• güzel bir (bkz: seden gürel) şarkısı; sözleri de şöyle ki

    sensin beklediğim kapılarda
    ne çıkar gelmiyorsan
    kader dediğin cam kırıkları
    ne çıkar yazmıyorsan

    yokluğun amansız zaten
    zamanlı zamansız bazen
    gel de yalnızlık dinsin
    ne çıkar sabaha gidersin

    şehrin sevişme vakitlerinde
    kime ne yanımda yoksan
    gece sol yanımda hazır yerin
    ne çıkar yatmıyorsan

    kapılar hep açık, sönmez ışığım
    deli derler halimi görenler
    odalarda hüzün yüzün olmasa da
    tüm suretler sana benzer

    arada sırada kırılır da gönül
    hadi der yeter ne çok üzüldün
    dinlemem ben onu
    beni sevdiğine inanmasaydım ölürdüm
  • kapılar...
    bazen tebessümle açılan yüzümüze, bazen de en acı vuruşla çarpılandır... gündelik anlamıyla mecazlar yaratılmıştır kapılar için. yüreğimizin bile kapıları vardır, hayatımızın.. hani bazen açmamak üzere kapatıp arkasından kocaman sürgüyü taktığımız sur kapıları gibi. korunaklı bölgemizdir kapılarımızın arkası, saklandığımız, kendimizi güvende hissettiğimiz... ister mecaz anlamda olsun ister 3boyutlu karşımızda dursun, her iki şekilde de bu kadar kilidimiz yoktu güvenmek adına eskilerde... kapılarını açık bırakıp uyuyabildikleri, komşularını ziyarete gittikleri dönemler vardı evvelden.. kimse evlerini korumak için çelik kapılara, 3lü 4lü kilitlere gerek duymazdı... tıpkı yürekleri gibi. şimdilerde her ikisinde de kilitlerimiz var ruhlarımızı sürgülediğimiz....

    eski evlerin o görkemli, kendine has ruhu olan kapıları da yok artık... hani avluya açılan tahta, 2 kanatlı, pirinç tokmaklı, her açılışında melodik bir gicirtı dağıtan etrafa... iki kolunla, iki tarafa doğru tüm gücünle çektiğin, ve karşındakini sarmalarcasına kollar açık karşıladığın.. içeri girince, kapının ardında yayılan, ıtır çiçeklerinin kokusu.. kenarda ekilmiş nane, domates ve tere otu... diğer köşedeki ıhlamur ağacının, erik ağacına yaslanmış dalları... bir küçük hamak, hamağın kenarında uyuklayan bir köpek, köpekten uzak durmaya çalışan birkaç minik kedi yavrusu... tahta kapının arka bahçesi... tıpkı bizim ruhumuzdaki arka bahçelerimiz gibi. hani hala korumaya çalıştığımız...

    rum evi kapıları vardır bir de, hani şu ruhu olan türden...

    4 geniş mermer merdivenle varırsın önüne, 2 kanatlı, parmaklıklı demir kapılar ve ardında altlı üstlü 2 kanatlı pencereler... yaz geldi mi o pencereler açık durur sofaya serinlik ve aydınlık gelsin diye... kapıda asılı olan el şeklindeki tokmağı çalarsınız... tak tak tak. genelde yukarıdaki cumbadan bir kafa uzanır, egerki sabah
    saatleriyse... kahve keyfi vardır pirinç mangal ortasında... sonra tıkır tıkır inişi duyulur ahşap merdivenlerden, kapı açılır...sofaya girdiğinizde o ahşap kokusu dolar içinize, arka bahçeye açılan kapının arasındaki ceryan maharetiyle...

    ben en çok bu kapıları sevdim işte.

    sonra, en keyifli, en eğlenceli kapılardır dönen kapılar... çocukluğumda, bir dönen kapı bulduğumda coşku içinde oynamaya başlardık, sonra da azarı işitip kaçardık son
    sürrat.. şimdilerde alışveriş merkezlerinde bile var bu kapılardan, ne kadar sıradanlaştırdık herşey gibi...

    en hizmetkar ruhlu kapılar da otomatik kapılardır... önüne geldiğiniz anda açılır iki yana, girersiniz, çıkarken yine acılır... bekler.. kapanır.. önünden kedi geçse açılır, bakar kimse girmez.. yine kapanır...hizmetkarlarıdır kapıların...

    başta da dediğim gibi, özlüyor insan... o hengame gibi çelik kapılara ihtiyaç duyulmayan, bir iteklemeyle ya da 2 tokmak vuruşuyla açılan kapıları... 8ci kattan seslenen kim o sesi yerine, cumbadan gelen kahve kokulu hoşgeldinleri...
  • binlerce deri konfeksiyon işçisinin köhne atölyelerde sessiz sedasız ömür tükettiği, tepecik'e giden ana cadde üstündeki onlarca pavyonun kapısında duran aşırı makyajlı, yarı çıplak ve ölesiye mutsuz kadınların ferleri sönmüş gözlerini sizden kaçırarak sizi onların trajedilerinin büyüklüğüne ve ama sıradanlığına usulca inandırdıkları konak basmane'de bulunan mahalle.
  • pek hazin bir seden gürel şarkısıdır. hareketli düzenlemeli hazin şarkılar başka bir vurucudur ya zaten. bunun dışında özellikle arka planda gitarların bir acaip söyleştiği "kapılar hep açık" dizesiyle giren kısmı çok severim.

    söz: sibel alaş
    müzik: elissa'nın million ahibak şarkısının müziği
    düzenleme: aykut gürel
    akustik gitar: erdinç şenyaylar
    perküsyon: cengiz ercümer
    yaylı grubu: kempa
    bas: aykut gürel
    vokaller: irem gürel - emre gürel - seden gürel
  • ihtiyaç molası'nın 11 yıl aradan sonra çıkardığı albüme ismini veren parça ve harika klip:

    kapılar

    edit: izmir basmane bölgesindeki konfeksiyonların bulunduğu yere verilen isim de kapılar imiş. klibi seyredince ayıldım meseleye. tamamen uyduruyor da olabilirim tabi.
  • izmirde basmane tarafında tren garının bulunduğu yere verilen isim.
  • ekim ayı itibariyle fatih erdemci 'nin 18 yıl aradan sonra çıkarmış olduğu ve dokuz şarkı bulunduran ikinci albümüdür. gayet güzel ve hoş bir albüm olmuş. dinledikçe sevilen albümlerden. yaşamak hala çok zor ile yavaş bir şekilde açılıp, her şarkıda ritim yükselerek sen ne anlarsın ile gaz bir şekilde bitiyor. susma şarkısında pamela spence eşlik etmiş ve çok güzel olmuş.

    şarkı listesi:

    1- yaşamak hala çok zor
    2- kapılar
    3- nereye böyle
    4- şarkılarım
    5- sırlarım var
    6- olsun varsın
    7- anlat hikayeni
    8- susma ft. pamela spence
    9- sen ne anlarsın

    not: albüme adını veren şarkı ayrı bir vurucu olmuş, söylemeden geçemedim.

    sözleride şuraya iliştireyim:

    gecenin gözlerine sakınmadan yüreğini
    bakıpta söyler misin görürsen doğruyu
    korkuyorum kendimden senden daha çok
    neyimiz var bizden başka kavgamız dışında

    boş ver artık geçti
    ya da hoş görümüz nasırlaştı
    kabullenmek işin kolay yolu
    kabullerinden belli

    insanların halini ve bizimkini biraz düşünür müsün
    konuşmuştuk çok zordu o ya

    kapılar vardı, kapılar vardılar
    büyük kapılardan dostlar geçiyorlardı
    dünyamıza gelen insanlar nerdeler şimdi

    kapılar vardı, kapılar vardılar
    büyük kapılardan dostlar geçiyorlardı
    dünyamıza gelen insanlar nerdeler şimdi
  • bursa devlet tiyatrosunda bugün izlediğim harika oyunun ismi gerçekten çok iyiydi 55 dakika bir dakika sıkılmadan izlendi.
  • dört tarafı korku duvarı örülü kadınların hikayesi.

    doğumdan ölüme kadının başından geçenler* * * yetmezmiş gibi, üstüne fantastik korku hikayeleri ve yapacağı seçimlerin olası olumsuz sonuç çekincesinin yarattığı hareket kısıtlılığı anlatılıyor.

    inançlar, ulusal güvenlik tehdidine karşı ideolojiler, aileler, erkekler... üstelik hepsi tehditlere karşı sığınak olmayı vaat ederken onları, paranoyak-şizofren ya da şizofren-paranoya olarak adlandırdıkları korkularıyla hapsedip hayali duvarların ardında beklemeye mahkum ediyor ve yine bu korku imparatorluklarının muhafızları tarafından kurtarılmayı umacakları kadar çaresizlik içine düşürüyorlar. edilgenliğin kaynağını irdeledikçe, tohumlarının, muhafazakar yuvanın dişi kuşu anne tarafından atıldığını görüyorsun. kısır döngü... ve kabullenilmiş bu uçuk zihin mahsulleri de kişinin, kontrolü dışında gelişen durumlarda bile suçluluk duygusu yüklenmesine neden oluyor.

    tepeden dayatmalara dip dalga olarak karşı durayım dese, politikada denese şansını; orada da umut yok. ideolojilerin ayırt edici özelliği, kadına bakışları (bkz: karı) değil de konuştukları dil farkına indirgenmiş. bizde de değişik bir örneği yok mu!* haliyle düşmelerine mani olmak yerine en fazla oluşacak çürüklere yara bandı sağlamayı taahhüt ediyorlar.

    velhasıl, kadının hissettikleri, söyledikleri önemsiz hepsi için. ne kadar imdat çığlıkları atsa da sesi onlara ulaşmaz, duymazlar* .direktifleri vardır sadece, yalnız onların normlarına göre güvende olacağı.

    insan, ülkesinin sınırları ötesinde başka türlüdür diye düşünüyor da oralarda da kadın üzerinde hakimiyet kurmak için kullanılan baskı teknikleri bizim maruz kaldıklarımızla aynıymış. zaten garanti yöntemler varken riske girmeye ne gerek!

    tek perde dolu dolu. ukraynalı yazar neda nejdana yazmış. tüm sorgulanamazlığıyla bir abluka halini gülünç unsurlarla anlatmış. bursa dt'deki oyuncular da nazlı ceren argon ve süheyla elbaş zeybek. ikisi de harikaydı.
  • büyük müzisyen vedat sakman'ın 1992 yılında piyasaya çıkmış olan albümü ve bu albümle aynı adı taşıyan şarkısının adı...
    albümde yer alan parçalar şunlardır :

    * kapilar söz & müzik : vedat sakman
    * dağ çiçeği söz müzik : vedat sakman
    * kavak yelleri söz & müzik : vedat sakman
    * muammali hummali söz: ferhan şensoy müzik: vedat sakman
    * tay söz & müzik: vedat sakman
    * istanbul söz: ümit yaşar oğuzcan müzik: vedat sakman
    * yalnizliğim söz: mehmet teoman müzik: vedat sakman
    * birak herşeyi söz: mehmet teoman müzik: vedat sakman
    * süreyya söz & müzik: vedat sakman
    * sarilsam üşür müsünüz söz: yıldırım türker müzik: vedat sakman
    * eller eller söz: mehmet teoman müzik: vedat sakman
    * kapilar mix
hesabın var mı? giriş yap