• beynin dip kısmında beyin sapı vardır. yaklaşık 500 milyon yıl yaşındadır ve sürüngen beyni olarak adlandırılır ( ve gerçekten de bir timsahın beyninin tümü gibi gözükür). sürüngen beyni sabahları sizi uyandırır, akşamları uykuya yatmanızı sağlar ve kalbinize atmayı hatırlatır.

    beyin sapının üstünde orta beyin bulunur ve burası memeli beyni diye de bilinir. kabaca 300 milyon yıl yaşında olan bu beyin, şu ya da bu şekilde tüm memelilerde bulunan beyindir. orta beyin, bedenin iç ısısını düzenler, duygularımızı barındırır ve tehlike karşısında bizi canlı tutan savaşma ya da kaçma tepkisini yönetir.

    beynin üçüncü parçası ise beyin zarıdır (korteks) ve yaklaşık yüz milyon sene önce gelişmeye başlamıştır. bedenin tümünü saran beyin zarı insan olma mucizemizin sorumlusudur. uygarlık, sanat ve müzik burada yer alır. mantıklı düşüncelerimizin ve yaratıcı itkimizin bulunduğu yer burasıdır. bir değişikli yapmak ya da yaratıcı bir sürece geçmek istediğinizde, beyin zarına ulaşmamız gerekir.

    bu üç beyin her zaman olumlu bir şekilde çalışmaz. mantıklı zihnimiz bize kilo vermemizi söyler fakat bir oturuşta bir paket cips yiyiveririz. ya da yeni bir projeyle yaratıcı bir atılım yapmak isteriz ama zihnimiz taze dökülmüş beton kadar boştur.

    bir değişiklik yapmak istediğiniz halde bir engelle karşılaşıyorsanız, genellikle işleri bozduğu için orta beyni suçlayabilirsiniz. orta beyin amigdala denilen bir parçayı bulacağınız yerdir. amigdala, hayatta kalabilmemiz için kesinlikle yaşamsal derecede önemlidir tüm diğer memelilerde olduğu gibi bizde de bulunan bir alarm mekanizması olan savaşma ya da kaçma tepkisini kontrol eder. ani bir tehlike karşısında bedenin parçalarını uyarıp harekete geçirecek şekilde tasarlanmıştır. bunu yapmasının bir yolu, mantıklı ve yaratıcı düşünce gibi kaçmak ya da savaşmak için gerekli fiziksel becerileri engelleyebilecek diğer işlevleri durdurması ya da yavaşlatmasıdır.

    savaşma ya da kaçma tepkisinin pek çok anlamı vardır. eğer bir aslan size saldırıyorsa beyin bu sorun hakkında dikkatle düşünerek zaman harcamanızı istemez. bunun yerine beyin, sadece sindirim, cinsel arzu ve düşünme süreci, gibi o an için esas olmayan işlevleri susturur ve bedeni hemen hareket geçmeye zorlar binlerce yıl önce, biz de balta girmemiş ormanlar ve savanalarda diğer memelilerle birlikte dolaşırken bu mekanizma , insanların güvenlikten ve alışıldık olandan ayrıldıkları sırada tehlikeyle her karşılaşmalarında devreye girmişti. çok hızlı koşamadığımız, avlanarak yaşamını sürdüren yırtıcı hayvanlardaki güç bizde olmadığı ve onlar kadar iyi göremediğimiz ve koku alamadığımız için bu ürkeklik bizim için yaşamsal derecede önemliydi. savaşma ya da kaçma tepkisi günümüzde de yaşamsaldır, örneğin otobanda araba sürerken bir araba sizin yönünüzden üzerinize doğru geldiğinde ya da yanan bir binadan kaçmanız gerektiğinde bu tepkiyle cevap veririz.

    günümüzde amigdala ya da bunda kaynaklanan savaşma ya da kaçma tepkisi ile ilgili asıl sorun, biz ne zaman alışıldık, güvenli düzenimizden çıkmak istesek amigdalanın alarm zilleri çalmasıdır. beyin, herhangi bir yeni mücadele veya fırsat ya da arzu durumunda belli bir düzeyde korkuyu tetikleyecek şekilde tasarlanmıştır. bu mücadele, ister yeni bir iş, isterse sadece yeni biriyle karşılaşmak olsun, amigdala harekete geçmek için bedenin uzuvlarını uyarır ve beynin düşünen parçası olan beyin zarına olan ulaşımımız kısıtlanır, hatta bazen durdurulur.

    bu olayı bir sınav sırasındaki sinirlilik durumunda da deneyimleyebilirsiniz. bu sınavın ne kadar önemli olduğuna inanırsanız, sonuçtan o kadar çok uzaklaşır, o kadar fazla korku hissedersiniz. sonunda dikkatinizi odaklamanız giderek zorlaşır. bir önceki gece kafanızda olan bir cevap, sanki o sırada hafıza bankanızda kendini saklıyor gibi gözükebilir.

    büyük hedef-----korku-----beyin zarına ulaşım engelleniyor-----başarısızlık

    küçük hedef-----korku aşılır-----beyin zarı işe karışır-----başarı

    bazı şanslı kişiler bu sorunun üstesinden gelmeyi başarır, korkularını başka bir duyguya, heyecana dönüştürürler. meydan okunan şey ne kadar büyük olursa, o kadar fazla heyecan duyar, üretici ve çoşkulu olurlar.olasılıkla böyle birkaç kişi tanıyorsunuzdur. bir meydan okumayla karşılaştıklarında canlanırlar. fakat geri kalanlar için büyük hedefler büyük korkuları tetikler. savanalarda dolaşan atalarımızda olduğu gibi beyin, aslandan uzaklaşmamızı sağlamak için beyin zarını engeller, ama şimdi o aslanın yerini, sınav denilen bir kağıt parçası ya da kilo verme hedefi, bir eş bulmak ya da satışları arttırmak almıştır. yaratıcılık ve bilinçli yapılan eylemler tam da onlara en çok ihtiyaç duyduğumuz sırada bastırılmışlardır.

    kaizen’in küçük adımları, beynin bu özelliğine karşı bir tür gizli çözümdür.büyük hedeflere ya da profesyonel amaçlarınıza ulaşmaktan niye korktuğunuzu anlamak için yıllarca danışmana gitmek yerine, bu korkuların çevresinden ve altından dolaşmak için kaizen’i kullanabilirsiniz. küçük, kolaylıkla ulaşılabilecek hedefler-örneğin, sürekli olarak darmadağınık bir masadan tek bir kağıdı alıp yerleştirmek-amigdalanın yanından, parmaklarınızın ucunda geçmenizi, onu uyandırmamanızı ve alarm zillerini çalmamasını sağlar.

    küçük adımlarınıza devam ettikçe ve beyin zarı çalışmaya başlayınca, beyin arzu ettiğiniz değişiklik için bir “program” yaratmaya başlar, yeni sinir yolları döşer ve yeni alışkanlıklar oluşturur. kısa süre içinde, değişime karşı direnciniz de uyanmaya başlar. değişikliğin gözünüzü korkutmaya başladığı yerde, yeni zihinsel programınız, sizin beklentilerinizin bile üzerinde bir hızla sizi nihai hedefinize doğru götürecektir.

    kaizen, bir başka şekilde de değişim korkunuzu yenmenizi sağlar. korktuğunuzda, beyniniz ya kaçacak ya da saldıracak şekilde programlanmıştır- her ne kadar bunlar her zaman en işlevsel seçenekler olmasa da. örneğin, eğer hep bir şarkı sözü yazarı olmak istiyorsanız, korku ya da yaratıcı tıkanıklık nedeniyle piyanonun başından kalkar ve tüm gece televizyon seyrederseniz hedefinize ulaşamazsınız. küçük eylemler (örneğin sadece üç nota yazmak ) beyninizin bir şeyler yapma ihtiyacını tatmin edecek ve üzerinizdeki stresi yatıştıracaktır. alarm zilleri sustuğunda, yeniden beyin zarına ulaşabilecek ve yaratıcı öz tekrar akabilecektir.

    (iktibas: robert mauer, kaizen yolu )
  • küçük bir çaba bile çok fark ediyor...

    https://amp.reddit.com/…t_all_vs_making_very_small/

    kainat matematik dili ile diyor ki az bile olsa elinizden geleni yapın, çünkü sizin az gördüğünüz aslında az değil.
  • kaizen, sürekli gelişim anlamına gelen bir sözcüktür. japon sanayiinin gelişimi ile adı duyulur olmasına karşın bir üretim stratejesi ya da kalite felsefesi değildir. kaizen, bir yaşam felsefesidir. özünde var olan ilke; insanın büyük değişiklikleri yapmadan, sürekli olacak biçimde ufak adımlar atarak çok büyük gelişimleri korkusuz ve geri dönüşsüz biçimde başarabileceği vurgusudur.

    insan büyük değişimlere karar verdiğinde ve bu değişimi başlattığında korku ve endişeler nedeniyle başarısızlığa uğrar, sonrasında ise kendine güvenini kaybeder. işte tam bu noktada kaizen felsefesi devreye girer ve insanın önüne bir seçenek koyar. kocaman bir sıçramanın riski çok büyüktür, bunun yerine küçük değişikliklerle aynı mesafeye başarısızlık ihtimalini ortadan kaldırarak ulaşabileceğini söyler. bir dağın zirvesine doğru ilerleyen sarp kayalıklı ve uçurumlu bir yolu tercih etmektense, dağın eteklerinden dolaşarak zirveye kolayca ulaşılabileceğini söyler. ilginç olan nokta ise büyük değişimlerle kendini yenilemek ve kaizenle ilerlemek arasında zaman farkı yoktur. hatta bir noktadan sonra kaizen düşüncesi, sıçramaya dayalı gelişmeleri de aşıp; zerrelerin yanyana gelerek büyük rakamları nasıl alt ettiğini gösterir, başarıya giden sürecin daha da kısa olmasını sağlar.

    japon pazarı adıyla kalitesiz ürünler satan ülkemizdeki bazı mağazalar, bir zamanların japon ürünlerine ülkemizdeki bakış açısını yansıtması bakımından manidar. oysa bugün japonlar kalitenin ve dürüst çalışmanın sembolü konumunda. tabii bu hususta, japon mucizesinin mimarı, dr edward deming'in de hakkını teslim etmek gerek.
  • şimdi burada okuduklarıma ters geldi fakat bir yerde okuduğum ve çok hoşuma giden bir ilkesi de şöyledir;

    "daha sonra mükemmelini yapmaktansa şuan daha iyisini yap."
  • küçük bir karınca her sabah erkenden işine gelir ve neşe içinde çalışmaya başlardı…..
    çok çalışır… çok üretir... ve bunları keyif içinde yapardı.

    patronu aslan, karınca’nın başında yöneticisi olmadan kendiliğinden bu kadar hevesle çalışmasına çok şaşırırdı. bir gün karı ve verimliliği arttırmak için aklına parlak bir fikir geldi. eğer karınca, başında bir yönetici bile olmadan bu kadar üretken olabiliyorsa, bir de başarılı bir yöneticisi olsa neler yapardı.

    bunun üzerine, müthiş bir yöneticilik kariyeri olan ve yazdığı raporlarla ünlü hamamböceği’ni işe aldı. hamamböceği işe öncelikle bir saat alarak başladı. böylece karınca’nın çalıştığı saatleri tam olarak ölçebilecekti. iş saatlerinde gevşekliğe müsaade etmeyecekti. elbette raporlarını düzenleyecek bir sekretere de ihtiyacı olacaktı. bu nedenle hem telefon trafiğini yönetmek ve hem de arşiv işleri için örümcek’i işe aldı.
    aslan, gelişmelerden çok memnundu. hamamböceği’nin hazırladığı raporlar gerçekten harikaydı. hatta ondan üretim hızını ölçen ve karlılığı analiz eden renkli grafikler de hazırlamasını istedi. böylece bu raporları ortaklarına sunum yaparken kullanabilecekti.

    hamamböceği, bu raporları üretebilmek için yeni bir bilgisayara ve donanıma ihtiyaç duydu. artık artan ekipmanlar için de artık bir bilgi işlem departmanı oluşturmanın zamanı gelmişti. bu işleri idare etmek için sinek’i işe aldı.

    bir zamanlar mutlu, üretken ve rahat olan karınca bu yeni toplantı düzeninden ve evrak işlerinden yılmıştı. zamanın büyük bir kısmını sorulan soruları cevaplamak ve evrak işleri yapmakla geçiyordu.
    aslan, karınca’nın bölümünün giderek büyümesinden memnundu. bölümü daha da büyütmek üzere bir üstyöneticiye ihtiyaç olduğunu düşündü. ve bölüm başkanı olarak başarıları ile ünlü ağustosböceği’ni işe aldı.
    kendi rahatına ve keyfine düşkün ağustosböceği’nin ilk icraatı ofisi rahat edebileceği yeni mobilyalarla döşemek oldu. tabi ki kendisinin yeni bir bilgisayara, bütçe kontrol ve stratejik verimlilik planı hazırlanması için kişisel bir yardımcıya ihtiyacı vardı. bunun üzerine eski işyerindeki yardımcısını işe aldı.

    karınca’nın çalıştığı yer giderek kimsenin gülmediği, neşesiz ve mutsuz bir mekana dönüşmüştü. ağustosböceği, patronu aslan’ı ortamın ruh halini değiştirecek bir çalışma yapılması gerektiğine ikna etti.
    bunu üzerine, karınca’nın bölümünde olup bitenleri gözden geçiren aslan, üretimin ve karlılığın dramatik bir şekilde düştüğünü farketti. hemen, son derece itibarlı ve iyi tanınmış bir danışman olan baykuş’u sorunu çözmesi için işe aldı.

    baykuş, karınca’nın departmanında 3 ay geçirdi. bu hummalı çalışmanın ardından ciltlerce süren muhteşem bir rapor yazdı.
    raporun sonucu şuydu: “departmanda aşırı istihdam vardı”.

    aslan, raporu inceledikten sonra dramatik bir karar verdi. ve, elbette, ilk olarak negatif tavırlarıyla dikkat çeken, mutsuz ve çalışma isteğini kaybetmiş olan karınca’yı işten çıkardı.

    bonus : (bkz: #54434804)
  • mercedes-benz türk'te benimsenen hatta bir departman olarak işleyen mantalite..

    japonca'da kai:değişim, zen :iyi sözcüklerinin birleşmesi ile oluşan kaizen "herkesi kapsayan sürekli iyileştirme" anlamına gelmektedir. bu kelime ayrıca bir felsefeyi ve bir yaşam biçimini de ifade eder: "her geçen günün bir önceki günden daha iyi olması için evde, işyerinde ve sosyal yaşamda sürekli çaba sarf etmek."
  • bir japon pano süsleme sanatı.
  • yalın üretim felsefesinin ana unsurlarından biridir. bir kurumdaki tüm çalışanları kapsayan sürekli iyileştirme faaliyetlerini ifade eder. iyileştirmeler bir anda devrim niteliğinde değil, küçük adımlarla her defasında bir önceki standartı aşacak şekilde yapılmaktadır. her defasında yeni belirlenen standart yeterli görülmeyip onun da daha iyisi için çözümler aranmaktadır. kaizen uygulamalarındaki öneriler; işi kolaylaştırmak, işi daha güvenli ve/veya üretken hale getirmek, ürün kalitesini yükseltmek, zamandan veya yoldan veya paradan tasarruf etmek gibi hedeflerden herhangi biri veya birkaçına uygun düşmelidir.

    kazien uygulamalarının en önemli özelliği, kurumdaki tüm çalışanların yaratıcı potansiyeline saygı duymasıdır. özellikle işçilerin fikir ve önerilerine çok değer verilir. kaizen felsefesi ve uygulamaları -organizasyon ve hiyerarşi bakımından- kurumdaki en alt düzeydeki çalışanlara söz hakkı verdiği ve hatta onların önerileriyle süreçleri değiştirdiği için demokratik, katılımcı bir ortam yaratır. bu katılımcı ortamda kurumdaki tüm çalışanların kuruma aidiyet duyguları gelişir. çalışanlar her sabah işe küfrederek değil heves ve heyecanla giderler. özetle, kaizen 'bir makinanın yükleme ve ayar süresini 6 dakikadan 2 dakikaya indirmek'ten çok daha fazlasını ifade eder.
  • kaizen’de temel koşul mevcut durumu yeterli bulmayarak sürekli daha ileriye doğru götürmektir. japonlar kaizen’i gerçekleştirirken sıçramaların büyüklüğü ile değil, sıklığı sayesinde batıya nazaran daha büyük ilerlemeler kaydetmişlerdir. aşamaların sık olması, tüm organizasyonun gelişmelerle bütünleşmesine neden olmakta ve sürekli beslenerek tüm çalışanların katılımıyla bir kültür haline gelmektedir.
    klasik yönetim anlayışında ise sıçramalar büyük teknolojik ilerlemelere bağlı olduğundan ancak sınırlı bir çevrede gerçekleştirilebilmekte ve gelişmeler tüm çalışanlara, yani kuruluşun geneline yayılamamaktadır.
  • sürekli iyileştirme süreci; tüm çalışanların dahil oldugu, iyileştirmelerin saglanması için gercekleştirilen aksiyonların düşük maliyetle gerçekleştirildigi adım adım iyileştirme sürecidir.
hesabın var mı? giriş yap