• rüyamda gördüm bu kanser hücrelerinin yaşama koşulları ile normal hücrelerin yaşama koşulları bir değilmiş örneğin normal hücreler atıyorum eksi 20 derece ile artı 70 derece de yaşayabiliyorsa bu hücrelerin ki daha farklıymış.
  • hastalık değil de evrilme olarak tanımlandığında her şey daha mantıklı görünüyor. zira, insan dna'sı her replikasyonun ardından bir miktar kısalır ve bir süre sonra kullanılamaz duruma gelir. bu durumu önlemek için yalnızca anne karnındayken dna'nın sonuna görünürde işlevsiz bir kısım eklenir ve neredeyse ömrün ortalarına kadar kısalma bu işlevsiz kısımdan gerçekleşir. ardından dna kendi üzerinden eksilmeye başladığında ise yaşlanma ve ölüm gerçekleşir. aslında gayet basit, eğer o işlevsiz kısmı uzatabilmeyi başarırsak ölümsüz oluruz. fakat vücut zaten bunu bazı durumlarda gerçekleştirmiştir. kanser hücrelerinde normalde sadece anne karnında oluşması gereken o işlevsiz kısım uzamaya başlar, böylelikle hücreler ölümsüzleşir. teoriye göre, insanoğlunun aslında tek hedefi olan ölümsüzlük, kanser yoluyla kendinde evrilmekte. ve aslında yenik düşülen şey bir hastalık değil, sadece doğal seçilim. bu teori aynı zamanda neden etrafımızdaki her şeyin kanserojen olduğunu da açıklıyor. öyle bir hale getirdik ki dünyayı, içinde yaşamak insanın şu anki formunda mümkün olmaktan çıktı. bu yüzden her zaman olduğu gibi hücrelerimiz ve doğanın -şimdikinin- isteğiyle artık yeni bir form kazanıyoruz. çünkü bilinç istemese bile, canlı her hücre yaşamak için savaşır ve bu uğurda her yolu dener.
  • hücreleri aynen şu şekilde büyüyormuş.
  • kendiminkini henüz defetmisken, lanet olasıca bok, teyzeme musallat oldu.
    farkettim ki, insan kendininkiyle daha kolay başediyormuş. iyi hissediyorsan iyi olduğunu biliyorsun, ama çevrendekiler daha çok endişeleniyor. şimdi tam da bunu yaşıyoruz. içimizde en iyi hisseden teyzem muhtemelen... hatta kendini bıraktı beni düşünüyor, telefonda bana "sen çok üzülme, dert etme, ben iyiyim" diyor. ama ben kendi hastalığımda bir kere ağlamamış olan ben, musluğu kapayamıyorum bu günlerde...

    evet hayat çok boktan hakkaten! içine sıçıyım, tam ortasına!!!
  • dine athıfta bulunmak isteyenler için habil ve kabil hikayesi gibidir. vücut her şeyle savaşmak için hazırken kendi kardeşi tarafından gelecek tehlikeden habersiz olduğu için ölümcül olan tehlike.
  • turgut uyar'a göre ise insanın kendi cehennemidir.

    ..."cehennem, insanın kendi ciğeri"

    (bkz: açlık çoğunluktadır)
  • sevdiklerimizi, en değerlilerimizi elimizden alıp bununla da yetinmeyen hastalık. eriten cinsten. sevdiklerimin önünde her gün biraz daha zayıflasam, elden ayaktan düşsem sanırım onların üzüntüsü beni hastalıktan daha çok üzerdi.

    nerenin ağrıdığını anlayamadığın şerefsiz, sinsi, pislik, azat edilesi hastalık.
  • adı batasıca dediğim hastalık. defalarca yüzleşmek zorunda kaldım hastalıkla. erken teşhiste işler biraz daha iyi gidiyor belki ama o tedirginlik hiçbir zaman geçmiyor. ya geri gelirse korkusu insanı yıpratıyor fazlaca. ama bu hastalıkla en önemli şey umut. her an iyimser olmak ve pozitif düşünmek zorundasınız. ister hasta olun, isterse hasta yakını bu hastalık bir ekip işi. el ele vererek ancak mücadele etmek mümkün hale geliyor. umarım pozitif bilimle uğrasan insanlar birgün bu hastalığın her evresi için bir çözüm yolu bulabilirler.
  • hastayı derdiyle ağrısı sızısıyla, hasta yakınlarını da çaresizlikle bitiren hastalık. pis. allah kimseye vermesin, bizden de alsın bir an önce.
  • 3 kere (7 oldu) ameliyatını olduğum, peşimi bırakmayan hastalık.

    cinsi paratiroid kanseri. çok nadir görülüyor.

    üniversite son sınıf öğrencisiydim. bulantı, kusma, baş dönmesi vs gibi şikayetlerden sonra antalya'daki okulumdan mezun olup izmir'e ailemin yanına geldim. önce neyim olduğu uzun süre bulanamadı. beyin tomografileri, kan sayımları vs vs vs. bir gün 9 eylül üniversitesi'ndeki bir nörolog tahlillerimde kalsiyum değerimin çok yüksek olduğunu söyledi. tetkikler yapıldıktan sonra boynumdaki paratiroid bezlerinden birinin anormal davrandığı anlaşıldı. çünkü kemiklerden vücuda çözülen kalsiyum miktarını paratiroid bezlerinden salgılanan parathormon belirliyor. neyse ameliyat dendi. biz daha o zaman kanserin k'sini bilmiyoruz. annem başıma gelen her doktora, gereken neyse yapın, oğlum çok genç, yeni mezun gibi söylemlerde bulunuyor, ben de anneme sanki doktorlar işini bilmiyor, anne lütfen sus gibi şeyler söylüyorum, doktorlara gereksiz telkinlerde bulunduğu için anneme kızıyorum.

    bu paratiroid zıkkımının kanser vakaları çok nadir olduğu için doktor nasıl olsa kanser değildir diye boynumdaki bezi 8 parçaya ayırıp çıkarıyor.

    kanımdaki parathormon ve kalsiyum değerleri düşüyor ve 3-5 gün sonra taburcu oluyorum. eve geldiğimde patoloji raporunda yazan karsinoma ile uyumlu görüldü sözündeki karsinom kelimesini sözlüklerde aratınca kötü huylu tümör olduğunu öğreniyorum ve başımdan aşağı kaynar sular dökülüyor. patolojiyi yapan doktorla konuşuyorum ve paratiroid kanserlerinin çok nadir görüldüğünü, boynumdakinin kanser olup olmadığını söylemenin bile çok zor olduğunu söylüyor ve içini ferah tut diyor. ben de nasıl olsa parathormon ve kalsiyum değerlerim düşük diye içimi rahat tutuyorum.

    yeni mezun olmama rağmen, bir iş bulup çalışmaya başlıyorum. her şey güzel gidiyor. 4-5 ay geçiyor ve her ay yapılan tahlillerde pth ve kalsiyum değerlerim giderek yükseliyor ve 2. bir ameliyat deniyor. ikinci ameliyatı da oluyorum ama ne pth değerimde ne de kalsiyum değerimde bir değişme oluyor.

    2. ameliyattan 4 ay sonra 3. ameliyat için hazırlıklar tamamlanmış bulunuyor. yapılan tetkiklerde kanserin sadece boynumun bir bölgesinde olduğu belirleniyor. ben bu sefer bu pis hastalığı boynumdan söküp çıkaracaklarına inanıyorum ve 3. ameliyatı oluyorum. hem pth hem de kalsiyum değerlerim oldukça düşüyor.

    ameliyattan kısa süre sonra gene bir iş buluyorum ve bu sefer kazancım da iyi. yeni dostlar ediniyorum, çok güzel filmler izliyorum, çok güzel şarkılar dinliyorum. tetkikler devam ediyor ve pth ve kalsiyum giderek artmaya devam ediyor. hikayemde bugüne geldik işte. ailemin ve benim durumumu düşünün.

    paratiroid kanseri çok nadir görüldüğü için diğer kanser türleri gibi bilim insanları tarafından çalışılmıyor. sinekalset diye bir etken madde var. bu maddeyi içeren hapla kalsiyumu bir nebze düşürebiliyorsunuz ama benim şansıma bakın ki sinekalset benim bünyemde kalsiyumu düşürecek etkiyi göstermiyor.

    doktorumla yaptığım son konuşmada kendisi bana ameliyatla bu işten kurtulma şansımın çok nadir olduğunu söyledi. oysa benim bütün umudum, kanser henüz vücudumun tümüne yayılmadan boynumdan tamamen çıkarılıp atılmasına bağlıydı. bu kansere karşı ne bir kemoterapi ne de rapyoterapi var.

    psikolojim çok kötü. bütün bir umutsuzluk ve keder içindeyim. henüz 26 yaşında böyle ağır bir savaş vermek benim için çok zor. ailemin de psikolojisi iyi değil. 25 yıl gözünün içine bakıp büyüttükleri çocuk nadir görülen bir türe yakalanıyor.

    her şeye rağmen işte, hayat devam ediyor.

    belki avrupa'da, amerika'da ya da ne bileyim küba'da bir çaresi vardır da, burayı okuyan biri bana derman olur diye sizinle paylaşmak istedim.

    hepinizi çok seviyorum.

    edit 10 mayıs 2020:

    sevgili arkadaşlar, değerli büyüklerim

    bir süredir haber veremediğim için üzgünüm. ameliyat, iyileşme ve birkaç aylık çok güzel bir aradan sonra tekrar ameliyat olma döngüsünde kaybolup gittim. tüm bu sürede 7. ameliyatımı oldum, evlendim ve hatta belçika'ya taşındık eşimle birlikte.

    2020 yazinda radyoterapi aldim.
    2021 yili basinda olaparib trial'inia basladik.
    2022 haziran'da sternumun bir kismi alindi.
    2022 kasim'da olaparib trial'i doktorlar tarafinda durduruldu cunku yeni bir kitle kesfedildi.

    durum şimdilik böyle. detaylı ve düzenli bilgi sağlayamadığım için beni affedin, artık çok yoruldum.

    sevgiler
hesabın var mı? giriş yap