• kadınların kuaför sadakati yoktur kadın kuaförlerinin saç kıskançlığı vardır. aylardır gelemediğim kendi kuaförüme geldim adam şu an bu benim saçım değil krizi geçiriyo benim değil dediği de istanbulda buna gelemedim diye aciliyetten kırıkları aldırıldı saçın onu fark etmiş şu an sakinleştirmeye çalışıyorum manyak bu insanlar bence.

    (bkz: bu benim saçım değil)
    (bkz: kim dokundu bu saça)
    (bkz: othello kuaför salonu)
  • böyle bir şey yok, başlık türetmeyin. kuaföründen memnun olan kadın sayısı bir elin parmaklarını geçmez.
  • senelerden beri beni kuaföre gitmekten geri tutan kötü tecrübelerimi düşününce şimdiki kuaförümün nimet olduğunu görüyorum. ben nasıl istersem tam olarak öyle kesiyor. "boyası gelmiş bu saçın, şöyle yapalım, böyle yapalim" gibi hiçbir teklifte bulunmuyor. süper lüks bir kuaför değil, mahalle kuaförü neredeyse. ama işini iyi biliyor. ücreti gayet makul ve asla gereksiz konuşmuyor. güler yüzlü biri, vıcık vıcık değil. daha ne kadar övebilirim bilmiyorum.

    62 yaşında ve emekli olacak diye ödüm kopuyor. evimden ve işyerimden o kadar uzakta olmasına rağmen üşenmeyip hep ona geliyorum. allah başımdan eksik etmesin, ne diyeyim daha ben.
  • şu an bu sadakatimin karşılıklı olduğunu gördüm ve bu duygusallıkla yazıyorum bu girdimi. çok mutlu oldum gerçekten.

    tam 11. yılımızı doldurduk.

    ben bu şehirden gittim belli sürelerde. ama o şehirlerde çok zor durumda kalmadıkça başka hiçbir kuaföre gitmedim. ne yapıp ne edip ona gelip gittim.

    bu süreçte 4 kez yer değiştirmek zorunda kaldı garibim; o nereye ben oraya peşinden hep takip ettim.

    sevemediğim diğer kişilerle çalışsa da onun için hep onunlaydım.

    aynı şehirde farklı bir ilçede oturdum; ama o ilçede de çok zor durumda kalmadıkça başka hiçbir kuaföre gitmedim.

    bunca yıldır, telefonda bir iki kez randevu almışlığım dışında hiçbir iletişimimiz de olmaz. çok nadiren bayramlaşırız. ama aslında çok severim bu hatunu; ayaklarının üzerinde durur, çok uysal, işini de çok iyi yapar.

    ben gittiğimde de duruma göre bazen muhabbet ederiz bazen derin bir sessizlik olur. muhabbette de çok nadir özelini paylaşır. aslında 11 yıldır hayatlarımızdayız; ama benim ne iş yaptığımı dahi tam bilmez. ben de onun yaşını bilmem mesela.

    nadiren bir türk kahvesi içeriz karşılıklı çoğunlukla ise işim bittiği gibi çıkar giderim.

    bir şekilde annemin yolu düşmüş ona, aynı yere gitmiyor benimle *

    hasta olduğumu, covid testi yaptıracağımı 3'ü gibi de çıkacağını söylemiş sonucun. şimdi yazdı bana, canım nasılsın? diye. hayırdır inşallah dedim, 11 yıldır bir ilk bu :)
    dedi böyle böyle, seni merak ettim. vay anasını dedim ya, canım benim.

    şükür testin sonucu negatif çıkmıştı; o ayrı mutluluğum.

    ancak 11 yıl sonra, birbirimize kalpler göndererek seni çok seviyorum dedik ya :))) bu da apayrı mutluluk oldu.

    ben nasıl bunca süre dememişim onu çok sevdiğimi, şu an onu sorguluyorum; ama sadakat bence bu :)
  • bende hiç yoktur. hatta her seferinde kart verirler bir daha buraya geldiğinde beni bul diye hiç ilgilenmem. sanırım söz konusu kuaför olduğunda tam bir one night stand'ciyim.
  • zorunluluktandır. çünkü "çok kısalmasın" dediğinde sağır olmayan, zevzek zevzek konuşmayan, nasıl bir model/renk istediğini bir kere anlattığında anlayan kuaför sayısı parmakla gösterecek kadar azdır. o yüzden bir kere buldu mu bağrına basmalı, pamuklara sarmalıdır.
  • kadınların kuaför sadakati yoktur. sadakatin tek tartışılmaz üstünlüğü bu konuda erkeklerdedir.
  • cok yanlis bir sadakat turudur.
    ayaginin alistigini anladiklari an, b sinifi musteri kategorisine dusersin.
    sık sık , kendisini baska kuaforlerle aldatacaksin ki, degerin bilinsin ve ilk kez gelen musteri muamelesi göresin.
    aynisi erkek kuaforleri icinde..
  • benim şimdiye kadar iki üç seferden fazla aynı kuaföre gitmişliğim pek olmamıştır. ömrümde ilk kez, kusursuz saç yapan ve her gidişimde mükemmel sonuçlar elde ettiğim, tam istediğim şekilde kuaförden çıkmamı sağlayan bir kuaförüm oldu. 35 yaşımda buldum kendisini. ömür boyu aynı kuaföre giderim diye düşünürken, araya muhteşem ekonomimiz girdi ve artık böbrek satmadan bu kuaförde saç boyatamayacağımı anlayınca, sessizce vedalaştım kendileriyle.

    t: çoğu kadın için geçerli olmayan sadakattir. çünkü kadın kuaförleri tam da istediğiniz gibi harika saç kesimlerini veya o muhteşem bebek sarısını genelde yapamazlar. yapabilenler ise çok pahalıdır. en az 10 bin tl bütçeyi aylık kuaför masraflarına ayırabilecek zenginliğe ulaştığımda benim de kuaför sadakatim olacak. şimdilik aramaya devam.
  • başlıkta şöyle bi gezindim ve ekşi sözlük'te kuaförüne benim kadar sadık olanına denk gelmemiş olmamdan ötürü bu gereksiz başlığa, bu gereksiz entry'i yazmaya karar verdim.

    yıllar yıllar evvel, henüz üniversite öğrencisiyken oldu kendisiyle tanışmam. çok şubeli bir kuaförde çalışan, ben yaşlarda bir gençti. saçlarımın hayatımın hiçbir döneminde olmadığı kadar uzun olduğu o yıllarda, salona gitme sebebim saçlarımın ucundan azıcık kestirmekti. ''kezban'' diye adlandırdığı uzun saçlarımı hayli kısaltıp hiç kimyasal değmemiş saçlarıma ışıltı atarak uğurladı beni o gün, o salondan.

    yaptığı o saçtan sonra, valla abartmıyorum ''saçlarınızı nerede yaptırdınız?'' sorusuna maruz kalmadığım tek bir gün olmuyordu neredeyse. çok sürmedi, tanışmamızdan birkaç yıl sonra, kendine güzel bir muhitte küçük bir salon açtı. (bana sorup gidenlerin de etkisi olmuş olabilir bu hızlı yükselişte, bunu şu an akıl ettim) kendi salonunu açmasının üstünden çok da geçmeden, yine aynı muhitte şehrin en büyük salonlarından birini açtı, yetinmeye hiç niyeti yoktu; şubeler ekledi.

    o büyüdü her geçen yıl, ben yaşlandım hoş o da çok yaşlandı ama tek şey değişmedi; kopamadım ondan hiç. saçımı isterse kesti, isterse boyadı, istemezse; ''ben bu saça dokunmam, git kime boyatıyorsan boyat!'' diye kovdu beni. çok kere sinirlendim ve onun kesmediğini kesenini, onun boyamadığını boyayanını buldum ama en sonunda tam 25 yıldır, mahcup mahcup ama en çok da çaresiz hep onun kapısına gittim. huysuz bi adam olmasından ötürü türlü sevimsizlikler yapsa da yine hep sevgiyle karşıladı beni. tüm bunlara ek, adam çok komik ve ben kuaförün bile komiğini seviyorum ve sadakatimin en büyük sebebi iyi saç yapması değil, her gittiğimde çokça eğleniyor olmam da olabilir belki, bunu da 25 yıl sonra bugün akıl edebildim. ya da aslında ben kuaförümü bile hayatımdan çıkaramayacak ölçüde saplantılı bağlanan biri de olabilirim, bilmiyorum ki.
hesabın var mı? giriş yap