g. young'ın "jürinin olduğu yerde özgürlüğün ışığını da görebilirsiniz." sözü bunu doğrular niteliktedir.

    jüri sisteminin eleştirilen yönü ise jüriyi satın almanın / etkilemenin kolay olacağı ve bunun adil yargılanmayı etkileyeceği görüşüdür. jüri sistemini tercih etmeyenlerin ileri sürdükleri bir diğer sav ise hukukla profesyonel olarak ilgilenmeyen kimselerin verecekleri kararların sağlıklı olmayacağıdır.
  • bi şey soracam, cahilliğime verin. jüri olunca yargıç ne sik yiyiyor? saksı mı?
  • (bkz: 12 angry men)
  • dünyanın demokratik ülkelerinin çoğunda uygulanmakta olan bir sistem.özellikle halktan seçilen kişilerin ceza yargılamalarında yargılamaya dahil edilmesidir.örneğin duruşmaya başlanmasından itibaren jüri tarafları, bilirkişiyi vs. dinleyerek bilgi sahibi olur.sonrasında ilk olarak şüphelinin suçlu olup olmadığına karar verir. jürinin şüpheliyi suçlu bulması halinde suçluluk derecesi konusunda duruşma hakimine görüş beyan eder. hakim de görüş üzerine ceza miktarına hükmeder.

    hakimin etkinliği tabii ki jüri sisteminde daha sınırlıdır.ancak hakimin de jüriyi değiştirme talebinde bulunma yetkisi vardır.

    türk hukuk sisteminde jürilik kurumu gerekli midir?

    çeşitli düzenlemelerle dört duvar arasında kalmaya zorlanan yargıçlarımız (bu sadece bugünün değil tüm cumhuriyet tarihinin bir sorunudur) önüne gelen hukuki sorunları hakkaniyet ve toplum gelişimine uygun olarak çözemediği ortada. peki jüriler hakkaniyete ne kadar değer verecekler? masumiyet karinesini ve şüpheden sanık yararlanır ilkesini nasıl göz önüne alıp kararlarını ceza hukukunun olmazsa olmaz bu ilkeleri ışığında verecekler? fikrim, evet yargıçlar ceza hukukunun olmazsa olmaz bu ilkelerine çoğu zaman riayet etmiyorlar; ancak bu ilkeleri ve daha fazlasını yargıçlara benimsetmek jüri üyelerine benimsetmekten daha kolay. ayrıca jürinin kamuoyunun baskısında kalması, basın ve medyadan etkilenmeleri daha kolay ve fazla merhamet ve fazla şiddet duygusuna sahip olabilmeleri adaletin gerçek bir şekilde tecelli etmesini engelleyebilir.
  • jüri: hangi müvekkilin avukatının daha iyi olduğunu belirlemeye çalışan on iki insan.

    robert frost
  • bu sistem bana hep sakıncalı gelmiştir, zira jüriye baskı uygulayabilir veya satın alabilirsin. tam böyle düşünüyordum ki chicago pd'de böyle bir bölüme denk geldim.

    bir çete lideri yargılanıyor. jüriden bir adamın karısı kaçırılıyor. polis bunu öğrenince, "kimseye haber vermeden kadını bulmalıyız yoksa dava düşer" diyor. olaya bakın çete liderinin adamları jüriden birinin karısını kaçırıyor, polis yasal olarak arayamıyor bile çünkü ortaya çıkarsa dava düşüyor.

    ne biçim sistem lan bu?
  • gördüğüm kadarıyla amerika'da juriye çağrılanlarca angarya olarak görülen bir sistem.

    juri diye çağırdığın insanlar hukuk sistemiyle alakası olmayan, kanunları ve içtihatları bilmeyen insanlar. iyi ihtimalle yargıçın manipülasyonu ile, kötü ihtimalle kafalarına göre bilip bilmeden karar veriyorlar. genellikle olayla alakaları olmadıkları için yargıcın yönlendirmesine göre karar verdikleri görülüyor.

    amerika'nın ilk kurulduğu zamanlardan "biz kendimizi yargılarız" tipinde bir uygulama bu. amerika'nın ilk kurulduğu zamanlardaki bütün yasalar gibi o zamanlar muhtemelen çok ufak bir seçkin azınlık jüriye girebiliyordu ve o yüzden uygulamada bir anlamı da oluyordu. şu anda ne kadar anlamı var tartışılır.
hesabın var mı? giriş yap