• kurt kelimesinin etimolojik doğusunu anlatmak için kullanılsa da,özellikle 30 lu yıllarda çokca kullanılan bir ve 80 lerde tekrar dundeme gelen bir önermeydi. önermeye göre kurt diye bir etnik grup yoktur.onlar dag turk'udur. yurürken ayaklarından çıkan kart kurt seslerinden dolayı kurt denilmiştir.
    insanın siyasi görüşünün yada etnik grubunun ne olduğu, önemini yitiriyor bu noktada.bu kadar da olmaz dedirten bir önerme.
    (bkz: sosyal bilim)
  • yerlerde kar varken duyulan karların ezilme sesi. adım adım duyulur.
  • (bkz: dag turkleri)
  • oldukça kallavi bir tarih tezini okumadan çevreden duyulan kulaktan dolma bir tabir.

    "başta macar dilcileri olmak üzere, türkologlar, doğru olarak “kürt” adının, türkçe “yatkın kar , sertleşmiş kar, yazın dağ başlarında bulunan ve geç eriyen kar” anlamına geldiğini belirtmişlerdir. türkistan, kırım ve kafkas illerinde bugünde, “kar” anlamına kullanılan “kürt” sözü, azerbaycan ile anadolu’da , kışın insanı, hayvanı ve kızağı batırmaz derecede, tahta gibi sert kar yığını demek olan “kurtuk” (ah ıska,artvin,çorum,kırşehir), “kürtük” (kars, erzurum, erzincan, sivas, amasya, malatya, diyarbakır, bitlis, hakkari) ve “kürtün” (kastamonu,bolu, edirne, konya, isparta*) deyimlerinde yaşamaktadır, ki bu sonuncular, dağların kuzey ve kuytu yerlerinde yaz ortalarına kadar kalan kar anlamına gelmektedir.
    tipi veya boranın çukur yerlere doldurduğu ve sertleşerek uzun zaman kalan “kar yığını” anlamına da gelen “kurtuk-kürtük” ile, orta asya (doğu) ve kuzey türk dillerindeki “kar” demek olan “kürt” sözü, yatkın ve sertleşmiş karın üzerinde yürünürken çıkan, “kürt-kürt” gibi sesten kalmadır.

    bundan 900 yıl önceleri yazılmış olan kaş garlı’ nın “divanü lügat’i türk” adlı büyük sözlüğünde, “kürt” deyimi iki anlamda geçmektedir. :
    1-“at arpanı (arpayı) kürt kürt yedi” cümlesi misal veriliyor ve insanın “hıyar” (salatalık) gibi sert nesneleri yerken çıkarılan sese de “kürt-kürt” (şimdiki istanbul ağzımızla “kütür-kütür”) deniyor ;
    2-“yay, kamçı ve değnek gibi (sert, dayanıklı) nesneler yapılan kayın ağacına da , “kürt” dendiği belirtiliyor.
    azerbaycan, dağıstan ve doğu anadolu’da çoban hesabı (takvimi) içinde “gücük” (şubat) ayı sonunda ki “üçüncü cemre” de “kürdoğlu” veya “kürdoğlu kayada kaldığı gece” denilen sayılı bir gün vardır. inanışa göre, bu sırada “kürdoğlu, yarı geceye kadar soğuktan titreyip, diş dişe vururken, yarı geceden sonra, çağ (mevsim) dönüp, yer nefes aldığından, kışın dondurucu soğuğu sona erer ; yazın (ilk baharın) ilk saatlerinde başlar.” bu yüzden çıldır gölü gibi, kışın kızaklar ve hayvan sürüleri geçen üzeri buzlanmış sulardan, artık hiç geçilmez. bu “çoban hesabı” ndaki “kürdoğlu” deyimi, halk inanışına göre, “kar adamı’nın oğlu, kar oğlu” dur ve artık ondan sonra, “insanoğlu” nun bulunduğu bölgelerden uzaklaşıp, gözden yitermiş!

    biraz sonra göreceğimiz gibi, kürklerin “kürt” adlı uruğu, yazın tepesinde ve kuzeyde kar bulunan yüksek yaylaklarda yaşadıklarından, böyle anılmışlardır. biz, bu adın eş anlamını, “karluk” diye tanınan oğuzlarda da görmekteyiz. xiii. yüzyıldan kalma uygurca yazılı “oğuz kağan destanı” nda, orta asya’daki yüce tanrı dağlar bölgesinde yaşayan “karluk” (kar-lık) türkleri’ne bu adın, “kar içinde” yaşadıkları için oğuz kağan tarafından verildiği belirtilmektedir. türkistan’ın güney kesiminde afganistan’a değin yayılan karluklar, 751 talas savaşı sırasında islam arapların tarafını tutarak, çinlilerin yenilmesini sağlamışlardı. bu karluk türkleri’nin güneyde devlet kuran bir koluna verilen “abdal” adının, kuzey-hint dilince, “karlık” (karlı yerde yaşayan) anlamına geldiği tespit edilmiştir. çin kaynaklarında bunlara “ye-ta/ hu-ta”, 568’deki bizans kroniklerinde “heptalit” (=haptal’lar) ve islam arap eserlerinde “ha batıla”(habtallar) denilmekte idi. hintçe kaynaklar bunların, “huna” (hun türkleri) soyundan geldiğini belirtir. 563-567 yılları arasındaki savaşlar ile göktürkler ve müttefiki sasanlı iranlılar, tanrı dağların doğu ve batısına yayılarak geniş bir imparatorluk halinde yaşayan bu heptalit/haptallar/abdallar devletini yıkarak, aralarında paylaşmışlardı. işte bu karluk/abdal türkleri kolundan bugün türkiye’de bingöl’den silifke’ye ve adapazarı’na kadar yer yer yayılmış olarak “abdallar” veya “abdalan” (=abdallar) adıyla kürtler, zazalar, türkmenler ve yörükler topluluğu içinde, çoğu göçebe ve çalgıcı,oyuncu olarak tanınan oymaklar vardır. köy adlarında da hatıraları yaşayan ve ana dilleri kür maçça, zazaca veya türkçe olan anadolu’daki bu abdalan/abdalların adının, “karluk” (=karlı dağ bölgesinde yaşayan) anlamından geldiği ve hepsinin afganistan ile doğusundaki eski haptallar’dan oldukları anlaşılmıştır.

    kısacası, hiçbir iran veya hint-avrupalı/aryani topluluğunda bulunmayan “kürt” veya buna benzer bir etnik topluluk, yalnız moğolistan kuzey batısındaki sayan dağları’ndan viyana’ya ve sibir’den basra körfezine kadar ki yerlerde yaşayan türkler arasında, güçlü ve kalabalık bir uruk (kavim) olarak görülmektedir. bunların adı da , tarihçi ve türkologların belirttiği üzere, türkçe’de “kürt, kürtlük, kürtün” deyimlerindeki gibi “sertleşmiş veya yaza da kalan kar yığını” anlamına gelmektedir. azerbaycan ile türkiye’de köylülerin : “kürdün bir yanı dağ olmazsa yaşayamaz” biçimindeki atasözü ve kars, erzurum halay türkülerinden birinde : “allah kürdü yaratmış, dağlar khali (boş) kalmıya” mısraları da koyuncu ve çoban kürtlerin, karlı yaylaklar bölgesini severek, böyle yerlerde yaşamalarının hatırasından kalmadır. oğuzların bir kolu tanrı dağlar bölgesi ve çevresinde “karluk” ve kuzey hintlilerce “abdal/haptal” diye tanındığı gibi, asya’nın kuzey ve batısında da, aynı anlamda “kürt” (karduk/kortuk/kortik ve batı sibir’de kürdak varyantları ile) diye anılan türk/oğuz kolu tarih boyunca tanınmıştı" fahrettin kırzıoğlu, kürtlerin türklüğü
  • bahçeli'nin konuşmalarıdır.
  • dağlarda ayakkabılardan gelen ses.
  • yazar mahmut çetin'in kitaplarından birinin adı.
hesabın var mı? giriş yap