karakterini keşfedememek
-
zekayla alakası yoktur. zekası çok yüksek olduğu tespit edilen ama "toplumdan kendini soyutlar" diye ebeveyni tarafından iq'su kendisine söylenmeyen tonla insan aramızda dolaşıyor. yeteneklerinle de alakası yoktur. ama hasta, ama yokuş farklı mesleklere yönelmek zorunda bırakılmış, uykudan önce hayallere dalan daha tonla insan aramızda...
seçenekler önce engeller ile çarpışır, sen de iyi (diye öğretilen) insan isen, bencilliği bir kenara bırakır, nedense ilk aklına geleni; kendinden feragatı seçersin.
tespitim karakter keşfi, tavla ile satranç arasındaki ortak özelliklere benziyor. şans ve hata (doğru zamanda) gelmezse, kendini kazanmak bir türlü aklına gelmez. ya da görünmez.
uzun yıllar boyunca başarılı insanları bana dinleten, örnekleyen, önüme aynı mayadan olduğumuzu kanıtlamaya çalışanlar, bakın hele; aşık veysel ilk türküsünü 40'ına merdiven dayadığında yazmıştı. george washington'ın kitaplara geçişi daha da yaşlıydı. konfiçyus ölüm döşeğindeki son sözleri hala öğrendiğiydi. benim ise tüm bunlar hakkında henüz oturaklı bir fikrim yok. -
doğu toplumlarında geleneksel otorite tipi kırılmadığı için aile kurumuna olan bağlılık da (!) devam ediyor. bu durum bireylere kendi sorumluluklarını alma, hayatın zorlukları ile tek başına mücadele ederek onu öğrenme fırsatı tanımıyor. tamamen ailesinin kurallarına göre ailesinin istediği hayatı yaşamış kişi ailesinden gelen değerleri de sorgulamadan benimseyerek kendisini bunlarla tasvir edip buna göre şekillendiriyor. insanlar bir süre sonra ailesinden aldığı törel değerlerin aslında kendi doğrularıyla çeliştiğini farkediyor. ama bu farkındalık bazen herşey için geç olabiliyor. hayatını paylaştığı insanlar için geç, ailesi ve çocukları için geç, sosyal baskıyı görev edinmiş toplumumuz için geç... mamafih bir insan için en güzel dilek soran, sorgulayan bir ömürdür sanırım..
ekşi sözlük kullanıcılarıyla mesajlaşmak ve yazdıkları entry'leri
takip etmek için giriş yapmalısın.
hesabın var mı? giriş yap