• amatör bir ev elektroniği meraklısı ve takipçisi olarak şunca yıldan sonra gördüm ki kablo denen nane bu işlerle uğraşan herkesin hakkında bilgi sahibi olması gereken bir numaralı nanedir.

    kablosuz veri iletiminin henüz daha emekleme aşamasında olduğunu, piyasadaki bu yöndeki ürünlerin de henüz son kullanıcı için pahalı olduğunu kabul edersek o zaman geriye elektrik, ses ve görüntüyü iletmekle görevli kablo neden nanenin neden bu kadar önemli olduğu bir kez daha ortaya çıkıyor.

    eskiden evde sadece bir tane televizyon varken arkasına fişini ve antenini takar, izlerdik, iş biterdi. fakat şimdi herşey değişti. artık evde sayısı her geçen gün hızla artan bir yığın elektronik eşya peydah oldu; artık pek çok evde bilgisayar, televizyon, uydu receiver, oyun konsolu, dvd player, anfi, ses sistemi vb. neredeyse standart olarak bulunmaya başladı. işte bütün bunları bir arada çalışır halde tutmak tam bir eziyet artık.

    öncelikle bu cihazları çalıştırabilmek için kuvvetli ve kendinden sigortalı bir çoğaltma ve uzatma elektrik kablosu gerekiyor. ardından televizyon için konuştuğumuzda tv'ye girecek uydu için scart bağlantı, kaliteli bir dvd player ya da media player'dan ise hdmi bağlantı kablosu edinmek şart. ayrıca rga ve vga ekran seçeneklerini saymıyorum bile. aynı zamanda oyun konsolunu da büyük ihtimalle hdmi ile bağlayacaksınız tv'ye. tabi bunlar yeterli değil. ardından tv'nin dandik hoparlörlerini kullanmak istemiyorsanız, o zaman tv'den alacağınız sesi anfi ya da ses sistemine taşımanız gerekiyor. bunun için de iki üç alternatifiniz var, ya tv'den lale kablo ya da stereo çıkışından sesi analog olarak alacaksınız, ya da tv'nin desteği varsa spdif'den toslink kablo ile optik veya coax kablo ses sistemi ya da anfiye bağlantı yapacaksınız. bir de media player'dan ses sistemine gidecek olan (tercihen) optik kablo var. ayrıca media player ya da uydu receiver'a girecek olan ethernet kablosu ile evin içinde modem - router - cihazlar arasındaki network kablolamasına hiç girmiyorum bile. bütün bunların yanında yine tv'ye giren kablo tv kablosu ve 5+1 ses sisteminin kendi içerisindeki ve özellikle odanın arka tarafına uzanan ve ortada salınan kabloları da var. ayrıca dışarıdaki uydudan evdeki receiver'a giren uydu kablosunu de unutmayın lütfen. ha bu arada bir de cihazların adaptörlerinin kabloları var.

    ayrıca bu kabloların kendi içlerinde yok standart uçlu, yok altın uçlu (bir de bu çıktı başımıza) versiyonları olduğu gibi, bunları kendi içerisinde birbirine çeviren, tek girişli çok çıkışlı aparatları da var. yani var oğlu var. bir avukat olarak bu kablo işlerinden mecburan anlamaya başladım aksi takdirde evdeki cihazları insanın kendi başına birbirine bağlayıp da çalıştırabilir hale getirmesi mümkün değil. bir de bütün bu cihazların kumandaları meselesi var ki ona da girmek istemiyorum; tv ya da film izlerken dört beş tane kumanda önümdeki sehpa üzerinde yan yana sıralı bir şekilde bana bakıyor; bizim hanım salondaki bu sistemi kompleksliği yüzünden kullanamaz oldu; cihazlar arasındaki geçişleri bilmeyen biri için mümkün değil. onun yerine o da yerli dizilerini içerideki 55 ekran tv'de izliyor çok basit bir şekilde.

    diyeceğim o ki salon devasa bir kablo yuvasına döndü, ne yaparsam yapayım bu kablo yığınını saklamak mümkün olmadığı gibi bir de işi bitenleri atmayıp yedek olarak kullandığım için içerideki dolabın koca bir bölümü kablolara ayrılmış durumda, artık ben de içinden çıkamaz oldum. şu bağlantıları yazarken bile daral geliyor. her hafta sonu mediamarkt'a uğrayıp doğrudan kablo bölümüne gidiyorum yeni ne çıkmış diye, hala ne işe yaradığını anlamayadığım yeni kablo türleri ve bağlantı formatları görüyorum; beynim bu işten bir hoş oldu. allah'tan son yıllarda bu ses ve görüntü kablolarının ucunu sarı, kırmızı, beyaz vb. yaptılar da biraz olsun işimiz kolaylaştı.

    siz siz olun bu işten anlıyorum ya da bu işi yedim, bitirdim demeyin; sonu yok kardeşim, bu sefer de ucu altın olup mavi, yeşil renkliler çıkmış; şimdi de işim yok oturup bunları öğreneceğim.

    oh yazdım rahatladım.
  • annelerin en sinir oldukları alet. sevgili anneciğim sanki bilgisayarda o kadar kablo olmasının nedeni benmişim gibi her temizlikte "bıktım bu kablolardaaannn" şeklinde bana haykırır.
  • şu meretin herhangi bir yerde kullanılan miktarının istanbul'dan lizbon'a olan mesafeyle, hatta dünyanın etrafını kaç defa döndüğüyle ifadesi bitmedi gitti. adam yazıyor " bu binada kullanılan kabloların toplam boyu edirne'den kars'a uzanıyor" diye. ulan 300 000 m² kapalı alan yapmışsın, a+ mekânlar oluşturmuşsun, pencere açık kalsa aşağıda alarm çaldıracak sistem kuruyorsun, kablo döşemediğin yer kalmamış... elbette ki uç uca eklesen kilometreyle kablo yapacak. hayır bunu daha az kabloyla yapsan "maharetli" deriz. neyle övünüyorsun?

    netice olarak hükümete sesleniyorum, herhangi bir yapıda kullanılan toplam kablo uzunluğunun coğrafya ilmiyle ilişkisini kesecek yasa teklifi verilsin. hatta resmi gazetede yayınlanıp yürürlüğe girsin. hazır aklıma gelmişken, bir insandaki toplam kılcaldamar boyunun dünyadan aya uzanması gibi ifadeler konusunda da bir şeyler yapılsın. bilmiyorum arkadaş bence çok itici. "kasıktan dize" desek maraz çıkarıyorsunuz. siz de demeyin o zaman.
  • şahane bir ah muhsin ünlü güzellemesi. surata patlatılmış bir darbe.

    ah muhsin ünlü kitabına ismini veren dize de bu şiirde geçer.

    gidiyorum bu
    bir kaplanın işlek kısımlarını çok yüksek seviyede
    tahlil de eder.
    oksijen körükten ayrı tutulur padişah
    yüzüğündeki zehri hatırlar.
    anne çöker iş gücü
    tartışmasız mescid kor.

    ah aşk!
    bir topluluğun fotoğraf çekildikten sonra
    dağıldığı
    an.
  • çağımızın vebası...
  • (bkz: brazil)
  • insan bakmadığında hareket eden yabancı yaşam formu. başka türlü bu kadar birbirlerine karışıp dolanmalarının imkanı yok.
  • ev ve ofislerin gizli köşelerinde hızla üremelerine uygun habitatlar bulunduğuna inandığım organizma.
  • erkeği-dişisi olan, hatta bir araya geldiklerinde kendi içlerinde çatışmalara, birleşmelere gidebilen bi toplum...
    zamanın birinde bir ses sistemi kurulacak, ben de yardım edeyim diyorum. işim mikrofon kablolarını üç metre yukarıdan dolayıp yere indirmek ve stageboxa takmak. yapacağım işi gösteren abla diyor ki "bak şekerim bunların dişileri yukarıda, erkekleri aşağıda olacak.". tabii daha önce kablonun dişisi diye bişi hiç duymadığımdan ben onları dişli anlıyor ve dişli, pipili, yani erkek kısımları yukarıda bırakıyorum. aşağıda bıraktığım uçlar stageboxa takılmıyor, va bana içlerinden küfreden iki tane eleman beni dışarı kovalayıp her şeyi baştan yapıyorlar. yani;
    (bkz: bu da böyle bir anımdır)
  • kıl mıknatısı.
hesabın var mı? giriş yap