• izmir devlet tiyatrosu'nun bu sezonki oyunlarından biri olan ve ken kesey'nin yazdığı mükemmel eserdir. bu akşam bornova kültür merkezi bozkurt kuruç sahnesi'nde izlediğim ve hayatımda izlediklerim arasında en iyilerden biri olan oyundur.

    hem salt metin açısından hem de sahneleniş ve oyunculuk açısından (billy'yi canlandıran (bkz: akın kurt), mcmurphy'yi canlandıran (bkz: mustafa şen) gibi) çok beğendiğim bir eser oldu. repertuvarında kötü oyunlara da yer veren idt'nin bu sezonki izlemeye gerçekten değecek oyunlarından bir tanesidir.

    eseri, türkiye'de guguk kuşu adıyla da bilinen filmi henüz izlememişseniz yine izlemeden gelip önce özgün metinden uyarlanmış oyunu görmeniz bakımından tercih etmeniz, ardından filmi izlemeniz daha doğru olur. bu arada film de oyuna oldukça sadık bir şekilde uyarlanmış; eserin vermek istediklerini başarıyla anlatmış ve yalnızca mekân sayısını çoğaltmış.

    kafesten bir kuş uçtu'nun konusuna genel olarak kısaca değinecek olursak (bu paragraftaki bundan sonraki kısmın biraz detay bilgi içerdiği söylenebilir) akıl hastanesine gelen ve kurallara boyun eğmeyen sözde aykırı bir karakter kuralları ve duvarları yıkmak için; yaşamak, doya doya yaşamak için mücadele eder; çevresini de buna teşvik eder, onlarda bir tür aydınlanma yaşatmaya çalışır.

    oyunun akıl hastanelerinde insanların yaşadığı adeta sadistçe ve gaddarca bazı olayları da çok güzel aktardığını düşünüyorum. eseri akıl hastanesinden çıkarıp toplumun geneline yayarak insanlığın belki de mevcut, sindirilmiş durumunu yansıttığını; hayatın her alanında otoriteye itaat etmeyenlerin maruz kaldığı şiddeti gösterdiğini de söyleyebiliriz.

    eseri ikinci kez izlediğimde farklı noktalar görme şansım oldu. bu da eserin ne kadar iyi, alt metninin zengin ve eleştirel gücünün yüksek olduğunu gösteriyor.

    (alttaki maddeler oyunla ilgili detay bilgi içerir.)

    1 - öncelikle, eserdeki zamanın öncesine gidersek mcmurphy hapiste köle gibi çalıştırılmamak için deli taklidi yapıyor. suç işlemiş insanları kölesi haline getirip çalıştıran bir devlet aynı zamanda insanların kendilerince gedikler bularak özgürlüklerini bulabilecekleri ya da zor şartlardan kurtulabilecekleri başka yollara yönelmelerine neden oluyor. ve burada da kurallar, otorite, itaat gibi kavramlar insanları tahakküm altında tutmaya devam ederek yontuyor; zararsız vatandaşlar haline getirmeye çalışıyor.

    2 - özgürlükleri elinden alınmış bir halkı, kızılderilileri temsil eden bir karakterin olması ve bu karakterin deli taklidi yaparak akıl hastanesinde yaşamayı tercih etmesi çok değerli. onun ve babasının akıl sağlığında sorun yaşamasına yol açan da yine devlet. reis bir yerde bir çığlık atıyor ve mcmurphy, o savaş çığlığı mıydı, diyor. reisse, benim ailem hiç savaşmadı ama savaşmalıydı, diyor. ailesi gibi sindirilmeye çalışılan reise aslında çok büyük olduğunu hatırlatan mcmurphy'nin beyninin hadım edilmesinden sonra onu onurlu bir şekilde öldüren ve oyunun sonunda parmaklıkları yıkmak için son eylemi gerçekleştiren de artık aydınlanmış olan reis karakteri.

    3 - oyunda farklı sınıflardan ve farklı eğitim seviyelerinden karakterlerin bulunması da her insanın delirebileceğini ya da deli gözükebileceğini gösteriyor.

    4 - deliler grubunun başkanlığını almak için yapılan atışmada mevcut başkan ''ben o kadar deliyim ki şimdiki hükûmete oy verdim,'' derken mcmurphy ''ben o kadar deliyim, o kadar deliyim ki şimdiki hükûmete iki kez oy verdim,'' diyor. mevcut düzenin devamını sağlayan dışarıdaki halk da mevcut seçimleriyle en az buradakiler kadar deli diyen harika bir anlatım bu.

    5 - grup ''terapi''lerinde gagalanan her karakterle, sanki kendilerinin hiç kusuru yokmuş gibi (aslında hepsi eş değer olan) diğer hastaların dalga geçmesi ve bunu sürdürmeye devam etmesinin ardından mcmurphy'nin bu aşağılamaya karşı çıkışı da harikaydı.

    6 - ilk perdenin sonunda mcmurphy o ağır nesneyi kaldırmaya, bir şeyleri değiştirmeye çalışırken katatoniklerin bile gözlerinin açılması, devrimin gerçekleşecek gibi olması ve herkesin heyecanlanması da çok güzel bir anlatımdı.

    7 - televizyonu erken izleme hakları ellerinden alınmasına rağmen hala yılmayıp televizyon varmış gibi sevinmeye, izlemeye devam etmeleri ve birlik olup otoriteyi çıldırtmaları bütün zorluklardan yine de bir karşı çıkış çıkarılabileceğini çok güzel bir şekilde anlatıyor.

    8 - billy'nin, hemşire ratched'ın sandra hakkında söylediği ''o hafifmeşrep bir kadın; onunla nasıl beraber olursun'' yollu sözlerine karşı çıkışı ve billy'nin sandra ile birlikte olmaya gitmesinden önce gerçekleştirilen ''gidin ve bol bol günah işleyin'' temalı evlilik töreni de kuralları yıkmak, başkaldırmak ve özgürlüğü sınırsızca yaşamak açısından harika bölümlerdi (şimdi düşünüyor ve benzetiyorum da, luis bunuel'in viridiana (1961) filmindeki son akşam yemeği parodisi kısmı da bu bölümle eşdeğer anlamlar içeriyor).

    9 - tatminsiz bir kadın olan hemşire ratched, haçlı hemşire şapkasıyla mcmurphy'yi şiddete tahrik ediyor; kurtarıcı isa, sevginin sembolü isa gibi kollarını açıyor ve gel bana, hadi diyor. ancak bunu nefretle yapıyor. ratched'ın görünürde kuralların ve düzenin savunucusu olarak devleti temsil etmesine ek olarak alttan alta dini temsil etmesi de müthiş bir eleştiri gücü katıyor esere.

    "delilere özgürlük!"

    tek beğenmediğim nokta biraz zayıf kaldığını düşündüğüm dekordur (sol taraf ve sağ taraf). biraz daha duvara yer verilebilirdi ya da bölmeli alanlar oluşturulabilirdi. bu haliyle biraz zayıf kalıyor; beyaz rengin kullanımı ve oyunda sahne sahne değişen ışıkların kullanımı ise çok güzel. eseri ikinci kez izlediğimde dekoru biraz daha beğendim ve ışıklar anlam açısından daha da fazla gözüme çarptı.

    izmir devlet tiyatrosu oyun öncesinde izleyicilerin oyundaki bazı teknik terimleri okuyabilmesi ve yazarla ilgili bilgiler için çok güzel bir pano hazırlamış. bunların görsellerine de burada yer vermek istiyorum: ken kesey'nin biyografisi, antipsikiyatri, lobotomi, akıl hastanesi, akut ve kronik hastalar, elektrokonvulsif terapi, katatoni

    bonus: akıl hastanesinde geçen iki film: shock corridor (1963) ve awakenings (1990).
  • dün bornova'da bozkurt suruç sahnesinde izlediğim müthiş oyun. başta mustafa şen ve diğer oyuncular çok iyiler. özellikle ikinci perde insanın içine işliyor.
    gidin, görün...
  • barış falay, engin benli, aydın sigalı'nın bu dönem de kocaeli şehir tiyatrosu'nda oynadığı oyun. malum roman'ın uyarlaması olarak bu isimle sahneleniyor.

    http://www.kocaeli.bel.tr/…guk-kusu/2595/23719.aspx
  • dün akşam kadıköy haldun taner sahnesi'nde seyrettiğim ve selçuk üniversitesi devlet konservatuvarı tarafından sahneye konan oyun... oyunculuk, dekor, müzik vb. unsurlar bakımından çok beğendiğim oyun, istanbul'da olsalardı kesinlikle ikinci kere seyredeceğim oyun olurdu... başta oyuncular olmak üzere oyunda emeği geçen herkese çok teşekkür ederim... oyun hakkında
  • izmir'de bu sene izlenebilecek en iyi oyunlardan. ben filmini (bkz: guguk kuşu) izlemediğimden benim için yeni bir senaryo oldu. oyunu, dekoru, oyuncuları gayet iyi. oyununun oynandığı bozkurt kuruç sahnesi de gayet iyi. sadece balkonun en uç kısımlarında sahneyi görmekte sorun yaşayabilirsiniz. izleyin, izlettirin.
  • izmir devlet tiyatrosu tarafından sergilenen muhteşem bir ferformans....
    mustafa şen gerçekten en az jack nicholson kadar zevk veriyor... genelde diğer oyuncularda aynı şekilde, 2,5 saat nasıl geçti anlayamadım.... izlemek isteyenlere tavsiye olunur.... şahsen ben tekrar izleyeceğim........ güzel iş...
hesabın var mı? giriş yap