• nedense gunumuzdeki devletler tarafindan sadece ekonomik yonunden alinan devlet geli$imi gostergesi.
    ekonomik kalkinma ve kulturel kalkinmanin ne yazik ki birbirinin antitezi gibi gorundugu gunumuzde ikisini paralel olarak ilerletebilen tek bir ulke var ise onunda abd oldugunu da çekinmeden soylememiz mumkundur, zira abd kulturunun temel ta$inin tuketim olmasindan faydalanarak kendi kulturunu kendi ekonomisiyle besleyerekten yurt di$ina ihraç edebilmekte ve bundan da gayet lucrative kaynaklar uretebilmekte olan bir ulkedir...
    butun bunlarin otesinde avrupa ornegini ele aldigimizda her ne kadar artik follo$ olmu$ olsa da korumalari gereken bir "kultur"** oldugundan. pirlerinin iki adim gerisinde kalan ulkeler goruruz.
    belki de "3. dunya ulkeleri"* içlerinde bu ili$kilerin once saydigim orneklere kiyasla çok daha çetrefilli yapilara haiz olmalarina bagli olarak, "geli$mi$" ulkelerden daha geri olmasalar da** "geri kalmi$ parya" muamelesi gormektedirler.
    bununla ilgili olarak da belirtebiliriz ki, "bati" ulkelerinin geli$mi$ olarak nitelendirilmesinin nedeni tamamiyle geli$im yolunun kilometre ta$larini kendilerinin dikmi$ olmasidir... ancak varidat'in, das kapital'den yuzyillar once yazildigini, veya avrupada kolelik sistemi guller gibi i$lerken anadolu'da ahilik sistemi ile ilk sendika ve lonca organizasyonlarinin da olu$tugunu unutmamamaliyiz.
    butun konuyla ilgili olarak ne kadar saçmaladigimin farkinda olsam da soylemek istedigim tek $ey: kalkinmanin kendini çok daha iyi makyajlamaktan ibaret olmasini istemedigimdir, orneklendirmek istersek de laiklik gibi bir guzellikten faydalanamayn avrupa ulkelerinde hala hristiyan demokrat partilerin varligi, veya yeni dunya'nin en "buyuk" ulkesinin paralarinda in god we trust yazmasi yeterli olabilir goru$undeyim... evet, dovun beni! komayin bu dunyaya benim gibi delileri...
    hele bir de:
    (bkz: progress)
  • adaletle birleşip parti olmuştur*
  • " "kalkınma" kavramı, 1940'larda ortaya atıldı. kavram yeni olmakla birlikte, sömürgeciliğin başlangıcından beri geçerli zihniyeti ve benzer içerikleri çağrıştırıyordu. kalkınmışlığın karşıtı kalkınmamışlıktı. gelişmişler ve azgelişmişler vardı. azgelişmişler de gelişmişler gibi olmalıydı... aslında söz konusu olan dinsizin (paien) hıristiyanlaştırılması, vahşinin uygarlaştırılması, batılı olmayanın batılılaştırılması problematiğinin yeni koşullardaki devamından başka bir şey değildi. eskiden uygarlaşmak, batılılaşmak ve bunun olanaklılığına ve gerekliliğine inanmış olanlar, şimdilerde de kalkınacaklarına inandırılmış durumdadırlar. bütün bu döneme egemen olan yaklaşım, ikincilerin ne olduğuna ve nasıl olmaları gerektiğine birincilerin (uygar, kalkınmış, ileri olanlar) karar veriyor olmasıdır. üstelik bu durum beşyüz yıldır (1492'den beri) devam ediyor. başlangıçta kurtuluş hıristiyanlaşmaktaydı. daha sonra modernleşmekte, batılılılaşmakta, şimdilerde de kalkınmadadır. çağ atlama, çağı yakalama, 21. yüzyılı yakalama vb. gibi yenileri de üretilmeye devam ediliyor. batılılar kendi dışındakileri her zaman "geri" olarak gördüler ve onları değişip kendilerine benzemeleri gerektiğine de inandırdılar veya inanmaya zorladılar. fakat çelişik olan bir durumu da aşmaları gerekiyordu. doğalarından kaynaklanan bir geriliğe mahkum olan bu halklar, kendiliklerinden batılılaşamazlar, kalkınamazlar ve batılıya benzeyemezlerdi... o halde bu işi sömürgecilik, batı'dan ihraç edilen mallar, sermaye, teknoloji, bilim, silahlar vb. gerçekleştirebilirdi. şimdilerde azgelişmiş ülkelerin işbirlikçi oligarşileri ve yozlaşmış yöneticileri, yabancı sermayenin gelip ülkelerini kalkındıracağından hiç şüphe etmiyorlar."

    fikret başkaya
    paradigmanın iflası
  • özneldir. içi dönüştüren kalkınmaya fırsat verir, kalkınmak isteyenin elindedir sonrası.
  • altyapısızlıktan her yağmur yağdığında rafting yapılabilecek yokuşlara sahiptir. bi de bu yokuşlardan zekalarından şüphe ettiğim insanlar yüzünden kurban bayramı 'nda oluk oluk kan akar.
  • az bilinen gerçekler yada liberaller için acıtan gerçekler

    18. yüzyıl ingilteresi değilseniz kalkınmayı serbest piyasa ve özel teşebbüslerin eline bırakamazsınız

    çünkü sermaye kısa süre de vole vurmaya eğilimlidir
    kalkınma ise 10-20 hatta 30 yılllık planlar gerektirir dolayısı ile devlet tarafından yönetilmeki yada desteklenmelidir

    yani kamu özel ortak teşebbüsü yada merkezi planlama gerektirir

    rusya gibi serfliğin yeni yeni kalktığı tarım ülkesinin 30 yılda uzaya ilk insanı gönderebilme kabiliyeti kazanmasının sebebi budur

    amerika'da bile böyle bu arada
  • "ekonomik büyüme" nin yoksulluğu ortadan kaldırmadığı anlaşılınca ıı. dünya savaşı sonrası ortaya çıkmış bir kavramdır.

    bazı ülkeler yüksel kişi başına gelire sahip olduğu halde düşük insani gelişmeye sahiptir. kalkınma, milli geliri artan büyüyen her ülkenin gelişmiş sayılamayacağını ortaya koymuştur. bu nedenle gelir ile birlikte gelir dışı göstergeleri de kıstas alır.(eğitim, sağlık, kadın istihdamı, siyasi istikrar ,temiz suya erişme vs.)
  • 'burjuvazinin vesayet altında tuttuğu halkları aldatmak için kullandığı sözcüklerden, içerikten en yoksun ama en etkin, dolayısıyla da en zararlı olanı, hiç şüphesiz kalkınmadır.'*

    *p.p. rey, les alliances des classes, maspero, s.11, paris, 1973'den nakleden fikret başkaya, kalkınma iktisadının yükselişi ve düşüşü, s. 17, 7.bs, ankara, 2011.
  • önceleri kalkınma;büyüme ve sanayileşmeyle aynı anlama geliyordu yani sanayileşme ve büyüyen ülkeler kalkınmış sayılıyordu.özellikle 2000'ler sonrasında bu görüş değişmeye başladı büyüme ve kalkınma farklı kavramlar olarak ele alındı. kalkınmanın yeni tanımı ise "iyi büyüme" olarak tanımlandı. büyüyen ancak büyürken doğal kaynaklarını israf eden, halkı homojenleşen(kültürel çeşitliliği azalan), demokratikleşmesi azalan ülkeler "kötü,yoksullaştıran, geleceksiz" büyüyordu. kalkınmanın günümüzdeki ölçütünü birleşmiş milletler "insani gelişme endeksine" göre hesaplıyor. bu endeks 3 farklı endeksin geometrik ortalaması alınarak elde ediliyor. bu endekse göre ülkeler düşük, orta düşük, orta yüksek, yüksek gelirli olarak gruplara ayrılıyor. türkiye ise bu endekslere göre uzun zamandır orta yüksek gelirli ülke grubunda. günümüz ekonomistleri türkiye'nin orta gelir tuzağında olup olmadığını tartışmaktadırlar.

    edit:2018 endeksine göre türkiye 64. sırada yer alıyor. birleşmiş milletler’in kalkınma programı raporuna göre listede yer alan ilk 5 ülke sırasıyla şöyle: norveç, isviçre, avustralya, irlanda ve almanya.ilk 59. sıra yüksek gelirli olarak gruplandırılıyor. rusya ise 2018 yılında 49. sırada.

    edit: türkiye, 2019 insani gelişme endeksi’nde 59'uncu sırada yer alarak ilk kez "en yüksek insani gelişme" kategorisine girdi.
  • (bkz: gelişme) (bkz: ilerleme)
hesabın var mı? giriş yap