• şimdi hafızamızla ünlü olmadığımız için biraz anılarımızı tazeleyelim. bu yol yıllarca yapılamadı akp geldi şıp diye yaptı şeklinde bunun reklamı yapıldı ama işin aslı neydi, çed raporları yüzünden yavaş ilerliyordu proje, çed raporu dediğimiz şeyde çevresel etki değerlendirmesi dediğimiz şey. sonra akp ilk olarak bunu kaldırdı, bu sayede mütahitler o güzelim koyların tümünün amına koydu, tabir yerinde ise sikti attı. karadeniz sahil projesi sayesinde samsundan trabzona kadar (bolaman virajları dışında) doğal bir koy kalmadı. her yer dolgu oldu. sonra dönemin bakanı osman pepe çıktı dedi ki bu çed raporunu iptal eden eller kırılsın. peki bunu kaldıran kim çıktı sonra? evet bildiniz, osman pepe. devlet ciddiyetiyle bir kez daha bizi sarsılarak kendimize getirdi. sonra bu proje yapılırken herkes kıçını yırttı, samsundan artvine tren hattı devam ettirilsin, sonra baktılar bu hattı yapmıyorlar, dediler ki bare yerini ayır da ilerde para olunca yaparız. yapıldı mı? hayır. niye? (bkz: ulusoy), (bkz: metro), (bkz: ve benzeri otobüs firmaları). taibi az önce bahsedilen feribot seferlerine girmiyorum bile. doğal yaşamın bile amına koyarak, bu kadar şey feda edilerek ortaya çıkan yol neye benzedi peki. şahsım adına götüme.
  • dünyadaki en vizyonsuz yatırımlardan biri. şimdi tamam yol amacına ulaştı ulaşım rahatladı. fakat her yerinde hız limiti 50 km. niye? çünkü karadenizde yerleşim kıyıda. dolayısıyla yol sürekli meskun mahalden geçiyor. yol o zaman hızlı ulaşım görevini yapamıyor. peki ne yapalım? bu kentlere çevre yolu yapalım. samsun çevre yolu, ünye çevreyolu, ordu çevreyolu, giresun çevre yolu, tirebolu geçişi, gerze geçişi derken yolun yarısı zaten güneye yani kara içine alındı. tekrar ilave yollar yapıldı. o zaman niçin canım sahiller, koylar, yalılar yok edildi?. bunu en baştan yapsaydınız. hem daha ucuza gelirdi, hem de insanlar basar gaza giderdi. gideceği şehre varınca da bağlantı yolundan çıkardı. aklın yolu bir, ama aptallığın yolu çoktur.
  • bazı dingillerin sırf arabayla geçerken sağımda deniz solumda yeşil olsun diye koca karadeniz sahilinin amına koyulmasından mutlu olduğu yol. sizin ufkunuzu sikeyim.

    (bkz: diren karadeniz)
  • (bkz: yapboz)
    her yıl yenileme, onarım vb kalemlerde müteahhitlere gelir kapısı olan dandik yol. konya ovasına yapılan yolla aynı standartlar kullanılarak yenilenirse daha çok kişiyi zengin eder.
  • nihat genç bu yol için "karadeniz'i karahavuz yapma projesi" der. ilk okuduğumda "yok ya, o kadar da değildir" demiştim ama gittim gördüm ki, hakikaten o kadar. ana yolu kıyıya paralel uzanan dağların arkasına yapıp il ve ilçelere kısa ve denize dik bağlantılar yapmayı ta 20. yuzyılın başlarında düşünmüş olan ruslar, karşıdan bakıp bakıp ağlıyorlardır herhalde.
  • bana göre doğanın milyonlarca yıldır, sana göre allahın 7 günde yarattığı sahili, o ufacık rantçı aklınla bilmem kaç ton çimento, bilmem kaç ton demirle yola çevirmeye çalışacaksın, aklın sıra doğayı "hizaya getireceksin". sonra da "halbuse çok sağlam yaptıydık... noldu ola?" diye şaşıracaksın...

    o karadeniz sahilini doldurup yol yapmak yerine, yapısını bozmadan, o ormanlar arasına çay bahçesi açacaksın mesela, gözlemeci koyacaksın. doğaya karşı gelmeden, onunla uzlaşacaksın. istanbul'da dolduğunun dere yatakları her yağmurda dereye dönüşmüyor mu yine?

    doğanın elini bükemezsin.
    bükemediğin eli öpeceksin.
    (bu atasözünden de nefret ederim aslında, böyle yılış yılış görünür ama, doğanın elini öpmek iyidir, iyi...)
  • kimsenin yola bişey dediği yok cillop gibi olmuş kaymak gibi, ama yol yanlış yere yapılmış ve getirdikleri götürdüklerinin yanında devede kulak kalıyor. mesele bilmem kaç metresini deniz yutmuş olayı değil, mesele koca şehirleri yol yutmuş olayıdır. insanları şehirlerinde boğmuştur. karedenizin kıyısındaki çarpık kentler artık denize kıyısı olmayan şehirlerin sosyal özelliklerine sahiptir. eskinin doğayla uyumlu mevcut yolunu genişletmek yerine rant için koca otoban yapılmıştır. neyse olan olmuş yapacak bir şey yok allah rahmet eylesin.
  • nihat genç 2005 yılında epey heyecanlı bir yazı yazmıştı, son kısmı söyle:

    bütün bilgilerimizi toplayıp yeni baştan konuşalım. dağlar, kapkara ve sık ormanlar, geniş ağaçlar, deniz ve dalgalar iri kaya ve iri dağ gövdeleri, bunlara tabiat denir, insana yücelik, güzellik derinlik gibi ilahi duygular verir. insanlar, tanrıya, ötelere, coşkuya, estetiğe, çalışmaya, aşka, buraları görerek, yaşayarak ulaşır. ey benim aptal milletim. coşkuyla didinip çalışan fırtınalı ruhları bu muhteşem tabiatın rüzgarları ve güzellikleri yaratır. bu aşk dolu, coşku dolu sahilleri, ormanları ırmakları göstermezsek, insan yetiştiremeyiz. insanlar eğitimini, tabiatın muhteşem bu esrarengiz ve kıran kırana heyelanından, rüzgarlarından, dalgalarından, bulutlarından alır. bu beton yığınlarından neyi alacaklar! ulusoy'un, koç'un arabaları satınca bok mu olacak! bok çuvalından milyonlarca genç beyin! iki feribot, bir tren, ya da tünelle dümdüz iç anadolu'ya açılmak varken, bu eşsiz tabiatın ırzına geçmek kimin fikri! anap'ın, özal'ın, demireller'in, çillerler'in, sağcıların, geri zekalı gazetelerin, dangalak sürüsü köşe yazarlarının fikri. bu utanç dolusu insanlarla dolu bir coğrafyada yaşamak imkansızlaştı!

    benim dangalak cahil halkım. doğanın milyonlarca yılda oyup güzelleştirdiği o küçük sahil kayacıklarına iyi bakın. mikelanjo'nun bütün eserlerinden daha değerli olan, eşsiz doğanın milyonlarca yıldır oyduğu, üstünü kadifemsi yosunlarla örttüğü yüz binlerce irili ufaklı kaya parçalarını, birkaç dolar uğruna beton altına gömdünüz. dalgaların, denizlerin, balıkların, yosunların, ormanların, sellerin, milyonlarca yıl çırpınıp çırpınıp güzelleştirdiği yüz binlerce deniz kayası, sahil kayasının üzerine acımasızca dozerlerle gittiniz! müteahhitler, ağızlarının suyunu akıta akıta vahşet gösterisi yapıyor, seyrediyorsunuz. ..iklerini dünyanın en güzel sahilinde sallaya sallaya geziyorlar, susuyorsunuz. tek bir çiçeğe dokunmamış, bir kitap okumamış insanların eline binlerce dozer verirseniz, olacağı buydu. yeryüzünün en güzel giysisi ormanlardır ve bu inanılmaz yeşil sadece karadeniz'de denizin üstünü ağaçla doldurmuştu, nasıl kıydınız! dozerler, kepçeler, öküz müteahhitlerin cinsel organı. doğa, orman, ağaç demeden saldırmaktan zevk alıyorlar. yüz tane körpe manken kıza rağmen kadir inanır bey, nasıl doymamışsa, müteahhitler de aynı doymaz cinsel hastalıktan saldırıyorlar. dağlarımız, taşlarımız müteahhitlerin kepçelerle saldırganlaştıkları yatak odaları. hem düzüp, hem parçalayıp, hem de para alıyorlar. bayındırlık bütçesi müteahhitlerin haremi, mahremi... kıyıcılık taşıyan bu dangalak ruhlar, para, iktidar bulduklarında nasıl despotlaştıklarını görüyorsunuz, kurbanları dün insanlardı, bugün anadolu coğrafyası. insan denen azgını eğitmezsen, zenginlik ve rütbe için bir toplumu toptan fuhuşa sürükler, toptan köle eder, toptan soyar, toptan öldürür, toptan satar! alın başınıza çalın! doğada bir gün yaşamamış insanlarla doğayı konuşmak imkansız, kime, neyi anlatıyoruz. bu coğrafyaların en güzelinin imha etme projesinin adı: türk mucizesi! büyük türk milleti, yolunuzla övünün, şişinin, gurur duyun, bir de açılışına yüz binlerce türk bayrağı getirin, süsleyin asfaltlarınızı! dağ başını marşları çalın.

    http://poturgilinpotur.googlepages.com/…hilyolu.htm
  • birgün olur da yıkılırsa aklıbaşında insanlara berlin duvarının yıkıldığında hissettikleri ile aynı şeyleri hissettirecek utanç yolu..

    altını çizmek lazım.. hayatı kolaylaştırıyor olabilir.. adı üstünde otoyol bu.. karadeniz'in şöför kabusu virajlı yollarından çok daha risksiz, kolay ve hızlı ulaşım sağladığı kesindir.. ama hızlı ulaşım için yapılacak otoyol için farklı alternatifler olabilecekken malesef tek bir sahil var.. tek bir karadeniz sahil şeridi var.. plajları, fındık bahçelerini, o muazzam manzarayı alıp dağların arkasına taşıyamazsınız.. ama yolu taşıyabilirdiniz.. arka taraftan gidecek yola şehir merkezlerinde ya da birkaç şehirde bir sahile geçiş yapabilirdiniz.. daha zor olması, daha uzun sürecek ya da pahalıya patlayacak olması sorun olmamalıydı.. karadeniz sahilinin anası daha kıymetlidir.. tecavüze uğramamalıydı..
  • düşünün ki akdeniz'i boydan boya bir otoyolla (insansız yolla) çevirmişler. güzelim koylar, çok yıldızlı otellerin üst üste olduğu tatil beldeleri.. hepsinin üstünden denizin bittiği yerden bir otoyol geçiyor. kıyı falan yok. işte karadeniz sahil yolu..
    karadeniz'in hırçın özelliğinden dolayı deniz sürekli karayı dövmektedir. denizin otoyola zarar vermemesi ya da en azından hemen (bir seçim süresinde) zarar vermemesi için (çünkü her ihale yandaşların biraz daha semirmesi demektir) yolla deniz arasına kayalar konmaktadır. peki bu kayalar nereden getirilmektedir? dağların kıyı yamaçlarından, yerleşimin bittiği en yakın yerden. bir ağaçın altındaki toprağı alırsanız orada bir ağaç yetişebilir mi? ya da ortadan oyulmuş, bitki örtüsü yok edilmiş bir dağ, insanlardan öcünü nasıl alır? (bkz: toprak kayması)
    karadeniz sahil yolu öyle bir şey ki; karadenizliler bakıyorlar ve manipüle ediliyorlar ki önlerine modern bir yol konuluyor. hizmet ettik deniyor, hizmet ettiler deniyor. karadenizliler yola bakarken, üstlerindeki toprak onlara doğru kayıyor..
    bir bölgenin, bir doğa harikasının, bir halkın bugünü çalınıyor, geleceği çalınıyor ve daha kötüsü var oluşları çalınıyor.
    sahil insansızlaştırılıyor, dağlar denize dökülüyor, toprak kaymasına davet veriliyor, seller rutin hale getiriliyor ve buna halktan kimse ses çıkarmıyor?
    (bkz: allah devlete zeval vermesin)
    (bkz: kaderimizdeyse çekeriz)
    bir zaman sonra
    (bkz: nerede bu devlet)
    (bkz: karadeniz afet bölgesi ilan edilsin)

    ya da

    (bkz: kaderde varsa düzülmek neye yarar üzülmek)
hesabın var mı? giriş yap