• tıp öğrencilerinin genellikle anatomi pratiklerinin ilk gününde, saygı göstermeleri için asistanlar tarafından uyarıldıkları bedenler. tıp öğrencisi olacak kadar donanımlı birinin uyarılmasına gerek yok aslında ama insan beşer düşer şaşar diyerek bu uyarılar yapılır..

    bizim grubu uyaran asistanın o günkü hali hala gözlerimin önünde...
    taptaze, henüz bir bistüri darbesi dahi vurulmamış yeni bir kadavranın etrafında toplanmıştık. asistan kadavranın baş tarafındaydı, öğrenciler olarak biz de yanlarındaydık. asistan, "burada yatan insanın bir zamanlar canlı olduğunu aklınızdan çıkarmayın. bu insan da sizin gibi kimi zaman hüzünlü, kimi zaman neşeli bir hayat yaşadı. onun da ailesi, sevenleri vardı. eğitiminiz için bu beden üzerinde istediğiniz gibi çalışabilirsiniz ama bunu yaparken kendinizi bu insanın yerine koyun ve ona göre hareket edin." diye duygu yüklü ve anlamlı bir konuşma yaptı. o an kadavranın gözlerine baktım ve gözümden bir damla yaş süzüldü dersem yalan olur. çünkü asistan bu etkileyici konuşmayı yaparken elleri kadavranın kafasındaydı ve vurgu yapmak istediği her kelimede şap şap kadavranın kafasına vuruyordu.

    asistanın bu eblehliğine rağmen, öğrenciler olarak kadavraya saygıda kusur etmeden pratikleri tamamladık.
  • vücudunuzu kadavra olarak bağışlamak türkiye' de kabir azabından beterdir. bir ara tıp fakültesinde bir hastaya düzenli kan veriyordum. yine kan vermek için hastane gittiğim zaman aklıma tüm organ ve dokularımı bağışlamak geldi. hastanenin içinde uzun uğraşlar sonucu kendime muhatap bulup gerekli formları doldurdum (organ bağışlamak için uzun süre koridor koridor dolaşıp, bir sürü sorgulayıcı bakış ve dalga geçen insanla muhatap oldum).

    neyse efendim, organları bağışlamam için gerekli evrakları doldurduktan sonra düşündüm ki organlar alındığında gömülecek pek bir şey kalmayacaktı benden. doldurulmuş hayvan misali boşalmış vücudum gömüleceğine bari tıp öğrencileri tarafından kullanılsın dedim. görevlilere kalan vücudumu da tıp fakültesine bağışlamak istiyorum dediğimde ise "neden vücudunun oyuncak gibi kullanmasını istiyorsun", "sen müslüman değil misin", "kabir azabı çekersin bak günah" gibi abuk subuk tepkilerle karşılaştım. hatta benim görevliler ile tartıştığımı duyan güvenlik görevlisi odaya girip konuyu duyunca, doğrudan "birader sen manyak mısın, akıllı adam cenazesini kadavra olarak verir mi" dediğinde dayanamayıp adamla ufaktan fiziksel temas da bile bulunduk. olaylar tırmanınca ben iyice inat ettim ve fakültenin altını üstüne getirdim. nedense bir tek muhatap bulamadım.

    en sonunda dekanın odasına çıktım çat kapı, ve çok agresif bir şekilde durumu anlattım, personelin neden organ bağışlamak isteyen insanlara bu şekilde davrandığını sordum. dekan beni oturtup sakinleşti , özürler diledi, personelin daha önce kendi vücudunu bağışlamak isteyen insanlar ile karşılaşmadığı için cahilce davrandığını anlattı ki kendisi de "vücudumu size bağışlamak istiyorum" diye başvuran benim dışımda insan görmediğini söyledi. dekan sekreterine talimat verdi ve gerekli formlar geldi. ben formları doldururken bu kez dekan "size bir şey söyleyeceğim umarım yanlış anlamazsınız. bu yaptığınız davranış çok güzel bir davranış ama sık karşılaşılan bir durum değil. o yüzden içimi kuşku kaplıyor. bu gün hem organlarınızı hem de vücudunuzu bize bağışlıyorsunuz, siz kendinize bir şey yapmayı düşünmüyorsunuz değil mi?" dedi.

    buyur burdan yak!

    yaklaşık 20 dakika intihar etmeyi düşünmediğimi, sadece öbür dünyaya inanmadığım, gömülme ritüellerinin benim için bir anlam taşımadığını ve öldükten sonra bedenimin bir işe yaramasını istediğimi dekana anlatıp onu ikna ettikten sonra formları teslim edebildim. yaklaşık 4 saatlik hastane macerası ve sinir bozucu bir sürü muamele ile öldükten sonra kadavramın formaldehit' e yatırılmasını garanti altına almış oldum.

    not: aslında kadavra olmam hala garanti değil. zira yasalarımıza göre ben öldükten sonra akrabalarımdan biri yok biz onu gömeceğiz dediğinde, ben ne kadar gerekli belgeleri imzalamış olsam bile fakülte benim cesedimi alamıyor. bir ara boş zaman bulduğumda bu konuyu da bir şekilde çözmek için çalışmalara başlayacağım.
  • şu kadar yıllık hayatımda ilk kez gördüğüm içi açılmış insan cesedi. hem de ayrı zamanlara ait üç adedinin.

    önceden iki kez ölü insan görmüştüm bir babama diğeri dedeme ait. ama ilk kez insan ölü bedenlerinin içini gözlemlemek nasip oldu.

    bedenlere ait kolların, bacakların, gövdelerin içe doğru dokusal katları (kolların, abdomenin, bacakların içi) anlatmak çok zor bunu. bu bir ölüm mahremiyetine dair ihtilaldi zihnimde.

    uzun süre genzimden tadı, burnumdan kokusu gitmedi. sonraki saatlerde yemek yerken ölü beden tatları kaldı ağzımda, midem kalktı.

    ve çok gariptir hala daha bir etkisi var zihnimde. sokakta gördüğüm ya da çevremdeki insanları o soğuk metal masalarda yatırılmış ve kurumuş, içleri açılmış şekilde zihnimde canlandırıyorum. kendi türümden canlıların o halleri, o pek üstün bilinçli yaratıklar değil mi(?!)- öylece hareketsiz, güçsüz, donuk, taşlaşmış. neler yaşanmış ve ardında parçalanmış bedenler.

    kaslarına sinir demetlerine, kalbine, ciğerlerine, omuriliğine dokundum. onların yaşarken bırak dokunmayı, göremedikleri parçalarına. uçan, buharlaşan, hiçliğe karışan ne idi. ya kimsesiz ya zihinsel hasarlı ya da bağışlanmış bir beden. peki ne kalacak geriye benim bedenimden de.
  • kadavra için etik kurallar bellidir. bir hasta hangi mahrem haklara sahipse kadavrada aynı mahrem haklara sahiptir. kadavra bir ceset olabilir ama deontolojide bir hasta ile aynı haklara sahiptir. kadavranın mahremiyetini bozamazsınız. kadavraya bir hasta kadar saygı duymalı ve ona karşı bir hasta kadar hassas olmalısınız. olması gereken durum bu.

    lakin türkiye gibi bir ülkede hiçbir şey olmadığı için bunlar tıp öğrencilerine öğretilmediği ve benimsetilmediği için kadavraya çoğunlukla tıbbi değeri olan ceset gözüyle bakıyoruz. bu yüzden yanında şebeklik de yapıyoruz, yaşlı amca penisini ballandıra ballandıra anlatıyoruz.

    çünkü daha yaşı 18-19 olan tıp öğrencileri olayın ne ciddiyetinin farkında ne de hassaslığının. dolayısıyla bir öğrenci kadavra fotoğrafını tıp/bilim/eğitim amacının dışında çekiyorsa burada baş suçlu nerede olduğunu anlatmayan fakülte hocalarıdır.

    sonraki suçlu ise tıp eğitimini ayağa düşüren, hocasız tıp fakülteleri açan, kalitesiz hocaların cirit attığı, mantar gibi çoğalan, hastanesiz açılan tıp fakülterini bu ülkeye reva gören yeni sağlık sisteminin yaratıcılarıdır.
  • tip fakultesi/tip disi kisilerin hakkinda geyik cevirmesine tahammul edemedigim, ozellikle icinde nekrofili kelimesi gecen veyahut kadavranin malafatinin kesilip cebe saklanmasi mitini iceren esprilerin bende gayet hosnutsuzluk yarattigi konsept. insan olduklari unutuluyor sanirim.
  • osmanlı aydınlanması dönemine kadar, islam hukuku gereğince ölü üzerinde cenaze işlemi dışında bir çalışma yapılamaması sebebiyle tıp eğitiminde bal mumundan yapılmış modeller üzerinde çalışma yapılırdı ("bir kişinin ölüyken kemiğini kırmak, diriyken kırmak gibidir"; bu yüzden fıkha göre ıssız bir adada açlıktan ölmek durumunda kalınsa dahi ölmüş insan eti yenemez, mürtedlerin etinin yenmesi konusu ise ihtilaflı). tanzimat ile birlikte (bunu ulemaya kabul ettirmek zor da olsa) klasik kadavra sistemi getirilir, ucuz olduğu için özellikle de yaşamını yitirmiş nubia'lı köleler talep edilir. tabii bütün bunlar "gavur sultan" mahmut eliyle olur.
  • türkiye'de sahipsiz cesetler direkt olarak kimsesizler mezarlığına gittiği için tıp fakültelerinin ithal etmek zorunda kaldığı öğretim nesnesidir. biz hangi kasın nerde olduğunu, hangi damarın nasıl ilerlediğini teorik olarak bilsek de pratik olarak bunu pekiştirmedikçe nasıl bizim zihnimizde kalıcı olabilir ki!!

    okuduğum fakültenin yaşlı bi dede ve nine kadavrası vardı. biri huzurevinden gelmeydi, diğerinin nereden geldiği belli değil ama 92'de vefat ettiği biliniyordu. bizim zamanımıza gelene kadar hiçbir sağlam tarafı kalmamıştı zavallıların. bi de üç tane cillop gibi olanları vardı. onları ise çıkartmaya kıyamıyorlardı formaldehitten. sanırım bunlar da marmara ve düzce depremi'ndeki kayıp insanlardı.

    depremdeki kayıp insanlar demişken o bölgedeki üniversitelerin bu tip vakalar sayesinde köşeyi döndüğü söylenir. milyarlık kadavra satışlarından bahsedilip durulur.
  • cadaver kelimesinden gelmektedir. cadaver de caro* data* vermis* kelimelerinden türemiş olup, solucana verilecek et anlamındadır. sonuç olarak tıp öğrencilerine gittiği düşünülürse anlam dışı bir kullanım olduğu söylenemez.*
  • nedeni bilinmemekle birlikte diş hekimliği anatomi derslerinin de parçası olan insanda huşu uyandıran merhumdur.
    kendisi anatomi hakkında da hayat hakkında da epey bilgiler verdiği gibi dışarı çıkarılmış bağırsaklarıyla sabahları eğlendirme kapasitesinede sahiptir. ayrıca bazen yüzlerinde görülen muhteşem bir tebessüm ölümün o kadarda kötü olmadığı hissi verir ki fizyoloji sınavından önceki saatlerde insanda bende şuraya uzansam benide kesselerde sınava girmesem gibi yanlış hatta ahlaksızca fikirler uyandırır.
  • mezar tasi bile olmayan ontolojik kanit.
hesabın var mı? giriş yap