• osmanlida; merkezden gönderilen emirleri halka ulaştıran adamlara denir. davalara bakar, nikah işleri, şirket kurulması, vakıf kurulması gibi işleri onaylar (bkz: noter). ayrıca halkın isteklerini divana iletir. ilmiye sınıfındandır.
    medreseden çıkan bir genç, kadı olmak istiyorsa ilk önce ona ücra, küçük kazalar verilir ki deneyim kazansın. devletin verdiği belirli bir maaşı yoktur. baktıkları davalardan para alırlar. (miras 20 akçe.) en büyük kadılık bursa, edirne ve istanbul kadılıklarıdır. istanbul kadısı günde ortalama 600 akçe kazanırdı. ayrıca istanbul kadısının şeyhülislam olma şansı da çok yüksekti.
  • esasen osmanlı devlet sistemi'nin şer-i yönünün belki de tek pratik makamıdır. buradaki temel husus yargı makamı olmasına rağmen ilmiyye sınıfından oluşları ve saray'a direk arz yetkileri bulunması, diğer enderun çıkışlı ehl-i örf denen mülkiye sınıfı idarecileri ile bir ast-üst ilişkileri olmamasıdır. buna ilmiyye sınıfının devlet geleneği olarak siyaseten katlinin mümkün olmamasını da eklerseniz aslında osmanlı'yı bir imparatorluk olarak ayakta tutan en önemli yapıdır kadı ve kadılık. bir nevi bölgesel yetkili, dokunulmazlığı haiz direk halife(padişah) temsilcisidir.

    ben bunu şöyle görürüm. osmanlı şeriat ile yönetiliyordu demek yanlıştır. seküler bir liyakat cenderesinden geçen mülkiye geleneğidir osmanlıyı osmanlı yapan. yani osmanlı yasama ve yürütme'den çok yargı erkinde şer-i'dir. bunun temel taşı da mevleviyet, kadılık ve naibliktir, ki hepsini kadı görmek lazım.
  • medrese öğreniminde en üst seviyeye yükselip tamamlayan danişmendler ilk önce alt seviyedeki medreselere müderris olarak atanıyordu.sonra sahnı seman gibi üst medreselere atanıyordu.buradan sonra kadılık için müracat ederlerse, adaylar bir seçimle beşer kişi olmak üzere stajyer olarak mevleviyet denen eyalet kadılıklarına gönderilir, 5 yıllık stajdan sonra istanbula dönerlerdi.eğer aday,rumeli yakasında görev istiyorsa rumeli kazaskerliği,anadolu yakasında görev istiyorsa anadolu kazaskerliği dairelerine başvurur, tayin sırası için adı matlab denilen deftere yazılırdı. 1 sene adaylıktan sonra en alt kademelerdeki kazalardan birinin kadılığına atanabilirdi. bu tayin padişah beratıyla yapılırdı. ahaliyle yakınlık kurmamaları için her yıl istanbul'a geri dönerler,yeniden sıraya yazılırlar ve yeni görev yerlerine tayin oluncaya kadar beklerlerdi.

    edit: yani öyle pek kolay iş değildir kadı olmak falan.
  • adamın biri müslüman mezarlığına ölü bir köpek gömer. görenler onu, zamanın kadısına şikayet ederler. kadı adamı çağırır ve işin aslını sorar.

    adam:

    -"doğrudur, öyle yaptım, çünkü köpeğin bana vasiyeti böyleydi, onun vasiyetini yerine getirdim." der.

    kadı:

    -"sen bizim aklımızla alay mı ediyorsun efendi?" diye çıkışır.

    adam:

    -"hayır efendim, aynı zamanda kadıya da 10.000 dirhem vermemi vasiyet etti." der.

    bunu duyan kadı hemen:

    -"rahmetli köpeğin ölümü bizi ziyâdesiyle üzdü." der.

    insanlar, kadının değişen bu tavrına hayret ederler.

    kadı onlara der ki:

    -"bu durum sizi hayrete düşürmesin, bu köpeğin geçmişini araştırdım, ashab-ı kehf köpeği kıtmir’in soyundan geldiğini keşfettim."

    kadıyı satın aldığın gün adalet ölür, adaleti öldürdüğün gün devlet ölür. (fatih sultan mehmet)
  • kadıköy'de, bahariye'nin karşısındaki taş döşeli sokaktan sola dönünce uygun fiyatlarıyla göze çarpan esnaf lokantası.
  • antalya devlet tiyatrosunda 1993-1994 sezonunda sahneye konulan müzikal, musahipzade celalin aynaroz kadısından yararlanılarak ülkü tamer tarafından yazılmış ve engin cezzar tarafından yönetilmiştir.

    kadıda, müzik cem idize ait olup, müzikalin en akılda kalıcı şarkısı, aşkımı taşır rüzgar'ın sözleri de şöyledir:

    senin güzelliğini anlatır balıkçılar
    köpüğe dalgaya
    bu sevdamızı söyler dağlardan kopan rüzgar
    toprağa, semaya

    her gece düşümde ben
    giderim pupa yelken
    aşkımı taşır rüzgar
    sana benden

    seni anlatır güller, karanfiller, asmalar
    kumsala, denize
    bu sevdamızı söyler dağlardan kopan rüzgar
    geceye, gündüze...

    her sabah gün doğarken
    seni duyarım birden
    aşkımı taşır rüzgar
    sana benden

    sana benden, sana benden
    aşkımı taşır rüzgar
    sana benden...
  • -kadı mahkemelerinden örnek davalar #114091517
  • kizi chok unlu olan yargilayici adam.
  • osmanli devrindeki local hakimler..
  • "kadının bildiğini garip de bilir." atasözü
    herkes her şeyi biliyor**. ama herkes söylemeye yetkili değil. herkesin söylediğine itibar etmiyoruz*.

    zamanında akşehir'de bir terzi pantolunu ütülerken yakıyor. pantolonun sahibi büyükbabamız işini beğenmediği terziye açmış ağzını yummuş gözünü saydırıyor:
    - itin götü!

    bu sonra terzinin kulağına gidiyor, adamın kanına dokunuyor, kadıya veriyor. gündeme gelen hakaretle ilgili belirsiz süre hapis ya da başka bir ceza. konu komşu atlatması için 'ütün kötü' dedim de, diyorlar. başta gelen akıl verici kadın, karısı. kabul etmiyor, cezasını çekiyor, inatçı. osmanlı imparatorluğu zamanı, kadı zamanı. ölmüşler. şahidi yok artık. bu haliyle dinlediğimizde terzinin beceriksizliğinin de bir karşılığı olması gerekir diye hissediyor insan. öykünün asıl sahibi akşehirliyle bunu 20 yıl önce askerde konuştuyduk.

    (bkz: etmişler ediyi sikmişler kadıyı)
    (bkz: bodrum hakimi/@ibisile)
    (bkz: ibradı/@ibisile)
hesabın var mı? giriş yap