• 11 şubat itibari ile babamdan dolayı tanıştığımız hastalık. süreç nasıl oluyor bilmiyoruz şuan ameliyat olamaz kemoterapiye başlayacak dediler.
    hem kara ciğerde hem lenf bezlerinde gözüküyor.
    14 şubat kemoterapiye başladık bundan sonra ki süreci detaylı olarak yazacağım
    9 mart kemoterapinin 2. kürünü aldık bugün
    öyle beklediğimiz yan etkileri olmadı güzel gidiyor inş sonucuda güzel olur.

    1. kürden sonra kan değerleri düşük çıktığı için 2. kürden sonra akıllı hap tedavisi uygulanacak dediler.
    trombosit düşük çıktığı için beklmedeyiz 3. kür kemoterapiyi vermediler akıllı hap verdiler onuda kullanmadık kan değerlerinden dolayı.

    edit 30/062020
    bu hastalığın çaresi yok uygulanan bütün tedaviler sadece ömrünü uzatmak için. babamın trombosit değeri düşük olduğu için tedaviye devam edemiyoruz uzun süredir. trombosit değerinin artması için doktor kelle paça, ayak bu tarz beslensin dedi ama yinede değer düşüşte. tek temennim acı çekmesin gözlerimin önünde erimesin. onun o halleri görmek beni mahvediyor çok zor durum. ben babamı kaybedeciğim gerçeğine alışmaya çalışıyorum ama çok zor beee

    edit 24 ağustos
    kemoterapi, akıllı hap falan derken baya zaman geçti. trombosit değeri düşük olduğu için hiç tedavi alamadık doğru düzgün. bugün tomografi sonucunu aldık. kanser akciğere, kemiklere fln yayılmış. doktor kanserin en kötü hali bu durum dedi. bu saatten sonra tedavi falan olamıyacak, olsa bile fayda sağlamayacak. çok hızlı gelişti 6 ayda ne olduğunu anlayamadık sadece babamın vaktinin çok az olduğunu anladık. çok zor bir durum kimse babasının gözlerinin önünde eridiğini görmesin. ben 6 ayda annemin, babamın kanser olduğunu öğrendim. hastanelerde doktorlar hemşireler bile acıyarak bakıyor bizlere. çok zor bir durum allah düşmanıma vermesin. bu süreçte 8 yıldır beklediğim bebek özlemi gerçekleşti ama ben 80 günlük bebeğimi toplasan 15 gün gördüm. şimdi hastane sıralarında birde onun için bekliyoruz.

    edit 25 eylül
    artık yürümekte zorlanıyor iki kişi kolunun altına girerek lavabo ihtiyacı fln gidermeye gidiyoruz. iştah sıfır hiç bişey yiyemiyor bir iki lokma yese hemen istifra ediyor. trombosit değeri diplerde ara ara acilde trombosit yüklemesi yapılacak (2 güne 1 gidiyoruz şimdi). doktor yapılacak bişey olmadığını söyledi bekleyecez sadece inşallah bu süreçte acı çekmez
    edit 10/10/2020
    babam artık yatağa düştü hareket kabiliyeti çok çok zayıf, konuşmakta çok güçlük çekiyor.
    buraya kadarmış bunu anladık tek duamız acı ızdırap çekmesin.

    21/10/2020 tarihinde babamı kaybettim. mekanın cennet olsun babam
  • tıbbi bir bilginiz yoksa lütfen buraya kulaktan dolma şeyler yazmayın. yaşam süresi verme gibi işlere de girmeyin. bende yok çok şükür ama burayı kendisi için okuyan insanlar da vardır elbet. boş laflarla insanların moralini de bozmayın lütfen.
  • uzun zaman düşündüm buraya yazmak için, ama paylaşmak istiyorum artık.ablamın eşi olan abimi 1 seneden kısa sürede kaybettiğimiz hastalık.

    27 yıldır evlilerdi ben 6 yaşındayken tanıştım ilk onunla, arka apartmanda otururdu, bisikletimi alıp tek başıma ona giderdim, kola içmeye. bazen de bilgisarıyla veya kumandalı arabasıyla oynamaya giderdim, daha nişanlılarken.

    abim olmadığı için kendi abim gibiydi.o da tek çocuktu. ben de ona kardeş olmuştum.

    onlarla büyüdüm.

    ikisini birbirinden kıskanıp çocukken aralarına otururdum.

    şakalaşırdık, çok komik bir adamdı.

    italya'dan aldığı teybi bozmuştum… hiç sesini çıkarmadı, belki içten çok sinirlenmiştir bilmiyorum boşver dedi geçti.

    denizaltı komutanıydı…denizaltıları çok severdi, kara kızım derdi onlara.

    her sefere gittiğinde ben çocukken bana barbie bebekler, walkmanler getirirdi. sabah erken kalkta annen joplamasın derdi, memur eylemi devam ediyor mu derdi…

    telefon ettiğimde galaksi taksi buyrun derdi… dediği herşey onun sesiyle aklımda sözlük.

    müdür diye diye beni firmaya müdür etti.

    maçlara gittik…her hatıra ayrı bir anı

    ben istanbula her geldiğimde endişelenip beni sorarmış, nerde, napıyo başına bişi gelmesin hatun ara bakalım bir dermiş…sohbet ederdik gittiğimde, çekirdek çitleyip çay içerdik.. ne kadar da kıymetliymiş bunlar.

    çok harika bir adamdı, komik, iyi sevecen bir insan, ablamla yeğenime gözü gibi bakardı, dile kolay 27 yıl birlikteler, hala birbirlerine aşıktılar görebiliyordum. nasıl mutlu olurdum, evliliğe inanmayanlar aşkın ömrü diye ahkam kesince onları örnek verirdim. öyle sevgi dolulardı.

    ve o kötü olayı öğrendiğim zaman geldi

    5 temmuz 2022'de ilk biyopsi yapıldı ve kötü huylu olduğunu öğrendik, kist boyutu yaklaşık 15cm kadardı.

    ve malesef 4. evredeydi. kendisine bunu söylemedik.

    ablamla yeğenimi teselli etmek, onların yanında olduğumu hissettirmek için varımı yoğumu verdim. bu süreçte tüm dostlarımdan allah bin türlü razı olsun. kendileri bana destek oldu, hep yanımdalardı.onlar olmasaydı, çok daha farklı olurdum.

    ablamdan ilk duyduğumda kulaklarım uğuldadı, hani böyle yer kayar ya insanın ayaklarının altından öyle oldu. iş arkadaşlarımın bir çoğunda kanser olan yakınları olduğunu o sırads öğrendim herkes teselli etti.
    apar topar ablamların yanına gittim, en yakın tıp fakültesinde hoca olan arkadaşlarımdan birine emanet ettim onu, kendi abisi gibi baktı. eşi de en yakın dostlarımdan biri, karı-koca bu süreçte bizi hiç yalnız bırakmadılar.iyi ki varlardı.

    kemoterapi başladı, akıllı ilaç tedavisi 8 kür, kuvvetli bir adam bizimkisi, bana mısın demedi, doktor dozları arttırdı.
    günden güne kilo kaybetti abim, yemek yerken zorlanıyordu, o kadar kemoterapiye çok normal haliyle.

    sarılık başlıyordu, geçiyordu.

    su içse yemek yiyemiyor, yemek yese su içemiyordu.

    “neden su ihtiyacını günlük serumla karşılamıyoruz ki” dedim, her gün evde serum verilmeye başlandı, çok iyi geldi.

    bazen iyi görüyordum onu, bazen daha halsiz.

    eve girerken o kadar iyi temizleniyordum ki, aman ona mikrop bulaşmasındı.

    hastayken de şakalaşırdı.gülerdik.

    hep ziyaret ettim her fırsatta.

    sonra bir gün ablam tekrar aradı

    abini yoğunbakıma aldılar dedi.
    hemen izmir'den istanbula uçtum. kalbim sıkıştı sözlük.
    sanki biri eliyle kalbimi tutmuştu ve sıkıyordu.

    karnı su toplamış, önce servise almışlar akciğerlere çıkınca direk yoğun bakıma aldılar.

    gittim.her gidişimde anılar gözlerimin önündeydi.

    bir kaç gün uyanık tuttular sonra uyuttular.
    çok ömür biçmediler doktor 1/3 gün dedi isterseniz servise alalım vedalaşın dediler. bu kadar kolaydı işte.

    entübe oldu. her gün yoğunbakıma gittik

    15:00 ve 16:00 arası sadece 5 dakika

    zaten uyuyordu.değerleri çoğu zaman iyi değildi.

    mucize lazımdı bize.

    deprem zamanları, albümin bile yok. günlük 1 tane.

    sabahlara kadar dua ediyoruz, biyoenerjici başka bir ablamdan destek istiyorum.

    inanıyoruz tekrar uyanacak.

    değerler iyiye gitmeye başladı nisan gibiydi.2 ay kadar yoğun bakımda kalmıştı.

    servise aldılar, tekrar…mucizemiz gerçek olmuştu.

    abim gözlerini açmıştı, zayıftı, sapsarıydı, vücudunda büyük yatak yaraları oluşmuştu.

    doktorların umut vermediği abim dişlerini fırçalıyor, televizyon izliyor tekrar bizimle sohbet ediyordu.

    refakatçilik insana mutluluk verir mi? veriyor sözlük.
    geceleri sağa sola çeviriyorduk ablamla, ağrılarından dolayı uyuyamadığı için

    ablamı uyuturdum, su isterdi, su verirdim.

    hadi uyu dinlen müdür derdim.

    kasları zayıf olduğu için fizikterapi çalıştırıyorduk.

    sürekli vücudundaki sıvıları boşaltmaya çalışıyorduk.

    “eye of the tiger” açardım, acı yok rocky yürüyeceksin tekrar gezmeler yapacağız ha gayret diye onu neşelendirirdim.

    toparladığınds tekrar izmire döndüm.

    annemle babam uzun bir süredir ablamla ve yeğenimle kalıyordu zaten.

    sonra ablam aradı….

    2 ay sonra

    “tekrar yoğunbakıma alındı” dedi.

    nefes alamamış, zatüree olmuş.

    yine tedavi başladı 1 hafta uyanıktı, ama iyiye gitmiyordu bu sefer, vücudu yorgundu.

    vefatından sonra ablam söyledi, kafasını olmuyor diye sağa sola sallamış bir gün…

    hemen izmir'den hocalar zemzemler ayarlayıp, istanbul'a gittim. tutunabileceğiniz herşeye tutunuyorsunuz.

    ama herşeye.

    yoğunbakıma girdim, dualarını okudum yanında, sevdim, öptüm kokladım.

    zemzem sürdüğümde uyandı…sarı gözleriyle bana baktı.

    gülümsedim.

    entübe olduğundan konuşamıyordu…

    “iyisin dedim, dinlenmen lazımmış, hadi uyu dinlen de çabuk servise çık tekrar gülüşelim” dedim.

    sonra yanından ayrıldım.

    en son beni gördü abim.

    ertesi gün uyuttular. ben izmir'e döndüm tekrar.

    2 gün sonra işe giderken sabah 7:30 da ablam aradı.
    alo dedim telefon kapandı.

    geri aradım

    “abini kaybettik” dedi telefon kapandı

    sokakta deli deli dolandım, ağlayarak dostuma gidene kadar.insanın içi, aklı bomboş oluyor.

    hayatımda hiç bu kadar ağlamadım sözlük. meğer ne kadar çok göz yaşım varmış.

    askeri tören yapıldı, türk bayrağına sarılı… o kadar çok insan geldi ki, çok seveni varmış. iyi bir insandı.

    sonra toprak attım, fizyoterapi çalıştırdığım, şişmiş ayaklarına kan dolaşımı hızlansın diye masajlar yaptığım abimi ablamla toprağa verdik.

    ablam “ben sana çok iyi baktım, yine bakardım, harika bir adamdın… birlikte yaşlanamadık, kısmet değilmiş diye ağlarken.” kırmızı çiçekleri dikiyordu mezarına.

    59 yaşındaydı daha.

    çok üzgünüm. ama iyi olmaya çalışıyorum. ama değilim aslında.ablamla, yeğenim bana emanetler. birlikteyiz. birlikte ağlayıp, birlikte aşacağız.

    bu entry'i yazarken yine ağlayarak yazdım…daha üç hafta oldu.

    o kadar zorki.

    sevdiklerinizi üzmeyin, hayat çok kısa.
  • seneler evvel (20 sene olmuştur) kuzenimin arkadaşının atlattığı hastalık. yakalandığında lisedeydi, senelerce savaştı, yine nüks etti, yine savaştı. kız şu an 40 yaşlarında, çoluklu çocuklu, sağlıklı. (maşallah) muhakkak çok sık kontrollerine gidiyordur.
    her kanser türünde olduğu gibi bunda da iyileşmenin tümörün yeri, boyutu, türü, evresi vs. ile ilintili olduğunu düşünüyorum.
    internette okuduklarınızla, sağdan soldan duyduklarınızla karamsarlığa kapılmayın. en net bilgiyi doktorunuz verecektir ve doktorlar genelde en karamsar ihtimali söylerler.
    bir kaç doktora danışmanızı tavsiye ederim. çok zorlu, yıpratan bir süreç. herkese acil şifalar,
  • canımdan aziz bildiğim, ciğerparem, iki gözümün çiçeği babamı benden, kardeşlerimden ve annemden koparıp almış hastalık. yetişkin bir bengal kaplanının dişlerini döküp bacaklarını birbirine düğümleyecek güçte bir adamdı babam rahmetli. iki feci trafik kazasından, 12 eylül'ün silahlı çatışmalarından, silahlı mafyatik tiplerin mütekerrir öldürme girişimlerinden ve dahi buna benzer nice musibetlerden kurtulup al kanatlı azrail'e nanik çekmiş babam bu illetle mücadelesini kaybetti. otuz kilodan fazla kilo verdi iki ay içinde. yemeden içmeden kesildi. nefes almakta zorlandı. ama bir gün olsun yatağa bağlanmadı. son gününe kadar ayakta, bilinci yerinde, dirayet abidesi görünümünde yaşadı. nitekim ağzından, burnundan, makatından kan geldiği halde yoğun bakıma iki ayağı üstünde yürüyerek girdi ve ancak o yoğun bakım ünitesinden can vermiş olduğu için yatarak çıktı. babanız yaşamını kaybetti dediklerinde ben az sonra babamı her zaman olduğu gibi dingin ve heybetli görünümüyle gelip “oğlum kalk, ben öldüm, haydi gidelim işlemlerimi tamamlayalım.” diyecek olarak hayal ettim birden. ben de peşine düşecektim ve o, babam öldüğünde ne yapacaktım, nasıl davranacaktım bana bunu gösterecekti. böyle birini düşünün dostlar. işte bu illet böyle birini iki ay bir haftada alıp gitti.
    burayı okuyan dostum biliyorum belki kendin belki de bir yakının için okuyorsun burayı. söylediklerim seni umutsuzluğa düşürmesin. babam umutluydu, sen de umutlu ol belki sen veya yakının kurtulacaksınız ve güzel, acısız bir ömür geçireceksiniz. bu yazı babama duyduğum sonsuz bir hayranlığın sonucu olarak böyle umutsuzca yazıldı. hem kurtulamasa da unutma: “zamanı tanrı yaşar. kişioğlu hep ölümlü yaratılmış.”
  • yarınki son kontroller öncesi babamda da görülen illet ne yazık ki. açıkçası ne yapacağımızı da bilmiyoruz. biz karaciğer nakli olacak derken, kemoterapi alması gerekecek galiba. kemoterapi için tavsiye edebileceğiniz bir yer varsa sevinirim dostlar.
    edit: kemoterapi de başka bir yol da maalesef olamaz dedi şimdi bir doktor. hatta sonu beklemekten başla hiçbir şey yok dedi. biz de kalakaldık kardeşimle. iki buz gibi insan tepki veremeden eve döndük. babama çaktırmamaya çalışıyoruz. en son umutlar ölür diyerek yarın başka yerleri dolaşacağız. bakalım.

    edit2: ne yazık ki kaybettik babamı...
  • kronik rejenerasyona yol açan etkenlerin sebep olduğu kanser türü. korunmak için karaciğerde rejenerasyona yol açan sebeplerden kaçınmak gerek. hepatosteatoz tablosu ciddi risk faktörüdür. bu yüzden halk arasında karaciğer yağlanması olarak da bilinen hepatosteatoz olayını çok ciddiye alın. çünkü hepatosteatoz sadece karaciğer kanseri riskini değil aynı zamanda pankreas kanseri riskini de arttıran önemli bir sorun.

    hepatosteatoz aynı zamanda devamlı rejenerasyon demek. rejenerasyona yol açan bazı ciddi tetikleyci faktörler var.

    bunların başında;

    - alkol tüketimi ( erkeklerde günde 2 birim, kadınlarda günde 1 birim olan who limitlerini asla aşmayınız. fazlası en az sigara kadar zararlı ve maalesef karaciğer kanserinin en büyük sebeplerinden biri. ne miktarda olursa olsun düzenli alkol kullanan kişilerde düzenli check up yaptırmak şarttır. rutin biyokimya, hemogram gibi kan testleri ve üst batın yahut tüm batın usg işlemlerinin maksimum senede 1 kez yapılması elzem bir olay. hepatosteatoz varsa alkol tamamen bırakılmalıdır. bırakılamıyorsa tıbbi yardım alınmalı.)

    - viral hepatit enfeksiyonları ( hepatit aşılarınızı mutlaka olunuz. )

    - kronik aflatoksin maruziyeti ( güvenilir markaların paketlenmiş ve sterilize edilmiş ürünlerini tercih ediniz.)

    - kontrolsüz seyreden diyabet ( a1c seviyesi mutlaka 6,5 seviyesinin altında olmalı. tokluk glisemisi 140 mg/dl'yi geçmemeli. )

    - metabolik sendrom

    -santral obezite veya total obezite,

    - aşırı beslenme ve bu sayede aşırı kalori alımı,

    - bilinçsiz ilaç kullanımı ( reçetesiz ve süresi belli olmayan ilaç tedavilerine asla yaklaşmayın. en faydalı ilaç bile bazı durumlarda bir zehire dönüşebilir . )

    - sedanter yaşam ( günde minimum 7500 adım atarak aşılabilir. )

    - sigara, tütün ürünleri yahut nargile alışkanlığı ( pasif içicilik de buna dahil. )

    gibi sebepler karaciğerde hasarlanmaya, hepatosteatoza yol açar. bu durum karaciğerde rejenerasyona yol açar. devamlı yenilenme çabası, devamlı risk demektir. her rejenerasyon bir rus ruletidir. yanlış hücresel bilgi aktarımı da kanser demektir.
  • ne zamandır yazmakla yazmamak arasında gidip geldiğim başlık.
    her şey hala o kadar sıcak ki.
    hepi topu 5 ayda dağ gibi babamı bizden koparan illet hastalık. metastatik karaciğer kanseri, evet katilin adı bu. kayıtlara geçsin.

    asker emeklisiydi babam, çorum'un alevi bir köyünde doğmuş büyümüş, ilk ve ortaokulu köyün derme çatma okulunda okumuş 4 kardeşin en büyüğüydü. okulun en zeki öğrencisiymiş (öyle söylerdi bilemiyorum:) okurken aynı zamanda tarlalarda çalışırdı. güçlüydü bu sebeple, elleri yaba gibiydi babamın. (1-2 dayağını yemişliğim var onu da ordan biliyorum, eli ağırdı:)
    o dönem şehirde yaşayan öğretmen bir aile dostumuzun bu çocuk okur tarlada ziyan etmeyin bu çocuğu baskılarıyla askeri lise sınavlarına girmiş. dedem istemiyor tabi, tarlada çalışacak adam lazım ona, neyse diyor daha 3 çocuk var; ki öyle de oluyor. bir tek babam okuyor ailede. elinden tutup götürüyor sınava. sınav sonuçları muamma tabi köy yerinde nerden haber alacaksın, telefon kısıtlı, internet yok. sonuçlar gazetede yayınlanıyor.
    o ara köyde düğün sezonu açılıyor ve hasbelkader gelen misafirlerin birinin elindeki gazete sayfasından kuleli askeri lisesi'ni kazandığını öğreniyor babam. çorum'un köyünden istanbul'a hani derler ya tahta bir bavulla geliyor.
    sonrası zorlu fakat başarılı bir eğitim geçmişi. harp okulundayken 80 darbesi yapılıyor, bizimki sol görüşlü tabi okuduğu kitaplar, dinlediği türküler sakıncalı. atılmaktan son kertede kurtuluyor okuldan, atatürkçü olmanın yine tehlikeli olduğu yıllar. teğmen olarak mezun oluyor sonrasında harp akademisi derken kurmay subay oluyor. bozuk türkçeyle, lastik ayakkabıyla köyünden çıkan o köy çocuğu fransızca öğreniyor, ingilizce öğreniyor. dağlarda günlerce operasyonlarda, kışlalarda, nato karargahlarında ömür çürütüyor. yıllar geçiyor, paşalığı kendince garanti olan babamı kadrosuzluktan emekli ediveriyorlar kurmay albay rütbesiyle(!) yerine kimleri atıyorlar söylemeye gerek yok. yerine generalliğe layık görülenler sonraki yıllarda fedöncülükten atılıyor ordudan, neyse o başka bir başlığın konusu.
    emekli oluyor boş durmuyor babam, köyüne dönüyor bağ, bahçe, tarla uğraşıyor tarımsal kalkınmayı savunuyor, siyasete atılıyor. ömrünü verdiği ülkedeki irticai faaliyetler ile mücadelede de kolay kolay pes etmek istemiyor. başarılı da oluyor kısmen kısa zamanda.
    2022 nisan sonu ani kilo kaybı sebebiyle kan değerlerine baktırıyor. bunun sonucu bakılan detaylı kan, ultrason, biyopsi ve pet çekimi ile öğreniyoruz 4. evre metastatik karaciğer kanserini. sinsi hastalık o zamana kadar ne ağrı yapıyor ne de en ufak bir sızı.
    sonrası kemoterapi, bol bol moral, iyi olacaksın, sen güçlü adamsın, koyar mı bunlar sana ile geçen bir 5 ay.
    koyuyormuş..
    gözümün önünde babamın eriyişi, o yaba gibi ellerin kemik torbasına dönüşü. desteksiz yürüyemiyor artık babam, hastaneye yatırıyoruz, iştah yok gibi bir şey, zorla iki lokma yedirebiliyoruz.
    o da anlıyor gidişat kötü ama biz üzülmeyelim diye yeneceğim bu hastalığı, ben bırakır mıyım lan sizi diyor, tebessüm ediyor bize son feriyle. vücudu şişiyor babamın böbrekleri çalışmaz oluyor. direnler, sondalar vücudunun her yanından bir şeyler girmiş bir şekilde sadece yatıyor artık. yattığı yerde sağdan sola dönerken bile biz yardım ediyoruz . bilinç yavaş yavaş kapanıyor. sona çok yakınız, biliyorum ama hala inandıramıyorum kendimi.

    ben ki yılların kafir zındığı, ısparta'da bir hoca varmış onu duyuyorum bu sırada. ot mot bi karışımlar verip uzaktan da olsa hastayı okuyabiliyormuş, bakın sözlük ben ki nispeten iyi eğitimli bir kardeşiniz olarak bunu duyar duymaz kendimi gece yola vuruyorum, sabaha karşı ısparta'nın sapa bir köyündeyim, 3 saat bekleyip hocayla konuşuyorum. hoca elinde sopa gibi bir şey sallıyor, ağzı kımıl kımıl "baban iyi olacak" diyor. benim cinlerim röntgenini çekti şimdi diyor amk. inşallah maşallah hocam diyorum adama. öyle bir haldeyim.. neye tutunacağımı bilemiyorum. adamın verdiği otları karışımı alıp direk babama gidiyorum. 2 hafta içmesi gerek bu karışımı. ama daha içemeden yanında refakatçi olduğum bir gece, doktor "yoğun bakım şartlarında diyalize almamız lazım" diyor. 24 saatlik bir uygulama diye ekliyor. 1 sn. diyip babamı uyandırıyorum.
    “baba yoğun bakıma alacaklarmış seni yarına kadar, biz burdayız merak etme” diyorum.
    bilinci yarı açık vaziyette “girersem çıkamam oğlum, istemiyorum.” diyor.
    işte hayatta en çaresiz kaldığım an. götüremezsiniz diyemiyorum doktora elimden hiç bir şey gelmiyor doktorun tavrı çok net. ellerimle teslim ediyorum onu yoğun bakıma.
    dediği gibi bir daha çıkamıyor babam o girdiği kapıdan. 20 güne yakın mücadele ediyor orda. haftada bir pazartesileri içeri girebiliyorum sadece. sadece 5 dakika. her girdiğimde daha da az iletişim kurabiliyoruz. son ziyaretimde sadece ayaklarını oynatabiliyor, beni duyduğunu, hissettiğini öyle gösteriyor canım babam. o halde bile yakışmıyor ölüm, elbet çıkacak diyorum.
    26 eylül, yine bir pazartesi babamı ziyarete gideceğim. arkadaşlarının onun için yazdığı iyi temenniler, notlar var çantamda, sabah ona okuyacağım. sabah erkenden kalkıyorum hazırlıklar tamam kısa bir kahvaltı ve babamı görmeye gideceğim.
    telefon çalıyor.

    “komutanımızı kaybettik.”

    işte o telefondan sonrası yok.
    ne ara teşhis kondu, ne ara bu hale geldik, ne ara toprağa verdim seni?
    daha geçen rakı sofrası kurup hadi gelmiyor musun nerde kaldın diye mesaj atan sen değil miydin baba?

    ben geldim işte sen nerdesin hani?
  • dedemin 4 yıl mücadele ettiği, 15.11.2010'da yenildiği lanet hastalık.
  • en sinsi ve malesef en hızlı yayılan kanser türü.

    metastaz yapma oranı da diğer kanser türlerinden daha fazla. karaciğer kanserinde erken teşhis olup ilk anda kanserli bölge tamamen temizlense bile, hastalık diğer organlara hızla yayılabiliyor.
    ve genelde , tüm tedaviye karşı hasta, 4 yıl içinde ölebiliyor.

    yaşaması, görmesi, çok zor.
hesabın var mı? giriş yap