• kuslar kanat cirpiyor gokyuzunde,
    ama kafestekilerden habersiz.
    rezil olmus kara bulutlarin arasinda,
    mahallemin ustunden geciyorlar.
    arkalarindan bakan kafestekilerden habersiz.

    nasil cikacak kanat cirpacak minik kus?
    evi olan altin kafesin kapilari kilitli...

    aslinda yapmak istediklerini yapamiyor...
    muhtesem gokyuzune ucamiyor,
    insanlar onunla dalga geciyor,
    nefret ediyor yasamaktan.
    artik istemiyor kanatlarini...

    kotu havada, yagmurda disarda olup saklanmak,
    ormanda agaclarin altina siginmak,
    yuzune dusen yagmuru hissetmek varken,
    insanlar onunla dalga geciyor...
    muhabbet kuslari olmek istiyor...*
  • hayatın yaratıcı intikamı filan yok yahu. buraya herkes anlaşılan o ki bir şeyler deneyimleyip bu olaylar üzerinden bazı erdemler kazanmaya geliyor.
    iyi kötü bile illüzyondan ibaret. iyilik yaptığın zannı ile için rahat belki ama o kişiye iyilik yapmamış bile olabilirsin. o kişi senin yüzünden o olayla ilgili güçlendirmesi gereken yönünü fark edemedi belki.
    karma dediğimiz şey sadece senin kafandaki kodlardan ibaret. çünkü dünya senin zihnine düşen bir hologram.

    kimseye kötülüğü dokunmamış küçücük yavruları düşünün başlarına neler geliyor. dolayısıyla bu hayat içinde başınıza gelen her deneyimi “mehmet emmi benim ineğimi çaldı ondan şimdi hasta oldu “ gibi yorumlamayın derim.
  • 12 karma yasası vardır.
    1- büyük yasa:
    – “ne ekersen onu biçersin” buna neden ve etki yasası da denir.

    2- yaratılış yasası:
    – hayat hemen gerçekleşmez. o bizim katılımımıza ihtiyaç duyar.

    3- alçakgönüllük yasası:
    – kabul etmeyi reddettiğimiz bir şeyi değiştiremeyiz.

    4- büyüme yasası:
    – “nereye gidersen git, işte buradasın“

    5- sorumluluk yasası:
    – hayatımda bir sorun olduğunda, bende bir yanlış vardır.

    6- bağlantı yasası:
    – yaşadığımız şeyler önemsiz gibi görünse bile, gerçekleşmiş olması çok önemlidir çünkü evrendeki her şey bağlantılıdır.

    7- odaklanma yasası:
    – aynı anda iki şeyi düşünemezsiniz.

    8- verme, cömertlik ve konukseverlik yasası:
    – eğer bir şeylerin doğru olduğuna inanıyorsanız, hayatın içinde bazen o inanılan şeylerin doğruluğunu ortaya koymak için davet edileceksiniz.
    9- burada ve şimdi yasası:
    – gelecek kaygısı, burada ve şimdi olduğumuz yerde bulunmamızı engeller.

    10- değişim yasası:
    – tarih, yolumuzu değiştirmemiz için dersler çıkarmamız gereken şeyleri öğrenene kadar tekerrür eder.
    11- sabır ve ödül yasası:
    – tüm ödüller başlangıçta uğraş, çaba ve mücadele gerektirir.

    12- önemlilik ve ilham yasası:
    – bir şeyin içine ne koyarsan, onu geri alırsın.
  • “karma der ki ... eğer birisi senin için doğru değilse tüm gayretini seni incitmek için kullanır.. sen onları terk edebilecek kadar güçlü olunca sınav biter “
  • entry sayisi artsin diye entry girmek mantığı ile entry girmediği içn bazı suserlar tarafından hala 7 ayda 100 tane entry girmiş ama 300 taneyi geçememiş diye hakkında fikir beyan edilen suser.

    cok entry girmek icin kastirmak zihniyetinde olmadığı için büyük ihtimal ile daha bu konuda az entryi giren bir suser olarak kalacak ve entrysi sayısı ile yazarlığı özdeşleştiren * mantığa karşı olan suser.

    sozlugun konsept limitleri izin veriyor diye her bir şeyi ben entry yaparım mantığını güden başka susera cevap vermek için kendi nicki altına bu kadar entryi girmek zorunda kalan suser.
  • ne ekersen onu biçersin'in budistçesi
  • seinfeld dizisi 1. sezonda jerry, elaine'e hoş görünmek için bi hayır kurumuna bağış eylemeye meyleder. kramer bu alanda hizmet verdiğini iddia eden düzmece bi kurum bulur, jerry kurumun düzmece olduğunu bilmediğinden bağış yapar ve dolayısi ile vergi indirimi alır. tee 3. sezonda vergi dairesi kurumun düzmece olduğunu farkeder ve ilgili kuruma bağış yapan diğer insanlarla birlikte jerry'yi haksız vergi indirimi aldıkları için vergi takibine alırlar

    elaine: bana hoş görünmek için bi yolsuzluk yaptın ve bunca yıl sonra acısı çıkıyor. işte bu karma.
    jerry: hayır bu kramer!
  • 1- hinduizm, budizm, jainizm, taoizm, sihizm ve teozofide hal hareketlerin iyi-kötü karşılığı bedeli anlamında kullanılan bir terimdir. iyilik yap iyilik bul türkçedeki karşılığı gibi bir şeydir
    2- genellikle birden fazla çeşitteki insan veya nesnelerin ortak bir mekan ve kapta toparlanmasıdır. bu tür durumlarda sıfat veya isimleşen sıfat olarak kullanılır. kız erkek öğrenci birlikte okuyorsa karma sınıf gibi.
    3- ekşi sözlükte 500 entryi aşan yazarlarda ,entrylerin oylanması ile oluşan bir çeşit puanlı tanımlayıcı ifade. her gün gün doğumu ile gerekiyor ise yenileniyor. gün içinde değişim göstermiyor.
    puanlar küçükten büyüğe doğru beğeni artışını ifade ediyor.
    yazarların profil sayfalarından yakalayabildiğim karmalar ve düşük ve yüksek puanlar şu şekilde:
    müzmin yedek 92
    padawan 111
    kofti anarşist 156 192
    anarşist 210 248
    hırçın golcü 265 273
    anadolu çocuğu 303 344
    battal gazi 350 368
    çetrefilli 375 381
    hippi 404 426
    delikanlı 430 447
    ağır abi 457 460
    bıçkın 475 499
    mangal yürekli rişar 500 526
    aklı selim 513 567
    mülayim ama sempatik 544
    prezentabl 580 597
    şeker abi 600 617
    bal küpü 620 629
    baldan tatlı 640
    leziz 654
    şekerpare 668 698
    şamda kayısı 718
    her eve lazım 725 749
    energizer tavşanı 797
    gençlerin sevgilisi 807 845
    rating canavarı 859
  • karma police vardır birde..süper şarkı(bkz: radiohead)
  • bugün şu entry'i (#142028340) okuyunca başıma gelmiş acayip bir olayı aktarayım dedim.

    karma, ilahi adalet gibi gibi inanışlarda teselli bulamıyorum. adalet o kadar kritik bir şey ki, olduğuna bel bağlarsam olmayışını görmek beni delirtir. o yüzden baştan hepsinin kellesini vurup dünyevi beşeri hukuk ne edebiliyorsa o, onun dışında yapılan faydalı zararlı her şey yapanın yanına kalır diyip yıllar önce kapattım konuyu. ancak bu örnek o kadar kör göze parmak oldu ki, karma diye bir şey harbiden var ve kozmik karma tanrıları bu reddedişten döneyim diye böyle aptala anlatır gibi bir örnek mi tasarladı acaba diye bi durup düşünmedim de değil.

    olay geçen sene sonbahar kış döneminde oluyor. ben o sıra istanbul'da 2+1 evde kirada oturuyorum. te evliyken de eski eşimle ortak aldığımız bir daire var 1+1, kiracı oturuyor. sonbahar dönemi işte, bu ev sahiplerinin kiralara hunharca yüklendiği dönem. bir anne-arkadaşla oturuyoruz. konu kira artışına geldi. onların da durumu çok paralel, kendileri kirada oturuyorlar ve içinde kiracı olan başka bir evleri var. neyse işte bu anne arkadaş coşmuş. sahibi oldukları evin bulunduğu sitede diğer kiraları öğrenmiş, milletin nasıl arttırdığını görmüş… şöyle kira istiycem böyle artış istiycem yok o %70 yaptıysa benim evin bahçesi daha büyük 80 yaparım falan bayağı iştahlanmıştı. bana sordu sen kaç yapıcan diye. kendiliğinden ekstra yaparsa yapar, yoksa sözleşmede tefe tüfe işte dedim. manyak mısın kızım piyasa böyle sen de kiracısın sonuçta senin ev sahibin de senden isteyecek bilmem ne beynimi yedi bayağı bi. baktı gazını paylaşamıyorum, enayiliğime verip bıraktı. bir taraftan söyledikleri doğru, bir şey demiyorum. ben de kiracıyım, üstüne üstlük işsizim o dönem ve bir de küçük çocuğum var. aleme ciizıslık yapacak donum yok yani. da işte kaç yıldır kiracıyım ve bana acayip ayıp geliyor, hamlık geliyor ortada sözleşme varken üç kuruş fazla para için insanları eviyle darlamak, huzursuz etmek, taşınmak zorunda bırakmak… sözleşmeyi öyle yapmasaydın o zaman hırbo! istanbul'daki 12 aylık kira artış ortalaması diyeydin zam oranı, beğenmeyen tutmasaydı… girip yerleşip o kadar masraf ettikten sonra bıdı bıdı edemezsin. fırsatçılık bu. bir ev sahibim vardı paragöz biri, sözleşmeyi tefe tüfe diye yapmışız ama her zam dönemi pazarlığa tutuşuyordu yok çevre daireler tüfeden çok arttı, o olmaz bu olsun… uykularım kaçıyordu öncesinde çünkü neffffret ediyorum pazarlıktan ve açgözlülüğünün de limiti yok, enayi gibi hissetmekten yoruluyordum. düşün 4 sene oturdum orada ve ben çıkınca istediği fiyattan aylarca kiracı bulamayıp sonunda benim çıkarken ödediğim kiranın %80'ine yeni kiracıya kiralayabildi addghjllşiik. al sana rayiç! neyse işte bu ayıp, çiğlik… bana da yapılıyor yapılacak evet, ama bana yapılacak olması bunu ben yaptığımda onun çiğlik olacağı gerçeğini nötrlemiyor benim için. beni kendi aynam ilgilendirir.

    kasım başında kiracının kontrat yenilemesi var. başladı telefon çalmaya, adam arıyor, kirayı ne yapalım o konuşulacak. baktım baktım telefona açmak içimden gelmedi. kim bilir nasıl gergin adam, hepimiz gibi duyuyor artışları… açmadım telefonu. kendini baskı altında hissetmesini istemedim. dedim bir arar iki arar, sonunda “ulaşamamış” olacak ve durumu neye elveriyorsa ne içine siniyorsa o kadar arttırıp yatıracak. öyle de oldu. bir defa daha aradı, sonra da size ulaşamadım yeni kirayı şu yapıp yatırdım diye mesaj attı. bitti de gitti eyvallah. %19 küsuratlı bir şey yapmış. neyse o. tamam.

    derken aralık sonuna geldik. benim artış gelecek. benim ev sahibim de insan değil. yani insan değil derken organik değil, şirket. ordu gibi avukatları bilmem kaç tane daireleri neyi var. hani %100 zamladık kirayı dese karşımda muhatap alıp konuşabileceğim, ya biraz zaman verin şimdi şu kadar arttıralım sonra bu kadar arttıralım vs vs diyebileceğim, empati kurabilecek bir ölümlü yok. muhasebe departmanı arıyor, direkt üstten gelen emri amasız fakatsız tebliğ ediyor. benim durum bitik. o muhitteki yeni ilana çıkmış muadil dairelerin kiralarına bitiştirecekse %90 civarı bir artış istemesi lazım. ki benim muhatabım bir de şirket, yani herifin varlık amacı daha çok kâr ahahahaha. hiç gözümün yaşına bakmaz. yapmıyorum o zammı uğraş çıkar desem bunların avukatları bilmem neleri o didişmelerle uğraşacak halim modum da yok. ben bayağı bayağı çocukla beraber taşınıp iş bulana kadar annemin evinde yaşama olasılığımızı falan aklıma getiriyorum artık o dönem, okulunu neederim falan diye düşünüyorum.

    telefon çaldı. xxx muhasebe diye çıktı adı. derin bi nefes aldım böyle, balkona çıkıp efkâr sigaramı peşin peşin yakıp açtım telefonu. 314 hanım yeni dönem kiranızı bildirmek için aradım dedi adam. dedim indir giyotini gelsin. ikibin küsurlu bir kirası vardı benim dairenin, ben insafları varsa dört binli olur, bu çıldırışa ortak oldularsa beş altı gider diye beklerken yine ikibinli bir sayı söyledi adam. tekrar ettirdim, kesinlikle emin. kapattım telefonu ama bir türlü inanamıyorum. vay yaa… harbiden.. şirket bu kadar yaptı ha falan diye bayağı bir ekolandı iç sesim o gün. tüfe müfenin bile altında. dumuru da yüzdeyi hesaplayınca yaşadım zaten. 19 küsurlu bir artış yapmışlar. lan? dedim, döndüm bizim kiracının yaptığı artışın yüzdesine baktım. virgülden sonraki basamağa kadar aynı.

    bu kadarına amma tuhaf tesadüf diyip geçemeyeyim diye hemen burnumun dibinde de o arkadaşın serüveni dönüyor bu arada. kiradaki evlerine o gazlandığı şekilde fahiş artışı zorladılar, kiracı kabul etmeyip evi boşalttı. sonra oturdukları evde de ev sahibi onlardan öyle fahiş bir artış talep etti. taşınıyoruz dediler. bir dönem o çevrede yeni ev aradılar, sonra komple istanbul'dan taşınıp kendi evlerinde oturmayı gündeme getirdiler, bir ara o evi satmaya çalıştılar… hiçbiri olmadı. yeni kiracı da bulamadılar. o evin kira gelirinden oldular, kütük gibi site aidatını cepten ödemeye başladılar ve oturdukları evde de ev sahibinin istediği deli artışı üç beş kuruş yumuşatıp mecbur kabul ettiler.

    böylesi bir denk gelişin 1 katrilyar trilyon olasılık içinde tamamen rastgele şekilde gerçekleşme ihtimali tabii ki var. yine de yaşlanınca torunlara sesimi gevrekleştire gevrekleştire “karma işte evladıııım” diye anlatmalık kıssadan hisse gibi bir olayın mıh mıh edemeyeceğim kadar nümerik tesadüflerle burnumun dibinde gerçekleşmesi biraz acaba dedirtti (karma tanrıları saç baş yoluyo şu an).
hesabın var mı? giriş yap