• açılın ben 5 yıldır yaz sezonu karasu sakiniyim.

    bilen bilir entry girmekten artık aşşırı decerede sıtkım sıyrıldığından yılda bir bir şeyler yazıyorum. karasu üzerine yol göstermek değil de etraflıca yazmak artık boynumun borcu oldu.

    evvela 5 yıl önce annemin rahatsızlığı dolayısıyla uçak ya da uzun yolculuk gerektirmeyecek yazlık yeri araştırırken bir gün içinde karar verip trene binerek gidip satın aldığımız yazlığımız buradadır. ailem hala nisan 15te gidip ekim 15te döner. ben malumunuz sekreter olduğumdan bayramdan bayrama yahut hafta sonu değerlendirmesi olarak gidiyorum. yazlığımız ekşioğlu otel'in civarında.

    evleri, siteleri güzeldir. hala daha yapılan yerler var. malzemeler dış görünüş oldukça caziptir. genel olarak da ev konusunda bir sorun çıkmaz. kimi apartmanlar pansiyon olarak da işletilir ama tabelasız elbette. bizim yazlık da pansiyon olmaya niyetlenmiş ama olmamış mesela. yani yazlık almak isterseniz gidin alın yepyeni evler, güzel malzemeler, istanbul'a da yakın.

    yolu, suyu, elektriği sıradan bir köyden hallicedir. o kadar ki, bayram zamanlarında 3g bile çekmez. zira bayramlı yaz dönemlerinde nüfus 1 milyona kadar çıktığı halde bunu karşılayacak altyapısı bulunmamaktadır. mahallelerin içi patikalı tozlu topraklıdır. onlarca bin lira verip aldığınız yazlığın balkonunda çay bile içemezsiniz, sokaktan geçen bir araç sizi toza boğabilir. bununla ilgili belediyenin kapısını defalarca çalar dilekçeler de döşenirsiniz ama biz 5 yıldır sokağa asfalt döktüremedik. işalla siz yapabilirsiniz. zaten otobüsle geldiğinizde garajın yol durumu şehir hakkında size net bir bilgi verecektir.

    yazlık sakinleri ağırlıklı olarak yutdışında çalışan gurbetçi kesimdir. o eski asfaltlı bozuk yollardan envai çeşit lüks araba geçer yani. bu kesim pek sokağa çıkmaz, ev bahçe kumsal migros çemberinde geçirir tatilini. günü birlikçiler ve bayramcılar ise hiç dolandırmayayım asgari maaşla geçinmeye çabalarken reyizin altın kadehine helal olsun diyen tayfa. öğle sıcağında kumsala inenler hep haşemalıdır. kendi şemsiyesini sandalyesini alıp gelenler saat 16 civarı iner kumsala zaten.

    kumsalı güzeldir. denizi genelde dalgalı ve tehlikelidir. şansınız varmış da sakin zamanına denk gelmişseniz gene de dikkatli girmelisiniz. evet her bayram en az bir cenaze çıkar o denizden. benim genel olarak fobim olduğundan sadece deniz yatağına çıkıp su üstünde gezdirilmek şeklinde suya giriyorum. o yüzden denizle ilgili çok bişi söyleyemeyeceğim.

    yine bayram vakti insanların çok sık gelebildiği zamana denk gelmişseniz kumsal çöplüktür. denetim uyarı ve özbilinç olmadığından kimse çöpünü öylece kumsala bırakmaktan ve o çöple yanyana güneşlenmekten zerre beis görmez. zaten kumsal derken de düz kumsal yani duş şezlong (iki şezlong yeri var paralı) gibi yazlık ilçeden beklediğiniz şeyleri burada bulamazsınız. siz havlunuzu sedirinizi sererken yanınızda yediği içtiği çöpünü öylece bırakıp gidecekken gözlerinizi dikerek bakmazsanız o çöplerle öylece kalakalırsınız. kumsal tam bir çöplük demiş miydim? daha da üşenmem yazarım yani. elinde iphone 7 en son moda bikinisiyle selfiler üstüne selfiler çekinen genç kızılarımız içtiği kolanın kutusunu fırlatabiliyor. ya da boyunu posunu görünce adam sanacağınız yağız delikanlılarımız bira kutularını eğip büküp oracığa bırakabiliyor. kirli bebek bezlerine, poşetlere çekirdek kabuklarına ve izmaritlere varana kadar... kumsal insan geldiği sürece çöplükten ibaret.

    belediye hiçbir şey yapmıyor. hiçbir şey. limana dönerken o ayrımda yapılmış bi sahil projesi var. hiçbir işe yaramıyor. göstermelik bi park alanı gibi düşünün. belediye bırakın yazlık semt belediyeciliğini genel bir ilçe belediyeciliğine dair en ufak bir fikri yok. hoparlörlerden cenaze ilamı ve bayramlaşma merasimi saatlerini anonsu yaparken ölmek üzere olan görevliden dinleyebilirsiniz. ölmüyor gerçi. her anonsu yaptığında ölmek üzere olduğunu düşünüyorsunuz. her bayramda elektrik kesilir. elektrik kesilmesin diye sokakları aydınlatmayıp sezonluk çarşıyı aydınlatmayı uygun görüyorlar. evet sokaklar zifiri karanlıkta sıfır güvenli biçimde duruyor öyle.

    ben sadece bir gece dışarı çıktım çünkü aşırı kalabalık. kalabalık da sözüm meclisten dışarı o sezonluk, kalitesiz ürünlerle turist yontmaya gelmiş tezgahlardan alışveriş yapan tipler. insan müsveddelerinden yozluk, görgüsüzlük, olmamışlık kaldırım taşlarına akıyor böyle. trafik de yoğun olur akşamları, hollanda'nın tuvaletini temizleme hıncını lüks arabasını gazlayarak çıkaranlarla, osmanlı tuğralı otomobiller, sürekli karadeniz müziği bağırtanlar... bu sene bir de fayton çıkarmış allahın manyakları, bildiğin tek cadde var zaten, arabaların içinden deli sıcak ve rüzgarda faytonla geziyorlar. salak yemin ediyorum gerizekalı bunlar.

    bir iki eğlence(!) mekanı var. bir tanesi bira da satan çay bahçesi. akşam 11den sonra transeksüel şarkıcı programı var. kadın eğlenceliymiş, sahnesi iyiymiş. mekanları ses siteminin eksik ve bozukluğunu da yazayım.

    toplu taşıma minibüslerle yapılır. minibüsler seyrek geçer, bir kişi fiyatı 2 tldir. minibüsler eski, şöförleri vasattır.

    çarşı olarak nitelendirilen bölgedeki migrostan alışverişinizi yapabilirsiniz. onun dışında hiçbir mağazaya uğramayın. istanbul'da ya da geldiğiniz yerde katbekat iyisini katbekat ucuza bulursunuz. zaten öyle almazsanız olmaz bir şeyle karşılaşmanız mümkün değil. eczaneler çarşı dışında bir yerde yok (bir iki de hastane'nin orda var). hemen her ünlü bankanın şubesi var.

    bahsetmediğim ne kaldı diye düşünüyorum. hastane bir tane devlet hastanesi ilçenin ta öbür ucunda klasik devlet hastanesi. bildiğim başka bir sağlık merkezi yok.

    sanırım bu kadar. aklıma bişiler geldikçe editlerim.

    özetle yazlık semt dediğinizde aklınıza gelecek her şey ya eksik ya yanlış ya bozuk ya da hiç olmamış. evleri güzel ama. yeni.
  • müziğin sesini fazla açtık diye komşular tarafından alenen ölümle tehdit edildiğimiz şirin adapazarı ilçesi.. adam direkt ''tararız'' demişti..
  • adapazarı'nın bu şirin ilçesi, türkiye'nin fantastik ihtiyacının yaklaşık %30'unu tek başına karşılamaktadır.

    karasu'da yazlığı olan bir aile, evin fayanslarını yaptırmak için bir usta ile anlaşır. usta belli bir fiyat çeker ve el sıkışılır. iş tamamlandıktan sonra evin hanımına isimsiz bir telefon gelir. sesin sahibi aynen şöyle der:

    "o ustadan kazık yediniz. 300 lira daha ucuza yaptırabilirdiniz işi."

    ve telefonu kapatır. arayanın kim olduğu, ne amaçla aradığı ve bu işten ne çıkarı olduğu anlaşılamaz.

    eğer siz de yeşili bol, denizi hırçın ve standart sapması yüksek bir yerde tatil yapmak istiyorsanız karasu tam size göre. istanbul'dan iki-iki buçuk saatlik mesafede kaotik bir cennet...
  • denizinde boğulan bol olur. yıllar önce babamın işleri dolayısıyla annemle beraber tatil yapacağız dedik yakın olsun (bkz: özsu) diye bir tesis var bilenler için orada tatil yapalım, iyi hoş..

    zaten haftanın bir kaç günü anonslar olur dikkat edin boğulma riski var diye.

    bildiğimden hiç denize girmiyorum. yusuf yusuf modundayım.. annem tutturdu havuz sevmezmiş denize girecekmiş.. tamam dedim sen bilirsin, girdi denize;

    ancak anneme bakıyorum ne ileri ne geri bir hareket yok! annem aynı yerde yüzüyor!!

    cankurtaranın müdahelesiyle çıkardık annemi akıntı varmış bizimkide katılmış ayrı kalmayım demiş..

    o haftaki deniz maceramızda böylece bitti annemin ağzından daha da deniz lafı duymadım tatil boyunca.
  • ninelerin colaya verdikleri isim
  • metin kemal kahraman'ın ağzınıza sıçan müziği.

    http://fizy.com/#s/13nga2
  • insani yobazdir. ayrica elektirik ve su kesintisi hic bitmez. yollari bildiginiz toprak yol. kislari camur, yazlari toz duman. insaatlarini rizeli ve trabzonlular yapar. kalitesizdir. bu bile tahmin edebileceginiz uzere basli basina bir kacis sebebidir.
  • 33 yaşında bir akdenizli olarak gördüğüm en muhafazakar deniz, kum, güneş bölgesi. bir nevi muhafazakarların bodrum’u.
  • say say bitmez doğal güzellikleri var ama bilin bakalım ne yok; vizyon. bir ilçede bu kadar çok doğal güzellik olan nadir yer vardır herhalde. sakarya nehrinin karadenize döküldüğü yer, yenimahalle. merkezde kanal boyu. kızılcık tepe. maden deresi. 30-60 dakka uzaklıkta poyrazlar, sapanca, akçakoca vs. ilk aklıma gelen bunlar. bir avrupa kenti olmuş olsa; amsterdam olur, kopenhag olur, olur da olur ama 'buradaki'lerin elinde heba olan son sınıf bir yazlık ilçesi olmuş. hiçbir yere gidemeyen istanbul ve sakarya çevresi cumadan pazara ya da günübirlik gelip gider. vizyonsuz gurbetçiler de buraya gelir. bu haliyle, toprağının altında üstü de kaynaklarıyla dolu olan ama 3. dünya ülkesi haline geldiğimiz türkiye özetidir, mikro türkiye'dir. bu kadar doğal güzellik, coğrafi potansiyel ama sonuç fiyasko.
  • sonradan görme, kaba ve nezaketsizliği adet haline getirmiş ne kadar oluşum varsa burada yaz tatillerini geçirir. güney illerine gücü yetmeyip, eşe dosta “yazlığım var” cakası atmak için bir yer arayanların uğrak noktasıdır. yazlıktan kastı ise 1+1 kümesten hallice rutubet içindeki dairelerdir.

    asıl yerleşkelerinden buraya akın eden bu yazlıkçı tayfa, buraya geldiğinde aslan kesilir. en zengin benim, en iyi ev bende diye sağda solda zırvalaşır durur. sizide buna maruz bırakır. anlata anlata, öve öve bitiremezler hayatlarını.

    yerli halkında bunlardan farkı yoktur. elbette istisnalar vardır ama kaba sabadırlar ve fındık bahçeleri sayesinde sonradan paraya erişmişlerdir. gösterişi çok severler. körler sağırlar birbirlerini ağırlarlar hesabı yazlıkçılarla geçinip giderler diyemiyorum çünkü her iki tarafta birbirini sevmez.

    sürekli bir vukuat vardır. kendini mini mafya addeden kimi insancıklar, kah yüksek sesle müzik dinleyerek, kah sokak arasında egzoz patlatarak, kah ana cadede hız yapıp, milletin karısını kızını keserek yaşamlarını sürdürürler. yazın plaja inen caddede sürekli kavga olur desem abartı olmaz sanırım. medyadanda araştırdığınızda cinayetle sonuçlanan adli vakalar bu ilçede nam salmış, hatta müge anlı' ya bile konu olmuştur.

    çevre esnaf ise burnundan kıl aldırmaz. kış boyu yakındıkları mali sıkıntılarını, yazın gelecek olan tatilcileri kazıklayarak düzeltme peşindedirler. üç kuruşluk mala kat kat bedel isterler. azarlar tonda, yüzünüze bakmadan cevap vermeye tenezzül ederler. emlakçıları hakkında ise yorum dahi yapmıyorum. siz az çok ne demek istediğimi anlarsınız.

    belediyesi ise efsane kararlar alır. misal ana caddesindeki çöp konteynırlarını kaldırarak, orta refüje gelişi güzel çöp atılmasına göz yumar. sokak hayvanları ise atılan poşetleri parçalar. yazın leş kokular yükselir. çalışan temizlik işçisi bunları tek tek elle toplar. ne çevre sakinleri nede belediye bu çalışan kardeşlerimize acımaz. uyardığınızda ise “işleri bu” gibi acımasız eleştirilerde bulunur, çöpü gelişi güzel sokağa atan oluşumlar. sokak aralarında asfalt nadir bulunur.

    elbette belirttiğim üzere istisnalar vardır ama dışardan bakıldığında görünenler bunlar. burada tatil yapmak, ev alıp kafa dinlemek!!! isteyenler biraz araştırma yaparak fikir sahibi olabilirler.
hesabın var mı? giriş yap