• arkadaş her şeye tamam. elde tutma saplantısı var bizim kadınlarda. hatta karakter, sırf bu sebeple, tüm arzularından ve hatta evlilik kurumu ile hayatlarından bile vazgeçebiliyor. içsel bir öz güveni olmadığı içinde biz kontrol edilmesi daha kolay olan "kaslı olmayan erkeklere" sarıyorlar. ki aslında bence hiçte öz güven problemi yaşamaları için geçerli sebepleri yok birçoğunun. neyse, şimdi biz "kassız erkekler" olarak bir kere o kadarda savaşçı insanlar değiliz sanırım. bir nebzede tembellik ruhumuzu ele geçirmiş. bir noktada ufakta olsa kendimiz için bir alan kalsın istiyoruz ancak bu alanı savaşarak kazanmak için gerekli olan enerjimiz yok bi sebepten. bunun içinde partnerimize sürekli "hee he" çekiyoruz. ama onların gözleri kararmış bize hükmetmek için. hala daha bizi "ponçikim benim, kocişimmmmmmm.." diye mıncıklayarak sevmeye, adeta ehlileştirmeye çalışıyorlar. hatta bence aramızdaki bazı yavşaklar bunlara dudaklarını uzatarak karşılık veriyorlar kanımca. neyse, konumuz bu değil..

    peki kadın zaten kendi hükmü altında yaşayan bu aşağılık yaratıkları neden hala köpek yavrusu gibi sevmektedirler? bu aşağılama neden? bizde erkeğiz ulan!!

    olmuyor ama işte, böylesine verilecek bir tepkinin gerektirdiği enerjinin hayali bile yeteri kadar yorucu. işte zaman içerisinde düşündüm ki; bize böyle davranılmasının sebebi bu kaslı erkekler. herifler tanrı gibi takılıyorlar. arkadaş, bir insan neden tatlı yemez ya? nasıl olur da yemez?? insan değildir çünkü. yarı tanrı falandır herhalde..peh peh..:) neyse..

    şimdi bizim kızların egoları gerçekten çok yüksek ki burada ağır genelleme yapıyorum. kastettiğim kategoriye girmeyen kadın arkadaşlarım zaten bu satırlarda ne demek istediğimi anlıyorlardır. yoksa sözüm asla onlar için geçerli değil. ayrıca hepinizi alınlarınızdan öpüyorum:)

    bizim kızların egoları acayip yüksek. şimdi bunlar aslında her aklı başında hatun gibi ne bi balık etli erkeğin ne de kavruk bir adamın "kaslı erkek" kadar şehvetli olamayacaklarını bence bilinç altlarında barındırıyorlar. ancak koyu ve sonradan yaratılmış bir öz güven şerbeti ile iyice kabarmış, şişmiş bir egonun süzgecinden geçen bu düşünceler öz benlikte kendine yer bulamıyor. çünkü kadınımız hükmetme arzusu ile yanıp tutuşurken, bu uğurda şehvetinden vazgeçiyor. ona göre değil kaslı erkekler. çünkü onları darlayamaz fazla. kayıverirler ellerinden bir anda. sonuçta ne oluyor? zamanla içerisine yuvalanıp yavaşça diktatoryasını kuracağı erkek hayatının hangi erkeğe ait olacağı konusunda ki seçenekleri bir anda azalıveriyor ve biz savaşçı olmayan kassız erkeklere yöneliyorlar. bu durumda şişmiş egolarının ve kendisinin en önemli, en anlaşılmaz insan olduğuna inanmasına da sebebiyet veren egosu tekrar devreye giriyor ve onun tercihlerinin neden güzel ve doğru oluğuna bir sebep koymaya çalışıyor. çünkü onların tercihleri en süper ve yine en anlaşılmaz.. mesela biz kassız erkekler çok sevimliyiz bir kere. ya da çok anlayışlı ya da "beni hep güldürüyor". bizim ne hissettiğimiz önemli değil onlar için ki aslında sanırım harbiden de birşey hissetmiyoruz. sadece neden olduğunu anlayamıyorum.

    ekleme: bunun bir de japon kültüründe "ronin" kavramına denk düşen, sosyal dokumuzda kendine bir yer edinmiş karakteri var. biz toplum olarak bu profildeki erkekçiklere "meriç" diyoruz. meriç kavramına inanmayanlar bile meriç'in kim olduğunu iyi bilirler. sadece öyle bir "meriç"in olmadığını iddia ederler ki aslında büyük ihtimalle onlarda birer meriç'tir. peki kimdir bu ronin'ler? kısaca başıboş gezen samuraylar. neden bu haldeler? çünkü efendileri ölmüş. bir anlamda onları terk etmiş. işte meriç'ler de buna karşılık zamanında hayatı bir kadının hükmü altında ehlileştirilmiş karakterinin bir anda sahibinin onu terketmesi ile ortaya çıkmış ronin'leridir.
hesabın var mı? giriş yap