• bahşiş olayına karşıyım, ve evet bahşiş verdiğim oldu. memura da bahşiş verin hadi bakayım, daha iyi hizmet alırsınız, memur da mutlu olmuş olur.

    bazı tipler alışmış bahşiş alırım diye gözüne kestirdiği kişiye aldığı maaşın karşılığı olan hizmeti veriyor ama diğerlerine hizmete eriniyor. neyin bahşişi bu?
  • bahşiş verdikten sonra kargonun hasarlı geldiğini görmek ayrı bir kerizlik olabilir o nedenle 40 yılda bir karşılaştığın bir kuryeye bahşiş vermek çok mantıklı olmayabilir ancak küçük yerlerde sürekli aynı kuryeler ile muhatap olacağından vermek mantıklıdır.
  • bilmediğim nedendir. daha önce de internetten alışveriş yapıyorduk ancak pandemi süreciyle bu iş tavan yaptı. iğneden ipliğe her şeyi internetten alıyoruz ve on teslimatın dokuzunda bahşiş veriyoruz. evdeysek nerdeyse hep veriyoruz. kargoları bahçeden geçip evin dış kapısının içine bırakıyorlar. bazen oraya bıraktığımız bir kutudan alıyorlar ( kutunun üstünde bahşiş yazıyor), bazen de uygulama üzerinden veriyoruz ve bahşişinizi uygulamadan verdik diyoruz ( pencereden). kargonun yanlış geldiği, hatta aynı kargonun iki kez yanlış yere gidip gece 12 de geldiği bile oldu ama yine de bahşiş verdik ( market alışverişiydi ve gelen kişi ellilerinde ve hafif kiloluydu, gece gece bu saate kadar adam çok yorulmuş ve paketleri karıştırmıştır deyip hatta daha çok bahşiş verdik). ne bileyim bir nevi adet oldu bizde. öyle özel bir muhabbetimiz de yok kuryelerle ama memnun olup teşekkür ediyorlar.
  • bahşiş kültürü bizim memlekette siyah ve beyaz gibi. ya hep verirler veya hiç vermezler.
  • işini iyi yapanlara veriliyor, niye verilmesin.
  • nasıl ki cafedeki garsona bahşiş veriyorsan kuryenin de hakkıdır. kargo şirketleri yetersiz sayıda araç ve kurye bulundurduğu için kuryeler doğal olarak işe yetişemiyor. yetişmediği için de bu durum bizlere yansıyor. bizler de her zaman olduğu gibi suçu en masum kişiye atıyoruz. tüm hıncımızı maaş karşılığı çalışan arkadaşlardan alıyoruz. çoğu zaman paketler bitsin diye mesaini uzatan kuryeler gördüm. şimdi bu kişiler sizce bahşiş haketmiyor mu?
  • sürat kargo'yu kurumsal olarak beğenmediğimden, yurtiçi kargo'nun da bizim bölgeye bakan çalışanıyla sorun yaşadığım için bahşiş vermeyi hiç düşünmedim.
    ancak aras'tan uzun zamandır aynı kargocu geliyor. evde bulamasa dahi arayıp kargomu kapıma kadar bırakıyor. pandemide sürat ve yurtiçi rezilliklerinden sonra kendisinin değerini daha iyi anladım. yeri geliyor kaç kg koli taşıyor, evde bulamasa dahi kapıma bırakıyordu. 2 ay önce kafama dank etti ve aydan aya toplu bir miktar bahşiş vermeye başladım. bir insanı hele ki işini düzgün yapan bir emekçiyi sevindirmek. bu hisse paha biçemem.
  • domalalım bi de olur mu işlerini doğru düzgün yapsalar neyse
  • kargo kuryesine, çalıştığı kargo firmasının maaşını bile doğru düzgün vermemesi olabilir.

    kargo kuryeliği basireti bağlı bir iş. vakti zamanında çok yakından gördüm. kuryeler maaşlarını doğru düzgün alamıyordu. ay başı bir kısmını alıp ayın ortası veya sonuna doğru kalanını alabiliryorsa şanslılardı. ve bahsettiğim çok kızdığımız bizim yerli firmalar bile değildi düşünün uluslararası firma idi.

    allah hiç bir vatandaşı kargo kuryeliğine kadar düşürmesin.
  • eddie: pekala, herkes küçük hanım için biraz para çıksın. haydi, bir dolar at.
    mr.pink: hayır, ben bahşiş vermem.
    eddie: bahşiş vermez misin?
    mr.pink: hayır, ben bahşişe inanmam.
    eddie: bahşiş vermeye inanmaz mısın?
    mr.blue: bu piliçlerin ne yaptığını biliyorsun. burada pislik içinde çalışıyorlar.
    mr.pink: bana maval okuma. yeterince kazanmıyor olsa işi bırakabilir.
    eddie: bunu söyleyecek cesareti olan lanet bir yahudi bile tanımıyorum. şu konuyu açıklığa kavuşturalım. hiç bahşiş vermezsin, ha?
    mr.pink: bahşiş vermem çünkü toplum vermem gerektiğini söylüyor. bahşişi hak edene bahşiş veririm. eğer gerçek bir çaba sarf etmişlerse bir şeyler veririm ama otomatik olarak bahşiş vermek kuşlar içindir. onlar sadece işlerini yapıyorlar.
    mr.blue: bu kız güzeldi.
    mr.pink: iyiydi. özel bir yanı yoktu.
    mr.blue: nasıl bir özel yanı olmalı? seni arkaya götürüp …
    eddie: bunun için % 12 bahse girerim.
    mr.pink: ben kahve ısmarladım, tamam mı? uzun zamandır buradayız ve bardağımı sadece üç kez doldurdu. ben kahve ısmarladığım zaman altı kez doldurulmasını isterim.
    mr.blonde: altı kez? güzel, ya çok meşgulse?
    mr.pink: “çok meşgul” kelimeleri bir garsonun sözlüğünde yoktur.
    eddie: affedersiniz bay pink ama ihtiyacınız olan son şey bir bardak kahve daha.
    mr.pink: aman tanrım! bu kadınlar açlıktan ölmüyorlar. asgari ücret alıyorlar. ben de bir zamanlar asgari ücretle çalıştım ve toplum işimin bahşişe değer olduğunu düşünmüyordu.
    mr.blue: onların yaşamının senin bahşişlerine bağlı olduğunu umursamıyor musun?.
    mr.pink: bunun ne olduğunu biliyor musun? dünyanın en küçük kemanı sadece garson kızlar için çalıyor.
    mr.white: neden bahsetteğin hakkında hiçbir fikrin yok. bu insanlar eşek gibi çalışıyorlar. bu zor bir iş.
    mr.pink: mcdonald’s da çalışmak da zor ama onların bahşişe ihtiyacı olduğunu düşünmüyorsunuz, değil mi? neden? onlar da yemek servis ediyorlar ama toplum der ki “buradaki adamlara değil, buradaki adamlara bahşiş verin.” bu saçmalık!
    mr.white: garsonluk, bu ülkede kolej mezunu olmayan kadınların yapabileceği bir numaralı iştir. her kadının yapabileceği ve geçinebileceği tek iştir. sebebi ise bahşişler.
    mr.pink: bu saçmalık. hükümet bahşişlerinden vergi aldığı için üzgünüm. bu çok b.ktan ama benim hatam değil. görünüşe bakılırsa garsonlar hükümetin düzenli olarak yağmaladığı gruplardan biri. bana hükümetin bunu yapmaması gerektiğini gösteren bir yazı göster, onu imzalarım. lehinde oy bile veririm ama bunu yapmayacağım. “kolej mezunu olmayanlar” saçmalığı için de iki çift sözüm var: lanet daktiloyu öğrensinler. çünkü, eğer kiralarını ödemeleri için onlara yardım etmemi bekliyorsanız size bir sürprizim var.
    mr.orange: beni ikna etti. bir dolarımı geri ver.
    eddie: dolarlar burada kalsın.
    joe: pekâlâ gezginler, haydi gezintiye çıkalım. bir dakika bekleyin. kim bahşiş vermedi?
    mr.orange: mr.pink.
    joe: mr.pink? neden?
    mr.orange: bahşiş vermezmiş.
    joe: bahşiş vermezmiş? bahşiş vermezsin?
    mr.orange: bahşişe inanmıyormuş.
    joe: kapa çeneni. “bahşişe inanmıyorum” da ne demek? haydi, bir dolar at seni pislik. lanet olası kahvaltının parasını ben ödedim.
    mr.pink: pekala, kahvaltıyı ödediğin için veriyorum ama normalde bunu asla yapmam.
    joe: normalde ne yaptığın umurumda değil. sadece herkes gibi bir dolar bahşişi ver.
    wikiquote
    (bkz: rezervuar köpekleri)
hesabın var mı? giriş yap