• 1876 anayasasi . yakla$ik 500 yildan beri monarsi ile yonetilen osmanli'nin ilk anayasasi . kurucu iktidari monar$idir ancak bu ay'yi monark pek tabii ki kendi istegiyle halkina bir ihsan olsun diye yapmami$tir . toplumdan gelen baskilarin bayagi buyuk rolu olmu$tur . tasari, uyeleri padi$ah tarafindan atanan cemiyet-i masusa tarafindan hazirlanmi$tir . buradan hazirlanan taslak heyet-i vekiliye'ye oradan da padi$aha giderek son $eklini aldigindan bu ay, ferman bir ay'dir .

    kanuni esasi, kendi bunyesi icinde degi$iklik yapilabilecegini ongormu$tur ancak ay degi$iklik teklifi, her iki mecliste (ayan ve mebusan) 2/3 cogunlukla kabul edilmelidir . ayrica bu degi$ikliler padi$ah tarafindan onaylandigi takdirde yururluge girebilmektedir . yine ayriyetten, padi$ah ay'nin degi$tirilmesini istemedigi hukumlerini daha ba$tan onleyebiliyordu . zira ayan meclisi'ni kendisi sectigi icin onlari etkileme olanagina sahipti . bu nedenle 1876 ay'si kati bir ay'dir . ancak normalde kati ay'ler, iktidarin sinirlandirilmasi, temel hak ve ozgurluklerin korunmasi amacini guder . ama buradaki katiligin esas nedeni padi$ahi korumaktir .

    (bkz: sened i ittifak)
    (bkz: teskilat i esasiye)
    (bkz: anayasa)
    (bkz: hukuk)
  • çalışmaları sırasında geçen diyalog:

    mithat paşa: senin aklın avrupa kanunlarına ermez, sus!
    cevdet paşa: birkaç kelimelik frenkçenle sen mi bilirsin, senin bildiğin kadarlık fransızcayı kunduracılar bile bilir!
    sonrasında birbirlerine girmişler. ne kadar gerçek, bilmiyorum.

    "osmanlı devletinin umudunu bağlayacağı, ikisi de ellisini aşmış bu iki büyük paşanın sakallarına bakmadan çocuklar gibi kavga edişi gerçekten hazin bir manzaraydı."
    yorum, niyazi berkes'in.
  • kanun-ı esasi özellikle birinci kuşak haklar olarak anılan temel hak ve özgürlükleri tanıyan bir anayasadır. ancak bu noktada, anayasanın 113.maddesi, tanınan hak ve özgürlüklerin sadece kağıt üzerinde kalmasına neden olmuştur. bu maddeye göre insanların sürgüne yollanması, basit bir polis soruşturmasıyla mümkündü. nitekim bu madde, anayasanın yapımında büyük çabası olan mithat paşa'ya uygulanmış, mithat paşa'nın sürgün edilmesine yol açmıştır. yani kanun-ı esasi tanıdığı hak ve özgürlükleri anlamsızlaştırmıştır.

    genel olarak bakıldığında kanun-ı esasi, bir anayasadan beklenen devletin otoritesini halk lehine sınırlandırma misyonunu gerçekleştirmemiştir. kanun-ı esasi daha çok padişah'ın yetkilerini sayarak, bu yetkilere anayasal düzeyde meşruluk kazandırma eğilimindedir.
  • türkiye anayasa konusunda batının gerisinde kalmış, ancak rusya ve iran gibi komşularından önde olmuştur. amerikalılar 1787 tarihinde tarihin ilk büyük yazılı anayasasını yaptıktan sonra bunu fransızlar (1791) izlemiş ve bundan sonra anayasalar modern devlet yönetiminin vazgeçilmez koşulu sayılmaya başlanmıştır. her ülkede olduğu gibi türkiye'de de anayasal düzenin kuruluş biçimi sonraki tüm gelişmeler üzerinde belirleyici bir etkide bulunmuştur. bu bakımdan 1876 yılına kısaca bakmakta yarar vardır. bu yıl bütün balkan topraklarında isyan ölçüsünde kaynaşmalar devam ediyor, mayıs başında istanbul medreselerinin talebeleri başkentte büyük huzursuzluklar çıkartıyordu. mayıs sonunda yüksek rütbeli subaylar bir darbe yaparak sultan abdülaziz'i tahttan indirdiler. liberal fikirli olarak tanınan beşinci murat tahta çıktı. ama hasta olduğu anlaşılınca, darbecilere anayasa ilan edeceği sözü veren ikinci abdülhamit padişah oldu. (bu arada abdülaziz'in servetinin yağma edildiği konusuna birçok kaynakta yer verilmiştir ki, benzer bir yağmanın ikinci abdülhamit tahttan indirilince yapıldığı da anlatılmaktadır.) temmuz ayında bosna ve bulgaristan isyanları yayılırken sırbistan ve karadağ da fırsattan istifade harp ilan ettiler. büyük devletler de rusya'nın balkan işlerine daha çok karışacağından korkarak osmanlı'da ıslahat meselelerini ele almak üzere 23 aralık günü kasımpaşa bahriye nezareti'nde bir araya geldiği için tersane konferansı adı verilen bir toplantı düzenlediler. böylece hem aralarında mithat paşa'nın bulunduğu gruba söz verildiği hem de batılı devletlerin müdahalesinden çekinildiği için aynı gün türkiye'nin ilk anayasası ilan edildi. ingiltere, fransa, italya, avusturya, almanya ve rusya delegeleri görüşmelere başlamışken gelen şiddetli top sesleriyle şaşkınlığa uğradılar. hariciye nazırı saffet paşa, bahriye nezareti'ne giderek yabancılara bu top seslerinin anlamını açıkladı: "padişah meşruti rejimi ilan etmiş, artık tüm azınlıkların hakları garanti altına alınmıştır. binaenaleyh bu toplantıya da gerek kalmamıştır." yabancı delegeler 'çocukça' buldukları bu sunuştan hiç etkilenmediler ve işlerine devam ettiler. koskoca imparatorluk istemediği bu toplantıyla bile başa çıkamayacak hale düşmüştü. o gün babıali'de küçük bir toplantı, gece de cılız bir fener alayı yapıldı. halk böylece kanun-ı esasi'den haberdar oldu.
  • aşağıdaki maddeler kanun-u esasi'yi sakatlayan ve sonunu getiren aynı zaman da abdülhamid diktasına ortam sağlayan maddelerdir. osmanlının ilk anayasasından pek demokratlık beklememek gerek. nitekim öyle bir bilinç de oluşmamıştı.

    35. madde: padişah meclis üyelerini istediği gibi azledebilir.
    36. madde: padişaha khk yetkisi
    43. madde: padişaha meclisi tatil etme yetkisi (ki 1877-78 savaşı bahanesiyle bu maddedeki hakkını kullandı)
    46. madde: meclis üyeleri anayasaya değil padişaha sadık olacaklarına dair yemin ederler
    54. madde: meclisin yasama işleri ancak padişahın müsadesi ve uygun bulmasına bağlıdır
    113. madde: padişahın istediğini süresiz sürgün etme yetkisi vardır.
  • 23 aralık 1876'da kabul edilen ilk anayasadır. üyeleri halkın seçtiği meclis-i mebusan ve padişahın atadığı meclis-i ayan ismiyle iki gruptan oluşturuldu. iki meclisin bir araya gelmesiyle de meclis-i umumi oluştu.
    padişaha, dış ülkelerle antlaşma ve barış yapma, savaş ilan etme, meclisi açma ve kapama yetkisi verildi. kanun önünde bütün osmanlı halkının eşit olduğu kabul edildi. herkese eğitim, yayın, ortaklık yapma ve şahsi mesken hürriyeti verildi. müsadere ve angarya yasaklandı. fakat meclisin 270 milletvekilinin 123'ünün azınlık olması sonucu ülke bütünlüğünü zedeleyici bazı tekliflerin sunulması ve rus savaşının mağlubiyetle sonuçlanması üzerine ikinci abdulhamit tarafından meclis 14 şubat 1878'de resmen kapatılmıştır.
  • kanun-i esasi,bir ferman anayasadır yani padişah tarafından atanmış bir komisyon tarafından hazırlanmış,meclis-i vükela tarafından incelenip padişah tarafından kabul ve ilan olunmuştur.sınırlandırılmış,şekle bağlanmış bir monarşinin ürünü olan 1876 anayasa'sı,padişahın tek taraflı iradesiyle ortaya konulduğu için "ferman anayasa"özelliğini taşır.padişahı sorumsuz olarak sistemin en üstüne yerleştirmiştir.artık padişahın yazılı olmaya kuralları anayasallaştırılmış,yeni yetkileri hukuk kurallarına dönüştürülmüştür.

    yürütme organı şöyle düzenlenmiştir:sorumsuz bir devlet başkanı olan padişah ve bugünkü adıyla "bakanlar kurulu" olan heyet-i vükela olarak iki başlıdır.padişah,hilafet ve saltanat da kendisinde kalmak üzere yürütmenin başıdır.hem kutsaldır hem de sorumsuzdur fakat sadece bazı yetkileri sınırlandırılmıştır.yürütmenin aslında ta kendisi olan padişahın görev yetkileri şunlardır:"heyet-i vükelaya başkanlık eden sadrazamı,şeyhülislamı ve vekilleri atamak ve görevden almak,silahlı kuvvetlere başkanlık etmek,cezaları affetmek ya da hafifletmek,şeriat hükümlerini ve yasaları yürütmek,devlet dairelerinin işleyişleriyle ilgili nizannameleri düzenlemek,meclis-i umumi'nin toplanmasına,tatiline,gerektiğinde meclis-i mebusan'ın feshine karar vermek(yeni seçime gidilmesi koşuluyla).heyet-i vükela ise sadrazamın başkanlığında devlet ile ilgili olan önemli konuların görüşüldüğü bir kuruldur.padişah tarafından atanır ve azledilir.meclise karşı sorumlu olması ve güvenoyu imkanı bulunmadığından,padişaha karşı çıkabilme olanağı yoktur.önemli konuları görüşmeden önce mutlaka padişahın iznini almak zorundadır.önemli kararların yürütülmesi için de yine padişahın onayına gerek vardır.

    yasama organı:yasama organı olan meclis-i umumi,heyet-i ayan ve heyet-i mebusan'dan oluşur.meclisi-i umumi'nin iki heyeti her yılın kasım ayının başında açılır ve mart başında kapanır.heyetlerden biri toplanık değilse öbürü de toplanamaz(md.43).padişah,meclis-i umumi'yi vaktinden önce açabileceği gibi,toplantıların süresini kısaltabilir ya da uzatabilir(md.44).heyet-i vükela,her konuyla ilgili yasa önerisi çıkarabildiği halde,meclis sadece kendi alanını ilgilendiren bir konuda yasa önerisinde bulunabilir.meclis-i mebusan,her elli bin erkek nüfusa bir temsilci düşmek üzere 4 yıl için seçilir.2 dereceli seçim sistemi öngörülmüştür.halk,önce 2.seçmenleri seçer,sonra onlar esas seçilecek olanları seçerler.istanbul ve çevresinde de 2.dereceli seçim yapılmıştır fakat burada 1.seçmen olabilmek koşulu:"emlake mutasarrıf" olmaktır.heyet-i ayan ise padişah tarafından görevleri ömür boyu olmak üzere seçilirler.şart ise, heyet-i mebusan'ın 1/3'ünü aşmamaktır.padişah,meclis başkanlarının da seçiminde söz sahibidir.heyet-i mebusan'ın başkanı ve iki yardımcısını da kendisi seçer ve atar(md.77)

    yasanın yapılışı:yeni yasada değişiklik ya yasa önerisi padişaha iletilir ve izni alınır(md 53).izni alınınca,istem konusu şura-yı devlet'e gönderilir(md.53).bunun hazırlayacağı lahiya meclis-i mebusan'da görüşülür ve heyet-ayan'a gider.heyet-i ayan, bu tasarının şeriat ve anayasa kurallarına,padişahın yetkilerine uygun olup olmadığına karar verdikten sonra bu hazırlanan lahiya padişahın önüne geldikten sonra ancak onay alınırsa "kanun"haline dönüşür.padişahın mutlak veto yetkisi vardır.beğenmezse geri çevirir.

    oluşumunu padişah iradesine borçlu olmaya tek heyet meclis-i mebusan'dır.böylece padişah,artık siyasal sistemin mutlak ve biricik egemeni olmaktan çıkmaktadır çünkü millet,temsil yoluyla devreye girmiştir.öte yandan padişahın bakanlar kurulunun teklifinin meclisin önünde 2 kez reddedilmesi halinde ya bakanlar kurulunu azletmesi ya da meclisi feshetmesi gerçeği,bu temsil mekanızmasının sağlam bir temele oturtulmadığını göstermektedir;zira kanun-i esasi,monarşiyi tam manasıyla sınırlayamamış,yarı meşruti bir sistem öngörmüştür.sadece monarşi kendini sınırlayarak mutlak olmaktan çıkıp ılımlı, anayasalı ve parlamentolu hale gelmekte ama henüz gerçekten meşruti,anayasal ve parlamenter bir niteliğe kavuşmuş olmamaktadır.
  • ilk kez bir islam ülkesinde laik devlet döneminin temellerini hazırlayan anayasadır.
  • 19. yüzyılın başından itibaren yaşanan bu gelişmeler osmanlı imparatorluğu’nda mutlak iktidarın sınırlandırılmasına yönelik girişimler olmakla birlikte söz konusu belgeler anayasa olarak kabul edilmemektedir. ıslahat fermanı sonrasında da avrupa devletlerinin değişiklik talepleri devam etmiştir. hatta osmanlı imparatorluğu’nun iç sorunlarının görüşülmesi için istanbul’da bir konferans (tersane konferansı) düzenlenmesine karar verilmiştir. ilk anayasa olan kanun-i esasi de, bu konferansın açılışının yapılacağı gün ilan edilmiştir (23 aralık 1876). bu durum her ne kadar dış etkilerin anayasanın kabulündeki rolünü gösterse de, anayasanın sadece dış baskılar sonucu kabul edildiğini ileri sürmek için yeterli değildir. geniş halk kitlelerinin talebi sonucu olmamakla birlikte, meşruti rejime geçilmesinde genç osmanlılar hareketinin de önemli bir rolü vardır. öncesindeki dönemde sadrazam ve padişah değişikliklerinde etkili olan bu hareketin destekçileri, ıı.abdülhamit’i tahta geçirirken meşrutiyet rejimine geçileceği sözü almıştır.

    sadrazam mithat paşa tarafından hazırlanan 57 maddelik anayasa taslağını (kanun-ı cedid) ülke koşullarına uygun görmeyen padişah, sait paşa’ya fransız anayasalarını çevirtmiş ve nazırlarından da bunları değerlendirmelerini istemiştir. taslakların hazırlanmasının ardından anayasa hazırlamakla görevli resmi bir komisyon oluşturulmuştur. padişah tarafından atanan 28 üyeden (2 asker, 10 ulema ve 3’ü hristiyan 16 sivil bürokrat) oluşan bu komisyon, mithat paşa ve padişah tarafından hazırlanan taslakların yanı sıra, belçika, polonya ve prusya vb. anayasalardan da yararlanarak asıl anayasa tasarısını hazırlamıştır. zamanla yarışarak hazırlanan bu metin, 23 aralık 1876’da padişah tarafından kabul ve ilan edilmiştir.

    kanun-i esasi’ye göre, ülkesiyle bölünmez bütün olan osmanlı devleti’nin resmi dili türkçe, başkenti istanbul’dur. saltanat ve hilafet hakkının osmanoğulları soyuna ait olduğu devletin dini islam’dır.

    yürütme organı padişah ve heyet-i vükelâ’dan (bakanlar kurulu) oluşur. padişah, yürütmenin başı olduğu gibi, heyet-i vükelâ başkan ve üyelerini (sadrazam, şeyhülislam ve vekiller) kendisi seçer, atar ve görevden alabilir. padişah’ın siyasi, hukuki, cezai sorumluluğu bulunmadığı gibi, parlamentodan güvenoyu alması gerekli olmayan heyet-i vükelâ’nın da yasama organına karşı siyasi sorumluluğu bulunmamaktadır.

    meclis-i umumi adı verilen yasama organı heyet-i ayan ve heyet-i mebusan adında iki kanattan oluşur. dört yıl görev yapmak üzere seçim yoluyla oluşan heyet-i mebusan’da, her elli bin erkek nüfusa bir temsilci düşmektedir. ömür boyu görevde kalan heyet-i ayan üyeleri ise, 40 yaşını aşan ve seçkin hizmetleri ile tanınan kişiler arasından doğrudan padişah tarafından belirlenir. ayrıca her iki heyetin başkanları da padişah tarafından seçilir. padişah, heyet-i ayan başkanını doğrudan belirlerken, heyet-i mebusan başkanı ve iki yardımcısını bu heyetçe gösterilen üçer aday arasından seçer ve atar.

    padişah tarafından belirlenmeyen tek kurulun heyet-i mebusan olduğu bu sistemde, yasama ve yürütme organlarının işleyişinde de padişahın önemli yetkileri olduğu görülmektedir. heyet-i vükela, bazı konuları görüşmek için padişahtan izin almak zorundadır. toplantı yılı kasım ayı başında padişah buyruğu ile açılır ve mart ayında padişah buyruğu ile kapanır. meclisin tatil ve feshedilmesi de padişahın kutsal hakları arasındadır. meclis ile hükümet arasında bir uyuşmazlık çıkması halinde padişahın heyet-i mebusan’ı dağıtma yetkisi vardır.

    parlamentonun asıl işlevi olan yasa yapım sürecinde de padişahın ağırlığı görülmektedir. kanun teklif etme yetkisi heyet-i vükelâ’ya aittir ve teklif için padişahın oluru gerekir. şuray-ı devlet’te (danıştay) tasarı haline getirilen metin heyet-i mebusan’da görüşülüp kabul edildiği takdirde heyet-i ayan’da görüşülerek karara bağlanır. son olarak tekrar padişah önüne gelen metin onaylandığı takdirde kanun olur. padişahın mutlak veto yetkisi bulunur. bu süreç incelendiğinde, seçimle gelen tek organ olan heyet-i mebusan’ın yetkisinin, sadece istemediği yasanın çıkmasını engellemekten ibaret olduğu görülür.

    temel hak ve özgürlükler ile mahkemelerin statüsü ve yargısal güvencelere ilişkin hükümlerde tanzimat dönemi kazanımları korunmuş, hatta bu kazanımlara önemli katkılar yapılmıştır. oldukça geniş bir temel hak kataloğunun yanı sıra, yargı yetkisinin tamamen bağımsız mahkemelere bırakıldığı görülmektedir. bununla birlikte, padişahın ısrarı üzerine eklenen 113. madde ile padişaha hükümet emrini ihlal edenleri sürgüne gönderme yetkisi verilmesi bu hakları etkisiz kılmaktadır. nitekim bu alandaki olumlu hükümlerin kağıt üstünde kaldığı görülmüştür.

    1876 anayasası, padişahın zaten sahip olduğu yetkilerin bir anayasa ile meşrulaştırılması işlevini görmüştür. padişahın yetkilerinin seçilmiş meclis olan heyet-i mebusan tarafından tam olarak sınırlanmadığı dikkate alındığında, bu rejim için meşrutiyet nitelemesi tartışmalı bir hal almaktadır. ancak, özellikle yargı ve kısmen de olsa yasama işlevi açısından padişahı egemenliğin tek sahibi olmaktan çıkarması bakımından mutlakıyet rejiminden çıkıldığı da açıktır. sonuç olarak, bu sistemin ılımlı, anayasalı ve parlamentolu olmakla birlikte, meşruti, anayasal ve parlamenter bir sistemin nitelikleri haiz olmadığı söylenebilir.

    1876 anayasasının seçimle belirlenen tek meclisi olan 130 üyeli (80 müslüman - 50 gayrimüslim) heyet-i mebusan için seçilme yaşı 25 olarak belirlenmiştir. oylamaya sadece erkekler katılabildiği gibi, servete ve vergiye dayalı sınırlamalar da yapılmıştır. seçim iki derecelidir. basit çoğunluk esasının kabul edildiği seçim sisteminde, siyasi partiler bulunmadığından bütün adaylıklar kişiseldir. ilk osmanlı parlamentosu 19 mart 1877 günü açılmıştır. bu meclis, seçimlerin “bu senelik” olduğuna dair hüküm gereğince üç ayı biraz geçen toplantı yılının ardından kendiliğinden dağılmış ve 13 aralık 1877 tarihinde toplanan ikinci meclis için seçimler yenilenmiştir. aralık’ta toplanan meclis-i umumi ise 14 şubat 1878’de osmanlı rus savaşı (93 harbi) gerekçe gösterilerek ıı. abdülhamit tarafından tatil edilmiştir. padişahın, bir daha toplantı çağrısında bulunması için ise 30 yıl beklemek gerekmiştir. böylece, padişahın tek taraflı iradesiyle kanun-i esasi askıya alınmış ve tam bir mutlakıyete geri dönülmüştür.

    ıı. abdülhamit’in uygulamaları kendi muhalefetini de doğurmuş ve özellikle jön türk hareketi gerek örgütlülüğü gerekse oluşturduğu kamuoyu ile 1908 yılında ikinci kez meşrutiyetin ilan edilmesinde etkili olmuştur. ıı. meşrutiyet olarak adlandırılan bu dönemin başında ıı. abdülhamit, otuz yıl aradan sonra önce meclis’i toplantıya çağırmış (23 temmuz 1908) ve ardından kanun-i esasi’nin yürürlükte olduğuna dair bir hatt-ı hümayun yayınlamıştır (1 ağustos 1908).

    ıı. meşrutiyet’in ilanından kısa bir süre sonra kanun-i esasi’de önemli değişiklikler yapılacaktır. ancak, bu değişiklikler öncesinde uygulamaya yönelik de önemli farklılıklar göze çarpmaktadır. meşrutiyet yeniden ilan edildikten sonra padişah karşısında güçlenen ilk organ hükümettir. heyet-i vükela (kamil paşa kabinesi), osmanlı siyasal hayatında ilk defa bir “hükümet programı” hazırlayarak kamuoyuna sunmuş ve yayınlamıştır.

    ittihat ve terakki cemiyetince gösterilen adayların çoğunlukta olduğu meclis 17 aralık 1908 günü padişah tarafından açılmıştır. bu dönemde, gerek uzun yıllar meşrutiyet mücadelesi vermiş ahmet rıza bey’in başkanlığındaki heyet-i mebusan, gerekse heyet-i ayan hakimiyet-i milliye (milli egemenlik) kavramını resmen kullanmaya başlamıştır. ayrıca, oldukça kısa bir sürede osmanlı siyasi hayatında birçok “ilk”in yaşanmasına tanıklık edilmiştir: ilk güven oylaması, ilk güvensizlik oyu bildiren karar, hükümet programını meclisin güvenine sunan ilk hükümet… ancak sistem tam olarak oturmuş olmadığı için 31 mart ayaklanmasının ardından bu kazanımlardan geriye dönüş yaşanmaya başlamış ve bu süreç ayaklanmayı bastırmak amacıyla hareket ordusu’nun istanbul’a gelişinin ardından padişahın tahttan indirilmesine kadar devam etmiştir. yeniden göreve gelen hüseyin hilmi paşa, kabine beyannamesini güvenoyuna sunmuş ve bu usul daha sonraki hükümetlerce de benimsenerek uygulanmıştır.
  • daha çok osmanlı’nın uluslararası politik kaygılarının egemen olduğu, ruslara karşı ingiltere ve fransa’nın desteğini almak amacıyla kabul edilmiş anayasa.
hesabın var mı? giriş yap