• ateistim, ıslamin one surdugu kaderi anlamak kolay gelmisti bana. yuce yaraticinin senin iradenle yaptigin eylemin oncesini ve sonrasini bilmesi cok da mantiksiz degil. fakat beni alakadar eden kaderin ustundeki kader yani eylemlere bizim karar vermemiz degil de bizim yaptigimiz her hareketin neden sonuc iliski icinde bir disari vurum olmasi durumu. bir ornekle anlatayim, tarlabasinda dogan bir cocugun hirsizlik yapmasi secimi midir? yoksa kendine yasam suresinde verilen gorevini mi yapmaktadir? ya da basari gercekten basari midir? ovundugunuz herseyi dusunun, bunlari siz mi sectiniz gercekten? siz mi basardiniz? ossyi kazanmak icin gittiginiz lise+dershane+ aldiginiz ozel dersleri, bir anadolu koylusunun aldigi egitimle karsilastirip bunu basari olarak gormek ne denli dogru?
  • cok kisa ve cok basit
    diyelim ki hayatinda biri var. yakın şehre is seyahatine gittin bir gun kalip doneceksin. gece otel lobisine kahve icmeye indin. kahve icerken cok cekici biri geldi oturdu yanina. isveler cilveler, sohbet muhabbet filan. odaya cikalim desen cikacak seninle...

    o kisinin yanina oturmasi ve sana kendini sunmasi: kader.
    senin o kisiyi kabul etmen veya reddetmen: ozgur irade.
    o kişiyle odaya çıkman: nefse yenilgi.
    o kişiyle odaya çıkmaman: evliya mertebesi.
    kaza: sevgilinin otele gelmesi ":)"

    yolda giderken yolun birden ikiye ayrilmasi kaderdir. hangi yola gidecegine dair verdigin karar ise irade.

    hayat; kader ve secimlerden ibarettir. kaderin sorularindir, sinavindir. iraden ise cevaplarin.

    sinav kagitinin onune uzatilmasi: hayat
    kagitta yer alan sorular: kader
    kagita yazdiklarin: ozgur iraden (ister bos birak, ister sacmala, ister sana soru sorana kufret, ister reddet, ister en dogru cevabi verebilmeye gayret)

    allah senin ne yapacagini yazmaz ama ne yapacagini bilir.

    peki nasil bilir?
    bunun sirri da zamanda gizlidir. allah zamansizdir. onun icin olacak olanlarin hepsi zaten olmustur, bu yuzden olmus ve olacak olanlar da o’nun bilgisi dahilindedir.

    amerika'da, milyalarca dolar mal varlığının içine doğmuş; ömrü boyunca bu dünyanın bütün nimetlerinden tatmış ve tek bir kişiye faydalı olamamış aksine sınav kağıtında sorulara hep küfretmiş-soru soranı da reddetmiş birinin yaşadığı 70 yıllık ömrü bir kenara koyun. diğer kenara'da ortadoğu'da doğmuş, açlığın ve sefaletin her türlüsünü tatmış ama yaşadığı ömür boyunca o sorulara hep doğru cevaplar vermeye çalışmış, hep "insan" kalmış bir ömrü koyun. birinin karşılığı sonsuz nimetler ve zaman kavramsız bir cennet. diğerinin karşılığı korkunç bir azap ve zaman kavramsız bir cehennem. 70 yıllık bir ömrün karşılığında sonsuzluğa uzanan kapı. 70 yıllık bir ömrün içerisinden bakarken soruları soranın eşit davranmadığını düşünmek mümkün. ama sonsuzluğu düşünün bir de. firavun’a (sorabilmek mümkün olsaydı) sorun bence; bir daha hayata gelse en sefil hayatı yaşayarak adam gibi ölen o ortadoğulu'nun yerinde olmak istemez miydi? soramayız, zaten onlar da cevap veremezler. çünkü eğer sorulabiliyor ve cevap alınabiliyor olsaydı; bu, sınav sorularının yanında cevap anahtarını da vermek olurdu.

    iman kalp ile, bilmek akıl ile.

    ve son olarak: allah eşit değildir ama adildir. allah'ın adaleti ise ancak bütünü görebildiğimiz (mahşer-mizan-ahiret) günü tecelli eder.
    bu yüzden;
    "allah bilir siz bilmezsiniz... (bakara216)”
  • benzetmelerin göz kanattığı başlık.

    sıkılmadınız mı şu hikayecilikten? tatmin ediyor mu sizi bunlar gerçekten? ayrıca din kültürüne giriş diyen arkadaşa şaşıyorum, soru çok güzel bir soru bence ama cevaplar tatmin edici değil.
  • dünyamız için konuşursak; kader fizik kurallarıdır, irade ise diyalektiktir.

    atladığınızda yere çakılırsınız; kaderdir. bunu bilirseniz atlamazsınız ama bilmeseydiniz atlayabilirdiniz; diyalektik.

    atlayan nesnenin yere çakılacağı gibi, insanların, toplumların ve tarihin ilerleyişi de belirli bilimsel kaideler dahilinde işler. bu kaderdir.

    bu kaideleri öğrenebilir, çözebilir ya da öğrenmeyebilir, çözmeyebilirsiniz fakat bu kaideler neticesinde başınıza gelen bir olay karşısında ne tavır alacağınızı son kertede belirleyecek olan şey bu olayın hangi faktörlerin neticesinde geliştiğine yönelik bilginiz ya da bilgisizliğiniz olacaktır.
  • eğer bu konuyu düşünüp içinden çıkamadığınızda size geri zekalı ya da cahil diyen biriyle karşılaşırsanız suratına bakıp okkalı bir "siktir git" deyin. özgür irade paradoksu felsefenin 2000 yılı aşkın süredir içinden çıkamadığı bir konudur. çünkü gerçekten bilgimizin sınırını aşan çok boyutlu bir mesele.

    bu konuda en sevdiğim ayet nahl 93'tür: (elmalılı çevirisi) "allah dileseydi elbette hepinizi tek bir ümmet yapardı. fakat allah dilediğini saptırır ve dilediğine de hidayet verir. şüphesiz ki, (kıyamet gününde) bütün yaptıklarınızdan sorumlu tutulacaksınız."

    rabbisi nasıl dalga geçiyor bizimle görüyorsunuz. cevap bulamayan kulları da agresife bağlayıp gelip burada laf yapıyorlar. sinirleneceğinize exit yapın dinden amk. sizinle mi uğraşıcaz burada?

    ben de özgür irade diye bir şeyin olmadığını düşünüyorum. irade dediğiniz şey karar verme gücümüzse bu güç yalnızca bize bağlı değil. kararlarımız beynimizi etkileyen kimsayal reaksiyonlara bağlı. david eagleman the brain kitabında bir hikaye anlatıyordu; otomatik silahla katliam yapıp polis tarafından öldürülen bir adam evinde "kendimde tuhaflık hissediyorum. öldükten sonra bana otopsi yapın" diye bir mektup bırakmış. adama otopsi yapmışlar, gerçekten beyninin kritik bir noktasında bozuk para büyüklüğünde bir ur varmış. doktorlar tümörün adamın davranışlarını şiddete yöneltecek şekilde etkilemiş olabileceğini söylemişler. şimdi bu adamın yaptığı korkunç şeyden kim sorumlu? adam kesinlikle sorumlu değil. adamın beynindeki tümöre engel olmayan kadir-i mutlak tanrı sorumlu diyebilir miyiz? sonuçta o tümörün varlığından hiçbir insanın haberi yoktu, kimse sonuçlarına etki edemezdi ama tanrı edebilirdi.

    eğer tanrı, kitabında bizzat dilediğini saptırıp dilediğine hidayet verdiğini söylüyorsa yaptıklarımızdan sorumlu tutulamayız. tanrının bilgisi ve dolayısıyla izni dışında bir karar alamayız, eylemde bulunamayız. karar yalnızca bize bağlıysa zaten bu tanrının "her şeye gücü yeten" sıfatıyla çelişiyor. bu da bizi kötülük problemine götürüyor. tanrı olmuş olan, olabilecek olan her şeyi biliyorsa kötü olaylara neden engel olmuyor? olmak istemiyorsa kendisi de kötüdür, olmak istiyor ama olamıyorsa güçsüzdür. güçsüz ya da kötü bir tanrı bize anlatılana uymuyor. bu matematik bizi kandırıyor hocam.

    kaderi black mirror bandersnatch gibi düşünün. seçimler, seçenekler, kararlar sadece birer illüzyon. akışın seni götürdüğü yoldan çıkamaz, doğa yasalarını aşamazsın. ve sonuç hep aynı. bandersnatch'teki 8-10 olasılık reel hayatta trilyonlarca, ve sonu hep ölüme bağlanıyor. dinlerin anlatısı bize ölümden sonra ödül ya da ceza göreceğimizi söyleyerek dünyadaki kararlarımızı manipüle etmeyi ve eylemlerimizi iyileştirmeyi amaçlıyor.

    kader var dediğinde hayat bir sınav argümanıyla, özgür irade dediğinde kadir-i mutlak tanrının iradesiyle çelişmesinin sebebi bu. size var denilen şeyler aslında yok. dolayısıyla kafanızdaki çelişkiler de yersiz.

    edit: başlık altında çok dönen "allah bildiği için sen yapmıyorsun, sen yapacağın için allah biliyor" argümanı islam'ın nasıl bir felsefe fakiri olduğunun kanıtı.

    1. tanrının bilgisi dışına çıkılamıyorsa özgür iradeden bahsedilemez. yine kaderi bandersnatch, tanrıyı senarist gibi düşünün; izlenebilecek senaryolar belli. üstelik bu senarist hangi tercihleri yapacağımı da biliyor. o zaman senarist filmi izlememi neden istedi? dünyaya beni neden sınava gönderdi? zaten lineer zamanın üzerinde olduğu için varacağım noktayı biliyordu. seçimler koyup kader anlayışını daha karmaşık hale getirseniz de ortada hâlâ bir paradoks var.

    2. ayrıca etik boyutu var: tanrı yapacağımızı bildiği halde müdahale etmiyorsa eylemlerimizin sorumluluğu yalnızca bize yüklenemez. bilgi varsa, değiştirme gücü varsa tanrı yaptıklarımıza ortaktır. komşunun üzerine bir bomba yerleştirip evden ayrıldığını gördüğün halde polise haber vermiyorsan kalabalık bir yerde kendini patlattığında sen de suçlu olursun.

    sadece biraz mantık.
  • bir deist olarak ilahi dinlere inananlarin “kader” kavramini nasil yanlis bildiklerine hayret ediyorum.

    kader, yapacaklarinizin belli olmasi, veya “yazilmis” olmasi demek degil; yaraticinin olacak her seyi onceden biliyor olmasidir. ıkisi arasindaki nuansi anlarsaniz, konuya bakis aciniz tamamen degisecektir.

    farkli bir perspektif edinmek ve konuyu kavrayabilmek icin olasilik hesaplari ile ozellikle “laplace’in seytani”ni arastirmanizi oneririm.
  • 2019 yılında varoluşu hala bilmem kaç bin senelik ilkel tip ideolojiler olan dinlerle açıklamaya çalışanların cahilane sorusu.

    özgür irade kuvvetle ihtimal yok. zira, bizler milyonlarca yıllık evrim süreci içinde gelişerek beynimizde yer etmiş duygusal miras parçacıklarına göre hareket eden biyolojik otomatlarız. bu durumda kader falan da yok. kader dediğin aslında tesadüf olmayan tesadüfe kısaca verdiğin ad (örneğin x yerde doğman bir tesadüf olmakla birlikte, ebeveynlerin orada olduğu için tesadüf olmadan doğdun).

    bir de müslüman arkadaşlar açıklamaya çalışmış kaderi. lakin hepsi trajikomik hatalar içeriyor. misal biri demiş ki, senin yapabileceklerinin hepsini allah yazmış, bu kadermiş, ama sen istediğini seçiyormuşsun. ol deyince olduran allah, yazınca oldurmuyormuş anlaşılan.

    bir diğeri daha trajikomik. kader tamamen onun yazdığıdır, serbest irade yoktur, demiş. o zaman cennet cehennem niye var? böyle sadistçe bir tanrı algısı nasıl varolabiliyor kafanda, anlamış değilim.
  • ben şöyle anlıyorum: kaderin belli olması demek, bildiğin bir filmi izlemek gibi. senin nerede ne seçimler yapacağını biliyor. seçimlerini yapan sensin, ama o neyi seçeceğini biliyor.
  • din ekseninde mantıklı bir açıklaması yoktur (aslında islam özelinde).

    islamcı arkadaşlar inançlarına zeval gelmesin diye bu işi felsefi açıdan eğip bükerler ve tatmin olmuş gibi yaparlar, veya bu adaletsizliği olduğu gibi kabul ederler (o zaman da niye inanırlar bilmem, korkudan olsa gerek).

    tanrı ne yapacağınızı bilmiyorsa o tanrı değildir.

    bunları bilen (ve haliyle evrendeki tüm bilgiye sahip olan) tanrının ise yarattığı ufaklıkları yakması, onlarla eğlenmesi, sınaması falan komik şeyler...

    bu nedenle tanrının dünya işlerine karışıyor olması komik. doğrusu nedir elbette bilmiyorum ancak islam tipi veya diğer semavi dinler tipi tanrı olması imkansız.

    o nedenle sevgili einstein'ın dediği gibi insanları eylemleriyle değerlendiren bir tanrıya inanmıyoruz.

    ***

    kaldı ki kısa bir "googlelama" ile bulacaksınız ki bizim eylemlerimizden veya sözlü olarak belirttiğimiz kararlardan önce beynimizin ilgili bölgesinde çok önceden o aktivitenin gerçekleştiği görüldü. (çok yeni bir araştırma değil ama bunun üstüne yeni yeni farklı araştırmalar geliyor.)

    yani özgür irade olsa bile bugüne kadar başınıza gelenler, bugüne kadar yaptıklarınız bundan sonra yapacaklarınızı hayli şekillendiriyor. ya da bir bütün olarak güdümlü füzesiniz :)

    peki tanrı? onu konuştuk ya...

    100 metre yarışına birisi 50. metreden başlasa veya diğeri 50 metre geriden başlasa itiraz edilir ama dinlere edilmiyor nedense. korku ve ödül kitleleri yönlendirmek için muhteşem araçlar, bunun üstüne insanın doğasından gelen muhafazakarlık da eklenince gerekli ortam yaratılmış oluyor.

    ne yapacağımızı, kişiliğimizi şekillendiren ortamı, genetiğimizi seçemiyorsak bu adil bir yarış olmaz ve cennet-cehennem anlamsızlaşır. (üstteki araştırmalar olmadan bile din özelinde her şeyi bilen tanrı kabulü din fikrini saçma kılıyor.)
  • mantıklı hiçbir cevap verilemeyecek bir sorudur. dinlerin en büyük açığıdır.

    "allah'ın izni olmadıkça hiç kimse inanamaz. o, aklını kullanmayanlara kötü bir azap verir." yunus suresi 100. ayet.

    bu soruya başka sorular ilave edilebilir ve en sonunda "allah neden bizi yaratma ihtiyacı hissetti?" gibi sorular sorulur. hep var olmuş ve var olacak, doğmamış, doğurulmamış olan bir tanrı, neden durduk yere sonsuz bir evreni yaratmış ve neden toz zerresi kadar bile yer kaplamayan bir dünyaya bizi koyup, yaptıklarımız yüzünden yargılayıp, kaynar sularda haşlayacak? madem bir insanın, daha dünyayı ve evreni yaratmadan trilyonlarca yıl önce aşağılık bir günahkar olacağını biliyorsa, o insanı neden yaratıyor ve sonunda cehenneme atıyor?

    özünde sorulması gereken soru budur. ve cevabı yoktur. verilmeye çalışılan cevaplar, cüzi irade, külli irade ezberinden öteye geçememiş. ortada çok büyük bir çelişki var. kuran'da da bu çelişkiye kanıt olacak bir sürü ayet var. kuran'ı okumayıp, duvarınıza asıp, arapça dinleyip ağlarsanız ve din ile ilgili şeyleri kuran'dan okumak yerine bazı insanlardan öğrenmeye çalışırsanız böyle ezbere konuşursunuz. verdiğiniz cevaplar mantıklı değil.

    kader ile ilgili mantıklı bir soruya, "ayni sekilde allah'in ne yapacagimizi bilmesi bize yaptigimiz hareketleri zorla yaptirdigi manasina gelmiyor. dolayisiyla yaptigimiz hareketlerin sorumlulugu bizde." şeklinde cevap vermek allah'a bir hakarettir.

    "(savaşta) onları siz öldürmediniz, fakat allah onları öldürdü. attığın zaman da sen atmadın, fakat allah attı. mü’minleri, tarafından güzel bir imtihanla denemek için allah öyle yaptı. şüphesiz allah hakkıyla işitendir, hakkıyla bilendir." enfal, 17.

    "âlemlerin rabbi olan allah dilemedikçe, siz dileyemezsiniz." tekvir, 29.

    edit: en çok da neye üzülüyorum biliyor musunuz? cevap verilemeyecek noktaya gelinince, "bunu biz bilemeyiz, bizim anlayabileceğimiz bir ilim değil." şeklinde sözler sarfedilmesi. bir şey ya mantıklıdır, ya da mantıksızdır. mantıksız geliyorsa da bunu söylemekten çekinme. sorgula, araştır. korkma, en önemlisi bu. "oku!", sana verilen ilk emir. korkma.

    edit 2: mesela bir android gelistiriyorsun. androide iyi veya kotu olan yollari bir sekilde isliyorsun ve ilerde gelisip insanlari oldurebilme ihtimalini biliyorsun. buna ragmen androidi yapip saliyorsun ve ilerde o robot insanlari oldurmeye başlıyor ve robotu terminator filmindeki gibi eritiyorsun. e bu robot sormaz mi sana "bilader beni yaparken bu kodlari sen girdin, suc isleyecegimi biliyordun. simdi neden beni eritiyorsun?" diye. sen ona ben sana secim sansi verdim dersen bu robot "benimle oyun mu oynuyorsun?" diye sitem etmez mi? neden o zavalli robotu yapacaklarini bilip yaratiyor ve sonra eritiyorsun ki?
hesabın var mı? giriş yap