• 23 yazarın kaleminden çıkmış, kadınlar arasında yaşanmış veya yaşanamamış birlikteliklerin, hep gölgede kalmış, yok sayılmış kadın kadına aşkın öykülerinin murathan mungan derlemesiyle vücut bulmuş hali.

    metis kitap'ın katkılarıyla
  • murathan mungan'ın önsözde bahsettiği gibi lezbiyenliğin bir kafa karışıklığı, cinselliği ve bedeni keşfederken yaşanan bir ergenlik evresi olmadığını anlatmak için çabalayan 23 yazarın hikayelerinden oluşan kitap.
    en çok tanınanlardan mine söğüt, gaye boralıoğlu, hakan günday, hakkı inanç, barış bıçakçı gibi yazarlar da var aralarında.
    kitap isminden dolayı kadın okur kaderine mahkummuş gibi gözükse de edebiyatı seven, aşkın cinsiyeti olduğunu düşünmeyen herkesin zevkle okuyacağı bir kitap.

    bana göre kitaptaki en güzel hikayeler.; ablamın cesedi, sinema tutkusu, narin ben geldim, bağımlı
  • 24 saatte bitirdiğim 23 öyküden oluşan 200 sayfa kitap.

    kitabın ana teması lezbiyenlik olduğu için kitaptaki 23 öyküyü de "acaba bunun konusu ne" diye okuyamıyorsunuz, aksine "acaba yazar şimdi lezbiyenliği nasıl olaya sokuşturacak" diye okuyorsunuz ve bence bu hikayelerin hak ettikleri şekilde okunmalarını ve değerlendirilmelerini engelliyor. 23 öykünün belki sadece 1-2 tanesinde ana karakterlerin lezbiyen olacağını/olduğunu unutma şansınız oluyor da hikayelerin içinde kayboluyorsunuz.

    önsöz dahil kitabın başından beri kendi kendime "acaba ben lezbiyenliği yanlış mı biliyorum" diye sorduğum oldu. bazı hikayelerdeki kadın karakterlerin sırf bir kadını güzel buldu diye, bir kadınla zaman geçirmekten hoşlanıyor diye lezbiyen olduğu izleniminin verilmesi beni çok rahatsız etti. buna benzer olarak, kimi kadın karakterlerin lezbiyen olduğunu kabul edip lezbiyen olduğundan emin olmadığı kadınlara davranışını ise oldukça maçovari buldum. cinsel yönelimi kadınlar olan kadınlarla empati kurulmasının bu seçkinin hedeflerinden biri olduğunu düşündüğüm için de erkek ya da lezbiyen olmayan kadın gözü ile çizilen lezbiyen karakterlerin bu empatinin kurulmasına engel olduğunu düşünüyorum.

    kitabı okurken beğendiğim öyküleri işaretledim. kitabı bitirdikten sonra aklımda kalan öyküleri düşündüğüm zaman 5-6 öykünün aklımda kaldığını fark ettim. bunların içinden en beğendiklerimin hakan günday ve mine söğüt'ün hikayelerinin olması bu yazarları seven ve takip eden bir okur olarak beni şaşırtmadı. son olarak, bir kaç hikayenin yazarlarını da başka bir hikayesi ile okumak istediğim için arkadaki biografi bölümünün iyi düşünüldüğü görüşündeyim.

    edit: imla
  • bu kitap; toplumun henüz alışamadığı ama var olan bir sevgiyi topluma rağmen yaşayan ya da yaşamaya çalışan kadınların yirmi üç hikayesini içeriyor. kimisi kentte kimisi köyde, kimisi yasaklı, kimisi tutsak birbirinden farklı kadınların arasında gelişen sevgi bağının, yakınlaşmanın ya da yasaklığın içerisindeki doyumsuz arzuların, metis edebiyatın birbirinden güzel yazarlarının elinden çıkmış, 'öteki' denilenlerin kaleme dökülüşü...

    aralarından en sevdiğim; bu kitap ile tanıdığım nermin yıldırım'ın "narin, ben geldim" hikayesi. hikayenin sonu geldiğinde kitabı bırakıp keşke bu hikaye bitmeseydi diye anlamsızca bir hüzüne kapıldım, romanı olsaydı da okusaydım. tadının damağımda kaldığı kısacık hikayelerden oluşmuş müthiş yaşantılar.

    murathan mungan tarafından yazılmış, arka kapağın alt paragrafında yer alan cümle ve yöneltilmiş soru ise ayrı değerli ve önemli.
hesabın var mı? giriş yap