karadeniz teknik üniversitesi
-
bisikletimle derse gidiyorken, üniversitenin giriş kapısında -heeyy, heyyy arkadaşım cümlesiyle irkildim. durdum. güvenlik bana nereye gidiyorsun dedi. çok safca, salakça boş bulunup derse gidiyorum dedim. bu şekilde gidemezsin dedi. niye dedim. yasak dedi. ben öğrenciyim derse gidiyorum ve sen güvenlik olarak bana derse gitmemin yasak olduğunu mu söylüyorsun dedim. yok dedi. ne yasak peki dedim. bisikletle üniversiteye girmek yasak dedi. bu cümleyi duyduktan sonra neden bile demedim. kim yasakladı bile demedim. ktü işte dedim. kime neyi anlatacaksın ki? nasıl anlatabileceksin. adam bisikletle girmek yasak diyor kampüse. bu adamla neyi tartışabilirsin. bisikleti giriş kapısının oralarda bir yere bağladım, kafamda kaskımla yürüyerek derse gittim. kendimce protesto ettim. kaskla eldivenle bölüme kadar yürüdüm.
--adam eşşeğin üstünde sınırı geçmeye çalışıyordu, adamı vurdular, eşşek sınırı geçti. -
şöyle bir şey var; genellemek istemiyorum, çekiniyorum ama burası benim gözümde her zaman faşizan teknik üniversitesi olarak yer alacak.
ikibinbir yazında bir teknik geziye çıkıldı sınıf olarak. kırk kişi'den biraz daha fazlayız, otobüs tutuldu, okulun maddi desteği olduğu için otobüs üzerine "istanbul teknik üniversitesi" yazılı bez afiş asıldı, yani bir nevi resmi ve görevli araç. istanbul'dan yola çıkarak karadeniz kıyısını, planımızdaki diğer işletmeleri gezerek ve konaklayarak gidiyoruz. gerekli görüşmeler yapılıyor, ktü'nün de yurdunda konaklayacağız bu plan dahilinde bir gece, kızlı erkekli kırk küsür kişi. herkes heyecanlı, oraları göreceğiz, gezeceğiz ve başka insanlarla kaynaşıp yurtta gece boyu geyik yapıp muhabbet edeceğiz diye planlar yapılıyor. akşam üstü varıyoruz, yurdun önüne yanaştırıp otobüsü, inmeye başlıyoruz yetkili bir kişiyle konuşup "biz geldik nerede kalacağız" demek için. bu arada yurttan bir iki kafa uzanıyor camlardan, yabancılar geldi diye haber veriyorlar birbirlerine. beş - on dakika içerisinden bütün pencerelerden camlardan kafalar uzanıyor, birbirlerine pencerelerden "karılar da gelmiş" diye yorum yapıyorlar.
aniden; bir kaç dakika sonrasında; ne olduğunu anlayamıyoruz, bütün pencerelerden içi su - idrar vb. dolu şişeler, kola - bira kutuları ve sert cisimler atılıyor üzerimize. yağmur gibi geliyor, bir kaç arkadaşımıza isabet ediyor. "gomünüstler sktirin gidin" şeklinde bağırıyorlar, sinirler geriliyor. soğuk kanlılığı korumak ve atılanlardan korunmak için otobüse geri giriyoruz. yurdun müdürünü titri ile tıknaz bir adam geliyor hoca ile konuşmaya, ama protesto devam ediyor. şişeler atılmaya devam ediyor, yurt müdürü olduğunu söyleyen kişinin ayaklarının dibinde patlıyor bazıları, adam dönüyor "yapmayın, atmayın, sakin olun" diyor ama nafile.
"n'oluyor kardeşim, neden böyle bir şey yapılıyor burada?" deniliyor adama. cevap otobüsün önünü işaret ederek "afişinizi görmüşler, tahrik olmuşlar" oluyor.
"aman beyefendi ne yapıyorsunuz siz?"
"burada gençler milliyetçidir"
"iyi de atılanlara ne diyeceksiniz, burada sadece okul adı yazıyor yapmayın?"
"bir kamyon tomatisin içinden bir kaç çürük tomatis çıkabilir, gerekli uyarıyı yaparız biz onlara"
tam bu sırada mahalle kabadayısı kılıklı bir herif geliyor. "nolüyor burda gaptan?" diyor. kim olduğunu bilmiyor bizim ekiptekiler ama görevli birisidir diye düşünüyorlar tipini değerlendirmeden.
"yahu yurda bir geceliğine geldik şu atılanlara bakın, çocukların üzerine geldi"
"ben bunların (yurdun) abisiyim (!)" dönüyor pencerelere, "atmayın lan!" diyor. duruyorlar.
dönüp "ne işiniz var burda biz gomünüstleri sevmeyiz" diyor.
yurt müdürü titrindeki adam tam bir tırt, ses çıkmıyor kabadayı kılıklının yanında. konuşmayı o yapıyor artık. bizimkiler bir kaç beyhude laf ettikten sonra anlıyorlar zaten bunların hiç bir işe yaramaz olduklarını. zaten otobüste herkesin keyfi kaçmış. "kalmayız burada", "gidelim" sesleri yükseliyor son derece hevesle gelen insanlardan. bir kaç şişe daha geliyor otobüse. çıkıyoruz şanlı bir direnişle püskürttükleri(!) faşizmin kalesi haline getirdikleri devlet yurdundan. iyi ki de çıkıyoruz, sayelerinde planımızda olmamasına rağmen sümela manastırının aşağı taraftaki girişinin orada müsait bir yer ayarlıyor bize orman işleri müdürlüğü, çadırları açıp kuruluyoruz. temmuz ortasında havanın soğuk olmasına rağmen herkes geldiğine mutlu, gece derenin o çağlayan, huzur verici sesi ile uykuya dalınıyor, akıllarda beyni yıkanan, bir takım itin - kopuğun yönlendirmesi ile düşünmekten vazgeçen insanların ne derece tehlikeli ve kullanılmaya açık olduğu fikri dönüp duruyorken. yazık.
edit: altıncı filo protestosundan dolayı pek çok kişinin itü'yü solcu üniversite olarak bilmesi ve bundan habersiz bazı sözlükçülerin anafikri anlayamaması durumu var belli ki açıkça yazmak gerekiyor o bazıları için. bir de o kutuları üzerimize atan gerizekalıların sözlükte de olduğunu öğrendim. şöyle ifade edeyim o zaman : tohumları her yere saçılmış olan faşistlerle dolu eğitim yuvası. -
"çan eğrisi" sistemi getirilen üniversite. komiteyi kınıyorum buradan muhterem! çan ney lan?! öğrencilerinin %99'u müslüman olan bi üniversitede çan ney?!
-
bugün bana henüz adını koyamadığım bir duyguyu öğreten, yaşatan üniversitedir. pardon bugün demişim, dün.
final sınavı açıklandı garanti 80 dediğim not 57 geldi. tamam bu öğrencilik hayatında olur bunda bir şey yok. ama insan ulan nerde hata yaptım acaba diyor, birde sevdiğim bir ders, anladığımı düşünüyorum. dersi geçmiş olmama rağmen şu hatalarımı bir göreyim, bir ömür boyu muallak kalmasın dedim ve hocanın yanına gitmeye karar verdim. bu arada makina mühendisliği bölümünde okuyorum, bizim bölümün taşşak kokan salonlarından koridorlarından geçip, taşşak kokusunun en yoğun olduğu yere ulaştım. hocaların odalarının bulunduğu uzun koridor. tam koridorun başındayım,şansıma aradığım hoca da diğer ucunda. hoca güneşi arkasına almış bana doğru geliyor, bende güneş yüzünden hocayı yarım yamalak görüyorum. birbirimize doğru iyice yaklaşıyoruz. ben hocaya kilitlenmiş durumdayım. ani bir manevra ile odasının olduğu bölmeye giriyor, hissediyor sanki benim ona doğru gittiğimi. ben adımlarımı hızlandırıyorum ve tam kapıyı açmak üzere iken hocam diye sesleniyorum. irkiliyor. girdiğimiz bölge karanlık, yüzümü göremiyor. odasının kapısını açıyor. odanın penceresinden gelen güneş ışıklarını yine arkasına alıyor, benim yüzüm aydınlanıyor, ben onu yine net göremiyorum. net görmek için biraz yana kaykılıyorum, elimi kaşlarıma siper edip yüz hatlarına bakıyorum. kaşlar çatık, yüz gergin. merhaba hocam nasılsınız diyorum, ses yok. iki kaş hareket ediyor, asıl derdin ne dercesine. anlıyorum. direk konuya dalıyorum; hocam benim final notum beklediğimden çok düşü... daha cümle bitmeden, güneş ışığı kesiliyor yine karanlıklar içinde kalıyorum. kapı suratıma kapanıyor.
o kapı kapandığında ne hissettiysem adını inanın bilmiyorum. ama şöyle bir duygu ile kıyaslanabilir. keşke beni orada sikseydi de o kapıyı o şekil yüzüme kapatmasaydı.
yav bir tane hoca böyle yaptıysa nolmuş yani diyorsanız, buyrun bölüme gelin bir bakın derim.
bir üniversite düşünün, hocaların hepsi hemşeri. ilginç değil mi sizce de?
edit:imladır, başka ne olacak. -
dışarıdan kütüphanesine bağlanıp sciencedirect üzerinden makale aratırken oral(ağız), soft tissue(yumuşak doku), sex(cinsiyet) gibi kelimeleri kullanmaya izin vermiyor. benim branşımın ismi yurt dışında oral and maxillofacial surgery en basite indirgenmiş hali oral surgery. ben araştırma görevlisiyim, bu düşünce yapısıyla ne araştırmam bekleniyor bilemiyorum. cidden ürkütücü ama cidden.
işim gücüm yok evimden üniversite üzerinden internete girip sciencedirectte porno aratıcam. -
tercih edeceklerin çok dikkatli düşünmeleri gereken üniversite. zira hala 2 vize 1 final uygulamasına devam ediyor ve daha uzun yıllar devam edecek gibi ayrıca 1.vize ve 2.vize arasında 2 hafta 2.vize final arasında da yine 2 hafta var yani sürekli bir sınav maratonuna tabisiniz, bu yüzden bu üniversite sizi tam bir asosyal yapabilir. hadi tamam bunları geçelim ders çalışmayı seviyo falan olabilirsin bu halledilebilir ama insanlarının öğrencilere karşı soğukluğu hiç değişmiyor apartmanda trabzonlu ailelerden birini görürsün iyi günler dersin beş karış surak, merdiven yıkayan kadına kolay gelsin dersin yine aynı surat, esnaf desen yine aynı hiçbir güler yüz yok. bir türlü öğrenci olgusuna alışamamış ama neredeyse bütün geçimlerini öğrenci üzerinden sağlayan faşizan insanlar. sınavlar falan bir tarafa insanların bu tavırları gerçekten kötü etkiliyor...
-
bahar şenliklerinde çıkan olayların suçunu alkole atıp, alkolü cezalandıran üniversite.
artık kampüs içerisinde alkol satışı tamamen yasaklanmış durumda. ögb kampüs içerisinde sürekli geziyor, alkol kontrolü yapıp yanınızda varsa kola, meyve suyu gibi içecekler açıp kokluyor votka karıştırmış mıyız diye.
şu kampüs içerisinde çıkan her kavganın sorumlusu dışarıdan giren trabzonlu orospu çocuklarıdır. adam alkol alsın yada almasın yine o kavgaları çıkartacak, yine birilerinin yanını yakacaktır her sene olduğu gibi. yıllardır şu üniversiteyi yöneten insanlar hiç bir zaman öğrencilerini düşünmemiş ya ülkü ocaklarının köpeklerini yada trabzonlu orospu çocuğu genç tayfayı düşünmüşlerdir. olan yine öğrencilere olmuştur.
kısaca tanım gerekirse, ktü; her sene birilerinin canını alan üniversitedir. -
okuldaki ilk yılımda etekle içeri girmemin yasak olduğu bizzat bana beyan edilmiş okuldur.
daha ilk senemdi. o dönem türbanla girişler falan yeni yasaklanmıştı. benim de siyah pileli bir eteğim var ama öyle kısa falan da değil. normal diz hizasında. giydim eteği okula gidiyorum. sabahın 8'i, ilk ders de 4 saat blok makro iktisat. hoca devama filan önem veriyormuş. girmezsem 4 imzam birden gidecek. neyse... titia'nın * önüne geldim. fakülte kapısında jandarma var, türbanlıları ayırıyor falan. ben yürüdüm gittim. arkamdan biri bağırıyor. " hanfendi hanfendi!! " . üzerime alınmadım yürüyorum. koştu arkamdan geldi jandarma. " hanfendi etekle okula giremezsiniz " hö? etekle okula giremez miyim? ne alak ya dedim kendi kendime ama şaşkınım. " öyle bi kural mı var" dedim. " evet " dedi. " rektörlükten emir var". benim bildiğim bir tek türbanlılar falan alınmıyor. " valla çok önemli bir dersim var girmem lazım " dedim yürüdüm bindim asansöre. sonra sordum bölüm başkanına falan yokmuş öyle bir uygulama. " jandarma erinin kendi fikriydi herhalde, türbanlıların alınmaması ağrına gitti seni de sokmak istemedi" dedi bölüm başkanı. sonraki yıllarda rahatlıkla eteğimi giydim gittim. bu da böyle bir anımdır -
batıda :)) büyük :)) şehirlerde :)) olsa :)) kapısından :)) içeri :))giremeyecek :)) tipler:)) tarafından :))eleştirilen :)) üniversiteymiş miş de miş miş..
(bkz: halamın taşakları olsa amcam olurdu)
okumadan içinde ne denli saçmalıkların olduğu bilinmeyecek üniversite -
2007 senesinden beri her sene iki yaş yaşlanmama neden olan okulum.
öğrendiklerimin başını ise trabzon'un aslında ufak bir şehir olması çeker. istanbul izmir gibi büyük bir şehirden giden kesinlikle bir adaptasyon sorunu yaşar emin olun. daha sonradan anlarsınızki trabzon uzak bir şehir, ha deyince kafa tatiline asıl ikematgahınıza gidemezsiniz.
okulun en büyük artıları eğitimi ve bir nebze de olsa kampüsü. eğitim konusunda insanı biraz yorar fakat ktü mezunu birisi emin olun mezun olduğu bölümde diğer üniversitelere göre daha engin bilgiye sahip olur, 3. sınıftayken stajda vardiya mühendisliği yapabilmem ktü sayesindedir. odtü öğrencisi diğer stajyer arkadaşa açtığımız atık su tüneli hakkında bilgi verirdim hesap edin.
kampüs ise güzeldir fakat trabzon gençliği istilasındadır, a kapısı'ndan girişte öğrenci kimliği sorulur "iyiymiş hacı giremesin öğrenci dışındakiler" dersin, ama gel gelelim c kapısı'ndan kafasına esen sorgusuz sualsiz girer. sonrası malum.
yurt meselesine pek değinmek istemiyorum, iki ay sonra eve çıktım. ki sabırlı biriyimdir normalde.
ulaşım trabzon'un en güzel yanı diyebilirim, biraz pahalı gibi gözüksede kolay kolay aksamayan bir ulaşım ağı var. minibüs olayı yok, 9 kişilik dolmuşlarla gidilir her yere. 1.25tl'ydi sanırım en son sabit fiyat. balık istifi gitmemek için bence katlanılır bir rakam. fakat taksiye binmeyi düşünen varsa hemen fikrini değiştirsin. çok mecbur kalmadıkça taksi kullanmayın, fiyatlar aşırı yüksek. zaten farkedeceksiniz ki şehirde çok taksi de yok.
gıda ve giyim alışverişi konusunda istanbul ile kıyaslarsak bir fark yok diyebilirim, fiyatlar bire bir olmasa bile ihmal edilebilecek farklara sahip. şaşıracağınız husus ekmek olacaktır, trabzonun günlük ekmeği 1tl'dir, zam gelmez, hammadde fiyatı arttıkça gramaj düşürülür fiyat sabit bırakılır. ve de vakfıkebir ekmeğinin tersine günlük ekmeğin yarılanma süresi çok kısadır, öğlende aldığınız ekmeği ne kadar iyi saklarsanız saklayın akşama yiyememe ihtimali yüksektir.
bir diğer husus trabzon havası. türkiye'nin londra'sıdır trabzon, her daim kapalı ve karamsar bir hava hakimdir, yağmuru insanı ıslatmadan bırakmaz. mevsim yaza dönünce de bunalmaya başlar insan, yemek yerken bile terlersin.
gelelim halk-öğrenci diyaloğuna. bir kısım açık fikirliler dışında öğrenci sevilmez bu şehirde. "bunlar öğrenci bak ne pislikler vardır bunlarda" cümlesini insanın gözünden okuyabilirsiniz. diğer öğrenciler ile ilişkiler ise şu yönde olacaktır; en başta kalabalık bir grubunuz olur, sonra kopmalar başlar sonra ise bölünmeler, en son 4-5 yakın arkadaşınız kalır geri kalanlar ise merhaba merhabadır. erkek öğrenciler için kız arkadaş bulma yeri titia'dır, kız öğrenciler için ise concon tipleri saymazsak mühendislikler gözdedir. yani "mühendisliğe geldik hacı kaldık sap" diye düşünmeyin, tabi üniversitede kızlar teklif ediyormuş lafının da şehir efsanesi olduğunu aklınızdan çıkarmayın. ve ayrıca size yakın davranan her kız size aşık değil. keza kızlar açısından erkekler de öyle.
çömlekçi'yi her 10 kişiden 6'sı biliyordur türkiye'de. teferruata gerek yok.
tutulan evin üniversite'ye olan mesafesi çok büyük önem taşır, bir süre sonra "aman boşver bugün gitmesem de olur" demeniz alttan alınacak derslere davetiyedir. ktü'de alttan ders almak kolay değildir. %90 ihtimalle dersiniz çakışır fakat devamsızlıktan kalmazsanız devam zorunluluğunuz yoktur uygulama saatleri dışında. 2 vize 1 final uygulanır, 1. vize %30, 2. vize dönem içi ödev olur genelde %20, final ise %50 etkiler dönem sonu notunu 50 ortalama tutturursanız cc ile verirsiniz dersi. 45-50 arası ortalama dc gelir not ortalamasına göre geçer veya kalırsınız. yeni öğrencilerde sınıf geçme ortalaması gelmiş sanırım 1.80 diye duymuştum. büt hakkı bir dönem için geçen sene 3'e çıkarıldı, büt final yerine geçer, yaz okulu yoktur.
ibret-ül versite adlı kısa film izlenmelidir, ktü hakkında fikir sahibi eder.
beşiktaş, fenerbahçe ve galatasaray'ın üniversite kolları faaliyettedir (keza diğer takımlarında) fakat biraz gizli organize olur, gerçekten kendinizi yakın hissedeceğiniz arkadaşlar bulmanız için biçilmiş kaftandır bu oluşumlar ve de şehire adapte olmayı kolaylaştırır ciddi anlamda.
velhasıl ktü'nün iyiliği tamamen görecelidir, şehire adaptasyona göre değişir. bana göre teknik üniversite etiketinin altını doldurabilmektedir.
ekşi sözlük kullanıcılarıyla mesajlaşmak ve yazdıkları entry'leri
takip etmek için giriş yapmalısın.
hesabın var mı? giriş yap