• sorunlu bulduğum ama özellikle medyada sıkça kullanılan bir tamlamadır, cinsiyetçi düzene işaret etmekten öte 'kadın sorunu' genelde kadının toplum içerisinde yaşadığı sıkılmışlık bastırılmışlık ikinci sınıf vatandaşlık gibi kısıtlı ifadelerle tanımlanır.
    örneğin işsizlik sorunu dendiğinde işsizliğinin kendisinin yarattığı negatif etkiden bahsedilir. "kadın sorunu" tamlaması da zaten erkek-olmayan, eksik olan olarak tanımlanagelmiş kadın kimliğinin kendi başına bir sorunmuş gibi algılanmasına yol açacak potansiyelde.
    kanımca kullanılması gereken terim türkiye'de cinsiyetçilik, ya da ataerkil düzen gibi bir kimlikten çok sisteme işaret eden bir şey olmalı lakin feminist işi ya da entel vs. tanımlamalarıyla banalleştirilmeleri de içler acısıdır.

    (bkz: turkiye'de cinsiyetçilik)
  • birileri, sınıf mücadelesi(sadece burjuvazi ile proletarya arasındaki) dışındaki bütün özgürlük sorunlarını "devrim" sonrasına erteleyedursun, marx ve engels, kutsal aile'de şöyle diyorlarmış bu sorun hakkında:

    "tarihsel değişimi belirleyen kadınların özgürleşme oranıdır. insanlığın zorbalığa karşı kazandığı zaferin bulunduğu nokta, kadının erkekle, zayıfın güçlüyle karşılaştırıldığında ortaya çıkan durumdur. kadının özgürlük derecesi toplumsal özgürlüğün doğal ölçüsüdür."
  • tarih boyunca küçük bir sorun olarak görülse bile aslında tarihsel bir boyut kazanacak kadar büyük sorundur. bütün mesele kadını hakir, zayıf, küçük görmekle ilgili.

    kadının; sanatı, felsefeyi, sistemi hatta dinleri erkeğin eline bırakarak bir köşede kendini bir ödül, bir cennet olarak görmesinden kaynaklanan dünya düzeni akıp geçiyor. ilk kadın, babil'in asma bahçelerinde yıldızlara bakarak aşk yaptığı adamdan, kendini gökdelenlerin en üst katında becermesini dilemeseydi, belki de erkek nesli doğayı sömürmek zorunda kalmayacaktı. çünkü tarihsel sorunların özünde, içgüdüsel olarak kadına sahip olmak arzusu olduğu açıkça görülebilir.

    doğanın tahakküm altına alınarak sömürülmesinden doğan çevresel sorunların özündeki asıl neden, kadının tahakküm altına alınmasından kaynaklanmaz mı?.

    feminist ve ekolojist tavır koyulmadığı sürece insanlık daha bir çok toplumsal ve küresel sorunla boğuşarak kendi kendini yok etmeye devam edecek. ortada bir düşmanlık olduğu ve birinin diğerini kontrol etmeye devam etmesi iki cins arasında toplumsal olarak görülebilen, özel olarak görünmeyen sorunlara yol açmaya devam edecek. bunun sonucu olarak, kadının toplumsal olarak acı çekmesi, erkeğinse bireysel olarak acı çekmesidir. yani her iki cins içinde mutsuzluk söz konusudur.

    ve her iki cins bu sorundan sorumludur.
  • "...kadının aşağılanması, uygarlığın ve barbarlığın ana unsurudur. şu farkla ki, barbarlık basit yöntemler uygularken, uygar sınıf kusur ve ayıplarını karmaşık varolma yöntemine, belirsizliğe ve ikiyüzlü bir çift anlamlandırmaya yükseltir. kadının esaret altında tutulduğu bir toplumda, hiç kimse erkek kadar ağır bir biçimde cezalandırılmamıştır."
  • dinlerden, ekonomik sistemlerden, ulkelerden ve kulturlerden bagimsiz bir sorundur. dunyanin her yerinde ve tarihin her aninda kadin sorunu yasanmistir ve yasanmaya devam edecektir. zamana ve mekana gore sadece siddetinde ve karakterinde bir takim degisimler olur ama hep vardir. turkiye'de siddetli yasansa da fransa'da da vardir. kapitalizm'in sorunu gibi algilansa da komunizm'de de olmamasi icin bir neden yoktur. fizyolojik farklar ve ureme metodunda bir degisiklik olmadigi muddetce algilarda tam anlamiyla esitlikci bi durumun olusmasi mumkun degildir. bana gore sorunun tek bir cozumu vardir. o da kadinin fizyolojik ve psikolojik olarak tamamen erkek'ten bagimsizlasmasidir. yani cocuk sahibi olmak icin artik bi sperm'e ve vajinaya ihtiyac duyulmamasindan bahsediyorum. ayni sekilde erkek'te kadina karsi uremeden kaynakli bu mulki bagimliligi cozebildigi olcude ozgurlesecektir. sikmek,sokmak turu ataerkil argodan tut da soyun devami vs gibi maskulen zirvalara kadar bir cok cinsiyetci yapi tarihe karismak durumunda kalacaktir. babasi olmadan sadece bir anneyle buyuyen ve bunda bir eksiklik hissetmeyen bir erkek nesli dusune biliyor musunuz? ya da surekli orselenen bir anne figuru olmadan babasiyla ozgurce buyuyen bi kadin?

    siz demeden ben deyim (bkz: hayallerde yaşıyor bazı ibneler)
  • ülkemizde sadece yüzeysel ele alınarak görmezden gelinen sorundur. sorunun sadece, kadına karşı şiddet, kadınların çalıştırılmaması vs. gibi olaylardan ibaret olduğunu sananlar ve inanlar çoğunluktadır. günlük hayatımızın içine kadar girmiş, farkedilmeyen birçok konuda bu sorun oldukça baskındır. ağızlardan düşmeyip, noktalama işareti yerine kullanılan küfürlerin %90ı kadına yöneliktir ve o denli sıradanlaşmıştır.
  • "verilerle ataerki (yani kadın) sorunu" başlıklı yazı dizisinin 2. ve 3. bölümü şu şekildedir:

    verilerle ataerki (yani kadın) sorunu 2: kapitalizmin kadınları
    http://www.yenikapitiyatrosu.com/…lizmin-kadinlari/

    verilerle ataerki (yani kadın) sorunu 3: kadın(lık) verilerinin türkçe telaffuzu
    http://www.yenikapitiyatrosu.com/…turkce-telaffuzu/
  • kadınların yüzde doksanından fazlası tarafından görülmeyen, görüldüğünde de normalleştirilerek bertaraf edilen, içinde şiddet, aşağılama, adaletsizlik, cinayet gibi birçok vahşi terimi barındıran sorunlar bütünüdür.
    toplasan toplasan kadınların yüzde onudur bağıran itiraz eden.
    kadın sorunlarıyla başedilememesindeki temel sorun geri kalan yüzdeye karşı da ayrıca bir savaş verilmesidir. ben şundan eminimki kadınlar bir sorun olarak görselerdi olanı biteni çözerlerdi.
  • "amasız", "fakatsız" konuşmak isteyen feminist yaklaşımlarla katiyen çözülemez.
  • ..... doğurmak için yaratılan kadının evrimin en üst halkasına kadar çıkması ve kas iskelet sistemi dışında beyin fonksiyonları tam gelişemeyen erkek ırkının bunu hazmedememesidir
hesabın var mı? giriş yap