• bu adda çok sevdiğim bir köpeğimiz vardı bizim, çeyrek yüzyıl kadar önce anne babamın evini beklerdi. istanbul'da öğrenciyken, otobüse binecek param kalmadığında sirkeci'den kalkan hiç mi ama hiç hızlı olmayan, zaten kimsenin de bunu istemediği gece trenine biner, trakya'nın uzak bir istasyonunda gecenin 3'ü gibi indiğimde, beni beklerken bulurdum onu garın çıkış kapısında. ulan, kokumu nerede, nasıl, ne zaman aldın?

    bir gün karabaş'la demiryolu boyunca gezmeye çıkmıştık, daha doğrusu ben çıkmıştım da, kovalamama rağmen o da ısrarla ardımdan gelmişti, nereye gitsem peşimden gelirdi zaten. neyse, yolun ilerleyen bölümlerinden birinde kurumaya yüz tutmuş bir ırmak üzerine kurulu bir demiryolu köprüsü vardı, biçimsiz tahta traverslerden oluşan, altı derin boşluk. yani adımlarını ilerlediğin aralıklara göre ayarlaman gerekiyor, yoksa bayağı bir yüksekten düşüp bugünkü türkiye'yi görmeme şansını yakalıyorsun. ben oradan geçtim, ama o geçemedi. trenlerin işlediği köprünün ortasında öyle kalakaldı. belki de aşağıya bakarak içgüdülerine yenildi, bildiğin ağlıyor. "gel karabaş!", "git karabaş!", ı'ıh yerinden kıpırdamıyor. bu arada karabaş fino değil, kurt-çoban kırması insan boyuna yakın bir köpekti kendileri. geri döndüm, patilerinden tutup güç bela kaldırıarak kucakladım, o bir yandan yüzümü yalarken, onunla birbirimize sarılmış halde ve altımızdaki boşluklara dahi bakamadan, nasıl oldu da oldu bilmiyorum, düşmeden köprüyü geçtik. bundan kısa bir süre sonra da belediye evimizin bahçesine zehirli et atıp öldürdü karabaş'ı, kim bilir nerede bir yerlerde kuduz vakası varmış ve bütün köpeklerin öldürülmesi gerekirmiş dediler hışımla sormaya gittiğim taşra kendi kendini yönetim teşkilatında... mezarını da kendi elimle kazdım, hâlâ bahçemizde durur.

    her neyse, ben de artık kişisel yolculuğumun sonuna doğru yaklaşırken daha sık hatırlamaya başladım karabaş'ı. eminim ki o da kokumu almış son istasyonda beni karşılamak için yine bekliyordur. ama bi' saniye, orada da köprü var ya...
  • sozleri asagida bulunan cocuk sarkisi

    bir kopegim var adi karabas
    bahcede evde bana arkadas
    bahcede evde bana arkadas

    chorus
    karabas hav hav hav
    karabas hav hav hav
    karabas karabas karabas karabas
    karabas hav hav hav, host! (burda kopege karisik mesaj veriliyor)

    tuyleri beyaz, ve de yumusak (ama adi karabas nedense, kafasi siyahtir belki)
    haftada bir gun, o yikanacak
    haftada bir gun, o yikanacak

    chorus
  • izmitte bir mahalle adı
  • karabaş; rahip, keşiş, papaz cinsinden şahıslara alternatif bir hitap şekli...
  • yurtdışında yayınlanmış köpeklerle ilgili bir kitapta kangal resminin üstünde gördüğüm isim. "karabash" seklinde yazmışlar haliyle.
  • kanagalin turlerinden biri.
    akba$ ve karaba$ olarak ikiye ayriliyormu$ bunlar.
  • köpekler arasinda bile sinif farki oldugunun gostergesidir. misal, karabas koylu kopegidir. sehirli versiyonu ise fifidir
  • baska* anlamlara da gelmekte elbet her xy karakteri icin..
  • markanin malzeme adi gibi benimsenmesine cok iyi bir ornek teskil eder. soyle ki kucuk yaslarda pek cok cocuk icin, her kopek default olarak karabastir.
  • karaburunlu köpeklerin adı. ahanda şöyledir:
    http://img36.imageshack.us/…g36/7149/karabassss.jpg
hesabın var mı? giriş yap