• "adam gibi yaz, kadın gibi değil, karı pezevenk" cümlelerinde ifadesini bulan ayrımcı zihniyete sahip şahıslara denir. bahsi geçen zihniyet yapısına ise "mizojini" denir.

    kadına yönelik şiddete karşı olduğunu iddia edip, kadını ikincilleştiren söylem kullanan gizli ayrımcılar vardır. gizli ayrımcılığın, saklandığı satır aralarından çıkarılıp teşhir edilmesi elzemdir. "adam gibi yaz, kadın gibi değil" cümlesinin bir lgbti bireye karşı kullanılması, "toplumsal erkek olmayan" biyolojik/toplumsal cinsiyet kimliklerinin ve cinsel yönelimlerin aşağı olarak görülmesi demektir. bu sadece mizojini değil, aynı zamanda homofobidir, yani eşcinsel düşmanlığıdır.

    adam/erkek olmanın yüceltilmesi ve kadın olmanın aşağılanması, cinsiyet değiştirmiş olan trans kadınlara da ayrımcılıktır, bu yüzden transfobiye de girer. trans kadına olan düşmanlık, kadın düşmanlığının alt kümesi olarak da incelenebilir; fakat bu kısmi inceleme yeterli değildir. trans kadına olan düşmanlık, ayrımcı zihniyetin gözünde, "yüce erkekliği reddeden ve kadınlık gibi aşağı bir kimliğe inen" bireye yönelik düşmanlıktır, dolayısıyla biyolojik kadınları hedef alan düşmanlıktan daha da şiddetlidir, aynı anda çifte ayrımcılık yapmak demektir.
  • eğer birisi bu sözcük öbeğini kullanıyorsa bilin ki kendisi erkek düşmanıdır, kadın düşmanı dediği kişi de kadın düşmanı falan değildir. sadece tekerlerine çomak sokmuş, göte göt demiş bir kimsedir.
  • (bkz: seksist)
  • kadına has, kadınca davranışlara ve en nihayetinde kadına nefret besleyen kimse. nedeni çocuklukta yer alan bir kadın figürüne (muhtemelen anneye) duyulan öfkeymiş.

    ilginç ama, bazı araştırmalar kedi düşmanlığının altında kadın düşmanlığının olduğunu göstermiş. bilinçaltında kedi dişiyi temsil ediyormuş.
  • (bkz: din)
  • (bkz: misojinist)
  • 1967 tarihli polisiye/ korku filmi.

    sevmek zamanı’ndan tanıdığım sema özcan’ın filmografisini araştırırken bulduğum bu harika filmi ilhan engin yönetmiş.

    istanbul’da genç kadınların kurban olduğu seri cinayetler vuku bulmaktadır. cinayet masasında görevli dedektif kemal (ekrem bora) olayların üzerindeki sis perdesini aralama konusunda yavaş da olsa bazı ilerlemeler kaydeder. taktığı korkunç maskelerle kadınları öldüren, cesetlere işkence ve cinsel tacizde bulunan katil, vaka sıralamasında bir akrostişe uymaktadır.

    maltepe’de melek
    erenköy’de emine
    langa’da leman öldürülmüştür.

    öte yandan kemal, ilk maktulün (melek) nişanlısı kenan’ın (engin inal) sorgulanması sırasında, onun dul yengesi oya’ya (sema özcan) gönlünü kaptırmıştır. kendi eşini de kaybetmiş olan kenan ile oya’nın birleşmesini engelleyen bir sürü neden vardır. sadece devam eden cinayetler değil, aynı zamanda ölen oğlunun yasını henüz atlatamamış, kemal’in annesi (güzin özipek) de…

    her ne kadar yapısal anlamda benzerlik gösterse de, çıplaklık, kan, vahşet ve entrika içermeyen bir filme kaide olarak giallo denemez (filmimiz dehşet sahnelerini göstermekten ziyade anlatmayı tercih ediyor. malum, sansür). zaten tarihsel olarak da, filmimizin etkilendiği örnekler gözden geçirilirken, en parlak dönemini 70’li yıllarda yaşayan giallo filmlerini mantıken elememiz gerekir (giallo kitaplarını değil). zira bir akımın türk sinemasına sızabilmesi için belli bir süreye ihtiyaç var; mesela 70’li yılların başında ünlü olan avrupa seks-komedi filmlerin bizce özümsenip temsil edilmesi 70’lerin sonu ve 80’lerin başına yetişebildi. kaynağı, özgürlüğün nispeten yerleştiği 60’lı yıllar avrupa sinemasında arayabiliriz. gölge oyunları ve kamera açıları göz önünde bulundurulduğunda ben yine italyan sinemasını ilk başta saymalıyız diye düşünüyorum.

    oyunculukta üstün bir performansa rastlamadım ama en azından alışık olduğumuz yeşilçam melodramı yok. polis sorgulama sahnelerinin beceriksizliği, akrostiş kullandığı için katilin şair olduğuna kanaat getirilmesi, sanatın diğer dallarından hoşlanan kişilerin direkt elenmesi gibi rasyonaliteden uzak tutumlar, b-movie hayranlarına hitap eden unsurlar. bununla beraber, polisiye filmlerin olmazsa olmazı “kim yaptı?” heyecanını kendi usülünce aktarabilme başarısını göstermiş. ben filmi hem dönem yeşilçamı hem de günümüz türk sineması açısından yenilikçi buldum. bu ve benzeri janrların üzerine gidilmemesi ve onlara süreklilik kazandırılmaması büyük kayıp.
  • gordion dugumunu cozen kilic misali bir yaftadir. her kilidi acan anahtar, tehlike aninda kirilacak camdir. ısine gelmeyen insanlara soylenir bazen, sonra gidilir ve dort dortluk orijinal kadin dusmanlariyla hemhal olunur. kiyak is.
  • insanlığın da düşmanıdır.
hesabın var mı? giriş yap