• (bkz: kadınların bilim tarihine katkı yapmamış olması) 489

    (bkz: kadın bilim insanının olmaması) 403

    (bkz: kadınların bilim ve sanata katkı yapamaması) 324

    (bkz: kızların bilime ilgi duymaması) 534

    (bkz: kızların bilime değil tüketime paraya ilgi duyması) 256

    birbirinin benzeri bir sürü dolu dolu başlık olmasına rağmen açtığın şu başlık ile bilime ne gibi bir katkıda bulundun sayın mal.
  • yaşım 40+.

    yüzlerce birebir ve toplumsal gözlem sonrası ben de aynı fikirdeyim. ağır çoğunluğunun umurunda bile değil. üzülüyorum şahsen. heyecanlanmıyorlar bile.

    not: nasıl bir seçilim yaşandıysa binlerce kuşaktır, ilgi duyanlar olacaksa da survive edip bugünlere gelememişler. merak ettiğim şu: “neden ilgi duymayanlar doğal seçilime maruz kalmış? ilgi duyanlar bir şekilde seçilmemiş.”

    ulan?? yoksa??! bu da mı erkeklerin suçu acaba? pozitif düşünebilen kadınları seçmediler mi acaba kuşaklardır? aptal sarışınlara mı yöneldi insanoğlu acep?? olabilir ha. ayaküstü teori çıkarttım.
  • tarihsel olarak baktığımızda tamamen haksız bir iddia değil aslında ama bugünü kesinlikle yansıtmıyor. aradaki ilişkiyi anlamak için kısa bir tarih turu atarsak, neymiş ne olmuş anlarız.

    kadınların kitleler halinde kamusal alana çıkışı ve iş gücüne katılımı sanayi devrimi ve şehirleşmeyle oldu. öğretmenlik ve hemşirelik gibi anaçlıkla özdeşleştirilen işler dışında çoğunlukla da vasıfsız işlerde çalışmaya başladılar. yani en iyimser halde bile şunun şurasında 200 yıldan bahsediyoruz.

    kadınların oy verme hakkını kazanması ülkeden ülkeye değişmekle birlikte, daha ortalama 100 yıllık bir konu. türkiye'de 1934 ve bu, avrupa için bile erken bir tarih. demokrasi falan diye ortalık yıkılıyordu ya yakın zamana kadar, modern anlamda demokrasinin tarihi de bu kadar işte. ikinci dünya savaşı sonrasına denk gelir. ondan öncesi anglo-saxon tipi demokrasidir ve abd dahil ingilitere'nin tornasından çıkmış yerlerde görülür ve kadınların değil erkeklerin demokrasisidir.

    kadınların kitleler halinde, yani işçi sınıfının parçası olarak, nitelikli işlere geçiş yapmaları yaygın olarak önce birinci dünya savaşı sırasına, sonra ve daha belirleyici olarak ikinci dünya savaşı sırasına denk gelir. aradaki bağ aşikar ama yine de yazayım. erkekler cepheye gidince üretim için çalışacak işçi kalmayınca, devletler kadınların çalışmasını teşvik ederek işgücüne katılımlarını sağlamıştı. şu meşhur poster de ikinci dünya savaşı'nda kadınların statüsünü gösteren en çarpıcı örneklerdendir. kadınlar ağır sanayide çalışmak dahil, daha önce erkek işi olarak görülen her şeyi yapabileceklerini kanıtlamışlardır.

    peki sonra ne oldu? ikinci dünya savaşı bitti ve erkekler eve döndü. işlerini kadınların devraldığını görünce olay çıkardılar. devlet ne yaptı peki? kadınların yeri evleri ve çocuklarıdır temalı yeni bir yönlendirme yapıldı. buna göre kadın eve, çocuklarına, mutfağına ve kocasına aitti ve ait olduğu yere dönüp işgücünü erkeğin hakimiyetine bırakması tembih ediliyor, ev kadınlığının erdemleri ve avantajları göklere çıkarılıyordu.

    avrupa'da ve abd'de, kendi parasını kazanmanın tadına varmış, ekonomik özgürlüğün beraberinde kendi hayatı üzerinde kontrol sahibi olmasını sağladığını fark eden ve devletlerin dayatmasını kabul etmeyen kadınlar iş hayatında tutunmaya devam etti. bu kadınların çocukları 1960'larda kültürel ve cinsel devrimi yapan kuşaktır. kadınların kendi bedenlerinin kontrolünü devralmasının tarihi de işte henüz şunun şurasında 50-60 yıllık.

    biraz da eğitim diyoruz ve tahmin edildiği üzre onun da kadınlar için tarihi çok yeni. çoğu ülkede kadınlar için okullar 1850'ler civarı akıl edilmiş.

    üniversite eğitiminin kadınlara açılması ingiltere'de 1878'de londra üniversitesi'nde olmuştur. ancak erkeklerle aynı branşlarda eğitim alma hakları çok daha sonra olmuştur çünkü üniversitelerin cinsiyet ayrımcılığı yapmasının önünde bir engel yoktu ve kadınlar erkek mesleklerine dair bölümlerde eğitim alamıyordu. bu eşitsizliğin ne zaman giderildiğine, ingiltere özelinde bakarsak, yıl 1975. inanılır gibi değil ama böyle. kadın ve erkek arasında eğitimde, işte, maaşta şunda bunda eşitliğin kanunla garanti altına alınması 1975'te olmuştur. bunun öncesinde üniversitelerin erkek öğrencileri, sırf erkek oldukları için kadınlara tercih etmeleri sıradan bir olaydı. o nedenle mühendislik fakülteleri ve bilim toplulukları çeşitlilik bakımından köy kahvesinden halliceydi.

    [buraya bir ek yapayım. femme noir sağolsun, çarpıcı bir fotoğraf gönderdi. 1897'de cambridge üniversitesi'nde kadınlara diploma verilmesi önerisini protesto eden erkekler. bilime ilgi duyanı linç etmek.]

    türkiye'de kadınların tıp derslerine katılma izni (öğrenci olmaları, diploma almaları değil) 1893'te veriliyor. kadın ve erkeğin yüksek öğrenimde eşit haklara sahip olması ise cumhuriyet döneminde 1930'da gerçekleşiyor. ingiltere örneğini bu kıyası yapabilmek için verdim. türkiye 1930, ingiltere 1975. bu süreç dünyada nasıl gelişmiş göz atmak için wikipedia emrimize amade.

    neyse uzatmayayım, bu tarihsel şartlar altında, kadının kamusal alanda ağırlık sahibi olması hepi topu 100 yıllık bir hikayeyken geldiğimiz nokta bir mucizedir. kadınların alabildiği tüm eğitim annesinden, anneannesinden, kız kardeşinden falan dikiş, nakış, aşçılık, çamaşır yıkama, çocuk bakımından ibaretken; zengin, soylu, aristokrat kadınlar bile kendilerine çizilen çerçevenin dışına çıkamazken, kadınların bilime ilgi duyacak ortamda yaşaması bir mesele, ilgi duysa bununla ilgili bir şeyler yapması ayrı mesele. o nedenle tarihsel olarak istisnai kadınlar meraklarının peşinden gidebilmiştir.

    bugün dünya çapında, yüksek öğrenimde her alanda kadınlar öne çıkabiliyor. 100 yıl öncesine kıyasla oransal olarak artış muazzam. demek ki kadınlar ilgi duyuyorlarmış. eksik olan şey gereken imkanı sunmak ve kültürel değişimmiş. yüzlerce yıl boyunca erkeklerin hakim olduğu bir alanda değişim anca bu kadar olur. gelecekte aradaki fark daha da kapanacaktır. zihnin öğrenmeye en açık olduğu çocukluk çağında erkeğin eline uçak, araba tutuşturup kadının eline bebek verirsen o toplumda ilgi az olur elbette. unutmayalım ki özellikle orta çağ'da sıkışıp kalmış cahil takımı tarafından yönetilen bazı devletlerde kadını kontrol etmek için özel politikalar uygulanır.

    dünya standartlarını işin içine kattığımızda, türkiye özelinde, nitelik ve nicelik olarak henüz yeterli düzeyde değiliz ama bu, türkiye muadili az gelişmiş bırakılmak istenen ülkelerde erkek, kadın ayırt etmeksizin yaşanan genel bir sorun. kadınlar evde otursun, çocuk baksın propagandası duymadan gün geçmiyor. buna rağmen biyolojiden, fiziğe, kimyaya, matematiğe, tıbba, mühendislik dallarına, psikolojisine, sosyolojisine temel bilimlerden, uygulamalı bilimlere kadar ne var ne yok her alanda gayet de meraklı ve hevesli yüksek kadın nüfusu var. mühendislik ve doğa bilimleri fakülteleri artık kıraathane görünümü vermiyor ki bu başlı başına yeterli bir gösterge.
  • saçmalığın daniskasıdır. sözlükte hangi kadınla konuşsam doğum yeri ve tarihimi öğrendikten sonra yıldız haritamı çıkarıp çeşitli gezegenlerin hareketinden kişilik analizleri yaptı ve gelecekteki hayatımı saydı döktü. kusura bakmayın da sağlam bir harita mühendisliği ve astronomi bilgisi olmayan insanın altından kalkabileceği işler değil bunlar.
  • sözlüğün geldiği son nokta, zihnimde direkt ıdiocracy filminin bıraktığı izleri elektriklendiriyor.

    popüler meyil anlamında son nokta şu;

    trolleme arzusu. galiba bunun yaşanamayan cinsellik ile bir ilgisi var. sözlüğü öyle bir trollemek istiyorlar ki bunun yarattığı etkileşim sonrasında da ereksiyon veya ıslanma yaşanıyor. skişmenin başka bir versiyonu özetle.

    misal şu cümle direkt trolleme eylemini doğrulayan yerdir;

    "mesela yüzüklerin efendisi'ni çok izlemiyorlar, bilime ilgi duymadıkları buradan belli."

    bu cümle ile diğer yazarlara;

    "yüzüklerin efendi'sini bilimle bağdaştıran arkadaşları gördüğümüz başlıktır."

    şeklinde girişler ve açıklamalar yaptırmak hedefleniyor. ve görülüyor ki başarılı da oluyor.

    abicim/ablacım niye böyle girişler, böyle açıklamalar yapmak için mesai harcıyorsunuz ki? zamanınız bu kadar mı değersiz? niye prim veriyor, troll bitkilerini sulayarak besliyorsunuz? bırakınız oldukları yerde kurusunlar. bırakamıyorsanız da benzer bir sorun sizde de vardır diyebiliriz incelenmeye değer. troller üzerinden varlık sergilemeye ihtiyacınız varmış gibi bir illüzyon sahibi olabilirsiniz. en azından buna karşı koyamamaktasınız.

    kime neyi açıklıyorsunuz yani? troll bilmiyor mu yüzüklerin efendisinin bilimle alakası olmadığını? troll biliyor. aklı başında olan yazarlar/çaylaklar biliyor. ee en başta siz biliyorsunuz. o zaman neden bu akış?

    bu arada trollerin de herhangi bir şeyden tamamen bağımsız, saf trolleme arzusu olmayabilir. orasını da terapistler çözecektir. tahmin yürütmek gerekirse, kendisiyle yeterince ilgilenmeyen kadınlar varsa, istenmeyen bir erkek ise egosu incinebiliyor. sonra o kadın üzerinden genelleme yaparak tüm kadınlara saydırıyor. özetle skemediği, skişemeyeceği o kadın yüzünden, varsayımsal dünyasında tüm kadınları skmeye çalışıyor. sktiğini sanıyor.
  • katılmadığım önerme. bir sürü akademisyen kadın var, daha geçenlerde mit üniversitesinde, bir türk kadın bir fen bölümünün başkanlığına getirildi hatta. bu önermeyi ortaya atan arkadaşın nietzsche ile bir akrabalığı var mıdır merak ediyorum. bilirsiniz nietzsche de bir kadın düşmanıydı, "iyinin ve kötünün ötesinde" kitabında bizzat bu konuya değinmişti hatta. kadınların bilim insanı olmasını gülünç buluyordu "tabiatı yalan olanın hakikati araması" diyerek.
    not: sakın ola meriçlikle itham etmeyin beni, nişanlı adamım gözüm yok başkasında.
  • ah ada lovelace ah. sen olmasan ne programlama, ne de bilgisayar olurdu. ama senin sayende sahip olduğumuz, günün her dakikası kullandığımız bilim harikası ürünleri sığır adamlar beyinsizliklerini sergilemek için kullanıyor.
  • temel bilimci olan kendim ve onlarca başarılı kadın arkadaşımı, hocamı bilmesem inanacağım.
  • aynen zaten o yüzden temel bilimler fakültelerine ve enstitülerine baktığında listelerin yüzde 80i kadın isimlerinden oluşuyor.
hesabın var mı? giriş yap