• marxin gercekten de agzina almadigi, yerine "burjuva cagi", "burjuva toplumu" ve modern toplum ifadelerini kullandigi sozcuktur. marx'in kapitalizmin isleyis mekanizmalarini cozumleyip, kapitalizm kavramini kullanmayisi, bugun marxist tarihyaziminda hala sure gelen kapalizme gecis tartismalarinin ortaya cikmasinin bence ana nedenidir.
  • marx'ın kapitalizm sözcüğünü bir kez olsun ağzına almamış olduğuna ilişkin bilgiler, fernand braudel'in üç ciltlik 'civilization and capitalism'inin ikinci cildi olan 'the wheels of commerce'ün 237. sayfasından alınmıştır.

    şöyle yazıyor, kısmen alıntılıyorum:

    "..proudhon occasionally uses it, correctly: "....." ...defines it very well: 'economic and social regime in which capital, the source of income, does not generally belong to those who make it work through their labor.' six years later however, in 1876, the word was still unknown to marx.
    ....... not unnaturally, this word which marx never used was incorporated into marxist model, so much so that the terms slavery, feudalism and capitalism are commonly used to refer to the three major stages of development defined by the author of capital."

    babaerenler'ın alıntıladıklarında geçen "kapitalizm"ler, çeviri kaynaklı olabilir. yani çeviren, uygun gördüğü yerlerde 'kapitalizm'i metne yerleştirmiş olabilir.
    açıkçası önemli bir ayrıntı olmadığını düşünmüyorum, en azından tarihyazımı* ve marxist ideoloji açısından önemlidir marx'ın bu sözcüğü bir kez olsun kullanmamış olması (ki oz dionysos konuya ilişkin güzel bir örnek vermiştir).
  • 'das kapital'in yazarının, kapital kavramıyla ilişkili sözcükleri kullanmış olmasından doğal bir şey yoktur. lakin asıl mesele de, braudel'in vurgulamağa çalıştığı da şudur: ancak yirminci yüzyılın başından sonradır ki kapitalizm, sosyalizm'in doğal karşıtı olarak tasavvur edilmeğe başlanmıştır. braudel'in bu çabasını anlamak, ancak şunu bilmekle mümkündür:
    braudel, kapitalizm yerini sosyalizme bıraksa dahi, yaşantımızda pek bir değişiklik olmayacağına inanmaktadır. çünkü ona göre kapitalizm, ancak üç yahut beş seçkinin hüner sergilediği bir oyun alanıdır. bizler, yani çok az kapitalist dışında kalan bütün insanlık, yaşamlarımızın hemen tamamını maddi uygarlık ve piyasa ekonomisi alanlarında geçiririz. bu kavramların yüzeysel bir tâkdimi için lütfen (bkz: civilization and capitalism).

    braudel'in, marx'ın bu sözcüğü hiç kullanmamış olmasını vurgulamasının birincil sebebi budur. ikinci sebep ise terimceyle* ilişkilidir. braudel'e göre kapitalizm herşeyden evvel çağcıl sinai dizgeyle* ilişkili bir kavramdır. geçmişte ise kapitalizm, (burada polanyi'yle benzer düşünceleri paylaşır braudel) ekonomik yaşamın ancak çok çok dar bir alanı için geçerlidir; toplumun tümüne yayılmış bir dizge değil. kendisini çevreleyen toplumsal ve iktisadi bağlama uzak, hatta yabancıdır. ve ancak bu bağlama atfen tanımlanabilir, yani kapitalizm ancak kapitalizm-olmayanla * tanımlanabilir. bu ikiliğin kabûlünü reddetmek ise ona göre, 'gerçek' kapitalizmin yalnız on dokuzuncu yüzyıldan itibaren telaffuz edilebilir olduğu altmetniyle 'kapitalizmin biçimlendirici topolojisi' denebilecek terimin önemini anlama çabalarını terk etmek olacaktır.

    sözlüğe, fernand braudel'in kapitalizm tasavvuruna ilişkin yazı yazmayı düşünüyorum lakin hemen değil; şimdilik şu makaleye gönderme yapmakla yetineceğim, wallerstein çok güzel bir şekilde özetlemiş braudel'in civilization and capitalism'de tanımladığı kapitalizmi:

    [wallerstein, 'braudel on capitalism, or everything upside down']

    (şimdilik kısacık, şunu söylemekten kendimi alıkoyamayacağım:
    wallerstein'in "herşey tepetaklak" demesinin nedeni şudur: braudel, hem liberallerin hem de marxistlerin mutabık olduğu ve kapitalizm tanımı için merkez kabul ettikleri iki önemli sava itiraz etmiştir:
    - marxist ve liberaller, kapitalizm için serbest, tam rekabetçi piyasanın tesisinin şart olduğunu ileri sürerken braudel, kapitalizm'in piyasa ekonomisinin karşıtı olduğu, mevcudiyetini serbest piyasaya değil ve fakat tekelleşmeye dayandırdığını savlar.
    - marxist ve liberaller kapitalistlerin uzmanlaşmış insanlar olduğunu ileri sürerken braudel, kapitalistlerin bilakis uzmanlaşmayı reddederek bu oyunu oynayabileceğini savlar.)
  • coğrafi keşiflerle birleşen dünya ekonomisi üzerinde gelişir, kapitalizm sayesinde gerçekleşen bir birleşmeden söz edilmemelidir. güçlü ve güçsüz aynı anda vardır bu sistem içinde. ticari devrim, sanayi devrimi ve tarım devriminin üçlü etkisi ile hareketlenmiştir.çıkış süreci çok sancılı bir süreçtir, küçücük kız çocukları dahi maden ocaklarında çalıştırılmış, köylünün elinden her şeyi alınmış, böylece iş gücü dışında satacak bir şeyi kalmamıştır.

    orta çağ'ın lonca sistemi'nin çöküşü, kapitalizmin yükselişini hızlandırmıştır ya da tam tersinden de söz edilebilir ki bu iki sistem birbirine zıt mekanizmalarla işler.
  • küresel ısınma karşısında "yok öyle bişi" diye kasım kasım kasılan güç öbeği.
  • burada esasen “kapitalizmin kökenleri”nden ziyade, “kapitalizmin doğası” üzerine bir tartışma söz konusu.
    lakin, ilkin, şunu söylemek gerekir: brenner’in söyledikleri braudel’in kapitalizm tasavvuruna halel getiremez . iki sebepten: brenner tartışmasından daha sonra yazılmıştır braudel’in “les jeux de l’echange”* ve “le temps du monde”* eserleri ve braudel, zaten her şeyden evvel, marxist değildir. (fakat hemen ekleyelim ki, braudel de, doğrudur, kapitalizmin kökenlerini mübadele alanında arar.)

    bu husus çok önemli. zira braudel, feodalizm ile kapitalizm arasında bir ardışıklık olduğunu düşünmez, yani braudel’e göre kapitalizm, “feaodalizmin çatlaklarından” doğmamıştır; arada yaklaşık iki yüz sene kadarlık bir kaotik zaman vardır. ayrıca ben de, marx’ın “toplumların evrim çizgisini” takip ettiğimi söyleyemem. başka bir ifadeyle, braudel, kapitalizm tanımı gereği diyelim eskil mısır’da da kapitalist teşekkül ve teşebbüslerin varlığından bahsedebilir. (ki bu da,, avrupamerkezcil bir yaklaşım olmakla itham edilebilir)

    şimdi şu savı “bu cenahta "kapitalizmin temelinin piyasalara degil tekellere dayanmasi", eger bu rejimin kokeni uzerine tartisiyorsak, sahih bir arguman degildir” değerlendirelim:

    önemle vurgulanması gereken şudur: piyasa ekonomileri ile kapitalizm arasındaki fark, hatta doğal karşıtlık, ancak, deneysel gözlem* neticesinde ortaya konulabilir. braudel iki hususun altını çiziyor: kapitalist, sahip olması gereken bilgi’yle donanmıştır ve hangi eylem küresinde hareket edeceğini seçebilecek kadar maddi olarak yetkindir.
    bu ne demektir? braudel’in ilgilendiği yüzyıllar arasında (14-18. yy.lar) büyük tüccarlar, sayıca çok az olsalar dahi, uzun mesafeli ticaretin anahtarlarını edinmişlerdir, stratejik posizyonlarını par excellence ayarlarlar; bilginin çok yavaş dolaştığı ve maliyetinin çok yüksek olduğu gerçeğine karşın muazzam iletişim ağları kurmuşlardır; piyasa kurallarını çiğneyebilecek kadar güçlüdürler. bu kapitalist zihniyet”ten bahsedilebileceği anlamına gelir mi? hayır, diyor braudel, “bu, werner sombart ve max weber’in, marx’ın nihai kertede ulaştığı sonuçlardan kaçma çabasının tezahürü idi. bense, kapitalizmin tamamen maddi ve toplumsal etmenlerle yahut toplumsal ilişkilerle açıklanması gerektiğini düşünüyorum. bana bir şey bana tereddütsüz doğru görünüyor: kapitalizm tek bir kaynaktan doğmuş olamaz: ekonomi kısmen etkendir, siyaset kısmen etkendir, toplum kısmen etkendir, kültür ve uygarlık kısmen etkendir. tabi, tarih de öyle, ki muzafferi tespit eden, son çözümlede genelde de tarih olmuştur.” [braudel, “the wheels of exchange” ss.402-403] şimdi deneysel gözlemleri braudel’e ne sunmuş ona bakalım. uzun-mesafeli ticaretin tüccrar kapitalizminin gelişiminde en önemli rolü oynadığını göstermişlerdir ilkin rakamlar: on sekizincinci yüzyılın “büyük tekellerinin” etkisinden sıyrılabilmek için gerilere baktığımızda (bakın bu ifade önemli, kapitalizmden uzaklaştığımızda, diyor yani, piyasa ekonomisine yaklaştıkça), yani on altı, on beş ve on dördüncü yüzyıllarda sanayi üretiminde karlar ancak %10 civarındadır. bu rakamın üstündeki her kar iyi kabul edilir. (a.g.e, s.344). peki bu yüzyıllarda uzun-mesafeli ticaretin, yani kapitalistlerin oyun alanında karlar ne civardadır? tek kelimeyle muazzamdır: en az %300 kar elde edilir uzun-mesafeli ticartten. (a.g.e. s.405). yalnız göz ardı edilmemesi gereken bir nokta var: bu kapitalistler, muazzam karlar elde etmelerine rağmen yalnız uzun-mesafeli ticaretle sınırlandırmamışlardır eylem alanlarını: borsalarda arz-ı endam eylerler (spekülasyon ve manipulasyonun bin türlüsünü icra ederler), gider amerika’ya şeker plantasyonları kurarlar, demir ticaretiyle ilgilenir hülasa, en yüksek karlar neredeyse o sektöre el atar ve anında küçük şirketleri yutarak büyürler. hmm, unutulmaması gereken bir başka husus: her büyük buhrandan sonra, ideolojik anlamda değil ama iktisadi anlamda kapitalizm daha da güçlenmiş olarak yoluna devam eder. sanayi devrimiyle kapitalizm arasındaki ilişkileri de irdeliyor braudel, bunu uzun uzun anlatmaya niyetim yok şimdi lakin bir cümle söyleyeyim gene de: braudel’e göre sanayi kapitalizmi, tüccar kapitalizmden âlâ* değildir; kapitalizmin başka bir veçhesidir, işte, hepsi bu.

    vardığımız sonuçlar marxist ideoloji açısından can sıkıcıdır. fakat bilimsel sağgörüyü yeğ tutacaksak ideolojilere, braudel’in sunduklarını kabul etmek lazım gelecektir; braudel’in vardığı sonuçlara ise tespit ettiği tarihsel gerçekliklerin (uzun-mesafeli ticaret karları gibi mesela) doğru olmadığı ortaya konulursa itiraz edilebilir, “braudel’in savının sahih olmadığı” ancak böylece iddia edilebilir.
  • "yolu sosyalizmden geçer. sağlıklı bir sol kroşe yemedim diyen sağcı hayatta kalamaz.."
    *atlantis yazıtları, volyum #46
  • gectigimiz yuzyilda bir sekilde "basarili" olmus (bunu hayatta kalabilmis diye de okuyabilirsiniz) ve su anda dunya uzerinde baskin olarak gozlemlenen ekonomik sistem.

    ben burada -kisisel olarak kesinlikle haz etmedigim- marx'in kanimca bir "love & hate" karmasasi icine girdigi, her ne kadar nefret etse de gizliden gizliye isleyisine hayran kaldigini dusundugum bu sistemin saf ekonomik degil ideolojik ve kulturel altyapisindan kisaca bahsedecegim:

    kanimca, kapitalist ekonomilerin yukarida bahsettigim "başarısinin" temelinde, takıntılı bir üretim şeklini içinde barındıran ideolojisini, materyalleştirilmesi yatar. bu sistem (ideoloji), toplum tarafından yaratılmış olan, birliğin yanılsamasına öncülük eden ve insanların sosyal ilişkilerinde bir arabulucu rolü üstlenen bulanık imajlar yaratmıştır ve yaratmaktadır. bu acidan kapitalist toplumun dikkati de dünyadan bir dünya imajına doğru ve hatta dünyanın temsili bir yanılsamasına doğru kaymaktadır. sosyal gerçekliğin bahsi geçen ideolojinin sonucunda bu yanlış gerçek temelinden hareket eden kimliği de gerçekliği, bu bozulmaz, dogmatik ve kendi kendinin propagandasını yapan sistemi doğurmak adına değiştirme işine girişmiştir. kısa zamanda bu “imaj toplumu”, tüm psikolojik manipülasyon araçlarını kontrolü altına alarak, antidiyalektik bu yanlış bilince yapılan tüm eleştirillere kapılarını kapamıştır. bu bakımdan kapitalist toplumlar aslında totaliterdir denilebilir. ancak bu totaliterlik kavramın bilinen anlamında algılanmamalıdır. bu totaliter tutum, özde, gerçekliği eğip büğüp aldatıcı bir sürü imaj sayesinde “mutlu” bir bilinç yaratmakta ve insanlara, sisteme karşı duyacaklari bir güven aşılamaktadır. bu bakımdan ideoloji, gerçekliğin diğer olasılıklarını daraltmakta, bu hayal ürünü toplumun varlığını sürdürmeye çalışmaktadır. ancak kanımca altını çizmekte fayda var ki kapitalist ideoloji gerçekliği "maskelememektedir". aksine o gerçekliğin ta kendisidir. ve bu sözde gerçeklik de insanın yaşamasına izin veren kanımca olağandışı ya da insanlık-dışı olarak da addedilebilecek bir boşluk, bir atmosfer yaratmıştır.

    diger yandan, bir ideolojinin etkili olabilmesi için bir takım hem maddi hem de manevi gerçekleri içermesi gerekir. bu da öncelikle ve belki de yalnızca, bir yandan maddi üretim araçlarının kontrolü diğer yandan da üretimin hem dağıtımı hem de tüketimi üstünde bir egemenliğin kurulmasıyla gerçekleşebilir. ikinci olarak bahsettiğim egemenlik ise insan ihtiyaçlarının arzu çekici ama kesinlikle kişinin sosyal ve bireysel gerçekleşmesine katkısı olmayan kimi imajlar üzerine yansıtılması ile olanaklıdır. bu acidan denebilir ki kapitalist ideoloji tüm ideolojilerin ideolojisidir. ve kapitalizm ozu itibariyle sosyal bir halusinasyondur.
  • marks'in orjinal almanca metinlerinde bu kavrami kullanmamasi veya cok nadir kullanmasi bugunku kapitalizmin kokenleri ve kapitalizme gecis tartismalari acisindan azimsanmayacak bir onem arz eder. belki de asil sorun, burjuva cagi, modern toplum gibi soyutlamalarin kimi metinlerde bugun bizim kapitalizm terimiyle kastettigimiz seye karsilik gelecek sekilde de kullanilmasidir. babaerenler'in de soyledigi gibi marx'in eserlerinin butunune bakildiginda aslinda niyet bellidir. kapitalizm ile burjuva cagi, burjuvazi ile kapitalizm arasidaki ayrim, marx bunu dogrudan yapmasa da metinlerinden cikarsanabilir. lakin metinlerinde bu durumun dogrudan degil de ancak belirli bir yorumla cikarsanabilmesi bugun dunya sistemi ve bagimlilik kuramcilarinin, ornegin samir amin'in ticaret eksenli kapitalizm yorumlarinin yarattigi tartismalarin, ve yine fransiz devrimi'nin kapitalizmle iliskisine dair tarihtyazimsal tartismalarin onemli bir nedenini teskil eder. ornegin, marx'in komunist manifesto'da bugun brener /wood okulunun kullandigi anlamiyla 'kapitalizmin', uluslararasilasma, uretimin teknik araclarini devrimci bir sekilde yenileme gibi tarihsel olarak ozgul ozelliklerini tarif ederken "burjuva cagi" , "burjuva toplumu" gibi ifadeler kullanmasi, ticaret/mubadele eksenli 'marksist' yorumlarin, kapitalizmin kokenlerini ararken gozlerini 15. yuzyilin ikinic yarisinda burjuvazinin yukselisine cevirmeye tesvik etmistir. ornegin samir amin, kapitalizmin kokenlerini 15. yuzyildaki kolonilestirme surecinde ararken marx'in komunist manifesto'daki soz konusu pasajlarina siklikla basvurmustur. keza, burjuvazinin ekonomik anlamda yukselise gectigi her yerde 'kapitalizm' ararken, ve tarihi (mesela fransiz devrimi'ni) bu minvalde yorumlarken pek cok marksist, marx'in kapitalizmi anlatirken kullandigi 'burjuvazi', 'burjuva cagi', 'burjuva uretim bicimi' 'modern burjuva toplum' gibi kavramlarina referans vermsistir. lakin, unutulmamali ki bu kavramsal karmasa marx'i marksist bir sekilde dusunurek, yani marx'in uretim odakli tarih kavrayisina, yani tarohsel materyalizmin temel ilkelerine bagli kalinarak cozulebilir. burjuvazi ile kapitalist; burjuva cagi ile kapitalizm arasindaki ayrim zihinlede o zaman daha da netlesecektir.
hesabın var mı? giriş yap