• üzücü bir şekilde yine hemcinsinden gol yiyendir. oysa kadın akademisyen ,kadın mühendis, kadın astronot diye bir şey yoktur, akademisyen vardır, insan vardır. hatalar, kötülükler o insandan gelir, içinde bulunulan ortamın bokluğundan çıkar. akademi denilen -içinde bulunduğum, içine doğduğum ve yıllarca reddettiğim- ortam da aslında çok sığ ve köşeli bir çalışma alanıdır. akademisyenlerin büyük bir çoğunluğu sadece alanında çalışır, sadece ünvanların peşinde koşar. ders mers anlatmaz, öğrenci ile ilgilenmez, verdiği kararlarla kendi çektiği acıları öğrenciye çektirir.

    kadın veya erkek akademisyenlerin büyük çoğunluğu sadece işinin peşinde, alacağı maaşının peşindedir. üretmez, yeni fikirlere kapalıdır. üretiyorsa da sadece zorunluluktandır çünkü hedefindeki ünvanı elde edebilmesi için ortaya bir şeyler çıkartması gerekir.

    beklemediğim bir anda hayatıma düşen, yıllarca reddedip bizimkileri şaşırttığım yeni akademi günlerinde öğrencilerden gelen teşekkür mektuplarının, "hocam hangi kitapları okumalıyım" veya "hocam tek başıma yaşıyorum ailem burada değil ama bir yetişkinle konuşmalıyım" ya da "hocam referans olarak sizi gösterebilir miyim?" maillerinin mutluluğu ile beraber, "erkek akademisyen"lerden şikayetler, memnuniyetsizlikleri mi yazsam.

    kısacası hayat adil değil, hayat sevimli bile değil. sadece arada şanslı anlar, dönemler var. akademik hayatın iş hayatından hiçbir farkı yoktur. iş hayatında bir kadının karşısına çıkan her türlü engel, sorun, tatsız durum veya emeğini sömüren kötü patron, güvenilen hemcinsin bile bile ezme arzusu yani her şey akademide de vardır.

    insan şanslıysa hayatında iyi insanlara denk gelir. şansızsa da karşısındakini yönetmeyi öğrenir, kendini savunur, ilerler gider. o yüzden kötülük akademisyenin cinsiyetinde değildir. kadın akademisyen kötülüğüne kadar, profesyonel hayatta karşıma çıkan, misal şu an tv kanallarında pek sevimli pek muhalif hatta sözlük'te kahkahalar atan varoşluğun okumuş timsali kadının yaptıklarını anlatsam kim bilir neler olur.

    o yüzden insan kendine inanmayı kendine güvenmeyi öğrenecek, gerisi boş.
  • uzak durmayın, kaçın.
  • 2016 yılında,

    araştırma görevlilerinin %49,8'ini
    öğretim görevlilerinin %43,8'ini
    yardımcı doçentlerin %40,2'sini
    doçentlerin %35,1'ini
    profesörlerin %29,5'ini oluşturanlardır.

    detay: http://www.dogrulukpayi.com/…orani-turkiye-de-yuzde
  • 5harfliler'de bu konuyla ilgili güzel bir makale çevirisi yayınlanmış. kalpsiz ve çekilmez denilen ya da kadınlıklarına laf sayılan* bu akademisyenleri anlamak için iyi bir ilk adım olabilir kanaatindeyim.

    http://www.5harfliler.com/…-tarz-olarak-kalpsizlik/
  • merak ederim neden hep eski ve güzel çıktıkları fotoğrafları koyarlar. neden bu eziklik yahut ego? hocam, bir insanın ömründe yapacağı işin 5 katını yapıp profesör olmuşsun. saygılarımı sunarım. fakat 30 sene önce çekilen (hatta şopla modernize edilip düzeltilen) fotoğraflarını neden koyuyorsun sitene, sayfana, akademik kataloğa vs vs. . beğenilmeyi herkes ister de orası yeri değil sanki.
  • kadın bir akademisyen olarak hakkında bir şeyler söylemek istediğim başlık.

    1. kadın akademisyenler mesleğini yürütürken erkeklere oranla çok daha fazla zorluklarla karşılaşıyor ve daha çok efor harcamak zorunda kalıyor. nasıl mı? bir kere, evli kadın akademisyenler, ev işlerini ve çocuk bakımını yeterince üstlenmeyen kocalarından (varsa eğer) dolayı iş dışında zaten ağır bir yük kaldırıyorlar. ayrıca erkek egemen akademide, kadınlar atomu parçalasa bile emekleri görülmüyor, kadir kıymetleri bilinmiyor. tam bir cam tavan sendromu bu aslında: doçent ve profesör kadınların oranı çok düşük mesela. bu yüzden görünür olabilmek ve hak ettiğiniz ünvanları alabilmek için işinizi daha iyi yapmak, çoğunlukla bir erkeğin yaptığından daha fazlasını yapmak zorunda kalıyorsunuz, hem de daha az ödül uğruna...

    2. kadın akademisyenlerin tacize veya mobbinge uğrama oranı ve ihtimali maalesef daha fazla. ki uğruyoruz da. çünkü maalesef o "büyük erkeklere" hiç bir şey olmuyor. paşa paşa koltuklarında oturmaya devam edebiliyorlar. işin kötü yanı, araştırma görevliliği vb. zamanlarında taciz ve mobbinge maruz kalan kadın akademisyen bu tramvayı atlatamazsa kendisi güç sahibi olduğunda mobbing uygulayabiliyor. bu kısmı çok acı! bizzat gördüğüm, duyduğum, şahit olduğum bir hikaye: bir (kadın) hocam zamanında hocası tarafından çok ezilmiş. en ağır işler verilmiş. hiç bir hatası hoş görülmemiş. gelişimi engellenmiş. canı çok yanmış ama ne hikmetse şimdi kendisi de hocasına benzer bir biçimde karşısındakinin canını yakıyor. mağdur zalime dönüşmüş haberi yok. çoğunuzun bu başlıkta şikayet ettiği tipler de bu tipler...

    3. kadın akademisyen olmak epey yalnızlık getiriyor beraberinde. örneğin bir partner bulmak bile zorlaşıyor çünkü kimi zaman erkekler sizin ünvanınızdan tırsıyor. tırsmasa bile bu kadar çok çalışan bir kadın istemeyebiliyorlar. öte yandan, aynı meslekten kadın arkadaş edinmeniz çok zor çünkü aynı zorluklara göğüs gerseniz de bir taraftan kadro vb. konularda birbirinize rakipsiniz. etti mi bir yalnızlık daha? e dışardan arkadaş bulalım! tamam bulalım da, bir kere yaş belli bir noktaya gelince kendi fanusunun dışından insanlarla tanışmak çok kolay değil. hadi tanıştık diyelim, yine insanların sizin ünvanınızdan tırsması meselesi gündeme geliyor. dolayısıyla, kadın akademisyen olmak epey yalnız bir yer.

    4. tüm bunlar birleşince aslında kadın akademisyenin psikolojik sağlığının çok daha fazla risk altında olduğunu görüyoruz. değer bilinmemişlik, emeğinin karşılığını alamama, mobbing, taciz, yoğun çalışma temposu, rekabet, yalnızlık... bunca faktör bir araya gelince elbette ruh sağlığı tehlike altına giriyor. tüm kadın akademisyenlere tek tavsiyem şudur: bunca şeyin içinden sağlam çıkabilmek için lütfen özbakımınıza özen gösterin. gerekirse terapiye gidin, meditasyon/yoga vb. yapın, ruhunuzu da bedeninizi de iyi besleyin. iyi uyuyun, güzel yaşayın. kendinizi böyle farklı kaynaklardan besleyin ki bu risk faktörlerini nötrleyebilesiniz. hepinizi öpüyorum gözlerinizden...
  • taşrada olanlar genel itibarıyla üç kategoride ele alınabilir:
    1. taşrada yaşayan nüfuzlu ailesinin rektör, dekan, bölüm başkanı, yerel düzeyde bir siyasetçinin yakını olması hasebiyle kızımız issiz kalmasın, gözümüzün önünde olsun kaygısıyla kendisine kadro açılan hanım kızları.
    2. erkek hocalar taşraya gelirken veya zaten en baştan beri orada ve sonradan evlenirken "hocamızın gönlü olsun karısına da bir kadro açalım" tarzı kadroya atanan hanımları. ya da erkek hocanın taşraya gelirken/taşrada kalmak için bir ön şart olarak kadro açtırdığı hanımları.
    3. büyükşehirde referans/torpil gibi durumlar sebebiyle başkalarının gerisinde kalmış veya mobbingden bıkmış ve taşraya tersine göç etmiş hoca. ki liyakatli olma ihtimali olan tek grup da kendileridir.
  • isini düzgün yapanına henüz rastlanılmamıstır.nasıl akadesmiyen oldukları büyük soru isaretidir.
  • 2500 tane vize, final, quiz vs sınava girmis birisi olarak sınavımı yanlış cevap kağıdından değerlendirmiş ve bunu sisteme girmiş akademisyen kadındı. sonra düzellttirdik.
hesabın var mı? giriş yap