• söylediği sözler ne kadar değişirse değişsin, kalbi hep aynı kalan insanlar yaşar bu sokakta.
  • öyle bir yere geldik ki, hiçbir sokağın adı yok. cemal sureya
  • sokağın çevresi değişir, yan sokaklara komşu sokaklar eklenir, diğer mahallelerden çocuk cıvıltıları gelir de, bizim sokakta sadece birbirlerini anlayan sessiz komşular yaşar. her ölümde ölü evlerinin ışıkları sonsuza dek açık tutulur ve bir başkası asla oturmaz o evde. bir anıt gibi bırakılır ki, zamana karışsın külleri.

    bir şarkıdır karşılıksız aşklar sokağı, sözlerini herkes bilir; ama kimse açıktan söylemez.
  • tutkunun en saf haliyle yaşandığı sokaktır, öyledir ki tutkunun esiri olmadan sokak başındaki ilk evin penceresinden onun yüzünü görmek bile tarifsiz bir mutluluk verir

    dalmışsınızdır ve onun sesiyle kendinize gelirsiniz,

    naber?

    ne haber? değil naber… haber sana aşık olmam, haber seni görmek için olup olmadık yerlerde dolaşmam, haber seni görürken görmezden gelmek zorunda olmam…

    haber mi istedin. bu naber’in arkasına o kadar çok “şey” sığdırabilirim ki, - evet o da bana aşık - diyebilirim, “ne olsun, hadi gel kahve içelim” diyebilirim, kahve içerken belki belki gözlerine bakıp kahretsin belki içimdeki çıkmaz sokağın bir çaresini bulabilirim.

    kısaca “belkilere” takılıp gözlerimi senden korkakça kaçırabilirim. aklımda “belki” binlerce ton cevap hazırlarken ağzımdan da şunu kaçırabilirim;

    “sana ne”

    iki adet kelimedir işte karşılıksız aşklar sokağında deli gibi dönüp durmamızı sağlayan.

    soğuktur, belki güneşli bir havada yapış yapış nem varken insanlar sıcaktan erime seviyesine gelirken buz gibi soğuk yaşatma becerisini gösterebilen tek sokakla karşı karşıyasınızdır.

    saçmalarsınız mütemadiyen, istersiniz, beklersiniz, neyi beklediğinizi bilmeden beklersiniz. özlersiniz, ah o pencereden kafasını bir uzatsa, bir baksa, gözlerinde bir kaybolsam dersiniz, ama bir o kadar da bu bekleyişten korkar ve kendinizi çekersiniz…

    karşılıksız olmasının sebebinin kendiniz olduğunu hissedersiniz, yada gerçekten öyle hissedersiniz ama hislerinizin ne zaman doğruyu gösterdiği anı bilmediğiniz için sadece sokağın başında beklersiniz.

    o sokaktaki evler dolar, boşalır, kiracılar gelir, ev sahipleri ölür siz boşalan evleri görür ama hiç birisine yaklaşmaya cesaret edemezsiniz. öyle bir zaman gelir ki, neden korktuğunuzu bile hatırlamadan sadece korkudan korkmaya başlarsınız.

    korkunun sebebi neydi sahi, aşktan mıydı, ondan mıydı, onsuzluktan mıydı, her kapının üstünde onun adının yazılı olmasından mıydı, neydi korkunun sebebi boş gözlerle olmayan bir sokağı tarar ve hafızanızda ufak bir bilgi kırıntısı ararsınız.

    bugün için geçerli olan “şeyin” yılar sonraki yansımasını yine aynı bakışlarda yakalarsınız..

    “naber dedi, ne haber demedi”

    anlarsınız ki, karşılıksız olan o değil, onun bulunduğu sokak değil, karşılıksız olan içinizde taşıdığınız ve size ait olmayan bir adet “yürek”tir
  • kırık kalpler salonu, kaybedenler kulübü ve asosyaller lokali aynı cadde üzerinde yanyana dizilmiştir.
  • gectiginiz anlarda, huznun kokusunu duyacaginiz sokak. huznun kokusunun olabilecegi o sokaktan gecildiginde anlasilir. zaten girisinde de umut kokar buram buram, oyle bir sokaktir.
  • karşılıksız aşklar meyhanesi' ni içinde barındıran sokaktır... sokak sakinlerinden olmayan müdavimleri de mevcuttur ve o müdavimler ki: kalemleri camdan, kelimeleri candan, kederleri şandandır...
    o müdavimler ki:
    terk etmedi sevdan beni* ahmet arif
    sen benim hiçbir şeyimsin atilla ilhan
    kimi sevsem sensin atilla ilhan
    sen yine beni sevmeyeceksin *orhan veli
    demiş, dönülmez akşamın ufkuna* yıldız olmuşlardır...
  • bir çıkmaz sokak adıdır.
  • ilerdeki sokak lambasına yaklaşmaya başladıkca sönen sonunda etrafını göremeyip duvara toslayınca çıkmazda olduğunu anladığın sokak ( ama her zaman bir çıkışını bulursun ya da biri gelip seni oradan çıkarır )
  • acı çeken müdavimleri olan sokak, yalnızlıklar kasabasında bir yer adı.
hesabın var mı? giriş yap