• yakup kadri karaosmanoğlu'nun ilk kez 1934 yılında yayımlanan "ankara" adlı romanından bir alıntı; sf. 62 - 63 (iletişim yayınları, 2001):

    "bir küçük tahta köprü, bir kır yolu ve bunun dönemecinde, birdenbire yeşil bir sırtın, tatlı ve yumuşak çizgileri görünüyor. binbaşı hakkı bey:
    'işte çankaya...' dedi.
    bunu demesiyle atların, iki tarafı yaban gülleriyle bezenmiş bir hendek içine dalması bir oldu. iri, ateşin ve sık yabangülleri... selma hanım:
    'aman ne güzel, ne güzel...' diye haykırdı.
    hakkı bey:
    'ta yukarıya kadar, yol, hep böyledir,' dedi.
    'a, bu, bir yol mu?'
    'ne zannettiniz ya?'
    'ben kendimizi, bir bağın hendeği içinde sanmıştım.'

    (...)

    derken, bir küçük kavak korusunun içine girdiler. bunun ortasından ince ve berrak bir su akıyordu. hakkı bey, buranın adını söyledi:
    'kavaklıdere -ve ilave etti- işte çankaya bu noktadan başlar.'
    hakikaten, kavaklar arasından çıkılınca topoğrafya değişiyor, hatırı sayılır bir dik yokuş başlıyordu. bir tepeye doğru kıvrıla kıvrıla çıkan bu yokuşun her tarafında ağaçlıklı bağlar vardır ve bunların ortasında çıtaları kırmızıya boyanmış, kırmızı pencereli kerpiçten bağevleri (...) manzaraya keskin bir hususiyet vermektedir."

    *

    "eee, hani kavaklı dereydi; kavakları nerede, dere nerede?" diye çocukça sorular soran beş benzemez kimi intanbullulara, sıraselviler'i anımsatmak mı gerekiyor? evet.
  • ankara'ya gelmişken bir fabrika satış mağazasına uğrayayım dedim. telefon ettim. tunus caddes 88/4 ikamet eden bir dükkanları varmış.

    eleştiri;

    1) şaraplar inanılmaz pahalı. markette de aynı fiyat dediğimde, e öyle dedi çalışan adam.
    2) çalışan adam ilgisizdi. kasada oturdu. yerinden kıpırdamadı bile.
    3) bir tane tirbuşon bile vermedi. sadece satıyorlarmış 70 lira mukabilinde.

    bir şişe ancyra aldım akşam otelde içerim diye ama kapıdan çıkar çıkmaz nedense keşke almasaydım hissiyatı yaşadım. hoşuma gitmedi.

    oysa, denizli'de pamukkale şarapçılık yarı fiyatına satış yapıyor neredeyse kendi dükkanında. çok ilgili iki bayan çalışıyor dükkanda. 10 şişe şarap almıştım oradan. güzelce paketlediler, eşantiyon ürün verdiler. yani ilgilendiler. ertesi gün, bayram dolayısıyla kapalı olmasaydı bir daha gidecektim.
  • kennedy'sinde doğduğum, büyüdüğüm ve ne mutlu ki yaşadığım, ne istanbul ne izmir ne de başka bir coğrafyada yaşayamama, nefes alamama nedenim, özellikle bu mevsimde hepsi birbirinden güzel sokaklarında kulağınızda kulaklıklar, müziğin ritmine uygun adımlarla gezilmesi daha bir güzel olan, insana yaşadığını hissettiren semt.
  • ankara'da nezih bir semt. tunali hilmi caddesi, karum, kavaklidere sinemasi, kugulu park gibi "turistik" degerlerin toplandigi bir ankara klasigi.
  • bir zamanlar bestekar, büyükelçi, bardacık, büklüm sokak gibi yemyeşil ağaçların tıka basa gölgelendirdiği; bir ucu kuğulu park, diğer ucu bakanlıklar'a çıkan, 1980'li yıllarda henüz shereton otelin inşasına başlanmamışken kavaklıdere şarap fabrikasının ve çolpan ilhan'ın tunalı hilmi caddesi üzerinde küçük ve şık bir butiğinin de bulunduğu mekan. şimdi hepsinin yerinde yeller esiyor.

    ortaokul ve lise döneminde evimiz bestekar sokaktaydı, apartmanımızda komşularımız arasında emekli bir senatör bulunmaktaydı. (bkz: #7813120) o ailede birebir tanık olduğum asalet; sergiledikleri hanımefendi ve beyefendi tarz beni çok etkilerdi, lise öğrencisi de olsam benimle çok güzel sohbet ederler, düşüncelerime değer verirlerdi. şimdi uzun yıllardır girit kökenli anneannemin memleketi izmir'de yaşıyorum ama yine de zaman zaman benimle yeni tanışan kişilerin yönelttiği :' sizde bir ankara kültürü, farklı bir hava var; daha önce hiç ankara'da bulundunuz mu? '' gibi sorular beni içten içe mutlu etmeye yetiyor. o bozkır memleket nasıl sinmişse üzerime.*izmirli ruhuyla harmanlanınca ortaya garip bir tezat çıkıyor ama. hoş.
  • küçükesat ile beraber, neredeyse bütün sokakları b harfiyle başlayan bir semttir. bu nedenle sokaklar hep birbirine karıştırılır ama yol asla kaybedilmez. çünkü kavaklıdere'de bütün sokaklar paraleldir. gidilecek yere beş farklı şekilde varılır. sokak araları ağaçlıktır. çocukluğu, şehrin ve semtin güzelliklerini yitirmeye başladığı zamana rastgelenler için* o günlere dair anılarda kalan güzel şeyler vardır içinde.
  • şarap dışında nar ekşisi de üretiliyormuş aynı marka adı altında. ailemin asla içki girmeyen evinde kavaklıdere şişesini görünce kısa süreli şok geçirmiştim.
  • mugla'nın bir beldesidir. zenginligini mermer ocaklarina borçludur. dünyanın en iyi mermer ocaklari bu bölgede yer almaktadır. muğla beyazı denilen bu mermer yurt dışında baya değer görür. özelliği ise damarsız ve beyaz olmasıdır.

    son yangın olaylarından sonra bu bölgenin kasıtlı yakıldığını düşünüyorum. ormanlık vasfını yitiren arazilerde ruhsat işlemi daha kolay olacaktır. tabi bunu zaman gösterecektir. arşiv niteliğinde bu entry köşede kalsın.
  • ankara'nın en büyülü semti.

    ne çankaya'dır, ne çayyolu'dur ne de gaziosmanpaşa'dır ankara'nın en güzel semti... farkedilmez, mistik bir havası vardır buranın. kuğulu park'tan alınan keyif başka hiçbir köşeden alınmaz. bir bahar akşamı, yok yok, bir yaz akşamı, o bembeyaz kuğuların o asilzade salınımını izleyiniz, kavaklıdere'nin tadını çıkarınız.
  • hemen hemen heryerde olan bim marketin bile olmadığı yer.
hesabın var mı? giriş yap