• bunların amerikadaki versiyonları hi diye güleryüzle selamlar gelen müşteriyi. hatta bugün nasılsınız tarzı muhabbetlere de girebilir aldıklarınızı okuturken. oysa burda öylemi ya burdaki asıksuratlılar zart kartınız varmı diye sorup adeta robotmuşçasına harala gürele aldıklarınızı bipletip sonundada bilmemkaç milyon dan daha fazla tek bişey demezler. gönül isterki burda da hoş bayanlar güleryüzle selamlasın halhatır sorsun. fazla poşet isteyince küfreder gibi önünüze fırlatmasın. onları suçlamıyorum aslında onlar kendilerine emredileni yapıyolar ve burda robot gibi çalışmaları isteniyor anlaşılan. belki müşteriyle muhabbete girseler işlerini aksatmadan 2 çift laf etseler onların da yüzündeki asık suratın yerini güzel bir tebessüm alır.
  • bunların türkiye'deki versiyonu asla işini severek yapmaz. bir tanesi var, ölesiye saf bir güzelliği var. maksimum on sekiz, on dokuz yaşında. eğer daha küçük yaşta çalışabiliyorlarsa daha küçük. yüzü hiç gülmüyor. saf güzelliğini hiç makyajsız destekliyor. belki biraz göz kalemi... beraber çalıştığı insanlar artı otuz yaş olduğundan çok sıkılıyor, belli. arada naber diyorum, iyiyim sen nasılsın diyor. sadece o zaman biraz gülümsüyor. artık babası mı çalış dedi, nedir bilmiyorum. ikibinonbir yılında istanbul'un orta yerinde ne işi var kasa başında bilemiyorum. bir gün seni bu hayattan kurtarıcam diycem ama kurtaracağım dediğim de sanki ne... adını sorayım dur yarın.
  • prezervatif ve kayganlaştırıcıyı önümde görünce kahkaha atmaya başlayan kız.
  • hakkında bu gece sözlükte yapılan geyikleri görünce gülemediğim kişilerdir.

    sosyolojik bir araştırma yapmam gerekiyordu. konu "iş hayatının insanın özel yaşamına etkisi" idi. biraz düşündükten sonra kasiyerliğin, benim araştırmam için ideal meslek grubu olduğuna karar verdim ve işe koyuldum. birtakım bağlantılar kurarak istanbul'da ismini vermeyeceğim bir avm'de hizmet veren ykm mağazasını araştırma yeri olarak seçtim. mağazanın müdüründen, kasa yöneticisine ve asıl araştırma konum olan kasiyerlere kadar birçok farklı insanla görüştüm. gözlemlerim şu şekilde oldu;

    kasiyer olacak işe alınacak kişinin dış güzelliğine de bakılıyor. satış stratejisi adına normal bir durum olarak değerlendirebiliriz bunu. kasiyer olarak işe alınan kişilerin makyaj yapma zorunluluğu var. makyaj yapmadan işe geldikleri zaman sert bir şekilde uyarılıyorlar ve mağazanın makyaj malzemesi satan reyonunda makyaj yapıp ancak o şekilde kasa başına geçebiliyorlar. kasiyer kızın teninin makyaj malzemesine karşı oluşturduğu hassasiyet veya alerjik reaksiyon yöneticiler tarafından önemsenmiyor. zaten o kız da sesini çıkartamıyor yüzü gözü kızarsa bile. bunun sebebini kasiyer kıza sorduğum zaman, aldığım cevap "o maaşa ihtiyacım var" oluyor. bakımlı olmalarından ötürü, o kişinin özel yaşantısını bilmeden asılan, sarkıntı olan kişiler de eksik olmuyor.

    kasada tamamen ayakta duruyorlar. herhangi bir yere yaslanmak veya oturmak yasak. katlarda gezen bir yönetici bu durumu görürse direkt olarak o kasiyeri uyarıyor ve bir daha o hareketin tekrarlanmamasını istiyor. 30 dk yemek molası haricinde kasiyerler 8 saat boyunca oturmuyorlar. haftasonları da 12 saat zorunlu olarak çalışmaları gerekiyor. extrem bir durum haricinde haftasonu bir kasiyerin izin alması imkansıza yakın. 12 saat boyunca ayakta kalınmasının oluşturduğu fiziki yorgunluğu da siz düşünün. bu kişiler ödeme işlemi aldıkları için o fiziki yorgunluğa rağmen zihinsel olarak kendilerini diri tutmak zorundalar, örneğin ezberledikleri kasa ve banka kodlarını karıştırmamak gibi. çünkü kasada herhangi bir hatalarında oluşacak olan açık veya yaptıkları işlem hatası maaşlarından direkt kesiliyor. ayrıca üründe alarm unutmak gibi bir durumda da para cezası alıyorlar. para cezası ödemek istemeyen kasiyerlere de ücretsiz bir şekilde 20-24 iş saati fazladan çalışma cezası veriliyor.

    ekstra olarak da kasiyerlerin yapması gerekenler var tabi. firmalararası antlaşma ürünü bir promosyon hakkında belli bir satış hedefi koyuyorlar kasiyerlere. bunu geçerlerse ekstra 50 tl ekleniyor maaşlarına. uçuk rakamlar isteniyor ama. mesela benim araştırmamı yaptığım dönemde medline paketi satıyorlardı kasiyerler şimdi hala var mı bilmiyorum. kişi başı hedef 100 medline sağlık paketi satmaktı ve çoğu kasiyer 20-30 gibi bir rakamla ayı bitiriyordu. haliyle bu kasiyerler ödül alamadıkları gibi yapılan satış da mağazanın yanına kar kalıyordu. şimdi sizin aklınıza " satış yapmasınlar o zaman madem hedefe ulaşamayacakları belli" düşüncesi gelmiş olabilir. benim de aklıma bu gelmişti o zaman ve bu durumu sorduğum bir kasiyerden, "bunu yapmak zorundayız çünkü 10-15 paketten az satanların maaşından 50 tl kesiyorlar" cevabını almıştım. yani mağaza yönetimi bir işçinin cebinden aldığını diğer işçinin cebine koyuyor ve bu ödül oluyor.

    yukarıda bu kasiyerlerin fiziksel ve zihinsel yorgunluklarından bahsetmiştim. işte bu esnada müşterilerin davranışları da işin içine giriyor. ödeme yapmak için beklenilen kasa sırası uzadığında sinirlenen müşteri sinirini bu kasiyerden çıkarıyor. 50 küsür yaşındaki bir adamın, yanında 20 li yaşlardaki oğullarıyla beraber sırf "5 dk daha fazla sıra beklediği" için bir kasiyer kıza küfrettiğini gördüm. tüm mağazanın gözü önünde kıza küfretti ve o kız, yediği o küfre rağmen, hala bu durum karşısında müşteriyi beklettiği için özür diliyordu. işte böyle de insan psikolojini gram umursamayan kişilerle dolu olan bir meslek kasiyerlik.

    peki bunca hengame arasında aldıkları aylık maaş ne kadar dersiniz? 700-750 arası ya var ya yok. buna ek olarak performansı gereği bir prim kazandıysa o kasiyerin 1 ay sonraki maaşına 50 tl daha ekleniyor. o ayki maaşında, kazandığı prim ödenmiyor. mağaza sayış hedefini aşmışsa bir 50 tl daha alabiliyorlar duruma göre ama bunun garantisi yok. yani bir kasiyer maksimum 850 tl kazanabiliyor aylık. eğer mağaza hedefini tutturamamışsa o kasiyerin ekstra efor sarfedip kazandığı prim ödenmiyor, kaynayıp gidiyor. eğer kasada açık çıktıysa veya üründe alarm vb. unuttuysa o kesintiler o ay alacağı maaştan kesileceğinden dolayı, kasiyerin maaşı 650-700 tl arasında bir meblağa düşüyor genelde. yöneticiler ise her ay primlerini ve maaşlarını tam olarak alıyorlar. mağazanın cirosu, satış hedefi onları etkilemiyor. bu durumu kasa yöneticisi ile konuşurken öğreniyorum.

    araştırma konum olan "iş hayatının özel hayata etkisi"ne değinecek olursam, 8-12 saat ayakta kalan kasiyer kızların bir çoğunda varis görünüyor. halsizlik ve yorgunluk daimi olarak kendini belli ediyor. çalışma saatlerinin düzensizliği ve zorluğu (ki bu saatler; 10-18, 14-22, 10-22 arasıdır) kişinin özel hayatını plansızlaştırıyor ve düzensiz insan ilişkilerini ortaya çıkarıyor. yukarıda belirttiğim hakaret edilmesi, aşağılama ve küfür edilmesi gibi durumlar da bazı psikolojik dengesizlikler ortaya oluşturuyor. inceleme yaptığım kasiyer kızların neredeyse %80'i "hayatlarından memnun değildi ve aldıkları maaşın kesinlikle emeklerini karşılamadıklarını bilmenin onları mutsuz ettiğini, geçinemediklerini" söylüyordu.

    şimdi başa döneyim, yaptığım tanıma. o başlıklara bu bildiklerim yüzünden geyik entryler giremedim ve gülemedim. dalga geçmek ne kolay değil mi? bir insanın sırf 3 kuruş kazanmak için katlandığı rezilliklere gülmek, aşağılamak ne kadar kolay? o insanlar buna rağmen sizden sadece nezaket bekliyor. belki bir teşekkür, belki de bir gülümseme bekliyor. tek yapmanız gereken biraz empati kurmak..

    edit: son cümlemde "tek" yazmam gereken yere "tak" yazmışım. okyanusta bir ada'ya uyarısı için teşekkür ederim.
  • türk edebiyatında zirveye oturan bir eserin başlığı.

    https://fbcdn-sphotos-g-a.akamaihd.net/…73323_n.jpg
  • http://www.antoloji.com/kasiyer-kiz-siiri/

    kasiyer kız

    hey kasiyer kız
    sende vefasızmısın birileri gibi
    acıları yaşatırmısın sende bana
    olmadık zamanda gözü yaşlı bırakırmısın

    seni ilk gördüğümde verdiğin huzuru
    icimdeki acıları silip attıgını
    ama yüregime korkularda saldıgını
    biliyormusun kasiyer kız

    benimle cıkarmısın kasiyer kız
    yalansız dolansız bir arkadaşlıga
    sana duyulacak saygının verilecek degerin
    kıymetini bilirmisin kasiyer kız

    selahattin özbaş
  • murathan mungan'ın "üç aynalı kırk oda"sının arka kapağında bahsedilen kız.
    "saklanmanın en iyi yolu fazla görünmektir, biliyor musun? herkes seni gördüğünü sanır, sen de rahat edersin. kasada oturan kız gibi! herkes kasadaki kızı görür, ama kimse tanımaz."
  • iki türlüsü vardır. %63.57'si zengin koca arar müşteriler arasında. %36.43'ü zaten bulmuştur.
  • cocukken gittigim firinda vardi bir tane. tam bir sirret, buz kralicesi mk benim ortaokul boyumdan kisa boyuyla bir tripler bir havalar.

    o zaman kafam fazla calismadigi icin bunun para ustu vermesi falan bana asmis geliyordu, sanki ekonomi profesoru mk. 20 aliyo, 5 veriyo, 4 atiyo, 2 cekiyo.

    bir gun yine aldi elimdeki bozuklardan bisiler verdi ben nasi mallastiysam parayi birakip buna bakiyorum. "ne bakiyon?" dedi alayci bir sekilde. "sen ne bakiyon" dedim, "sen bakiyon diye bakiyom" dedi. sonra arkama bile bakmadan gittim, yeterince uzaklasinca parayi saydim, evet yine dogru vermisti. gerci yanlis verse ne olacak, o kadar gozumde buyutmustum ki gidip itiraz bile edemezdim. oracikta azima sicardi.

    bir daha o firina gitmedim. eve sicak ekmek goturmek yerine bakkaldaki karadeniz ekmeginin daha makul bir secenek oldugunu bildirip o kizla iliskimi kestim. ama hala unutamiyorum. beynimin bir kivriminda duruyor, hep orada duracak.

    edit: tipini ziktiiiiim.
hesabın var mı? giriş yap