• (bkz: tebdili mekan)

    bir vakit sonra edit:

    bırakıp her şeyi öyle ulu orta, kopuvermektir hayatın rutin akışından. plansızdır, programsızdır, anlıktır. sonrasında ne olacağı hesaba katılmaz. aslolan, o an oradan tüm o şartlardan kurtulmaktır. sonra başka başka dertleri olur insanın, yine dertleri olur ama o an ve oradaki dertler değildir. kaçıp gitmek bunun için güzeldir bazen.
  • kaçmak... ama nasıl? gitmek... ama nereye?
    somut düşünmeye gerek yok. belki de en sınırsızı, en mümkünü ve en imkansızı kendine kaçışındır. algılarını düş dünyaya kapatıp kendi kaosunun içinde yolunu bulmaya çalışabilir, seraplarla dolu zihninin seni alaşağı eden oyunlarının arasında aradığın huzuru tam da orada, farklı kapıların ardında bulabilirsin. yıllarca hasır altı gibi gördüğün bilinçaltının bazen renkli çoğu zaman karanlık duvarlarında sana ait bir iz bulduğunda ama bu kez yüzleşerek kendine kaçmanın da bir anlamı olduğunu anlayabilirsin. kaçtığın yer kendin olduğu için cezasını çekmek isteyen azılı bir suçlu gibi kendine teslim olduğunu düşünebilir, gittiğin yerin aslında varmak istediğin ya da en azından her şeye yeniden başlamak istediğin nokta olduğunun farkına varabilirsin.
  • kaçıp gitmek bazen çok kolay gelir. sonra hatırlarsın yarım kalan işleri. o kadar emek sarfettin ki bitirmeli değil mi ? ne olacak peki sonra ? ne geçecek eline ? ömür boyu çalışıp didinip elde ettiklerin peşinden mi gelecek ? öleceksin lan eninde sonunda. buna yanıyorum işte. bütün sorumlulukların bittiği o güzel an ölüm olmak zorunda mı ? yok mu başka çıkış yolu ? var mı bien ? gösterir mi acaba ?
    gösteremez tabii. herkes seninle aynı durumda. sanma ki senin dertlerin en büyükleri. sanma ki tek sensin dertli. ne yapmalı da kurtulmalı bundan ? bu eziyet bitmez mi hiç ? kim kurtaracak beni bu durumdan ? kim tutacak elimden ? kim çekip çıkaracak beni bu boktan çukurdan ? azrail elbet. o olmak zorunda mı çekip çıkaran ? yok mu başka bu işi bilen ? varsa çıkarar mı beni ?
    çıkaramaz elbet. anca çeker senide kendi çukuruna. herkesin içinde olduğu o boktan çukura. çukur demek doğru mu acaba ? belki de dipsiz kuyu. bi dibi vardır belki. sana göre bana göre biziz diptekiler. şükür mü etmek lazım halimize ? bunu bulamayanlar da var değil mi ? yeter mi ama mutlu olmaya ? yetirmeyi becerebilen var mı aranızda ? varsa öğretir mi bana ?
    öğretemez tabii. o gülen gözler de ağlar gizli gizli. bilir ki mutlu olmak zor bu hayatta. yaşamak zor. ekmek zor. yürümek zor soğuk havada ıssız karanlık yollarda. ışığa alışmak zor. belki vardır ulaşanlar. dönüp bizi de alırlar mı yanlarına ? beraber gider miyiz ışığa, sıcağa, rahata, mutluluğa ?
    gidemeyiz elbet. çok giden oldu belki ışığa. ama kimse gelmedi geri. unuttular bizi. unuttular hepimizi...
  • "bu şehir arkandan gelecektir" diye bir fısıltı eşlik etmeye başlar bir kaç denemeden sonra. ki ben olsam "peşinden" derdim. ki peş daha bi şiirsel.
  • imkansızmış ("-mış" çünkü yeni bir bilgi benim için)

    her şeyi bırakıp gitme, alışkanlık yaratan eylem/nesne/insanlardan uzaklaşma, gittiğin yerde yeniden kendini bulma... zamandan bağımsız bu dilekler. 3 gün için ya da 5 yıl. telefonu kapat, bilgisayarı unut, kıyafetlerini bile yenileriyle değiştir, saçını kestir, istersen kar maskesi de tak ki bir tanıdıkla karşılarşırsan tanımazdan gelme şansın olsun. yap bunları. en az 500 km uzağa kaç. pek bilmediğin bir yer olsun.

    kaçtın gittin diyelim. n'oldu? ne buldun gittiğin yerde? ne değişti? sadece çevren, görünüşün, belki sesinin tonu... peki sen? istersen 5000 km öteye kaç. kendini de yanında götürdükten sonra ne değişir?? bir şey değişmez. olay kafanın içinde bitiyormuş meğer. "sen"den kaçamıyormuşsun. kuzu kuzu evine dönüyormuşsun. yine soğuk, yine yalnız, hala sessiz, tütün kokulu. kafa da aynı kafa.

    boşuna gittin geldin o kadar yolu.
  • (bkz: #21201624)
    yapılmamasının tek nedeni , istediğini elde etmek istiyorsan , istemediğin birçok şeyin kontrolü altına girmek zorunda olduğundur. engeller. bizi tutan ve bağlayan şeyler. işte bu yüzden gitmek hep arzulanır ama asla eyleme dönüşmez.
  • imkansızdır.

    çoğu zaman gidecek bir yer yoktur.

    nadiren gidebilecek imkanlar ve gidebilecek bir yer olur, nadiren.

    ancak kaçsan da düşünceler, aklındakiler, yaralar, yaşananlar ve geçmiş de gelir seninle. değişmeyen gerçekleri hatırlatan şu an da gelir seninle. belirsiz ve karanlık gibi görünen gelecek de gelir seninle.

    kendinden kaçıp gidebilir mi insan?

    gerçek anlamda hiçbir zaman ve hiçbir yere kaçıp gitmek mümkün değildir.
  • merdivenden ayaklarını rolantiye aldığında adımlarının şevkle bir sonraki adımı beklediği gibi bu heyecanım. bulunduğum yerden kaçmak isteğim benim için fazla uzun bir merdiven ve 'ağır ağır' inmek istemiyorum. düşe kalka, elinde koca bir şişe içkiyle, dünyayı panoramik bir şekilde görerek düşmek istiyorum. ayaklarım değil ellerim bir sonraki merdiveni yakalasın, gözlerim değil kulaklarım bir sonraki patırtıyı duysun istiyorum. kaçma isteği bu şekilde uyanmadıkça kimse de, samimi bulmuyorum ve bıyık altından sırıtıyorum.

    bazen yuvarlanırken ters dönüyor; yukarı tükürsem sakal, aşağı tükürsem bıyığı buluyorum. ben ısrarla kirpiklerimi tükürüyorum. dünyayı, lensine yağmur damlası dokunmuş kamera gibi izliyorum az biraz. evet yine sarhoşum ve bu sefer tanrıyı karşıma değil koltuk altıma alıyorum. birazdan kendisinin içindeki ile düşeş atacağım biliyorum. birinin beni tutacağı iddiasına oynuyorum. evet aynen öyle 'beni kimin ittiğini bilmiyorum ama kimin tutmadığını görmeyi' yeğliyorum. her birey gibi az biraz umutluyum. ama kendi suratıma tükürdüğümde kirpiklerimde oluşan şeyden dolayı kim olduğunu göremiyorum. tıpkı herkes gibi kendi suratıma tükürdüğüm için yakalamam gerekeni kaçırıyorum. kaçırılmaz bir fırsatı harcıyorum.

    her insanın kendi suratına tükürdüğü için coğu gerçekleri göremediği ve görmezden geldiğini iddia ettiği gibi.. çoğu zaman bunun için tutmayanı suçladığı ama tutmayanı görmezden geldiği için kendini suçlamadığı gibi. aciziyet her bünyeye pelesenk, dillerde pek duymazsın çünkü kendi aciziyetinden korkarsın. çirkin ve eksik.. ölü doğduğunu kabul etmemek kadar...
  • yine dönüp aynı hayata devam edeceğini düşününce azalarak biten istek.
  • gerçekler vardır insanı acıtan. ya da bazı insanları. kimsenin seni anlamasını beklememekle başlanabilir. onlara göre isteklerin saçma ve çocukçadır. belki sen de hak ediyorsundur bunları. iradesizsindir.
    kendini bu dünyaya bu sisteme ait hissetmiyorsan yapabileceğin tek şey kendi dünyanı yaratmaktır. hergün işyerine girerken, benzer insanları görüp bakışlarını kaçırırken bu şekilde yaşlanacağın aklına geliyorsa, bir bilgisayar ekranına bakıp bu sayılar benim hayatım için ne anlam ifade ediyor diyorsan kaçıp gitmek gelir içinden.
    yok olmak istersin. çünkü bu dünyaya gelmiş yaklaşık 110 milyardan sadece bir hayatsın. ve böyle bakıldığında çok önemsiz bir hayatsın. önceden de yapılmış icat edilmiş işleri yapıyorsundur.
    sen yok olsan da hiçbirşey değişmeyecektir. insanlar yine yaşlanıp emekli olacaklardır. belki geç belki erken, öleceklerdir. neyse ki zamanı durdurmayı icat edemediler. çünkü tüm bu saçmalıkların içinde tek doğru belki de zamanın geçmesidir. sonsuza kadar kimse para kazanamayacak, ihanet edemeyecek, öldüremeyecek, acı çekemeyecektir.
    özet geç piç diyenler için murathan mungan'dan gelsin: (bkz: çember).
    (bkz: kafam çok karışık amk).
hesabın var mı? giriş yap