• tablodaki kapının üzerinde şifau'l kulub likau'l mahbub yazıyor. anlamı "kalplerin şifası sevgiliye kavuşmaktır" olan bu cümlede kastedilen sevgili bir insan değil.

    eseri yapan osman hamdi bey, paris'e gitmiş, orada tahsil görmüş bir adam, bu esere çok benzer bir gravüre dönemin gazetelerini araştıranlar rahatlıkla rastlayabilirler. ancak kaplumbağa terbiyecisi farklıdır.
    kaplumbağaların hemen önünde yeşil yapraklar göze çarpar. söylenene göre kaplumbağalara lale soğanı yedirilir, bunu yemeyen kaplumbağalar yalnızca ağızlarında çiğneyip geri tükürürler, böylece tükürük enzimleri lale soğanlarına bulaşır, ortaya ters laleler çıkar.

    kapının üzerinde yazan yazı ve kaplumbağanın yavaşlığıyla bilinen bir canlı olması, terbiyecinin elinde de bir adet ney olması tabloyu çözümlerken işimize yarayacak.
    bilindiği gibi ney, insanla özdeştir. her ikisinde de yedi delik vardır.

    kaplumbağa yavaşlığıyla bilinen bir canlı. kaplumbağa, kapının üzerindeki yazıyı da göz önünde tutarak insan nefsini temsil ediyor. yolculuğun uzun süreceği ancak güzelliklerin nedeni olacağı anlatılıyor.
    kapı gibi görünen o bölümün ardındaki pencerenin nereye açıldığının bilhassa gizlenmesi, yalnızca ışığın girdiği yer olarak görünmesi de ulaşılacak mertebenin gizemini vurguluyor.
  • gün yüzüne çıkmasının hikayesi oldukça ilginç olan bir tablodur gerçekten de kaplumbağa terbiyecisi.

    bu eser, türk kamuoyu tarafından ilk defa 1970'lerin başında gerçek anlamıyla keşfediliyor ama öncesi var.

    dönemin zengin iş adamlarından, ünyeli varlıklı bir ailenin oğlu olarak 1891 yılında dünyaya gelen saim birkök, yedek subay olarak katıldığı birinci dünya savaşı'nda yaralanır ve hastaneye kaldırılır. birkök, hastanede sağlam bir arkadaş edinir. maalesef adını bilemediğimiz bu arkadaşın (büyük ihtimalle) sonradan doğan ve adını yakın arkadaşının ismini koyduğu oğlu saim'i evlat edinir ve yetiştirir. kim bilir, hayatında hiç evlenmemiş olan saim bey bir oğul hasreti çekmektedir belki de. onun tüm masraflarını karşılar; önce isviçre'de, sonra da itü'de okutup inşaat mühendisi çıkmasını sağlar. bu çocuk, sonradan yök eski başkan vekili kemal karhan'ın da itü'de sınıf arkadaşı olacak olan saim gökdoğan'dır.

    ancak kader yine ağlarını tam anlamıyla örmüştür ve olanlar olur. 3 haziran 1966'da, balat'ta babasından kalan büyük bir tersane işleten saim birkök ve manevi oğlu saim gökdoğan büyük bir tartışma içine girer. mesele; oğlunun dışarıda yaptığı ve yerine getirmediği inşaat taahhütleri, kefil olduğu diğer işleri, adına verdiği taahhüt mektupları, kumar ve diğer borçlarıdır. birkök, yıllarca saim'in bu tür davranışlarını sineye çekmiştir. tartışma gittikçe büyür ve saim birkök dayanamayıp tabancasını çıkarır ve oğlu saim'e tek el ateş eder. sonrasında telaşla yazıhanesine koşarak içeridekilere deyim yerindeyse haykırır: "hemen hastaneye yetiştirin, ölmesin!" ancak bu hareketi işe yaramayacaktır. saim gökdoğan yolda ölür. evet, saim birkök en yakın arkadaşının oğlunu, yıllarca her türlü imkanı sağlayarak okuttuğu üvey evladını vurarak öldürmüştür. gökdoğan 45, birkök 76 yaşındadır. tutuklanan birkök hapse girer. ve hatta hapis cezasını çekmeden önce girdiği sağlık kontrolünde kanser olduğu da anlaşılır. olay gittikçe romanlaşıyor yalnız.

    işte şimdi 1970'lerin başına geldik. türk tarihçi ve araştırmacı mustafa cezar bir araştırması sırasında o sıralarda hapisteki birkök'ün mühürlenmiş olan evi, şişli abide-i hürriyet caddesi'nde bulunan sarı köşk'ündeki sanat koleksiyonunun varlığını keşfeder. bu koleksiyon osman hamdi'nin içinde kaplumbağa terbiyecisi'ni de içeren eserlerinin de dahil olduğu kırktan fazla eserden oluşuyordu. saim birkök yukarıdaki tüm bu özelliklerinin yanında ciddi bir sanatsever ve tarih meraklısıydı ve hem sanatsal hem de tarihi değeri yüksek olan hatırı sayılır bir koleksiyonu vardı. cezar yakın zamanda yayınlayacağı bir çalışma için bu eserlerin fotoğrafını çekmek ister. bunun için gerekli olan izni de o sıralar sultanahmet cezaevi'nde cinayet nedeniyle yatan birkök'ü ziyaret ederek ondan alır ve tabloların fotoğrafını çekerek kitabında yayınlar. tarih her zaman olduğu gibi kendi yolunu bulmuştur ve böylece kaplumbağa terbiyecisi; türk kamuoyunda ilk defa net bir şekilde ve fotoğraflı olarak görücüye çıkmıştır.

    saim birkök ise 1971 yılında durumu ağırlaştığı gerekçesiyle salıverilir ve aynı yıl içerisinde kanserden vefat eder. 1962'de düzenlediği vasiyetinde tüm sanat eserlerini ve malvarlığını, kurulmasını istediği birkökler vakfı'na devretmiştir. uzak akrabalarının sonradan açtığı itiraz davaları mahkemeden ret cevabı alır ve birkök'ün serveti birkökler vakfı'nın olur. birkök, vasiyetinde kurulmasını istediği vakıfta görev alacak kişileri bile bir bir listelemiştir. bunlardan biri de o tarihte itü gemi inşaat fakültesi'nde öğretim üyesi olan yakın dostu kemal karhan'dı. karhan, saim birkök'ün istediği kişilerden tek hayatta kalandı. vakıf başkanlığı görevini üstelenerek ilgili çalışmaları yaptı.

    kaplumbağa terbiyecisi bundan yaklaşık 20 yıl sonra, 1991'de birkökler vakfı yararına yapılan bir müzayedede iş adamı, show tv'nin kurucusu erol aksoy tarafından tam bir milyon dolara (1991 için çok çok yüksek bir meblağ) satın alındı ve iktisat bankası'nın koleksiyonuna eklendi.

    evet, iktisat bankası şu an ortalıkta olmadığı için pek bilinmiyor çünkü banka 2001'de battı ve tmsf tarafından el konuldu. tmsf de bankanın koleksiyonunda bulunan kaplumbağa terbiyecisi için 2004'te bir açık artırma düzenledi. tablo tam 5 milyon liraya pera müzesi'nin oldu. bu sayı gerçek bir rekordu ve tablonun ününü de doğal olarak artırdı. hala da pera müzesi'nde bulunuyor.

    yaa işte böyle sevgili okurlar. tarih, içinde sınırsız hikayeyi barındırıyor ve bu hikayeler günlük hayatımızın her köşesinde saklanmış olarak bizlerin keşfetmesini bekliyor. 1906'da tuvale boyandığı günden sonra saim birkök'ün fırtınalı hayatının önemli bir parçası olan ve kendi hikayesini farkında olmadan zenginleştiren kaplumbağa terbiyecisinin gün yüzüne çıkma hikayesi de böyle işte.

    kaynak 1
    kaynak 2

    edit: bir iki bilgi ekleme.
  • daha da iyi versiyonları için http://www.antikalar.com/…ges/konu/konu0111-06x.jpg
    ve http://lebrizimages.com/…s//sergi/71/s071-005-2.jpg
    ve http://www.puzzledepo.com/…s/products/261_buyuk.jpg
    ve http://www.vatanim.com.tr/…cs/news/41116000_pop.jpg
    ve http://www.haberturk.com/foto/kaplumbaga01.jpg
    ve http://www.sihirlitur.com/…/eskihisar/images/ff.jpg
    bu da bir kopyası http://www.gittigidiyor.com/…r/org_resim/456623.jpg
    (bu üstteki resim erol simavi koleksiyonundaki çift yumurta ikizinin bir kopyası da olabilir. veyahut gittigidiyordaki satıcı direk çift yumurta ikizinin fotoğrafını koyup, kaz yolmaya çalışıyor da olabilir)
    bu iyice berbat başka bir kopyası http://www.gittigidiyor.com/…r/org_resim/442544.jpg
    (bkz: betterın betterı var)(bkz: ask for more)

    ve ve osman hamdi bey hakkında ayrıntılı malumat ve diğer eserleri içün
    http://www.sanalmuze.org/…akogrenmek/osmanhamdi.htm
    http://www.lebriz.com/…h_show.aspx?exhid=71&lang=tr

    osman hamdi bey terbiyeciyi kendine çok benzettiğinden, resimdeki kaplumbağaların(!) da zamanında müdürlüğünü yaptığı sanayi-i nefise mektebi* talebeleri olduğu söylenir.

    not: kültürümüze işlemiş bu resim görülsün, bilinsin diye link veriyorum, tüm iyi niyetimle. şukela beklentim yok da kötülemek neyin nesidir? hasta olduğun zannı sabitleşti bende*.
  • - şimdi koşarak şu havadaki yanan çemberin içinden geçeceksin ben de sana marul vericem tamam mı?
    - atlarken muz da yiyim mi?
    - ha?
    - şebek miyim lan ben!
  • osman hamdi bey resimlerinin çoğunu çift yaptığı gibi kaplumbağa terbiyecisi'ni de çift yapmıştır. ilki 1906 yılında ikincisi ise 1907 yılında yapılmıştır. 1907'de yapılan eser erol simavi koleksiyonunda bulunmaktadır. 1906 tarihli resim ise 5 trilyona pera müzesi tarafından satın alınmıştır. 1906'da yapılan resimde 5 kaplumbağa varken 1907'de yapılanda 6 kaplumbağa görülmektedir. ayrıca kaplumbağaların yerleri de farklıdır. ayrıca 1907'de yapılan resimde camın önünde bir vazo bulunurken 1906 tarihli eser de bu yoktur. yine 1907'de duvarın üstünde tablo vardır 1906 tarihli de yoktur. iki resmin arasındaki en büyük fark ise kadrajdır. 1906 tarihli eser daha yakın planken 1907 tarihli eser daha geniştir. son olarak en büyük fark fiyatlarıdır. 1906 tarihli eser geçtiğimiz günlerde yukarıda bahsettiğimiz gibi 5 trilyona alıcı bulurken 1907 tarihli eser yıllar önce erol simavi tarafından 170 bin pounda yani bugünkü kur ile yaklaşık 476 milyara alınmıştır. yani fiyat olarak iki resim arasında 10 kattan fazla fark vardır.
  • (bkz: splinter usta)
  • resmin adı : kaplumbağa terbiyecisi
    ressam : osman hamdi bey
    tarih : 1906
    boyutları : 223 x 117 cm.
    tekniği : tuval üzerine yağlıboya
  • son derece fuzuli bir mesleği icra eden bir kimsedir bu. zira kaplumbağa terbiyeli bir hayvandır; bir yamuğunu, bir terbiyesizliğini göremezsiniz.
    (bkz: #6481471)
  • kaplumbağa terbiyecisi ve öyküsü ...

    cinayet ve iflasın hikayesi; kaplumbağa terbiyecisi ne anlatıyor?

    12 aralık 2004 pazar. istanbul swissotel'de yapılacak müzayede tüm basının ilgisini çekmişti. haftalardır gazeteler, televizyonlar hatta magazin dergileri bu müzayedede satışa çıkacak olan bir tablodan söz ediliyordu. türkiye'nin sayılı zengin ailelerinin temsilcileri müzayede salonuna gelmişti. basın mensupları da yerlerini aldı. bütün salona heyecanlı bir bekleyiş hakimdi.

    1959 yılı. şişli'deki bir köşk, polis ekiplerince mühürlendi. bu evde ünlü bir armatör yaşıyordu: saim birkök. hayatı boyunca hiç evlenmemişti. askerlik arkadaşının kendi adını verdiği oğlunu evlat edindi. onu yetiştirmeye çalıştı. okuması için isviçre'ye gönderdi. bütün servetini ve sahip olduğu tersaneyi ona bırakmayı düşünüyordu. ancak balat'taki tersanede çıkan bir tartışmada manevi oğlunu tek kurşunla öldürdü. bu olay yaşandığında saim birkan 76 yaşında, ölen manevi oğlu saim gökoğlu 45 yaşındaydı.

    1960 yılının ilk ayları. profesör mustafa cezar, bir araştırma sırasında, şişli'de mühürlü bir evde, sanatsal değerinin yanında tarihi değeri de yüksek olan, kırktan fazla tablonun varlığını öğrendi. köşkün sahibi saim birkök, resme meraklı bir sanat severdi. ancak işlediği cinayetten dolayı sultanahmet cezaevi'nde yatmaktaydı. profesör, tabloların fotoğraflarını çekmek için köşkün sahibinden izin almak zorundaydı. hapishaneyi ziyaret edip saim birkök'ten izini aldı. mühürlü kapı kısa hakim eşliğinde açıldı. kapı aralanıp ışıklar yanınca, toz toprak arasından muhteşem bir hazine çıkmıştı. "kaplumbağa terbiyecisi" başta olmak üzere beş tanesi osman hamdi bey'e ait kırk tablo gün yüzüne çıkmıştı. tabloların fotoğrafları çekildi. sonra köşkün kapısı tekrar mühürlendi. profesör mustafa cezar, çektiği bu fotoğrafları kitabında yayınladı. böylelikle ilk defa bu tablonun gerçek bir görüntüsü ortaya çıkmıştı.

    1961 yılı. kanser hastası birkök, durumu ağırlaştığı gerekçesi ile salıverildi. zaten bir süre sonra vefat etti. arkasından büyük bir miras kavgası başladı. tablolar, anlaşmazlık durumundan dolayı resim heykel müzesi'ne teslim edildi. kaplumbağa terbiyecisi de, 20 yıl kadar sonra, açık artırmayla erol aksoy'un eline geçecekti. erol aksoy, tabloyu sahibi olduğu iktisat bankasının koleksiyonuna ekledi.

    12 aralık 2004 pazar. iktisat bankasının koleksiyonunda olan "kaplumbağa terbiyecisi" isimli tabloya, bankanın batması sebebiyle tmsf tarafından el konulmuştu. müzayede başladığında çekişme yeni kurulan iki müze arasında geçiyordu; istanbul modern ve pera müzesi. rakam çok yukarılara çıktı; öyle ki son teklif 5 trilyon lirayı gösterecek tabela yoktu. demek ki müzayedeyi gerçekleştirenler bile bu kadarını beklemiyordu. kaplumbağa terbiyecisinin yeni sahibi pera müzesi oldu. ödenen 5 trilyon, türk resim sanatı için bir rekordu. bu yüksek ücret, tablonun ününe ün kattı.

    günümüzde, sokaktaki vatandaştan profesörüne, üniversite öğrencisinden ev hanımına kadar herkesin bildiği bir yapıta dönüştü osman hamdi bey'in "kaplumbağa terbiyecisi". puzzleları, reprodüksüyonları yok satıyor, dizi sahnelerinde, karikatürlerde karşımıza çıkıyor. türkiye'nin bir nevi mona lisa'sı haline geldi.

    aslında kaplumbağa terbiyecisi'nin bir de ikizi var. osman hamdi bey, birçok oryantalist ressam gibi beğendiği tabloyu bir kez daha çizmişti. şimdiye kadar anlattığımız 1906 yılında çizilen ilk tablonun hikayesiydi. 1907 yılında ise resmi tekrar çizdi. 2. versiyon bir şekilde londra'ya kadar gitmişti. erol simavi 1984 yılında bu resmi 100 bin dolara satın aldı. halen belma simavi'nin koleksiyonunda bulunan tablo, sakıp sabancı müzesinde sergileniyor.

    şurada görebileciğiniz gibi resmin iki versiyonu arasında farklar var; kaplumbağaların sayıları ve yerleri, duvarda asılı olan allah ve muhammed yazılı tablo, yerde duran vazo ve pencere kemeri gibi.

    peki "kaplumbağa terbiyecisi" bize neyi anlatıyor? bunu anlamak için tabloyu incelemeye başlayalım.

    öncelikle neler görüyoruz? tabloda gördüğümüz erkek figürü osman hamdi bey'in kendisidir. çoğunlukla, resmini çizeceği ortamda, doğuya özgü kıyafetler giyip kendi fotoğrafını çektirir. sonra fotoğrafa bakarak yapar resimlerini. kaplumbağa terbiyecisi de bu şekilde çizilmiştir.

    tablodaki mekan, bursa'daki yeşil cami'dir. osman hamdi bey çizime burada başlamış, daha sonra çekilen fotoğraf yardımıyla kendi atölyesinde bitirmiştir.

    kırmızı kaftan giymiş, derviş kıyafetleri içinde sakallı, kambur yaşlı bir adam...
    bakımsız bir odada, marul yiyen kaplumbağalara bakıyor. ama biraz düşünceli, karamsar ve yorgun bir bakış bu.

    sırtında bir nakkare (yarım küre biçiminde küçük bir davuldan oluşan vurmalı bir çalgı, mevlevi müziğinin dört temel çalgısından da birisi) asılı ve buna bağlı mızrap (nakkareyi çalmaya yarayan nesne) boynundan aşağı sarkmış.

    ellerini arkasında kavuşturmuş, bir neyi tutuyor. kırbaç değil de neden ney? anlaşılan kaplumbağaları ney üfleyerek, nakkare çalarak yani musikiden yararlanarak terbiye etmeye çabalıyor.

    ama yaşlı adamın ney'i tutuşuna daha dikkatli bakacak olursak, neyi üfleme hazırlığında değil sanki vazgeçmiş, çabaları sonuçsuz kalmış.

    bize verilmek istenen mesajın ne olduğunu doğru yorumlamak için, osman hamdi bey'in hayatı hakkında biraz bilgi sahibi olmalıyız.

    osman hamdi bey, ilk türk arkeoloğudur. dünyaca ünlü iskender lahidi’ni bulan ve istanbul'a getiren kişidir.

    çağdaş türk müzeciliğinin öncülerindendir. istanbul arkeoloji müzesinin kurucusu ve ilk müze müdürüdür.

    sanayi-i nefise mekteb-i alisi'ni yani güzel sanatlar akademisi'nin kurucusudur.ayrıca modern anlamda ilk türk ressamlarından birisidir ve türk resminde figürlü kompozisyon kullanan ilk ressamdır.

    bu durumu emre caner bir romanında şöyle açıklamıştır:
    "osman hamdi de hayatı boyunca kimsenin bilmediği meslekler yapmıştı. ressam olmuştu en başta. sonra müze müdürü. bir arkeolog. ardından da güzel sanatlar akademisi müdürü. onun kaplumbağa terbiyecisinden bir farkı yoktu aslında!"

    osman hamdi bey, tüm bunları sanatı ve sanatçıyı önemsemeyen, antik eserlere hiç değer vermeyen bir toplumda başarmıştı. devlet kurumları hatta toplumun kendisi, sürekli kendisine yeni engeller çıkarmış, değişime, modernleşmeye direnmişti.

    işte tablodaki kaplumbağalar; devletin hantal işleyen bürokrasisi ve değişime direnen, ağır aksak ilerleyen toplumun kendisiydi. yaşlı dervişin kendisi olduğunu söylemiştik. bütün bu duruma kızan osman hamdi bey, derviş de olsa sabrının bir sonu olduğunu göstermiş oluyor.

    osman hamdi bey'in, bu tablo yapılırken nereden esinlendiği de ortaya çıkmıştır. bunun için fransız le tour du monde'nin 1869 yılındaki bir sayısında çıkan gravürü inceleyebilirsiniz.

    1869 yılında bağdat valisi mithat paşa’nın hizmetinde çalışan babasına gönderdiği mektupta, le tour de monde dergisini severek okuduğundan bahseden osman hamdi bey’in bu çalışmadan esinlenmesi gayet olası gözüküyor.

    benzerlikler dikkat çekici olsa da osman hamdi bey'in kaplumbağa terbiyecisi, renklerin ve ışığın kullanımı, tablonun derinliği ve verdiği mesajla öncülünden çok daha kıymetli.
  • tarihteki ilk tuvalet terliği bu terbiyecinin ayaklarındadır. tuvalet terliği üreten bir firmam olsaydı ürünün reklamında kullanırdım bunu.

    http://i40.tinypic.com/wv5t3m.jpg
hesabın var mı? giriş yap