• izlenirken anne babanın vereceği öğütleri onlara gerek kalmadan arada çıkan abimizin verdiği bir kanal 7 dizisi.
  • yonetmeni gul guzelkaya olan kanal 7 dizisi.
  • aldığı rating sayesinde kanal 7'yi en çok izlenen tvlerden biri haline getiren, başarısı sayesinde gizli dünyalar, sırlar dünyası gibi dizileri türetmiş yapım.
  • ne zaman televizyon seyredecek olsam mutlaka karşıma çıkan, dur kapatayım sonra açarım dediğimde aradan 5 saat geçmesine rağmen hala devam eden, bu kadar bölümü ne zaman çekiyorlar ve oyuncuları iyi kazanıyordur bunun sorularını akıllara getiren, kanal 7 de yayınlanan, dünyanın 24 saat süren tek programı. artık bende fobisi oluşmuş her televizyon karşısına geçtiğimde bak şimdi kanal 7 yi açıyorum kalp gözü yoksa %$@&#!'() 'yım dediğim, her zaman da beni haklı çıkarmış tv programı. akıllara zarar.
  • olay örgüsü ile insanı eşşekten düşmüşe çeviren yapım.

    27.04.2005 tarihinde yayınlanan programdaki bir hikaye şöyledir.

    bir adet nohut-pilav satıcısı, çocuğu ve çocuğunun köpeği ile bir parkta mesleğini icra etmektedir.

    çılgın bediş dizisinden fırlama bir gurup genç (zengin serseriler) işleri veya güçleri olmadığı için olsa gerek, gelip bu adama musallat olur, kendisini ve çocuğunu ve köpeğini taciz eder, döverler.

    babasının gözleri önünde madara olması nedeniyle psikolojik çöküntü yaşayan çocuk, buhranlı bir anında babasına "sen de adam mısın be! herifler bi yumrukta yıktılar seni" mealinde serzenişte bulunur.

    oğlunun gözünde küçük düşen pilavcı gaza gelir, bir kaplan misali kükrer. pilav arabasının gizli gözünden çıkardığı kredi kartı(çılgın bediş serserisi düşürmüş bunu) vasıtası ile çocuğun adresini tespit eder. kapıya dayanır.

    fakir ama onurlu baba, zengin ve aynı zamanda doğal olarak zibidi olan gencin evinin kapısında evin babası ile karşılaşır. maruzatını bildirir. zengin olmanın vermiş olduğu gıcıklığı takınan diğer baba, fakir babayı siktireder.

    ee bu durum tabi ki serserimizin kulağına gidecektir. lüks arabası ile gezerken pilavcının oğlunu gören serseri, arabayı çocuğun üzerine sürmek vasıtası ile çocuğu korkutur. bu da yetmezmiş gibi arabadan inip "babana söyle bir daha bizim eve gelmesin şeltoks sıkarım üstünüze" der. kötü adam kahkahaları atarak uzaklaşır.

    bu olayı karısından duyan pilavcı, pilav kaşığını aldığı gibi tekrar zengin evin kapısına dayanır. bu esnada kaderin bir cilvesi ve ulvi güçlerin bir tecellisi olarak içeride yemek masasında da pilav yenilmektedir. bunu da pilava yapılan zoom ile görürüz.

    yemek odasına hışımla giren pilavcı, sofradaki pilava anlık bir bakış attıktan sonra zibidiye bazı özlü sözler söyler. zibidimiz ise pişkin pişkin oturmakta ve pilavcının karısının ilişkileri olduğuna dair iddialarda bulunmaktadır.

    bunu duvan pilavcı berserk moduna girer, gözü döner. pilav kaşığı ile zibidinin burnuna okkalı bir osmanlı kaşığı ekleştirir. ağzı burnu dağılan zibidi annesinin kucağında inilerken, pilavcı ile evin babası yakınlaşırlar. zaten adam oğlundan tiksinmiştir. pilavcıya oğlunu şikayet eder. sırtını sıvazlayıp evden uğurlar.

    bir sonraki sahnede pilavcı, çocuk ve köpeği yine parkta pilav satmaktadırlar. serseri ve babası gelirler ve gayet canayakın bir şekilde pilav alırlar, zibidi ise çocuğa pilavcının ne kadar süper bir insan olduğunu anlatmaktadır.

    şimdi gelelim verilmek istenen mesaja,

    ilk bakışta aldığımız mesaj; bize yamuk yapan adamı önce uyarmalı, sonra pilav kaşığı ile dövmeliyiz. kafasına kaşığı yediğinde zaten akıllanacak ve özür dileyecektir. eskaza iki kaşık darbesi vurursak serseri, namaza bile başlayabilir.

    derinden derine verilen mesaj ise şudur, "elimizdeki birsürü imkanı ve ulusal bir kanal olmanın verdiği olanakları işte böyle saçma sapan şeyler için kullanıyoruz, siz de bayıla bayıla izliyorsunuz."
  • ilkokul 5. sınıftaydım, yaz tatili, anneannemlerin evi...
    komidinin üzerinde bulunan bir namaz hocası kitabı vardı, içinde türlü türlü dualar, dualardan yapılmış kombinasyonlar. işte o kitapcıktan söyle bir cümle hatırlıyorum:
    41 gün boyunca her gün 1000 ( sayı daha da yüksek olabilir) tane ihlas süresini hiç ara vermeden okuyanların kalp gözü açılır, melekler ziyaretine gelir.
    kalp gözü tamlamasını duyunca o andan itibaren aklıma delirmiş teyzeler gelir, korkarım..
    bir nevi clementine dir benim için.
  • izleyicilerin hassasiyetini ve beklentilerini artiran, psikolojik etkileri ve belkide yıkımları cok buyuk olan, hic degilse daha seyrek yayinlanmasini diledigim dizi.
  • eşari, gazali, ibn arabi ve benzeri fatalist müslüman filozofların akıl yerine koymaya çalıştıkları var olmayan organ veya şey. işin özü şudur:

    "kalp gözünle gör" = "aklını kullanma" + "imamı takip et"
  • uzak doğulular keşfedince inanıyorsunuz da ortadoğulular keşfedince inanmıyorsunuz ya, belki kalp çakrasıyla ilgili olabilir.
  • ortadoğulular "kalp gözü" düşüncesini zaten hintliler'den almıştır. islam dinindeki fatalist akım hint kaynaklı bir akımdır. bolca hint felsefesi islam sosuyla servis edilir. hasan basri'den said nursi'ye kadar bu hiç değişmedi. tüm eşari mezheplere ek olarak nakşibendilik de hint etkisindeki islam yorumlarının çok güzel bir örneğidir.
hesabın var mı? giriş yap