• kargo taşıyan, kargo taşımakla ve teslim etmekle yükümlü/görevli olan, kargo işiyle uğraşan kişi.
  • çok sık online alışveriş yaptığımız bir çağdayız. biz de eve üç farklı soyada kayıtlı sipariş veriyoruz sık diyebileceğimiz aralıklarla. ç* soyadlı olanı da k* soyadlı olanı da z* soyadlı olarak ben teslim alıyorum çoğunlukla. öyle denk geliyor. iki bilindik kargo şirketi de sanırım bu bölgeye hep aynı çalışanını gönderiyor. yaklaşık bir aydır kargo beklemiyorduk, dün ç* soyadına kayıtlı bir sipariş geldi. adam "soyadınız z* ama adınız neydi?" diye sordu. biraz garibime gitti ama gayet normal olduğu için gülerek söyledim. adımı soyadımı yazdı, kağıdı uzattı, imza attım aldım kargoyu. bugün k* soyadına kayıtlı kargo geldi, adam bu kez adımı da soyadımı da hiç sormadan direkt yazıp uzattı kağıdı imzalamam için. bu sefer adınızı da ezberledim diyor. kapıyı kapatıp ağlamak istedim.
  • şu günlerde "kargomu getirsin" diye daha bir gözünün içine baktığımız sistemin akması için uğraşan insanlar.

    tüm kargo çalışanlarının işi cidden zor. biz evde otururken onlar ev ev geziyor ve muhtemelen covıd-19 yayılmasında da etkili oluyor. keşke sağlık personelinin kendilerini korumak için giydiği kıyafetlerden verilse kendilerine.
    bir de eve kadar çıkartmak yerine, apartman girişine bırakıp zile mi bassalar diye düşünüyorum. hayatları hem bir parça daha kolay olurdu.

    yurtiçi, aras, sürat, ptt, ups... hepsinden kargo beklemişimdir. şimdi işe gitmiyorum ama çalışırken kedilerim için aldığım 5 litrelik kum ve 5 kiloluk mama paketlerini ben yorulmayayım diye arabamın içine kadar yerleştiren, her pakette hal hatır soran insanlar da var. ve ne yazık ki ofiste masa başında yanlış adres giren, telefon açmayan, her telefon konuşmasında başka bir bahane üreten şube çalışanlarının hataları yüzünden, öfkemiz ağır yükümüzü çeken kargo çalışanlarına olmamalı, hele ki şu günlerde.
  • işini hakkıyla yapanlar, karda kışta, ağustosun cehenneminde milletin onca yükünü taşıyanlar başımızın tacı.

    bir de "geldik bulamadık" diyen yalancı orospu çocukları var ki onların amına koyayım.
  • şu sıralar epeyce bir cins olanı bizim bölgede kargo dağıtmaya başlamıştır. adam dümdüz cahil ve kaba. elinde telefon var ama adres bulamıyor.

    şu tarz diyaloglar yaşıyoruz:

    kargocu: ben geldim ama kapıyı açan yok
    ben: kimsiniz, anlamadim, kargo mu?
    k: evet kargo
    b: ben evdeyim, zil falan çalmadı
    k: nasıl çalmadı, bak cama çık, basıyorum
    b: yok abi yoksun, hangi sokaktasin ki sen, benim adres x sokak
    k: pardon ya ben y sokaktaymisim

    10 dk geçiyor yine arıyor

    k: geldim ama yoksun
    b: bakıyorum ama kimse yok abi, alt katta dönerci var benim
    k: ha pardon ya, ben sokağa geldim ama c numaraya gelmişim, sen d numaradaymissin, geliyorum 1 dk ya

    aradan 15 dk geçti ve geldi ama zile basmiyor, arıyor. tamam dedim gördüm, dur bekle sana atayim diyor kargoyu. diyorum abi kapi onune birak yeterli

    ve bu olay her seferinde yaşanıyor ve adam bana x bey falan demiyor, x napiyorsun ben geldim diyor.

    ne kendini tanıtıyor, ne zile basıyor, çok cins bir adam

    oysaki ister kargocu olsun, istr marketci olsun fark etmeksizin hepsi dış kapi ziline basar ve dış kapi önüne birakabilirsiniz der aşağı inip kendim alırım

    bu eleman ise ayrı bir cins

    geçen de diyor sokaga geldim ama kapali diyor aşağı inip alir misin diyor. sokak kapali dediği ise sokağın 60 metre aşağısında kepçe çalışıyor, onu görmüş, lan zaten benim kapimin onundesin, zile bas, yeterli. bırak diyecem bitecek.

    simdi yarin bir kargom daha var, bakalım o zaman nasıl bir mallık yapacak
  • hemen hemen her kurumda gözlemlediğim birşey var. türkiyede müşterilere* tedarikçi muamelesi yapılıyor.

    ticaretin döngüsü şöyledir normalde: müşteri veli nimettir.
    bir müşteriyi kendinize çekmek için herşeyi yaparsınız. tedarikçi ise tam tersidir.
    tedarikçinize karşı; vadeyi uzattırmaya çalışırsınız, yeri gelir psikolojik şiddet uygularsınız, birşey olursa ortalığı velveleye verirsiniz, adamın dükkanına gidip yangın vaar diye bağırırsınız, en ufak birşeyde "tamam yaa çalışmıyom" diyip trip atıp çıkarsınız. tedarikçiniz de platonik sevgili gibi sizi iadere eder, peşinizden kovalar "abi yapma valla öyle demek istemedim" der.

    neticede siz pazarsınız. o pazardan bir kar payı alıyor tedarikçi. kimse durduk yere pazarını dolayısıyla karını kaybetmek istemez.

    ticari döngü normalde böyledir fakat durum değişiyor türkiyede:

    geçenlerde yattığım odama yeni bi klima aldım, onu taktıracaktım; eve usta geldi.
    keşif yapıyoruz.
    adama diyorum ki; şuraya takalım.
    yok.
    buraya takalım.
    yok.
    şöyle yapsak?
    olmaz.
    bunu yapalım, bak ölüyorum gece nem oluyor tak git işte lütfen.
    yok abi olmaz.
    abi yalvarırım eridim bittim, tak lütfen.. dememi bekliyor sanırım. illa dizimizin üstüne çöküp göz yaşları ile siyah asilzade pelerinine yapışıp n'olur n'olur demek mi lazım anlamadım ki.

    ben mi müşteriyim adam mı belli değil. resmen adamı bana ürün satması için ikna etmem gerekti.
    sonra gerildim haliyle. önce amuda kalktım, normal sorduğum soruları bir de öyle sordum. yine işe yaramadı. sonra al git kardeşim istemiyorum dedim.
    "yok abi ya olur mu, dur bak şuraya takalım*, cillop gibi olur." diyip taktılar.

    regl sancısı gibi bizim millet. he bildiğim birşey mi regl sancısı, değil. fakat oluşturdukları yüz ifadeleri aynı. regl sancısı çeken bir kadının yüz ifadesine bak, bir de bizim millet ile muhatap olan normal bir insanın yüz ifadesine bak, aynı ifadeyi görürsün. yıllara dayalı kırışıklık çizgileri bile aynı olur bu iki yüzde.

    bu örnekler çoğaltılabilir fakat asıl örneğe geleyim: hepimizin yaşadığı kargocu meseleleri.
    adamdan 10.000 tl'ye ürün almışım.
    kargo geliyor. son dakika söyleniyor bana, ne mesaj gelmiş ne birşey.
    evde yokum diyorum, yarın getirin, bi saat verin, önden bilgilendirin diyorum.
    yok diyor, o zaman iade ediyorum..

    ya abicim burada en az %30-40 kar var. kargo şirketi en az bu üründen 200-250 tl kargo ücreti alıyor.
    müşteri olan benim, siz değilsiniz.
    benim sizi yokuşa sürmem lazımken siz beni yokuşa sürüyorsunuz. sanki bu üründen %40 karı alan, kargo ücreti 200 tl'yi alan benim, adama yalvarıyorum "abi lütfen iade etme, bak ölümü gör kırılırım, kendimi yarın geleceksin diye hazırladım, tüm suç bende, n'olur" diye.

    nedir bu arkadaş. neyin tribi anlamış değilim.
    ürünler genelde de dolara bağlı. dolar arttıkça ürünlerin fiyatı artıyor. bi iade yapıp tekrar sipariş geçsem hem enflasyondan hem dolardan, hem iade ve yeni kargo masraflarından en az 500 tl kaybım oluyor.

    halbuki ben ergenliğimde bu yaşlarım için hiçte böyle şeyler hayal etmemiştim. ropdöşambırım ile pencere kenarında oturacak, şöminenin çıtırtısı eşliğinde şarabımı yudumlayacak, postacı yaklaşık 3 metre yüksekliğindeki kapımın kenarında duran posta kutuma kargomu koyup pencereden bana öpücük atıp el sallayıp gidecek diye hayal etmiştim. şimdi ise yaşadığım hayata bak.

    şunu anladım ki artık bu hayale çok uzağım. bu millete dair de inancım kalmadı. bu sistemle ve bu milletle mücadele de edilemez.
    kazandırmıyorum size desen; ihtiyacın var.
    rakip/alternatif firmaya gitsen; aynı muameleyi görüyorsun.
    butik bi kuruma gidip iyi hizmet alayım desen; korkunç fiyatlarla geliyorlar. adam şirket politikası olarak bi ürün satıp, onun karı ile bütün kış gece gündüz ropdöşambırı ile şarap içip yatacak şekilde bi karlılık tasarlamış. rahmi de bile bu kadar karlı ürün ve şirketler yoktur.

    sistemin ve milletin ayarı artık düzeltilemez seviyede. neredeyse hiçbir şey düzgün işlemiyor artık.

    düşünsene christmas vakti;
    alttan beethoven çalıyor.
    yağmur tıkır tıkır ahşap çatıma düşüyor.
    kapı büyük görkemli bir sesle çalıyor.
    şarabımı solumda çıtırdayan şöminemin üstündeki panele koyup alt kata iniyorum.
    kapıyı bi açıyorum; jartiyer giymiş, mini etekli ve sarışın, noel baba şapkası takmış güzel bir elf kızı.
    kargomu getirmiş.
    "evin de güzelmiş" diyip göz kırpmalı gülücük saçıyor bana.

    pehhh.

    "kargocu abii lütfen iade etme abi, lütfen. dur geliyorum bak, bekle 1 saat ver, bak oradayım hemen ühüühüü"
  • çeşitli yalanlarla kandırılan emekçi.

    dini siyasete alet edeni biliyoruz da bu kadarı fazla...

    görsel
  • eskinin şu eve gelmeye bile tenezzül etmeden "geldik bulamadık" yalanıyla kargoyu teslim etmeye yeltenmeyip bizi kargo şirketleriyle papaz eden sistem suistimalcisi kargocular yüzünden kargo şirketlerinin bu durumun önüne geçmek adına yeni bir uygulama getirdiğini öğrendim o da şu, kargo geldiği gibi dağıtıma çıkmak durumunda ve dağıtımda teslim edilemeyen her kargo için kargocudan ücret kesiliyor.

    yani şöyle ki diyelim ki kargo dağıtıma çıktı ve siz evde yoksunuz ve bu sebeple kargocu teslim edemiyor, kargo tekrar şirkete dönüp bir sonraki dağıtım gününde tekrar dağıtıma çıkarsa ilk seferde teslim etmekten alacağı ücretin %70'i kadarını alabiliyorlar kargocular.

    bu sebeple eskiden kapıya bile uğramadan geldik bulamadık yalanını atarlarken (ki kaç kez oldu bu, evden çalışan bir insan olarak sürekli evdeyim, sürekli kargo dağıtıma çıktıktan sonra güya, kapımın asla çalmaması sonucu benim peşinde koşup firmaya gitmem gerekiyordu çünkü uğramaya üşenen arkadaşlar bunu sallayıveriyordu) şimdi kapıyı 10 kez çalıp, üstüne cepten 2-3 kez arayıp, üstüne evde değilsek "aşağıdaki markete bırakayım" "komşunuza bırakayım" "iç kapının önüne bırakayım" diye formül üretmeye çalışıyorlar.

    yani hangisine kızayım ki? kendisine verilen görevi yapmaya üşendiği için sistemi suistimal eden kargoculara mı, onları "teşvik etmek" için yapamadıkları her teslimat için onları cezalandıran kargo şirketlerine mi. içimi şişirdin yine türkiye.
  • bu sabah 7:30'da kargocu tarafından arandım. kapıdayım kargonuzu alabilir misiniz dedi. ne? 7:30? hem de 20 saatte falan geldi kargom.

    (bkz: zara) 'nın kendi kargo ekibiydi galiba emin değilim. yurtiçi kargo'da 12 gündür kargom bekliyor inşallah bu yıl gelir :)
  • bizim bölgede çalışan bir tanesi var, düşman başına. kapıyı açınca "merhaba" dersiniz, cevap vermez. kargoyu alınca "teşekkür ederim" dersiniz, cevap vermez. giderken "iyi günler" dersiniz, cevap vermez. bu kadar suratsız olunmaz yemin ediyorum. yontulmamış ki hiç, tam bir odun!
hesabın var mı? giriş yap